Marka taklitlerindeki artış, günümüzde marka tescilinin önemini de giderek arttırıyor. Dünya markalarının Türkiye'deki prestij ve haklarını korumak ve maalesef Türkiye'de yaygın olan taklit mal üretimi ve ihracatına karşı önlemleri almak amacını güden Tescilli Markalar Derneği de, bu alanda gerçekleştirdiği çalışmalarla öne çıkıyor. The Brand Age’in bu sayısında, Tescilli Markalar Derneği Başkanı Füsun Kuran’ın marka tescili konusundaki görüşlerini sizlerle paylaşıyoruz.   Tescilli Markalar Derneği gibi bir yapı kurmaya neden ihtiyaç duydunuz? Marka tescilinin önemini okuyucularımıza aktarır mısınız? 2001 yılında, yani Türkiye’ye marka akınının yaşandığı dönemde derneğimizin kurulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Dernek genel olarak marka taklitleri ile mücadele amaçlı olarak kuruldu. Bu amaçları bağlantılı olarak haksız rekabet, vergi kaybını önleme, Türkiye’ye yapılacak yatırımları artırma olarak da ifade edebiliriz. Ülkemizde, maalesef yüksek rakamlara ulaşan taklit ürün üretimine karşı ortak hareket etkin bir durumdur. Buna bağlı olarak üyelerimizin genelde dünyaca ünlü yabancı markaların distribütör, acente , dağıtıcılarından oluştuğunu söylemek isterim. Derneğimiz dünyada örnekleri bulunan tanınmış markalar topluluğu olarak da değerlendirilebilir. Bizler sadece tekstil alanında değil sağlık ürünleri, gözlük, parfüm gibi taklidi fazla ürünlerin de haklarını koruma anlamında etkin olmayı hedefledik. Küresel dünya ekonomisinde artık yapılan üretimin değeri marka tescili ile ölçülmektedir. Bu nedenle dünyaya açılan Türk markalarının da ekonomik değer olarak varlıklarını kabul ettirebilmek için marka olarak tescil edilmelerinin yanı sıra, marka olmanın gerektirdiği tüm özellikleri de taşımayı sağlamaları gerekir. Tüketici hakları, kalite ve marka bağlılığı konularında topluma güven vermeleri gerekir ki, ticari olarak bir değer arzedebilsinler. Dünya ölçeğinde ünlü markalara fason üretim yapan müteşebbislerimizin ülke ekonomisine katkısı çok düşük olmasına rağmen, marka olarak kalitesini ispat edenlerin kârlılık oranları o oranda artmaktadır. Son yıllarda Türkiye’de ve uluslararası platformlarda markalarını tescil ettirenlerin sayısı diğer bütün oranların çok üstünde artmış bulunmaktadır.   Tescilli Markalar Derneği’nin çalışmalarını genel olarak değerlendirir misiniz? Derneğimiz bugüne kadar yaptığı çalışmalarla ülkemizde marka bilincinin oluşmasına katkı sağlamış, gerekli bilinçlendirme ve lobi çalışmalarını yönetmiştir. Ayrıca, taklitle mücadelede markalar arasında koordinasyonun sağlanmasına katkıda bulunmuştur. Yukarıda da belirttiğim gibi dünya markalarının ülkemizdeki haklarının korunması, kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına alma ve haksız rekabeti önlemek adına derneğimiz, taklit üretim yapan birçok şahıs ve kuruluşları belirleyerek gerekli cezaların verilmesini sağlamıştır. Derneğin ana hedefleri doğrultusunda yapılan bu çalışmaların dışında diğer derneklerle ve enstitülerle yapılan işbirliğiyle marka ve tescil hakkında bilinçlendirmeler de yapılmaktadır.   Marka tescili konusunda geçen yıllara oranla ülkemiz nasıl bir ilerleme kaydetti? Yabancı markaların bilgi birikimi yerli marka oluşmasında öncü rol oynamıştır. Bugün itibari ile Türk markalarından özellikle Orta Doğu ve Türk Cumhuriyetlerinde tanınmışlık seviyesine ulaşmış çokça markanın varlığını kabul etmemiz gerekir. Türk markaları, yıllardır yabancı markaların yaşadıklarından ilham alarak kendi markalarının tanıtımını ve korumasını yapabilir bilince ulaşmışlardır. Bu çalışmalarda derneğimizin katkısını da kabul etmek gerekir. Derneğimiz amacı doğrultusunda doğru kanallarda, doğru tanıtım yaparak etkin kitleye ulaşmış marka, tescil konusunda gerekli bilinci oluşturmuştur. Derneğimizle irtibata geçerek yönlendirilen sorular ve talepler bu konuda ne kadar önemli rol aldığımızı göstermektedir. Ayrıca bu bilinçlenmeye bağlı olarak emeğe saygı konusunda da daha duyarlı bir toplum var olacaktır.