Markayı Tescil Ettirmek Kadar Önemli Bir Konu: Markayı Kullanma Yükümlülüğü (556 Sayılı KHK m. 14)
Tescilli bir markanın sahibi tarafından kullanılması, onun için hem bir hak hem de yükümlülüktür. Sahibi tarafından kullanılmayan ve kullanılması içinde başkalarına izin verilmeyen bir markanın sonsuza kadar marka sahibinin tekeline bırakılması haksızlıklara yol açacağından gerek ulusal mevzuatımızda gerekse uluslar-arası düzenlemelerde bu konu ele alınmıştır. Gerçektende 556 Sayılı KHK’nın 14. Maddesinin 1. Fıkrasına göre “Marka sahibi markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir neden olmadan markasını kullanmazsa veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verirse marka ilgililerin talebi üzerine veya re’sen iptal edilir”. Bu düzenlemedeki temel amaç, marka sicilinin bir marka mezarlığına dönüşmesini engellemektir. Markanın kullanma yükümlülüğüne aykırı davranılmasına dayalı davalara uygulamada çok sık rastlanılmaktadır. Zira bu yükümlülüğe aykırı davranış 556 Sayılı KHK’nın 42/c bendine göre markanın hükümsüzlüğüne yol açacaktır.
Markayı kullanma olgusu, aktif bir eylem olarak, markanın tescil edildiği mal veya hizmetlerde, tescil amacına yönelik, süreklilik arz eden, ciddi ve fiili markaya özgü kullanma fiillerini içermektedir.
Yüksek mahkemede markanın kullanılmasını yurt-içinde veya ihracatta, kendisi veya üçüncü şahıs tarafından sicilde kayıtlı mallar veya hizmetler için işlevlerine uygun, ekonomik amaçlı ve ciddi şekilde kullanma olarak ifade etmiş, hakkı devam ettirici kullanmanın ancak marka sahibi markayı sicilde kayıtlı mal veya hizmetler için fiilen kullandığında mevcut olabileceğine hükmetmiştir (Y.11.HD.sinin 09.04.2001 tarihli E.844/K.3429 Sayılı Kararı).
Markanın tescil edilmiş olduğu mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanılması halinde de kullanılmayan mal veya hizmetlere ilişkin olarak m.42/II hükmü uyarınca “kısmi hükümsüzlük” söz konusu olabilecektir. Bu hususu bir örnekle açıklamak gerekirse 5-7 ve 23. Sınıflarda tescilli bulunan OXİON markası sadece 5 ve 7.sınıflarda fiilen kullanılıyorsa, kullanılmayan 23. Sınıf için kısmi hükümsüzlüğü istenilebilecektir.
Markanın kullanma yükümünün yerine getirildiğinden bahsedebilmek için (556 Sayılı KHKm.14/f.2 c bendinde belirtilen marka sahibinin izniyle bir markanın üçüncü kişiler tarafından kullanılması durumu hariç) kural olarak marka sahibi tarafından markanın sicile kayıtlı olduğu mallar ve hizmetler için işleve uygun,ciddi ve süreklilik arzedecek bir şekilde kullanılması gerekir.Marka sahibi,tescil ettirdiği markayı doğrudan kendi ürettiği,sattığı,aracılık ettiği, pazarladığı,ihraç,ithal ettiği mal ve hizmetlerle bu faaliyetlere temel oluşturan veya bunları kolaylaştıran reklamlar, faturalar, irsaliyeler, ticari yazışmalar vb. gibi iş evraklarında doğrudan ve bunlarla bağlantı oluşturacak şekilde kullanmalıdır.Uygulamada da mahkemeler, özellikle ticari defter ve faturaların incelenmesi suretiyle markanın ciddi olarak kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi gerektiğine dikkat ediyorlar.
Burada önemle belirtmek isterim ki, bir marka tescil edildiği mal veya hizmetlerde 5 yıl boyunca kullanılmamış olsa bile, kendisine karşı herhangi bir hükümsüzlük davası açılmamış ise 556 Sayılı KHK’nın sağlamış olduğu korumadan faydalanabilecektir. Ayrıca 5 yıl boyunca kullanılmayan bir markanın daha sonra ciddi bir şekilde kullanılmaya başlanması halinde (Dava açılacağı düşüncesiyle gerçekleşen son 3 aylık kullanım hariç olmak üzere) hükümsüzlüğü istenemeyecektir. Bu konuda dikkate alınması gereken bir başka husus ise markanın zaman zaman kullanılıp daha sonra kullanılmaması ihtimalinde kullanılmayan sürelerin birbirine eklenmesi –ve böylece beş yıllık sürenin tamamlanması- söz konusu olmayacaktır. Bir başka ifadeyle markanın her ciddi kullanımı beş yıllık sürenin yeniden başlaması anlamına gelecektir.
Beş yıllık sürenin başlangıç tarihi ise marka başvurusunun yapıldığı tarih olmayıp markanın fiilen sicile tescil edildiği tarihtir. Nitekim TPE’de son zamanlarda marka sicil belgelerinde fiilen sicile tescil edildiği tarihe isabetli olarak yer verdiği görülmektedir.
Beş yıllık süre içerisinde markanın kullanılmamasının “haklı bir gerekçesinin” de bulunmaması gerekmektedir. Zira, markanın kullanılmamasının haklı bir gerekçesinin bulunması ihtimalinde bu durum markanın hükümsüzlüğünün istenmesine engel teşkil edecektir. Markanın kullanılmaması için haklı sebep olarak, marka sahibinin iradesinden bağımsız olarak doğan, marka sahibinin kusurundan kaynaklanmayan, markanın kullanılmasına engel oluşturan fiili ve hukuki sebeplerin anlaşılması gerekir. Böylece haklı sebep, kusur koşulundan bağımsız olarak her somut olayda hakim tarafından takdir edilecek nedenlerdir. Doktrinde haklı sebep olarak savaş hali nedeniyle uzman işçinin bulunmaması, işletmenin devleştirilmesi, yangın, işletmedeki grev,seferberlik sebebiyle marka sahibinin askere alınması, doğal afet gibi hususlar örnek gösterilmiştir. Marka sahibinin kendi davranışı sebebiyle markayı kullanmamasına yol açan durumlar haklı sebep olarak kabul edilemez. Örneğin marka sahibinin ekonomik durumunun bozulması, ilaç markası için gerekli ruhsat başvurularını geciktirmesi haklı neden olarak kabul edilemez. Yüksek mahkeme ise marka sahibinin iflas etmesini markayı kullanmama için haklı bir neden olarak kabul etmemiştir (Y.11.HD.sinin 09.04.2001 tarihli E.844/K.3429 sayılı kararı).Yüksek mahkeme bir başka kararında ise marka sahibinin taşınmazının istimlak edilmiş olmasını markanın kullanılmaması için haklı neden teşkil etmeyeceğine hükmetmiştir(Y.11.HD.sinin 08.03.2002 tarihli E.2002/1709, K.2002/2064 sayılı kararı)
Markayı kullanmama sebebiyle hükümsüzlük istemlerinde ispat külfetinin kime ait olduğu da uzun süre doktrinde tartışılmıştır. Konuya ilişkin yüksek mahkemenin kararı ise, markayı kullanmama sebebiyle hükümsüzlük davalarında ispat külfetinin davalıya ait olduğu yönündedir. Görüldüğü üzere, Yüksek mahkeme, Medeni Kanun m.6’da yer alan “herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür” ilkesinden ayrılmaktadır(Y.11.HD.sinin 04.05.2006 tarihli E. 2005/2901, K.2006/5144 Sayılı Kararı).
556 Sayılı KHK’da belirtilen bazı hallerde marka sahibinin markasını aynen kullanımı söz konusu olmamasına rağmen, KHK anlamında bir kullanım söz konusu olabilir. Bu haller KHKm.14/II (a),(b),(c) ve (d) bentlerinde belirtilmiştir.
Buna göre; markanın farklı unsurlarla kullanılması, markanın ihracatta kullanılması, marka sahibinin izniyle kullanılması ve markayı taşıyan malın ithalatı sözkonusu olduğunda markanın kullanıldığı kabul edilecektir.
Uygulama açısından en sık rastlanılan farklı unsurlarla kullanıma örnek olarak sigaralar için tescilli SİLVA ibaresinin SİLVA LONG olarak kullanılmasına ilişkin kararını gösterebiliriz. Yüksek mahkeme bu kararında sözkonusu sigara markasının tüketicileri nezdinde sigaranın uzunu olarak algılanacağından ayırt edici karakterinin değişmeyeceğine hükmetmiştir(Y.11HD.sinin 13.07.1988 tarihli E.1988/7928,K.1988/2977 sayılı kararı).
Markanın kullanılmaması sebebiyle hükümsüzlüğün sözkonusu olabilmesi için öncelikle bu istemle bir davanın m.43’de belirtilen kişiler(zarar gören kişiler,Cumhuriyet Savcıları ve ilgili resmi makamlar) tarafından açılması zorunludur . Bu davalarda yetkili mahkeme ise kural olarak marka sahibinin ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkemedir. Görevli mahkeme ise 556 Sayılı KHK’nın 71. Maddesi uyarınca ihtisas mahkemeleri olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleridir. Kullanmama sebebiyle hükümsüzlük davası beş yıllık süre dolmadan açılamaz. Ayrıca bu husus açılan bir tecavüz davasında def’i olarak da ileri sürülemez.
556 Sayılı KHK’nın 42 maddesinin 1.fıkrasının c bendinde önemli bir istisnaya yer verilmiştir. Buna göre, beş yıllık sürenin dolması ile hükümsüzlük davasının açıldığı tarih arasında markanın ciddi bir biçimde kullanılmış olmasının hükümsüzlük sebebi sayılmayacağı belirtilmiştir. Ciddi kullanımdan ne kastedildiği madde metninden anlaşılmamaktadır. Ancak, kastedilen markanın işlevine uygun bir şekilde malın veya hizmetin piyasada tanınmasını ve diğer mal ve hizmetlerden ayırt edilmesini sağlayacak şekilde ve yoğunlukta kullanılmasıdır. Markanın kullanımı çeşitli şekillerde gerçekleşebilir. Örneğin ambalajların üzerinde kullanılma, (özellikle hizmet markaları için) faturalarda kullanma ciddi kullanım olabilecektir. Son olarak belirtmek isteriz ki, dava açılacağı düşünülerek kullanma gerçekleşmişse, mahkeme davanın açılmasından önceki üç ay içerisinde gerçekleşen kullanmayı dikkate almayacaktır(m.42/f.1(c) bendi).
Sonuç olarak , bir markanın tescili kadar önemli olan bir diğer hususun da markanın ciddi bir şekilde kullanılması olduğu, kullanılmayacak sınıflarda markanın tescilinin hem ekonomik külfet getirmesi hem de tescil edilen markanın hükümsüzlüğüne yol açabileceğinden marka sahiplerinin bu hususlara dikkat etmesinin son derece önemli olduğunu belirtmek isterim.
Anasayfa'ya Dön
YORUM YAZIN
Max. 255 karakter girebilirsiniz
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok