Türkiye'nin marka değeri

Türkiye, daha doğrusu Yeni Türkiye,  tıpkı dış politikada olduğu gibi, dünya pazarında da  “kademeli” olarak damgasını vurmalı, iletişim stratejisini oluşturmalıdır. Bu stratejide öncelikli alan olarak “markalaşma” ön plana çıkarılmalı ve bu doğrultuda taktikler geliştirmelidir. Yeni sistem bunu gerektirir. Her şeyin yeni ve ilk olduğu bugünlerde bu bakış açısını mutlak oturtmalı ve ilerleme kaydettiğimiz alanlarda da “iletişim” meselesini öncelikli olarak konumlandırmalıyız. Bu bakış açısı “marka” değerimizi artıracaktır. İletişim ve markalaşma konusunda bir bakanlığın, tek bir genetik kodun, yeni sistemde bu konuya dedikçe bir ofisin olmaması Türkiye adına bir handikap ve Yeni Türkiye için büyük bir eksikliktir. Algı bir yerde eksik kalacak. Hal böyle iken, “tek bayrak, tek devlet, tek millet ve tek vatan” mottosuna iletişimde “tek vizyon” mutlaka eklenmezse, referans noktamızdan uzaklaşacağız. Zaten bilinmeyeni çok olan bir denklem olan bu meselede, içinde ekonomi, kültür, ticaret, sinema, turizm, sportif vb. birçok bileşeni kapsayan “iletişim ve markalaşma” konusunda Yeni Türkiye, marka profesyonellerinden çok şey bekliyor. Peki, ne yapmalı? Devlet/hükümet ve tüm bakanlıklar, çalıştaylardan çok aksiyona önem vermeliler. Bloglar, sosyal medya, arama motorları ve bunları yöneten API uygulamalarla dışişleri, ekonomi, sanayi ve ticaret, kültür ve turizm gibi hükümet bileşenleri, kısaca Türkiye’nin, online stratejiler kullanarak kendi nötr, yetkin ve dengeli çıkarlarından küresel kamu için efektif bir kampanya oluşturması gerekmekte. Türkiye’nin avantaj noktalarını online kanallar yoluyla güçlendirmeli ve Türkiye’nin temel büyüme hedefi uygulanmalıdır.  Türkiye’nin mevcut bilgisini tam kapasite kullanmalıyız.  Oyun kurucu Türkiye budur. Baştan sona bir E-Strateji’sini kurarken stratejistlerin, politika oluşturanların ve tüm ilgili bölümlerin işbirliği içerisinde olması önemlidir. Ülkeler kendilerini uluslararası pazarda tanıtırken, yabancı şirketleri kendi ülkelerine yatırım yapması için cazip kılarken, en belirgin özelliklerini ortaya çıkarmak isterler. Bunlardan en önemlileri genellikle, bulunabilir profesyonel istihdam, istihdamın konuşulabilir birçok dile vakıf olması, istihdamın alabileceği eğitimin seviyesi. Burada ülkedeki üniversitelerin tanınmışlığı, dünya sıralamasındaki yerleri çok önemlidir. Ayrıca şirketler, kendi bünyelerinden yöneticileri de yeni bir ülkeye gönderiyorsa, o ülkenin yabancılara bakış açısı, çok dilli eğitim veren kurumların olup olmaması, sosyal ve kültürel faaliyet alanlarının gelişmişliği, yaşam alanları, trafik, sağlık ve güvenlik vs. Birçok konu gündeme gelebilmektedir. Türkiye bir yandan 2023 hedeflerini, Türkiye markasını, ekonomik ve sosyal kalkınmayı, toplumsal refah artışını tartışırken, bir yandan da markalaşabilmenin çeşitli yollarını arıyor. Katma değer üretimine odaklanmaya, tasarıma, gelişime, daha açık bir ifadeyle, kapitalist ekonominin en gelişmiş ve en değerli ekonomik üretim modeline uygun yeni rekabet anlayışını kazanmaya çalışıyor. Tüm dünyada gelişmiş ekonomiler bu oyunu doğru oynamayı nasıl öğrendiyse, Türkiye ekonomisi de, üreticisinden tüketicisine, sanayicisinden turizmcisine, reklamcısından, gazetecisine, büyük ölçekli şirketinden küçük  ölçekli işletmesine kadar, her yönüyle ve her kesimiyle bu modelin yeni kurallarını öğrenmek zorunda.
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER