Sporun gücü Katar’ı koruyor
Suudilerin; Mısır, Libya, B.A.E gibi bazı müttefik ülkelerle birlikte uluslararası alanda Katar’ı yalnızlaştırma operasyonu sonuç vermeyecekmiş gibi gözüküyor. Bunda Katar’lıların uzun zamandan beri, bir soft power aracı olarak spora yaptıkları yatırımların büyük etkisi var.
Körfez ülkesinde her yıl pek çok üst düzey spor organizasyonu düzenleniyor. Başta FIFA olmak üzere uluslararası federasyonlardan şimdilik Katar’a yönelik herhangi bir yaptırım söz konusu değil.
Yıllardır sporun jeopolitiğiyle yakından haşır neşir biri olarak, Katar’lıların spora yaklaşımları ilgimi çekmiştir. Bu ilginin oluşmasında Şeyh Tamim’in babası Şeyh Hamad Al Tani’nin spora verdiği önem belirleyici bir etkendir.
Ülke yönetiminin başına geçtiği günlerde (1995 sonrası) Şeyh Hamad’ın, “Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından tanınmak, Birleşmiş Milletler tarafından tanınmaktan çok daha önemli. Çünkü spor aracılığıyla verdiğiniz mesajlar, ülkelerin tanınmasından çok etkili oluyor” şeklindeki sözleri, bağımsızlığını 1971’de elde eden Katar’ın, kısa süre içinde uluslararası sporda aktif bir oyuncu olacağının sinyallerini fazlasıyla veriyordu.
Başkanlık koltuğunda oturduğu süre boyunca Şeyh Hamad, spor organizasyonlarıyla Katar’ın uluslararası ilişkilerdeki görünürlüğünü arttırıp, ülke imajını/itibarını dikkat çekici bir şekilde iyileştirdi. Haziran ayının başında Suudilerin bazı müttefikleriyle birlikte Katar’a yönelik başlattıkları yalnızlaştırma operasyonunun etkisiz kalmasında, kabul etmek gerekir ki, Katar’lıların spor yatırımlarının büyük rolü var.
Vitrinde futbol var
90’lı yılların sonunda sporu, bir soft power aracı olarak kullanma kararı alan Katar’lılar, spor politikalarını 3 temel hedefe oturttular. Bunlar; başkent Doha’yı modern spor tesisleriyle donatmak; önde gelen uluslararası spor federasyonlarına yönelik lobi faaliyetleri ve büyük spor organizasyonlarını ülke topraklarında düzenlemek.
Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda, 20 yıllık dönemde Katar’lıların belirledikleri hedefleri büyük ölçüde gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz.
Ülkelerin spora odaklanmalarının altında yatan en önemli unsurlardan biri, global düzeyde tanınırlıklarını ve görünürlüklerini sağlama arzularıdır. Çünkü bu iki unsur, uluslararası ilişkilerde ülkelere itibar/prestij/güç kazandırır.
Bu gerçekten hareket eden Katar; spor yatırımlarına bölgesel organizasyonlarla başlayıp, 2022 Dünya Futbol Şampiyonası’nın düzenlenme hakkını kazanarak tüm dünyada büyük sükse yaptı.
Dünya Futbol Şampiyonası gibi spor dünyasının prestiji en yüksek organizasyonu için kesenin ağzını açarak, özellikle UEFA ve Fransa’nın (İspanya’nın da) desteğini arkasına alan Katarlılar, aday ülkeler içinde en büyük rakipleri olan ve sporun 1 numaralı ülkesi konumundaki ABD’yi geçmeyi başardılar.
2022 Dünya Şampiyonasını aslında Katarlılar kadar Amerikalılar da çok fazla istiyorlardı. Hatta bu konuda o dönemin FIFA Başkanı Sepp Blatter’ın ABD’lilere verdiği sözden bile bahsedilir.
Ne var ki Katarlılar, Blatter’ın muhalefetine karşın özellikle UEFA Başkanı Michel Platini ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin desteğiyle seçimi kazanmasını bildiler. Uluslararası alanda Katar’a müthiş bir görünürlük ve prestij sağlayan bu sonuç, Blatter’in yaklaşımıyla fazlasıyla ümitlenen ABD’lileri fazlasıyla üzdü hatta şoka soktu.
FIFA’nın 2022 Katar tercihi, sonraki yıllarda ABD’nin intikam politikası çerçevesinde Blatter ve Platini’nin sonunu hazırladı! Bu yazının içeriğini Katar’ın spor politikası oluşturduğundan, Blatter ve Platini’nin konularına girmeyeceğiz.
Zenginliğini doğalgaza borçlu olan Katar’ın, uluslararası futbol arenasındaki görünürlüğü, 2022 Dünya Futbol Şampiyonasıyla sınırlı kalmadı. Katarlılar; 2011 yılında son derece akıllı bir stratejiyle Fransızların popüler kulüplerinden PSG’yi satın aldılar. Başkent kulübünü cüzi bir bedel (50 milyon Euro) karşılığında portföylerine dahil ettikten sonra Katarlılar, ilerleyen yıllarda İbrahimoviç, Pastore, Di Maria, Cavani gibi flaş transferler için çok büyük paralar harcayıp, dibe vurmuş PSG’nin yıldızını yeniden parlatırlarken, kendi halkla ilişkiler çalışmalarını da etkili bir şekilde yürüttüler. Fransız futbolunda Katar’lıların bir diğer yatırımı ise 2012 yılında kurulan ve El Cezire Sports’un yerini alan beINSports oldu.
beINSports kurulduktan hemen sonra 500 milyon Euro karşılığında Fransa 1.Futbol Ligi’nin yayın haklarının bir bölümünü aldı. Katar’lıların futbol yatırımları İspanya’da da dikkat çekiyor. 2010 yılından bu yana FC Barcelona’nın forma sponsorlukları için, önce Qatar Foundation sonra Katar Havayolları aracılığıyla, İspanyol kulübüne yılda 30 milyon Euro civarında bir para ödeniyor. Bu harcamaları Qatar Sport Investment çatısı altında yapan Katar’lılar, acaba 2022’nin karşılığını mı veriyorlar?
Katar’da spor organizasyonları Spor politikası çerçevesinde Katar’ın sadece futbola odaklanmadığını belirtmeliyiz.
Körfez’in gaz zenginleri, yolun başında belirledikleri spor politikalarına uygun bir strateji izleyip, sporun her dalında boy gösteriyorlar. Uluslararası spor arenasında Katar’a prestij kazandıran, ilk büyük organizasyon, başkent Doha’da düzenlenen Asya Oyunları oldu.
2006’daki bu dev buluşmada, 45 ülkeden 8500 sporcuya ev sahipliği yapan Katar, oyunlar vesileyle Doha’yı modern spor tesisleriyle donattı. Yaklaşık 3 milyar dolarlık bir maliyetle Asya Oyunları’nı başarıyla gerçekleştiren Katar’lılar, hem Uluslararası Olimpiyat Komitesi hem de diğer uluslararası spor federasyonları nezdinde çok büyük bir itibar kazandı.
Bu itibarın açılımı; “Katar olarak, her türlü spor organizasyonunu başarıyla düzenleyebiliriz.” Katar’ın 2006’daki Asya Oyunları’ndaki dikkat çekici performansı, 2010’da yapılan “2022 Dünya Futbol Şampiyonası’nın” ev sahipliğinin kazanılmasında büyük rol oynadı.
Asya Oyunlarından sonra Katar topraklarında düzenlenen büyük boyutta bir başka spor organizasyonu 2015’teki Dünya Hentbol Şampiyonası oldu. Katarlılar spor organizasyonlarını düzenlemekle yetinmeyip, sportif başarıyı da hedefliyorlar.
Hentbolda kendi topraklarındaki şampiyonada, devşirme oyuncularla final oynayarak dikkat çekici bir ilki gerçekleştirdiler. Devşirme sporcular, Katar’ı sporun diğer dallarında da başarıyla temsil ediyorlar. Bu arada Katar’da, her yıl tenisten atletizme, bisikletten moto GP’ye birçok dalda üst düzey spor organizasyonları düzenlenmeye devam ediyor.
Yıldız sporculara ev sahipliği yapan bu spor organizasyonları, Katar’ı uluslararası alanda sürekli görünür kılıp, tanınmasını sağlıyor. Katar’ın spor yatırımları içinde bir de Aspire Spor Akademisi bulunuyor. Geleceğin şampiyon sporcularını yetiştirmek için 2006 yılında, başkent Doha’da 250 hektar üzerine kurulan akademi, alanında dünyanın en moderni olarak kabul ediliyor.
Maliyeti 1 milyar doları bulan akademide her türlü sporun eğitimi veriliyor. Pek çok yabancı spor adamının görev yaptığı akademinin şu ana kadar çıkardığı en değerli ürün, Mutaz Isa Başim. Atletizmin en popüler dallarından biri olan erkekler yüksek atlamada mücadele eden 25 yaşındaki Barşim, Olimpiyat ve Dünya Şampiyonalarında kazandığı madalyalarla dikkat çekiyor.
Ayrıca Katar’lı atlet 2.43’lük derecesiyle, 1993’ten beri kırılamayan Kübalı Sotomayor’a ait 2.45’lik dünya rekoruna çok fazla yaklaştı.
Katar örneği, spor geleneğine sahip olmayan ve nüfusu son derece sınırlı küçük bir ülkenin, doğru politikalarla ve bütçelerle, sporda nasıl değer yarattığını ve bunu da uluslararası ilişkilerde nasıl kullandığını göstermesi açısından büyük önem taşıyor. Katarlıların yarattıkları bu dikkat çekici değer, kabul etmek gerekiyor ki, komşularında ciddi bir kıskançlığa da neden oluyor. Acaba Suudilerin ve müttefiklerinin Katar’a yönelik başlattıkları yalnızlaştırma operasyonu, bu kıskançlığın bir dışa vurumu olabilir mi?
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok