Perakende dünyası
Ülkemizde daha önceleri yarısı kayıt içi, yarısı kayıt dışı ve kontrolsüz bir sektör varken, son dönemde değişen ve markalaşan bir sektöre doğru gidiş olduğu açık. Buna rağmen perakende yatırımcısının çok dikkatli olması gereken bir döneme giriyoruz. Tüm sektör olarak daha planlı hareket etme zorunluluğumuz var.
Uzun zaman süresince pazarlamayla devam eden profesyonel hayattan sonra, son sekiz yılı perakende sektöründe geçirince, son dönemin yıldız konusu perakende üzerine bir yazı paylaşmak istedim. Nedir bu perakende?
Hepimizin çok iyi bildiği ve ürünlerimizi tüketici ile buluşturmaya çalıştığımız noktalardır tabii ki. Ama son dönemde hızla gelişen görece düşük faizli dönem, hükümetin kayıt içi olduğu için desteklediği AVM yatırımları, Türkiye’de markalaşma süreci ve gelişen alışveriş turizmi bu sektörü oldukça ileri götürdü. Biraz da hızlı bir şekilde.
Bu sektörün aslında bir dönüm noktasında olduğu şu anda çok açık. Bunun birçok sebebi var. Bir kısmı ülkemizden, bir kısmı teknolojik gelişmelerden, bazıları ise uluslararası konjonktürden kaynaklanıyor.
Önce perakendenin ülkemizdeki sorunlarına bakalım:
Ülkemizde daha önceleri yarısı kayıt içi, yarısı kayıt dışı ve kontrolsüz bir sektör varken, son dönemde değişen ve markalaşan bir sektöre doğru gidiş olduğu açık. Eski dönemde pazardan ya da birçok küçük mağazalardan alınan kıyafetler, LC Waikiki, US Polo, Colin’s gibi dünyamıza giren markalara döndü.
Bu dönüşümün hızı, Türk tüketicisindeki borçluluk durumu, AVM’lerin yatırım hesaplarında yapılan yüksek beklenti hataları, gayri safi milli hasıla ve kişi başı milli gelir durumumuzu yansıtmayan kiralar, birbirine çok yakın ve verimsiz perakende noktaları, yetişmiş insan gücü eksiği, hükümetimiz tarafından konulan ve sektörü geliştirmeye çalışan fakat denetlenemediği için haksız kazanca sebep olan kanunlar ve franchise sektöründe aşırı optimist hesaplar ciddi sorun oluşturuyor.
Bu noktada perakende yatırımcısının çok dikkatli olması gereken bir döneme giriyoruz. Her şeyden önce, tüm sektör olarak daha planlı hareket etme zorunluluğumuz var. Sadece bizim coğrafyamızı değil, planlarımızı yaparken artık tüm dünyayı düşünmek zorundayız. Irak’ta yaşadığımız son durumu unutmadan, risk analizlerimizi gerçekleştirerek, yapmamız gereken marka ve insan yatırımlarımızı atlamadan, rekabeti çok iyi inceleyerek, ortak yatırımcılarımızı iyi seçerek, uzun dönemli planlamalarla hareket etmeliyiz.
Bugün Dubai Mall da yada Bakü’de Türk markalarının halini görünce üzülmemeliyiz. Bu konuda aslında hükümetimiz çok ciddi destekler veriyor ve bu sektörde gelişmek yatırım olarak görece daha kolay ama bir ülkeye girdiğimizde bunu bir mağaza açmak olarak görmediğimiz zaman... Bu yatırımların zarar planlarını, giriş ve çıkış stratejilerini o ülkeye özel ürün gamını atlamadan yaptığımızda çok daha iyi yerlerde olacağız. Mc Donald’s, Türkiye’de boşuna ayran ve Mc Turko satmıyor, unutmayın!
Dünyada da aslında perakende bir çok sorunla uğraşıyor. Online Store (internetten satış), Brick and Mortar (klasik mağaza) ve mobil birçok dinamiği değiştiriyor. Belli ürünlerin özellikle kitap, hobi ve müzik ürünleri gibi çeşit ve stok gerektiren ama içinde bir alışveriş ritüeli barındırmayan ürünlerin online’a doğru kayacağı bir gerçek. Diğer ürünlerde de şu anda tüm bu kanalların birbirini destekler şekilde beraber kullanıldığı omnichannel uygulamaları yaygınlaşıyor ki bu da temel olarak çok iyi düşünülmüş bir ERP sisteminin varlığını gerektiriyor.
Dünyada büyümeyle ilgili sıkıntılar ve daralan talep ile baş etmenin en önemli yolu tüketici beklentilerini anlayarak yeni ürün ve modelleri ortaya çıkarabilmek. Marka yatırımlarından vazgeçmeden verimsizliği yok etmek. Bu konuda da tüm markalarda yeni ürün gamları, maliyetleri azaltan lojistik yaklaşımlar, tüketici iletişiminde ve segmentasyonunda aplikasyonlar önem kazanıyor.
Bizim perakende sektörümüze ve dünyaya baktığımızda da aslında sorunlar yoğun. Çevre ülkelerde politik, siyasi ve ekonomik sorunlar ciddi anlamda pazarımızı daralttı. Atina’nın en işlek perakende caddesinde mağazaların yüzde 20’si boş. Rusya ve Ukrayna savaşın içinde çok daraldı. Irak ve Suriye siyasi anlamda karmaşa içinde, hatta transit taşımacılık bile zor yapılıyor. O zaman bizim diğer pazarlarda bir strateji içinde büyümemiz gerek.
Ama unutmamalıyız ki, bu pazarlara açılmadan önce, evimizde, stratejimizi, organizasyonumuzu, markamızı, alt yapımızı, ürünümüzü ve mantalitemizi yeni pazarlara hazırlamalıyız.
Hangi sektörde olursak olalım perakendeci olmak için önce tüketici isteklerini iyi belirlemeli, riskleri hesaplamalı, ürün ve mağaza tasarımlarımızı standardize edebilmeli ve stratejimizi sağlam temellere oturtmalıyız.
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok