Octave Parango aslında çok iyi insandır, valla!
Diyelim ki bir grup insan Octave Parango’yu kendini beğenmiş, şımarık, bencil ve duygusuz bir yoğurt düşmanı olarak görüyor. Ama ben kendimi pırlanta gibi bir insan olarak tanımlıyorum. Peki bu iddiamı nasıl kanıtlayabilirim?
Aslında gayet mütevazı, ağırbaşlı, fedakar ve duygusal bir yoğurtsever olduğumu anlatan bir hikaye kurgulayarak tabi ki! Bunu yaparak onların gözündeki olumsuz imajımı düzeltebilirim değil mi? O zaman hemen işe koyulalım ve hikayemizi yazalım.
ADIM 1:
Gecenin yarısı. Kamera Maslak’ın bomboş sokaklarını görüntülerken dış ses devreye giriyor. “Neden bazıları 18.30 dedi mi çantasını alıp ajanstan sıvışır da, bazıları gecenin bir yarısına kadar mesaiye kalır?” diyor. Bu sırada kamera bir plazaya doğru yaklaşıyor. Koskoca binada, pencerelerin sadece birinden ışık geldiğini görüyoruz. Kamera bu pencereden içeriye giriyor ve ofiste tek başına çalışan cefakar ve fedakar reklamcıyı, yani Octave’ı görüntülüyor. Octave yorgun görünse de, insanlık adına iyi şeyler yapmanın mutluluğu ile gözlüğünü yavaşça indiriyor ve kameraya gülümsüyor.
ADIM 2:
Kanyon’un önündeyiz. Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor. Bu sırada yağmura hazırlıksız yakalanan bir grup beyaz yakalıyı görüyoruz. Ellerindeki dosyaları ve çantaları kafalarına siper ederek yoldan geçen taksileri çevirmeye çalışıyorlar. Tabi ki hiçbir taksici onları almıyor. Tam da umutsuzluğa düştükleri anda önlerinden Octave’ın kullandığı Porsche geçiyor. Bu sırada dış sesin “neden bazıları zor anlarda gazlayıp gider de, birileri ıslanan beyaz yakalıları düşünür” dediğini duyuyoruz. Birkaç metre ilerleyen Octave, geri geri gelerek grubun önünde duruyor. Porsche iki kişilik olduğu için gruptaki en güzel kızı yanına alıp yoluna devam ediyor. Bu sırada diğerleri onun bu nazik davranışına teşekkür edercesine arkasından gülümseyerek el sallıyorlar.
Kendime Not: Bu hikayede Porsche pek olmadı sanırım. Şöyle aile arabası denilince hemen akla gelen, güven veren, sağlam insanlar tarafından tercih edilen bir araç düşünmem lazım!
ADIM 3:
Kamera bir otobana doğru yaklaşıyor. Yolun ortasında, yanından vızır vızır geçen araçlardan korkup olduğu yere sinmiş yavru bir köpeği görüyoruz. Yavrucak ezilme tehlikesi yaşarken dış ses devreye giriyor. “Neden, reklam yazarları her duygusal filmi yardım bekleyen bir köpeğe bağlamak zorunda hisseder” diye serzenişte bulunuyor. Bu sırada kahramanımız Octave, arabasıyla köpeciğin biraz gerisinde duruyor. Dörtlülerini yakıp el ederek otobandaki tüm trafiği durduruyor. Yavaşça köpeği kucağına alıyor ve onu bağrına basıyor. Yanından küfür ederek geçen diğer şoförlere aldırmadan köpeğin suratını yalamasına izin veriyor. “Çünkü o insanlar Octave Parango gibi yardımsever, fedakar, şefkatli, duygusal ve yoğurtsever oldukları için…” diyen dış ses filmin sonunu bağlıyor. Octave’ın aslında ne kadar da muhteşem bir insan olduğunu cümle aleme ilan ediyor.
Nasıl? Artık çok iyi bir insan olduğuma inanıyorsunuz değil mi?
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok