Ülker Cafe Crown #kimliktekivesikalık kampanyası’nın yaratıcı ajansıyla ciğerli bir röportaj gerçekleştirdik

Serdesin Reklam Ajansı Kreatif Direktörü Serhat Bayram ile Ülker Cafe Crown için yaptıkları #kimliktekivesikalık Kampanyası’nı konuştuk.

https://www.youtube.com/watch?v=-MOLNGQAATI
Ülker Cafe Crown markası, #kimliktekivesikalık kampanyası için size nasıl bir brief ile geldi?
Cafe Crown’un hali hazırda “ Fazla Takılma” dünyalı yürüttükleri kampanyaları var. Bu kampanyanın bir de zımba gibi bi’ dijital ayağı olmasını istediler. Tam bu noktada biz devreye girdik. : ) Zımba! 12122489_1686945038220732_3077362044764444032_n
 
 Bu kampanya fikri nasıl doğdu?
Çok kısa zaman önce ailemle yurtdışı seyahatim oldu. Benim pasaportumda bir fotoğrafım var... İnanamazsınız. Saçlarım uzunken çekilmiş bir fotoğraf... Ne zaman pasaport kontrolüne gelsem bunun muhabbeti döner. Onun üzerine Ülker Cafe Crown’dan böyle bir iş gelince, herkes kimlikte acayip çıkıyor bunun da çok takınılmaması gerektiğini konuştuk ve bunda ekmek var dedim.. Üniversitelerde ve güvenliklerde de bunun muhabbeti döner. Kahkahalar atılır. Oradan bir yola çıktık. Bu kampanyada kim gülsün dedik... Hunharca gülen adam geldi aklımıza. Yanına da krize giren abi... Filmin başında havalı başlayalım dedik. Hani kot reklamları olur ya onun gibi. Işığıydı, ağaçların arasından geçişi... Güzel oldu çalışırken çok eğlendik.
 
Bu reklam filmi kaç kişilik bir ekip ile ne kadar sürede ortaya çıktı?
703787_1677083602540209_4833654626989921413_o
 
Tüm ajans oturduk üzerine çalıştık ve bu kampanyayı köpürttük. Film bir günlük bir prodüksiyonuydu. Sonrasında uzun günler post-prodüksiyonu ve müziğine harcandı.
 
Ajans olarak belirlediğiniz fikri müşteriye nasıl kabul ettirdiniz?
 
Müşterimize beş tane ayrı fikir götürdük. Bu fikir de onlardan biriydi. Hepsi çok iyiydi. Bu fikrin iç görüsü kuvvetli ve “Fazla Takılma” kampanyasına uyduğu için öne çıktı. Çok da iyi oldu.
 
Kampanyada üçüncü bir bileşen var, PPR İstanbul.... O bu sürece nasıl dahil oldu?
 
PPR gibi şirketler normalde böyle işler çekmez ya işin diğer bir komedisi de orada aslında. Bu fikir bizim kampanyanın olmazsa olmaz bi’ ayağıydı.
 
Merak ediyoruz. Ülker Cafe Crown, bütçede sizi kısıtladı mı?
 
Kısıtsız bütçe olmaz. : ) Biz işimize bakarız, her bütçeye uygun fikrimiz her daim sıcak sıcak vardır.
 
Hangi mecraları hedeflediniz?
Dijital. Kampanyayla ilgili geri dönüşler nasıl oldu? Beklentilerinizi karşıladı mı?
Şahsım adına çok mutluyum. Çünkü daha önce beraber çalıştığım eski patronlarım, kreatif direktörlerimin hepsinden güzel mesajlar da aldım.“Son zamanlarda gördüğüm en iyi kampanya” diyen babuşlardan biri de oldu… Beni çok mutlu etti, sağ olsun. Geri dönüşler olumlu. Hem sektörel olarak beğenildi hem de insanlar tarafından konuşulup paylaşılıyor. O zaman dans, halay! : )
 
IMG_4908Rica etsek bu kampanya dışında bize biraz da kendinizden bahseder misiniz?
 
Vanlıyım. Van Gölü Anadolu Lisesi’nden mezunuyum. Üniversiteyi kazanana kadar Van’da yaşadım. Reklamcılık bölümünü isteyerek kazandım. Üniversite birinci sınıfın ikinci döneminden beri çalışıyorum. Yaklaşık 8 yıldır bu sektördeyim. Çok güzel markalara yıllarca, gururla çok ciğerli kampanyalar ürettim. 
 
Bu sektöre ilk girişiniz nasıl oldu?
10575377_1677172369197999_1335406490126104424_oİkinci sınıfta baktım olmuyor, sektöre girebilmenin yollarını aradım. Daha sonra belli ajansları listeledim. Ogilvy’nin web sitesine girdim ve çalıştığı markalara baktım. Hepsi için bir şeyler yazdım. Filmden radyoya, çöp adamlarla çizdiğim ilanlara kadar; elimde 25-30 tane yarıya kesilmiş halde A4’lerle gittim. Orada staja kabul edildim ve her şey başladı… Kısa bi’ süre orada geçirip, oradan ayrılan kıdemli abilerimizle TBWA’e göçtüm. Sonra 2-3 yılım orada geçti. Daha sonrasında TBWA Barcelona’ya gittim. Döndüğümde Vietnam’da, JWT Manajans’ta ve Alametifarika’da reklam yazarı olarak çalıştım. 
 
Bu sektörde başınıza gelen en komik olay nedir?
 
En komik hikayem şudur. Ogivly’e ilk gittim. İlk şunu sorarlar size; “ Nereden geliyorsun?” diye.  Meğer ajans sormakmış o jargonda. Dedim “Nereden geliyorum, Van’dan geliyorum!” sonra tabii herkes güldü. Reklamcılık hikayem böyle başladı. 
 
IMG_4904“Serdesin” ismi çok dikkatimizi çekti. Serdesin isminin hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
 
“Ser” Serhat’tan geliyor. Bir yandan da Ser demek Kafa demek onun da güzelliği var... “ Serde gençlik var.” diye bir laf vardır… Bizim burası aynı kafada olan güzel insanların yeri; yani aynı kafadasın: SERDESİN! Lafımız da belli, Başımızın üstünde yeriniz var.
Neden Esnaf Reklamcılığı daha samimi ve içten duyguları barındırdığı için mi?
 
Serdesin’in iletişim dilini de kendim oluşturdum. Gerek instagram’daki gerek web sitesindeki yazı diline kadar... Esnaf kültürü ticaretin temeli, en gerçek kültürdür. Ben de esnaf çocuğuyum reklam yazarıyım. Reklam işi dediğin şey tam anlamıyla ticaret işi aslında. Ticareti bilmeden, sokaktaki insana dokunmadan sığ bir reklamcılık yapılamaz. Müşterine en kral desteği veriyor olman lazım. Ticareti bilmeyen, reklamcılık yapamaz.
 
Esnaf Reklamcılığında veresiye kabul ediyor musunuz?
 
Bu tarz şakalar yapılmıyor değil. Biz de cevap olarak ajansımızın duvarına “Fikrin gelişi ne ise ederi de odur. “ diye bir başlık attık. Esnafın ucuza çalışıyor gibi bir algısı da var. O da niyeyse?
 
Serdesin’in olmazsa olmazı nedir?
 
Her zaman taze bir çay ve sabah 8.30 masada, Akşam 18.30 kapıda… Mesai saatlerimiz değişmez; tam bir esnafız.
 
 
Geleneksel reklamcılık mı yoksa Dijital Reklamcılık mı sizi daha çok heyecanlandırıyor?
Ben onu birbirinden ayırmıyorum. Bu dükkan da onu ayırmıyor. Burası “ Yaratıcı Popüler İçerik Üretim Yeri” Biz kendimizi böyle kodluyoruz. Fikrin özü esastır, onu sağa sola ayarlamak da işimiz.
 
Büyük markalarla çalışmak nasıl bir duygu?
 
Yıllardır çalışıyorum zaten. Birçok Ülker grubu markasına yürekli hizmet vermişliğim var. Ama kendi dükkanımda bu markalarla çalışmak başka bi’ hoşluk yani.
 
Keşke ben yapsaydım dediğiniz bir reklam filmi var mı?
 
Var tabii ya... Olmaz mı? “Mr. W”
 
Biz genç reklamcılara tavsiyeleriniz neler?
 
Efendilik ve çalışkanlık en büyük cephaneniz olsun.
Bol bol çalışın. (Gülerek…) Bu işin özü çalışmak. Suyunu içtiğiniz toprakların insanlarını tanımak. İnsan izlemek. Gittiğiniz yerde çantanızı ne kadar doldurabiliyorsunuz ona bakın. Bir de kendinizi ezdirmeyin.  
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER