Sosyal mesafeyi korumak için parmak izi şeklinde park yapıldı

Mimarlık stüdyosu Precht, insanların açık havada sosyal mesafe kuralını çiğnemesini önleyen Park de la Distance adlı labirentli bir park tasarladı.

Mimarlık stüdyosu Precht, insanların açık havada sosyal mesafe kuralını çiğnemesini önleyen Park de la Distance adlı labirentli bir park tasarladı.


Salgın nedeniyle ülkemizde de olduğu gibi dünyanın pek çok yerinde ormanda, parklarda, piknik alanlarında ve sahil kenarlarında oturmak yasaklandı. Bunun nedeni de ne yazık ki sosyal mesafe kuralını dikkate almayan çürük elmalar. Belki de bu umursamazlar yüzünden salgın yıllarca sürecek; yeşile ve maviye hasret kalacağız. Kim bilir belki de Michael Jantzen’in mizahi tasarımlarından biri olan sosyal mesafe kafesleriyle dolaşacağız. Şu an için kurallara uymayanların yüzünden hepimizin hayatının sınırlandırıldığı bir noktada kitlendik. Peki insanları sosyal mesafe kuralına uymaya mecbur bırakacak bir tasarım anlayışı bu sorunu çözebilir mi? Park de la Distance bu açıdan oldukça zihin açıcı bir örnek.

Daha önce Penda olarak bilinen Avusturya merkezli mimarlık stüdyosu Precht, insanların koronavirüs pandemisi sırasında sosyal mesafeyi korurken açık havada zaman geçirebilmesi için labirentli bir park tasarladı. Konsept aşamasında olan park projesi, Viyana’daki ünlü Schönbrunn ve Belvedere parklarının şu an kapalı olması nedeniyle kentin herhangi bir boş alanı için öneri olarak beklemede.

Park de la Distance, doğayla 20 dakikalık bir kavuşma anı yaşatıyor

Park de la Distance’ın labirentleri büyük resimde insanın parmak izini oluşturuyor. Labirentin bitkilerden oluşan şeritleri, ziyaretçileri park boyunca yönlendiriyor. Her koridorun girişinde ve çıkışında, kullanımda olup olmadığını gösteren bir geçit bulunuyor. Bitkilerden oluşan şeritler 90 cm genişliğinde ve şeritlerin arasındaki mesafe 240 cm. Her koridor yaklaşık 600 m uzunluğunda.

Park yol boyunca insanların kızıl granit çakıl üzerinde yürüyeceği şekilde tasarlanmış. Böylece insanlar birbirlerinden uzak olsalar da yan taraftaki koridorda yürüyenlerin ayak seslerini duyabilecek. Bu da son derece ince düşünülmüş bir detay. Bitkilerin yüksekliği de yol boyunca boyunca değişiyor. Bu da ziyaretçin bazı anlarda tamamen yeşilin içinde izole hissetmesini bazı anlarda ise yan koridordaki ziyaretçiyle göz göze gelebilmesini sağlayacak. Değişmeyen tek şey yol boyunca herkesin arasında fiziksel olarak güvenli mesafenin korunması olacak.



Parkın yolları, bir Japon zen bahçesinin dalgalı desenlerine benzer şekilde yavaş yavaş çeşmelerin yerleştirildiği bir merkeze doğru kıvrılıyor. Bu çeşmeler yaşam kaynağını ve iç dengeyi simgeliyor. Yol, merkeze ulaşan ziyaretçileri dışarı doğru yönlendiriyor. Parkta geçen bu bireysel yolculuk yaklaşık 20 dakika sürecek şekilde kurgulanmış. Doğayla kısa bir kavuşma anı ve sağlıklı bir yürüyüş için de fırsat. Kamusal alanda yalnız kalabilmek için tasarlanmış bir çözüm. Belki de salgından önce de buna çok ihtiyacımız vardı. Çünkü yaşadığımız metropollerdeki insan yoğunluğu ve kesintisiz şekilde özel alan ihlali her daim insan doğasına aykırı olan bir şeydi.

Özellikle pandemi sonrası Park de la Distance gibi projelerin sıkça gündeme geleceği öngörülüyor. Çünkü pandeminin geri gelmesi veya başka pandemiler oluşması riskine karşı daha tedbirli bir dünyada yaşayacağız gibi görünüyor.



Kaynak: Bigumigu

Görseller:  PrechtChris Precht

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER