Sosyal Girişimcilik

Fadile Paksoy Tarihte çok sayıda örneği olsa da (örneğin vakıflar, Florence Nightingale), dünyanın iki binli yıllarda duymaya başladığı kavramlardan biri de “Sosyal girişimcilik” oldu. Elbette dünyanın farklı yerlerinde, farklı kişilerce yapılmış çok sayıda tanımı olduğu halde, bu tanımlardaki temel odak noktası sosyal sorunlar olmuştur hep. Yapılmış tanımları da kapsayacak bir yaklaşımla, sosyal girişimciliği “önceliği sosyal sorunlara yönelik çözümler sunmak olan ve temel amacı kâr elde etmek olmayan ticari girişimler” şeklinde tanımlayabiliriz. Yukarıdaki geniş tanımda dikkat edilmesi gereken, girişimin dış yardımlara bağımlı bir hayır kurumu veya STK gibi faaliyet göstermemesi, sunduğu hizmet ve ürünler sayesinde belirli bir miktarda kâr elde etmesi ve elde edilen bu kârı yine sosyal sorunun çözülmesinde kullanmasıdır. Bu alandaki ihtiyacın da, devlet ve sivil toplum kuruluşlarının sosyal sorunlara çözüm bulmada yetersiz kalmasından doğduğunu söylemek yanlış olmaz. Özellikle bilişim teknolojileri alanında yaşanan gelişmeler her şeyden önce sosyal sorunlar konusunda daha fazla bilginin yayılmasına ve bu konularda bilgiye erişmede etkili olmuştur. Bugün evimizin balkonunda otururken, dünyanın öbür ucunda yaşanan bir sosyal sorundan haberdar olabiliyor, yaşadığımız bir sorunla benzerlikleri ve farklılıklarını öğrenebiliyoruz. Dolayısıyla, bir sorunun aslında “sosyal/toplumsal”, yani bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde olup olmadığı konusunda kanaat edinebiliyoruz. Böylece, bu sorundan ne kadar çok insanın etkilendiğini, yaygın olumsuz etkilerini öğrenip, bunların çözümü için harekete geçme konusunda daha fazla güdülenebiliyoruz. Bu sayede, girişimcilerin devlet ve sivil toplum kuruluşlarının yetişemediği sosyal alanlarda rol üstlenmesi tetiklenmektedir. Bunun yanında, geleneksel iş hayatı ve çalışma koşulları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, çalışanlar için çekilmez bir hal alabiliyor. Hem rekabetçi bir ortamda ve yoğun bir tempoda çalışmak, hem de krize bağlı risklerden etkilenme korkusu yaşamak, çalışanların başka seçeneklere yönelmesine neden olmaktadır. Çalışırken sosyal sorunlara çözüme katkıda bulunduğunu bilmek ve sadece kâr odaklı bir ortamda çalışmamak, daha az maaş alma pahasına bile olsa, çağımızın insan kaynağı için çok daha tercih edilebilir bir seçenek haline geldi. Kâr odaklı geleneksel girişimciliğin tetiklediği toplumsal, çevresel ve ekonomik sorunların azaltılmasına yönelik çözüm önerileri sunan sosyal girişimler, günümüzde sayıca az olabilir ama gelişme potansiyeli çok yüksek. Ekonomik ve yapısal bağımlılıkları olmaması, kendi kaynaklarını kendilerinin yaratabilmesi, sürdürülebilir gelişimlerine olanak tanıyor. Çoğunlukla yenilikçi bir yaklaşım gerektiren sosyal girişimler, çağımızda yeni bir iş yapış şekli olarak öne çıkmasının yanında, tamamen kâr odaklı olmaması ve elde edilen kârın da yine belirlenen sosyal sorunlara yönelik çözümlere yatırılması bakımından, geleneksel iş modellerine meydan okuyor. Milletlerin Zenginliği eserinde bireylerin kendi çıkarlarını gözetmesi halinde, başkalarına da fayda sağlayan kararlar vereceklerini savunan Adam Smith’in öngörüsü günümüzdeki tabloyla çelişirken, sosyal girişimler bu tablodaki sorunların azaltılmasında etkili olabilecek bir model olarak gün geçtikçe değer kazanıyor.auction-wealth_nations
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER