Transfer Dönemi Penceresi Kapandı Ama…

Avrupa’nın beş büyük liginde ocak ayı ara transfer penceresi büyük kontratlara imza atılan bir dönem oldu. 700’den fazla transfer için yaklaşık 12 milyar TL’nin harcandığı gerçeği, pandemiye rağmen kadrolara yüksek bütçelerin ayrıldığının bir işareti.

Avrupa’nın beş büyük liginde ocak ayı transfer penceresi büyük kontratlara imza atılan bir dönem oldu. 700’den fazla transfer için yaklaşık 12 milyar TL’nin harcandığı gerçeği, pandemiye rağmen kadrolara yüksek bütçelerin ayrıldığının bir işareti.

Cem Sezgin – Deloitte Türkiye, Futbol Endüstrisi Lideri

Avrupa’nın beş büyük liginde en değerli konumda olan Premier League, transfer harcamalarında da ön planda yer aldı. Juventus’un Vlahovic ve Barcelona’nın Ferran Torres transferleri en pahalı iki transfer olarak ortaya çıkıyor olmakla birlikte; her iki kulubün de aslında bu sezona yaptıkları oldukça kötü başlangıçları flaş transferlerle örtmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Ayrıca ilk 10 sırada yer alan en pahalı diğer sekiz transferin yedisinin Premier League takımlarınca yapıldığının altını çizmeliyiz. Deloitte’un analizlerine göre 2021 yaz döneminde, sırf Premier League takımlarının yaptığı transfer harcaması bile 1,1 milyar Sterlin civarında idi. Aslında bu üst üste ikinci kez bir düşüşe işaretti ve beş büyük ligin (Bundesliga hariç) yaz döneminde kemer sıkma amaçlı adımlar attıklarına tanık olduk. Ara transfer dönemi sonuçlarına bakarak 2022 yılı yaz transferi döneminde bir miktar toparlanma yaşanmasını bekleyebiliriz ancak gene de henüz erken. Net bir gerçek var ki; kulüpler nezninde her geçen gün Avrupa’da ve Türkiye’de bonservissiz ve kiralık oyuncuların popülaritesi artıyor.

Süper Lig’deki ara dönem transfer harcamaları ise bu rakamlarla kıyaslanmayacak düzeyde mütevazı kaldı. Borçları her geçen gün büyüyen, mevcut kadrolarının ücret yükleri altında ezilen, sportif başarısızlık sebebiyle gelir akışları darbe yiyen, bilançolarındaki döviz açıkları nedeniyle zorlanan ve harcama limitleri ile elleri kolları bağlı olan kulüplerimiz -özellikle de üç büyükler- son yılların belki de en suskun ara transfer dönemini geçirdiler. Transferlerin sadece tek sezonu etkileyen değil, yıllara sâri yükümlülükler getiren hamleler olduğu düşünüldüğünde; ticari gelirlerin belkemiğini oluşturan kurumların ve maç günü gelirlerinin dinamosu olan taraftarların ekonomik güçlerinin zayıflamasını da içeren makro ekonomik belirsizlikler, yabancı oyuncu kısıtlamaları ve naklen yayın ihalesinden beklentilerin pek yüksek olmaması gibi faktörler, kulüpleri bu suskunluğa iten diğer önemli noktalar. Altyapıların ve scouting’in hâlâ arzu edilen seviyelere ulaşmamış olması buna eklendiğinde yönetilebilir bütçelerle istenilen kadro mühendisliğini yapabilmek için adeta sihirbazlık gerekli hâle geldi. Bu gelişmelerin doğal sonucu olarak ise Avrupa’da rekabetçilikten uzaklaşan, kaliteyi ve dolayısıyla seyir sevkini düşüren, ligimizin marka değerinin azalmasına sebep olan, ileride ülkemizin bir futbol ülkesi olarak cazibesini zedeleyebilecek bir sürecin içerisinde geçmekteyiz.


Bugün geldiğimiz noktada, sadece Türkiye’de değil ama özellikle ülkemizde, artık transferlerin stratejik ve orta-uzun vadeli bir kadro planlaması bakış açısından ziyade, rekabetin ve sosyal medyanın körüklediği bir yarış hâline geldiğini, bazen mantık dışı bir seviyeye ulaştığını, bazen yetkin ve yetkili kişiler tarafından yürütülmediği ve bir kulübün itibarının kazandığı başarılardan öte, yaptığı harcamalar ve kadro değeri ile ölçülmeye başladığını gözlemliyoruz. İmza paraları, bonservisler, ek primler ve performansa bağlı ödemeler, kiralama ücretleri, menajerlik ücretleri, sözleşme fesih bedelleri vs. derken oyunculara ödenen rakamlar astronomik seviyelere ulaştı. Böylesi bir resimde ne kadar kabahatli olurlarsa olsunlar sadece yönetimleri parmakla göstermek hem yanlış hem de hakkaniyetsizlik olur. Ne yazık ki taraftarlar burada sorumluluk hissetmeliler. Günümüzde transfer edilen veya gönderilen birçok teknik direktöre ve futbolcuya baktığımızda aslında taraftarların ne derece etkili olduğu görebiliriz. Yönetimler ise bu tuzağa düşüp popülist davrandıkları sürece içinde bulunduğumuz bu kısır döngüden çıkmamız zor. Ocak ayı transfer penceresi öyle ya da böyle kapandı ama, bakalım bu borçlar nasıl kapanacak?

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER