Tutya Yılmaz: Ağlayarak antrenman yaptım ama pes etmedim!
Başarılarıyla göğsümüzü kabartan milli sporcumuz Tutya Yılmaz ile jimnastik kariyerini ve profesyonel bir sporcu olarak sosyal medyayı nasıl kullandığını konuştuk.
Röportaj: Elif Tütüncü
Fotoğraf: Ricardo Bufolin / Panamerica Press
Başarılarıyla göğsümüzü kabartan, kendisiyle gurur duyduğumuz milli kadın sporcularımızdan biri Tutya Yılmaz. Tutya'nın bebekliğinden itibaren spora ilgisi olduğu ailesi tarafından fark edilmiş ve jimnastik kariyeri onların desteğiyle başlamış. Devamında da Atatürk'ün ifade ettiği gibi ''zeki, çevik ve ahlaklı'' bir sporcu olarak kendisine başarılı bir yol çizmiş. 2007 yılında resmi olarak lisansı çıktığı gibi ulusal ve uluslararası yarışmalarda yarışmaya başladı ve Türkiye Şampiyonu oldu. Bu başarısının üzerinden 3 yıl geçtikten sonra 2010 yılında da Türkiye Şampiyonu olan başarılı sporcu, Brezilya’da düzenlenen Rio 2016 Olimpiyat Oyunları’nda yarışarak, Türk jimnastik tarihinde olimpiyata katılmaya hak kazanan en genç jimnastikçi unvanını aldı.
Tutya Yılmaz, birçok profesyonel sporcu gibi sosyal medyada yer alan isimlerden. Yılmaz, yoğun antrenman programına rağmen sosyal medyaya elinden geldiğince vakit ayırmaya çalıştığını, özellikle Twitter'dan gelen destek mesajlarının onu en üzgün zamanlarında bile motive ettiğini ifade ediyor. Kendisiyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde hem hayat hikayesini hem ondan ilham alan minik sporculara önerilerini hem de bir sporcu olarak sosyal medyayı nasıl kullandığını konuştuk.
Önce spora, sonrasında jimnastiğe olan ilgin nasıl başladı? Sana ilham veren, seni yönlendiren, teşvik ve motive eden şeyler nelerdi?
Sekiz aylıkken yürümeye başlamışım. Hızlı koşan bir çocuk olduğum için babam atlet olacağımı düşünmüş. Fakat dört yaşında olduğum için temel branş olan jimnastiğe başlamamın uygun olacağını düşünmüşler. Tabi biz düşününce her şey olmuyor. Altımda bezim olduğu ve henüz çok küçük olduğum için ilk önce beni kabul etmemişler önce beni. Daha sonra bir şekilde her iki tarafta ikna oluyor ve jimnastiğe başlayabileceğim söyleniyor. Ama bu kez de ben kesinlikle salona girmek istememişim. Ağladığımı ve bir süre antrenman yaptığım salona girmediğimi hatırlıyorum. Çünkü dört yaşıma kadar her gün köpeklerimle ormanda oyun oynuyordum. Doğadan kopmak biraz zor oldu. Annem girdiğim her antrenman için bir Barbie bebek sözü verince işler değişti. 100’e yakın Barbie bebeğim oldu ve jimnastik hikâyem böylece başladı. Jimnastiği çok sevdim, başarılı da olunca bu dalda ilerlemeye karar verdim.
Tecrübelerin doğrultusunda yıllardır kendince doğru ve yanlışlarının oluştuğunu tahmin ediyorum. Tıpkı senin gibi jimnastikle ilgilenmek isteyen gençlere ve miniklere bu doğrultuda neler önermek istersin? Neleri yapmalı ve neleri yapmamalılar?
Çok klişe olacak belki ama ben her zaman insanların sevdiği, mutlu olduğu şeyi yapmaları gerektiğini inanıyor ve katıldığım her platformda da bunun altını çiziyorum. Çünkü mutluysanız verimli ve başarılı olursunuz. Mutlu olduğunuz işin zorlukları ile mücadele edebilirsiniz. Hayatın genelinde de bu böyle değil midir zaten. Bana göre yapılmaması gereken en önemli şey “Pes etmek!” Hayatta hiçbir şey kolay elde edilmiyor. Başarı kendiliğinden gelmiyor. Başarılı insanlara bakın arka planda her zaman, harcanan yoğun bir emek, büyük bir efor görürsünüz. Özetlemem gerekirse; sevdikleri ve mutlu oldukları şeyleri yapsınlar. Ve bu uğurda yaşayacakları zorluklar karşısında pes etmesinler, çok çalışsınlar.
Spor akademik başarıyı da destekliyor
Eğitim ve kariyer hayatını bir arada sürdürebilmek de ayrı bir başarı. Sen nasıl sağlıyorsun bu dengeyi?
Eğitim benim ve ailemin çok önemsediği bir konu. Ülkemizde spor yapan gençler belli bir zaman sonra spor ya da eğitim arasında tercih yapmak zorunda kalıyor. Bu zorunlu tercih sebebiyle birçok yeteneğin kaybolduğunu düşünüyorum. Ülkemiz adına önemli bir sorun bence. Bugüne kadar eğitimimi yarıda kesmeyi, spor ya da eğitim arasında tercih yapmayı bir kez bile düşünmedim. Ülkemizin en zor okullarından İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Ekrem Elginkan Lisesinden geçen yıl mezun oldum. İTÜ Lisesi akademik olarak gerçekten zor bir okul ve ben bir yandan eğitimime devam edip bir yandan da müsabakalara hazırlandım. Tokyo Olimpiyatlarına hazırlanıyor olmam sebebiyle üniversite eğitimime henüz başlayamadım ama medya okumayı hayal ediyorum. 2020 sonrası eğitimime kaldığı yerden devam edeceğim.
Ben buradan özellikle ailelere seslenmek istiyorum; spora ilgisi olan çocuklarını tercih yapmak zorunda bırakmasınlar. Çünkü spor aslında akademik başarıyı da besleyen bir unsurdur. Azimli olmayı, başarıya ulaşmanın çok çalışmaktan geçtiğini, kaybetmeyi, kaybettiğinde yeniden kazanmayı, hatalarından ders çıkarmak gibi hayata dair birçok şeyi öğreniyorsunuz spor yaparken. Bu sebeple spor yapmak kişilere yaşam becerisi de katıyor. Amatör ya da profesyonel hiç fark etmez keşke herkes spor yapabilse. İnsan yaşamına hem mental olarak hem de ruhsal olarak öyle güzel etkileri var ki. Bu konuyla ilgili saatlerce konuşabilirim. Herkes spor yapsın lütfen :)
Pozitif ayrımcılık değil, pozitif ilgi gördüm herkesten
Kariyerinde pozitif ayrımcılığa uğradığın bir nokta oldu mu? Cinsiyetten bağımsız olarak yaşadığın zorluklar, zor anlar var mı? Sporla ilgilenmek isteyen kızlarımıza cesaretinden biraz verir misin?
3 yaşımdan bu yana jimnastik sporuyla uğraşan bir kız olarak şunu söylemek isterim ki, her zaman saygı gördüm. Ben açıkçası bugüne kadar yaptığım sporla ilgili olarak cinsiyetimden dolayı herhangi bir ayrım, zorluk yaşamadım. Aksine herkes yardımcı olmak adına elinden geleni yaptı.
Elbette zorluklar yaşadım. Jimnastik sporu fizik olarak kişiyi oldukça zorlayan bir spor. Jimnastik, sporcunun kendi ağırlığı ile yaptığı zor bir branş. 16 yılda sayısız kez jimnastiği bırakma noktasına geldim, ağlayarak antrenman yaptığım zaman dilimi öyle çok ki… Yani zorlukları buraya yazmaya kalksam, sayfalar yetmez ancak zorluklarla mücadele edebilenlerin başarıyı yakalayan insanlar olduğunun bilincindeyim. Aslında cevabım sorunuzda gizli, “CESARET!” Sporla ilgilenmek isteyen, beni örnek alan kardeşlerime en büyük tavsiyem cesur olmaları. Cesur ve güçlü oldukları zaman hiçbir şey onların önünde duramaz. Ne istediğini bilen, cesur ve güçlü kızlar olsunlar.
Sosyal medyadan gelen yorumlar beni motive ediyor
Sosyal medya senin için ne ifade ediyor? Nasıl tanımlıyorsun sosyal medyayı?
Günün 8 saatini çok ağır antrenman yaparak geçiren biri olarak sosyal medyada olmayı çok seviyorum ve önemsiyorum. Çünkü orada öyle güzel, öyle motivasyonu yüksek mesajlar alıyorum ki, inanamazsınız. Bazen çok mutsuz olduğum anlarda bu mesajlar beni kendime getiriyor. Çocuklarının beni örnek aldığını, benimle motive olduğunu söyleyen anne ve babalardan gelen mesajlar benim yaşımdaki bir insan için büyük bir mutluluk. Bunun dışında tabii işin eğlence kısmı var. Mesela kardeşim Doruk ile ilgili paylaştığım hikayeler çok izleniyor.
Hepimiz birer sosyal medya kullanıcısıyız elbette ancak sporcular için sosyal medyanın kariyer odaklı biraz daha farklı bir kullanımı olabiliyor. Sen nasıl kullanıyorsun sosyal medyayı?
Sosyal medya hepimizin vitrini. Bu sebeple ne işle meşgul olduğunuz, ne kadar popüler olduğunuz o kadar da önemli değil bana kalırsa. Göz önünde bir sporcu olarak sosyal medya kullanımım ile ilgili katıldığım platformlarda, iş toplantılarında genel olarak olumlu eleştiriler alıyorum. Ülkemizdeki önemli markaların temsilcilerinden, yani bu işin uzmanlarından bunu duymak benim için elbette gurur verici. Çünkü beni örnek alanlara doğru bir yol çizmek, en az madalya kadar önemli benim için.
Twitter’da paylaşım yapmadan öncesinde dikkatli olduğun noktalar var mı?
Elbette dikkat ettiğim bazı şeyler var ama en çok dikkat ettiğin ne diye soracak olursanız imla hatası yapmamaya özen gösteririm.
'Atatürk’ün işaret ettiği sporcu’ olarak tanımlanmaktan gurur duyuyorum
Twitter’dan gelen yorumları ve mesajları okuma fırsatı bulabiliyor musun? Aklında kalan seni çok mutlu ve motive eden yorumlar ya da mesajlar var mı bizimle paylaşabileceğin?
Günün 8 saati antrenman yapıyorum bu sebeple çok kısıtlı zamanlarda olsa da mutlaka yorumları okuyorum. Etkileşim halinde olmayı çok seviyorum. Özel olarak şu diyemeyeceğim kadar güzel mesajlar alıyorum. Ama Atatürk’ün işaret ettiği sporcu olarak nitelendirilmek beni en çok gururlandıranlar arasında diyebilirim.
Sosyal medya hesaplarını kendin mi yönetiyorsun, birlikte çalıştığın bir ekip veya danıştığın birileri bulunuyor mu?
Kendim yönetiyorum. Ancak bu konuda çalıştığım, fikirlerini önemsediğim bir iletişim danışmanım var elbette. Bir planlama dahilinde paylaşım yapmıyorum. O gün içimden ne geliyorsa, ruh halim nasılsa daha çok ona yönelik paylaşım yapıyorum. Özel günleri çok önemsiyorum, bu günlerde özel paylaşım yapmayı, bu yolla fikrimi beyan etmeyi seviyorum.
Peki bir günlüğüne Twitter CEO’su Jack Dorsey olsaydın, bu platformda nasıl bir değişiklik yapardın?
Yaptığım imla hatalarını telafi etmek için düzenleme seçeneğini getirme fikri kulağa hoş geliyor :)
Son olarak, bu röportajı okuyan kadın-erkek tüm okurlarımıza 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili ne söylemek istersin?
Öyle güçlü ve güzel kadınlar tanıyorum ki, hepsinin çok güzel hikayeleri var. Kendi ayakları üzerinde durabilen, ayrıcalıklar ile değil eşit haklarla toplumsal yaşamın her alanında var olmak için çaba gösteren tüm kadınların gününü kutlarım. Kadınlara gülmek, başarmak, cesur olmak, üretmek çok yakışıyor. Dilerim ki kadınlara yönelik içimizi acıtan tüm sorunların ve ayrımcılıklar bir an öne son bulur.
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok