Türkiye'de medya dışında başka işi olmayan tek medya grubuyuz

1994 yılında yayın hayatına başlayan Number One grubu, bugün yayın serüvenini medya işinden uzaklaşmadan emin adımlarla sürdürüyor. Number One TV ve Number One FM ana markalarının yanında Number One Türk TV, Number One Türk FM ve dokuz ayrı alt kategorisi ile yayın hayatına devam eden grup, yakın zamanda İngiltere’ye açılmayı da planları arasına eklemiş durumda.  Madonna "The Power Of Goodbye" ve The Cranberries "Promises" gibi grup ve şarkıcıların kliplerini dünyada ilk defa yayınlayan kanal olan Number One TV’de müzik ağırlıklı yayın yapıldığı gibi, aktüalite, magazin, şehir rehberi, talk showlar, Chart programı gibi eğlenceli programlar da yayınlanıyor.  The Brand Age’in bu sayısında Number One TV Genel Müdürü ve Meyda Grup Başkanı Haldun Altılar ile Number One grubunun dünden bugüne marka hikâyesini, sektöre kazandırdıklarını ve gelecek planlarını konuştuk. Number One TV ne zaman ve nasıl kuruldu? Marka hikâyesini kısaca sizden alabilir miyiz? Number One 21 yıllık bir grup. Türkiye'deki özel radyoların açılmasıyla birlikte yayına başlayan iki özel radyodan biri. Önceleri İngiltere'den yayın yapıyordu. O zamanlar Türkiye'den yayın yapmak yasaktı. Daha sonra çıkan bir düzenlemeyle radyolar Türkiye'den yayın yapmaya başladılar ve Number One İngiltere'den Türkiye'ye geldi. Number One grubunun en önemli özelliği, Türkiye'de medya dışında başka işi olmayan tek medya grubu olmasıdır. Bunun ne demek olduğunu sektörün profesyonelleri çok iyi anlayacaktır. Her hangi bir inşaat, otomotiv, tekstil veya akaryakıt şirketimiz yok. Biz sadece medya işi yapıyoruz.  Herkes marka genişletme yolunu seçmişken sizden sadece medya sektöründe kalma kararı aldınız? Biz markamızı kendi içinde genişletiyoruz. “Medyanın yanına bir de inşat şirketi açalım” demiyoruz. Biz medyada büyümeye çalışıyoruz. O yüzden de Number One FM'in yanına Number One Türk'ü açtık. Number One TV'nin yanına Number One Türk TV'yi açtık. Sonra numberone.com.tr'yi büyütüp içine dokuz tane radyo istasyonu ekledik. Bunları dijital yayın yapan uygulamalar ile destekledik. Üç tane de televizyon ekledik. Bunları alt marka olarak mı konumlandırdınız? Number One Slow, Number One Rock, Number One Summer, Number One Dance gibi içinde reklam olmayan, sadece tüketicinin o andaki beklentilerini karşılayacak dijital radyo istasyonları. Zaten sektör ve gelecek de orada. Dolayısıyla karasalda büyümek gibi bir niyetimiz yok. Artık dijitalde büyüyeceğiz ama hep medya alanında ilerleyeceğiz. Üç kuşaktır medyacı olan Karacan ailesinin sahipliği altındayız. Milliyet ile başlayan Türk medyasına hizmet, Number One ile de devam ediyor. İşin özü, karasalda yaptığımız segmente müzik televizyonculuğunu dijitale yansıtıp orada büyümek diyebiliriz. Number One FM ikame eden bir radyo istasyonu olarak kuruldu. Number One Türk ve Number One TV'de de tamamen yabancı şarkılara yönelik yayın yapıldı. Türkçe pop dinlemek isteyenler için de Number One Türk TV'yi açarak dinleyicilere sen Number One markasını takip ediyorsun ama Türkçe müzik istersen Number One Türk'e git, yabancı müzik istersen Number One'da kal demiş oluyoruz. Bu ayrım eskiden yoktu, Number One TV bir Türkçe bir yabancı klip yayını yapıyordu ve biz iki grubu birbirinden ayırdık. Bunun sonucunda ne kazandık dersek, yüzde 41'lik bir büyümeyle Türkiye'nin en hızlı büyüyen radyo ve televizyonu olduk. Şu anda her ay, hiç düşmeden büyüyen tek radyo da Number One Türk FM. Bunu da KMG verilerinden biliyoruz. Grafikler iyiye gidiyor. Sonuçta burası bir ticarethane, karlılığı olan bir yer haline gelmesi gerekiyor. Karlılık da hem reklamverenin performansı ile ilgili hem de bizim kendi sektörümüzle ilgili. Sektör kendi profesyonellerini yetiştirdikçe, birim fiyatlar makul yerlere geldikçe, radyolar için özel programlar yapılmaya başladıkça, radyo daha çok reklam alan ve birim fiyatları yükselen ve sanatçıların hakkını hakkaniyetle dağıtabilen bir sektör haline gelecektir. Müzik televizyonculuğu ülkemizde olması gereken yerde değil. 88 televizyon kanalının kullanıldığı bir medya karmasında çok büyük markalar hala müzik kanalı kullanmayabiliyor.  Bunun sebebi nedir? Bunu kendileri de bilmiyor. Bir gün bir pazarlama müdürü arkadaşıma sordum. 88 tane TV kanalı kullanıp hiçbir müzik kanalını mecra olarak kullanmamanızın sebebi nedir?” dedim. "Hakikaten hiç kullanmamış mıyız?" dedi. Türkiye'de medya ticari bir kavram olma özelliğini yitirdiği için, artık büyük patronlar tarafından çok fazla televizyon açılıyor. Türkiye'de bir medya patronun dilediği kadar radyo kanalı ve televizyonu olabilir. Tabii ki bir takım sınırlamalar, kurallar var ama hepsinin de bir yolu var ve aşılmış vaziyette.  Bir takım paketler yapılıyor. Diyelim ki benim sekiz tane televizyonum, 11 tane radyom, üç tane de gazetem var. Hepsine girebileceğin uygun bir paket yapalım. Erişim ve reyting çok da önemli değil, zaten o pakette bir erişim yakalıyorsun. Ne oluyor o zaman? Sadece medyacılık yapmaya çalışanlar,  sadece reyting üzerinden para kazanmaya çalışanlar, ister istemez haksız bir rekabetin içerisinde buluyor kendisini. Fiyatlar düşüyor, karlılıklar azalıyor. Böyle olduğu zaman da gençler medyacı olmak gibi bir hayal kurmamaya başlıyorlar. Başladıktan itibaren de sektör kendi profesyonellerini yetiştiremez hale geliyor. Bu sarmal karamsar bir şekilde devam ediyor. 21 yıldır bu işi yapıyorum son üç yıldır olduğum kadar karamsar olmamıştım. Buna bir çözüm bulmak lazım. Klip sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Eskisi kadar çok film çekiliyor mu? Çekiliyor, hatta işin kötüsü eline kamerayı alan yönetmen oldu artık. Bana günde ortalama 20 klip geliyor. Bu 15- 20 klipten iki üç tanesi elle tutulur klipler oluyor. Emeğe, harcanan paraya, zamana yazık. Çıksın ama daha kaliteli olsun, daha sanatsal olsun, ışığıyla, planıyla, senaryosuyla daha iyi olsun. Bu arada çakma kliplerden de çok sıkıldık, önemli isimler bile yabancıların taklitlerini yapar oldu. Bence bu üzüntü ve utanç verici. Çok büyük sanatçıların kliplerini birebir kopyalayıp, “Benim haberim yoktu” diyemezsiniz. Bir de çok tartışılan sansür konusu var. Kliplerde sansürü neden ve neye göre uyguluyorsunuz? Tabii ki RTÜK’e göre. Bir eleştiriyi yapmadan önce o konuyla ilgili bilgi sahibi olmak gerekiyor. İnsanlar araştırmadan istediklerini yazıyor ama bizim RTÜK kurallarını esnetmek gibi bir lüksümüz yok. Yoruma açık sahneler oluyor. Biz o sahnelerde yorum yapma özgürlüğümüzü kullanamıyoruz. Çünkü verilen cezaların miktarı çok büyük. Bu yüzden sansürle ilgili eleştirilmesi gereken taraf biz değiliz. Dokuz adet alt markamız var demiştiniz, bunları neye göre belirlediniz? 8 buçuk milyon web trafiğiyle ve Facebook'ta 2 milyon takipçiyle Türkiye'nin en çok ziyaret edilen internet sitesiyiz. Aynı zamanda Facebook'ta dünya dokuzuncusuyuz. Çok ciddi takip edilen bir sosyal medyamız var. Yapacağımız bütün işleri sosyal medyada yaptığımız testlerle belirliyoruz. Aldığımız şarkılardan tutun da, açtığımız radyolara kadar. Radyoları 10 saniyede update edilen bir sistemle 10 saniyede bir reytinglerini kontrol ediyoruz. Oralardan toplanılan veriler yeni radyoların nasıl olacağını belirliyor. Yani dinleyici ve izleyici ile birebir aktivasyon içindeyiz. Peki, hangisinde daha çok dinleyiciye ulaşıyorsunuz? TV mi yoksa radyo mu? Televizyonu ölçemiyorsunuz. Çok geniş bir mecra çünkü. TV karasal yayın olduğu için çeşitli fiziki nedenlerden dolayı daha düşük erişim alıyoruz. Dokuz tane radyo bir olduğu zaman tabii ki televizyonu geçebiliyor. Aslında orada tatlı bir rekabet var. Televizyon ekibimiz var, 11 kişilik bir dijital ekibimiz var ve her radyoya bir kişi düşüyor. Hepsi kendi içinde rekabetteler.   2015'te ne gibi yenilik planlarınız var? Biz bu yıl tamamen dijital ortama konsantre olduk. Dijitalde çok daha büyümeyi hedefliyoruz. Bir takım sürprizlerimiz olacak. Dijitalde müşteriye daha çok dokunan işler yapmaya başlayacağız.  Onun dışında her şey iyi gidiyor. Reklam tarafında reklamverenlerin de şunu anlamalarını sağlamaya çalışıyoruz. Reklamveren,  medya satın almasını iyi pazarlık yapmak ve en büyük indirim almak olarak görüyor. En büyük indirimi almak, en iyi medya satın alma anlamına gelmiyor. Reklamverenlerin ve ajansların hırsları sadece en iyi indirimi alabilmek yolunda olduğu sürece reklamverenler açısından mecraların efektif kullanım problemi her zaman yaşanacaktır. Dünyada bir MTV örneği var mesela, bizde bir müzik kanalının çok büyük bir çıkış yapması neden mümkün olamıyor? Tabii, doğru. MTV'ye reklamverenler İngiltere'de saniyesine 13 pound ödüyorlar. Türkiye'deki reklamverenler saniyesine 1,5 TL vermekten imtina ediyorlar. O yüzden de müzik televizyonları büyüyemiyor. Büyüyemeyince de başka ülkelere iş satamıyor. MTV Türkiye'ye geldi ve ikinci yılında da gitti. Artık küresel düşünüp yerel hareket etmek gerekiyor. Coca-Cola gibi. “Ben x markasıyım, çok meşhurum, ben bu şarkıyı burada da tuttururum” demek idealiniz olursa bu işin öyle olmadığını görüyorsunuz. O yüzden yerel araştırmalara önem vermek gerekiyor. Eğer Türk toplumunu düzenli araştırmalarla takip etmezseniz, sonra tası tarağı toplayıp gitmek zorunda kalabiliyorsunuz. Açıkçası ben MTV'nin Türkiye macerasını başarılı bulmadım. Biz de inşallah bir dünya markası oluruz. İngiltere’de bir takım girişimlere başladık. Number One markasını büyütmeye yönelik yeni girişimlere devam edeceğiz. Üniversitelerle işbirliğiniz var mı? Bu ay 86 üniversiteye girdik. Gelişim Üniversitesi ve Aydın Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre yılın müzik kanalı seçildik. Önümüzdeki aylarda üniversitelerde dijital platformlarımızı tanıtacağız.  Metal müzik de talep edilen bir müzik türü. İleri de bir metal müzik kanalınız da olacak mı? Bilmiyorum, araştırma sonuçlarına göre kararımızı vereceğiz. İleride öyle bir istek olduğunu sezersek neden olmasın. Radyo istasyonlarımızı araştırma sonuçlarımıza göre kuruyoruz. Gezelim görelim.
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER