Liderlik Zor Zanaat
LİDERLİK HERKESİN HAYALİ… LİDER OLMAYI DÜŞLEMEYEN İNSAN YOKTUR. ANCAK LİDERLİK HERKES İÇİN BİÇİLMİŞ KAFTAN DEĞİL. BİRÇOK ZORLUĞU BÜNYESİNDE BARINDIRAN LİDERLİKTE BAŞARILI OLMAK İÇİN BİRTAKIM ÖZELLİKLERE SAHİP OLMAK GEREKİYOR. AYRICA GÜNÜMÜZDE LİDERLİK ANLAYIŞI SON DERECE HIZLI BİR ŞEKİLDE DEĞİŞİYOR VE ARTIK LİDERLERDEN GELECEĞİ DE YÖNETMELERİ BEKLENİYOR.
İş dünyasının önemli isimleri, 16 Mart 2016 tarihinde Conrad İstanbul Bosphorus’ta The Conferences Turkey (TCT), tarafından düzenlenen Yönetim ve Liderlik Zirvesi’nde bir araya geldi. İş dünyası profesyonellerini hem operasyonel alanda hem de strateji geliştirme alanında güçlendirmeyi amaçlayan zirve, Geleceği Yönet, Değişimi Başlat” mottosuyla düzenlendi.
Türkiye merkezli, yerli şirketlerin başarılarına odaklanmasıyla öne çıkan zirvede; katma değer üretebilen ve başarısını globale taşıyabilen şirketlerin başarı hikayelerindeki ortak nokta olan ülke bağlamını unutmadan, “eski ve bizim” olanı bilerek yeni fikirlere ulaşıyor olmanın öneminin altı çizildi.
Lider markaların, başarılarını “kahraman” liderlere değil, kurumun oturmuş liderlik anlayışına borçlu olduğu bilinciyle, liderlikte halef yönetiminin altını çizmek isteyen zirvede, ayrıca liderlik anlayışının aktarılmasından ve muhafaza edilmesinden sorumlu “Yönetim Kurullarını ve Bilinmezleri” de ayrı bir başlık olarak tartışıldı. Tüm bunların yanında kendini ifade etmede en üst düzey ustalık için hakim olunması gereken “Business Etiquette & Dress Code ve Sosyal Medyada Lider İletişimi” için zirvede özel bir bölüm ayrıldı. Zirve son olarak da liderlerin, geleceğin de lideri olabilmeleri için olmazsa olmaz bir beceri olan delege edebilme becerisinin tartışıldığı “Delegasyon Sanatı” paneli ile sona erdi. The Brand Age olarak zirvedeydik ve zirveye katılan Intel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın ve TeknoSA Genel Müdürü Bülent Gürcan ile iş hayatında liderliği konuştuk.
YAŞADIĞIMIZ ÇAĞDA YENİ NESİL LİDERLERE İHTİYACIMIZ OLACAK
GELİŞEN TEKNOLOJİ VE ÜRETİM SİSTEMLERİNİN GELİŞMESİ YÖNETİCİ VE LİDER BAKIŞININ DA DEĞİŞMESİNE NEDEN OLUYOR. BU SEBEPLE LİDERLER, ZAMANIN RUHUNA UYGUN HAREKET ETMEK DURUMUNDALAR.
Burak Aydın, Intel Türkiye’nin Genel Müdürü. ODTÜ'de İşletme yüksek lisansı yaptıktan sonra, aynı dönemde, İktisadı İdari Bilimler Fakültesi'nin network asistanlığına başladı. Daha sonra Accenture firmasında, Almanya ve Avusturya'da teknoloji danışmanı olarak üç yıl çalıştı. Akabinde Siemens'ten gelen teklifle 2004 yılında, stratejik planlama danışmanı olarak yurda dönen Aydın, 2006 yılında Eğitimden ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere Yönelik Programlardan Sorumlu İş Geliştirme Müdürü olarak Intel Türkiye ailesine katıldı ve 2011 yılından itibaren de Türkiye Genel Müdürlüğü görevini yürütüyor.
Kendinizi lider olarak nasıl tanımlarsınız?
İyi yöneticiler; şirketin içine bakarlar ve buradan bir mimari inşa ederler. Burada çalışanların performansları, hedefleri, ihtiyaçları ve motivasyonlarındaki ilişki çok önemlidir. İyi bir yönetici bunları iyi yönetebilirse çalışanın kendine özgü yeteneklerini gerçek performansa dönüştürebilir. Bu noktada iyi yöneticilerin görevi ve işlevi bir işletme için hayatidir. İyi liderler ise; daha çok dışarıya bakarlar. Dışarıdaki rekabete, geleceğe ve eğer gelecekte çalkantılar görüyorsa en az hasar alacakları alternatif yollara çok önceden bakarlar. Liderler, önsezileri güçlü, stratejik düşünebilen, insanları harekete geçiren kişiler olmak zorundadırlar. Bu noktada ben uzun süre iyi bir yönetici olma şapkamla çalıştıktan sonra son birkaç yıldır da iyi bir lider olmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Çünkü yaşadığımız çağda yeni nesil liderlere ihtiyacımız olacak. Gelişen teknoloji ve üretim sistemlerinin gelişmesi yönetici ve lider bakışının da değişmesine neden oluyor. Çağı yakalayan liderlere ihtiyacımız var. Liderler zamanın ruhuna uygun hareket etmek durumundalar. 1950’lerdeki liderlik anlayışı ile bugünkü liderlik anlayışı arasında fark var.
İş hayatında ideal bir lider sizce nasıl olmalıdır?
İş hayatına girdiğimizde niye, neden, nasıl sorularını sormayı bırakıp verileni yapmaya başlıyoruz. Oysa iş hayatında sizi özel kılan, yarattığınız farktır. Bu fark her sabah hatırlanması gereken çok önemli bir detay bence. Farklı açılardan bakıp inovasyonu işe katabilmeyi çok severim. Hem kendimi hem de ekibimi büyük hayaller kurmaya ve büyük düşünmek için zorlarım. Küçük hayallere büyük işler sığmaz. İş hayatında soru sormak ve doğru soruları sormak önemlidir. Soru sormadığınız zaman bir bütünün belli bir parçasını bilerek, varsayımlarla hareket ediyorsunuzdur ki bu çok tehlikeli. Son olarak hayat cesur olanlara daha fazla fırsat verir ve ödüllendirir sözüne inanırım. Gerçekten de yılmadan deneyen ve cesurca üzerine yürüyenlere hayat yol açıyor. Bir süre sonra o açılan yoldan diğerleri de gelmeye başlıyor.
Dışarıdan bakıldığında lider olmak herkesin arzuladığı bir konum. Zor bir süreç olduğunu biliyoruz. Sizce lider olmanın zorlukları neler?
Kariyer basamaklarında ne kadar yukarı çıkarsanız stres seviyeniz de o kadar artıyor. Daha alt kademelerde sadece kendi işinizi yapmakla sorumlusunuz. Pozisyonunuz yükseldikçe bütün grupların sorununu çözmek için oradasınızdır. Liderin yaşadığı zorluk da yaratacağı mucize de burada başlıyor. Liderler her koşul altında başarıyı düşünmek ve düşündürmek zorunda. Bir liderin en büyük zorluğu yanlış vizyon ve yanlış ekiple iş çıkarmaya çalışmak.
İyi bir lider teknolojiyi nasıl kullanmalıdır?
Sanayi Devrimi’nden bu yana, dünyanın en hızlı değiştiği, yaşam tarzlarımızın yine aynı hızda şekil değiştirdiği bir dönemden geçiyoruz. Dünyadaki teknoloji trendlerine baktığımızda, “Nesnelerin İnterneti” (Internet of Things) kavramının 2014’ten itibaren çok daha fazla gerçeğe dönüştüğünü görüyoruz. Otomobillerin kombilerle, buzdolaplarının marketlerle ve kullandığımız birçok cihazın birbiriyle iletişim kurarak hayatımızı kolaylaştırdığını görmeye başladık bile. Bağlanan her yeni cihaz, her yeni uygulama veri üretiyor. Ortaya çıkan bu büyük veri yepyeni bir geleceğin yazılacağını gösteriyor. Bu nedenle iyi bir lider hem bu gelişmeleri görmeli hem de teknolojinin getirdiği araçları hem kendi hayatında hem de iş hayatında değer yaratacak şekilde adapte etmelidir. Hızla gelişen teknoloji, sınırları ortadan kaldıran internet, dünyanın dört bir yanındaki insanları birbirlerine bağlayan sosyal ağlar, bir liderin göz ardı etmemesi gereken gerçekler.
Y KUŞAĞI ÇALIŞANLARI İŞVERENE DEĞİL İNSANLARA SADIKLAR
Değişen yaşam biçimleri ile birlikte liderlik anlayışı da değişti. Sizce yeni liderlik anlayışında değişen noktalar neler?
Yapılan araştırmalar günümüz çalışanlarının önemli bir kısmını oluşturmaya başlayan Y kuşağı çalışanlarının, liderde aradıkları kişisel özellikleri dürüstlük, kararlılık, adanmışlık, hırs, geleceği görebilme, harekete geçirebilme, çalışkan, sorumluluk sahibi ve hedef odaklı olma şeklinde sıralanıyor. Y kuşağı çalışanları işverene değil insanlara sadıklar. Bu noktada samimiyet her zamankinden çok daha önemli. Yeni liderler açık sözlülükle görüşlerini, kanaatlerini ve beklentilerini çalışanlarıyla paylaşabilen; işle ilgili olduğu kadar özel konularda da çalışanlarıyla paylaşımda bulunabilen kişiler olmalılar. Bu noktada yapıcı geri bildirim yaklaşımı çalışanlar açısından çok önemli.
İş dışında zamanınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Yelken yapmak keyif aldığım, vazgeçemediğim aktivitelerden biri. Yelken; deniz, güneş ve rüzgar ile bütünleşmek ve keyifli arkadaş grubuyla güzel vakit geçirmek için harika bir spor. Şehir ve iş hayatının yoğun temposundan uzaklaşmak için ideal bir etkinlik. Öte yandan şu anda iş hayatının dışındaki zamanımın tamamını ikiz çocuklarım kaplıyor ve bu büyük mutluluk!
Türkiye’de veya dünyada iş hayatında örnek aldığınız liderler kimler? Neden?
Türkiye’de kendime örnek aldığım liderler Alarko Holding Kurucusu rahmetli Üzeyir Garih ve Mustafa Koç. Üzeyir Bey ODTU Makine yıllarında yaptığı konuşması ile hayatımı ciddi şekilde değiştirdi. Yakın zaman önce vefat eden Sn. Mustafa Koç ise vizyoner kişiliğiyle Koç Grubunu 13 yıllık yönetimi süresinde 5 kattan fazla büyütmeyi başarmış değerli bir liderdi.
TÜRKİYE’DEN MİLYAR DOLARLIK GİRİŞİMLER ÇIKARTMAK İSTİYORUZ
Biraz da şirketinize değinelim. Intel ve faaliyetleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Dünyanın lider teknoloji üreticisi Intel, 1968 yılından bu yana yenilikçi ve dinamik yapısı ile 63 ülkede 100 binin üzerinde çalışanı ile insanlığı geleceğe taşımak için çalışmalarını sürdürüyor. Intel, son 10 yılda vizyonunu bilgisayar sektörünün ötesine taşıyarak insanlığı geleceğe taşımak ve daha iyi bir yaşam sunmak için her cihazın akıllanmasına yönelik teknolojileri sağlamaya çevirdi. Bugün tabletlerden akıllı telefonlara, otomobillerden akıllı şehir ve ev sistemlerine kadar birçok farklı alanda hayatı kolaylaştıran cihazlar gücünü Intel’den alıyor.
Şirket politikanız içinde Ar – Ge ve inovasyonun yerini kısaca anlatır mısınız? Bu konuda ayrı bir biriminiz var mı?
Intel, kurulduğu günden bu yana Ar-Ge ve inovasyona odaklanan bir teknoloji şirketi. Bu çalışmalara yön vermek ve teknolojiyi günlük hayata adapte edebilmek için özel çalışmalar yapıyoruz. Intel tüm dünyayı dolaşarak insanların evlerinde ve kamusal alanlarda teknolojiyi nasıl kullandığını inceleyen 100’den fazla kültürel antropolog, sosyal bilimci ve tasarımcıyla çalışıyor. Bu ekibin gözlemlediği bulgular ürün geliştirme süreçlerimizi doğrudan etkiliyor. Bu bölümün sağladığı bilgi akışı ve tecrübeyle birlikte Intel, bugün Nesnelerin İnterneti ve Giyilebilir Teknolojiler konularına çok daha fazla odaklandı. Şu anda Ayşegül İldeniz’in de Dünya Başkan Yardımcısı olarak görevini sürdürdüğü Intel’in Yeni Teknolojiler bölümü, dünya üzerinde birbirinden farklı beğeni, beklenti ve hayalleri olan 7 milyar insanın geleceğini değiştirebilecek yeni nesil cihazların hayatımıza girmesinde kilit rol üstleniyor.
Bunun yanında Intel’in Avrupa’da Türkiye ile birlikte 3 Açık Ar-Ge merkezi var. Bunlardan biri Avrupa’nın en büyük Data Merkezlerinin bulunduğu Dublin’de bulunan bulut teknolojilerine odaklanmış Ar-Ge merkezi. Diğeri ise dünyanın lider otomobil şirketlerinin bulunduğu Almanya Münih’te kurulan ve odak alanı otomobil teknolojileri olan merkez. Türkiye’de ise İstanbul Teknik Üniversitesi’nde açtığımız Intel Ar-Ge Merkezi Intel’in 3. Ar-Ge merkezi oldu. Intel Labs Avrupa’nın yürüttüğü “Nesnelerin İnterneti Laboratuvarı” projesinin önemli bir ayağını oluşturan bu merkez ile Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon alanında yerel bir ekosistem yaratarak Türkiye’den dünya çapında ürünler veya milyar dolarlık girişimler çıkartmak istiyoruz.
Şirketinizin 2015 yılında Ar – Ge ve inovasyona yönelik gerçekleştirdiği faaliyetlerden bahseder misiniz? Bu çalışmaları sonucunda ürettiği, geliştirdiği ya da patentini aldığı yeni bir ürün var mı? Bu doğrultuda yeni bir yatırım gerçekleştirdiniz mi?
2014 yılının Mayıs ayında açılışını yaptığımız Intel Türkiye Ar-Ge Merkezi daha birinci yılını doldurmadan ilk ürünlerini üretti, uluslararası patent başvuruları gerçekleştirdi. Şu ana kadar 5 patent başvurusu gerçekleştişrdik; 7 tanesinin daha yolda olduğunu söyleyebilirim. World Intellectual Property Organisation’in raporuna göre 2014 yılında Türkiye’den 802 başvuru olmuş. Bunların 5 tanesinin çok kısa sürede bizim gibi genç bir Ar-Ge merkezinden çıkması gurur verici.
Türkiye’deki çalışmalarımız Nesnelerin İnterneti ve ileri eğitim teknolojileri konularına odaklanmış durumda. Şu anda eğitim alanında patent başvurusunu da yaptığımız yeni bir teknoloji geliştiriyoruz. “Geleceğin Öğrenme Ortamı” olarak da isimlendirdiğimiz “Adaptif Öğrenme Platformu” projemiz Harvard ve Stanford Üniversitesi‘nin de arasında bulunduğu uzmanlar tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Eğitim alanında geliştirdiğimiz bu teknolojiyi ürün olarak sunulacak hale getirmeyi planlıyoruz.
Bunun yanında düzenlediğimiz birçok Ar-Ge ve inovasyon odaklı yarışma ve etkinlikle Türkiye’deki genç girişimcilerin yeteneklerini ortaya çıkartmayı hedefliyoruz. Bu çerçevede Türkiye’deki, genç girişimcilerin Silikon Vadisi deneyimi yaşamasına ve dünyanın en büyük risk sermayesi şirketleriyle buluşarak küresel pazarlara açılma fırsatı edinmesine destek olmak amacıyla çeşitli projeler gerçekleştiriyoruz.
Şirketinizin Ar – Ge ve inovasyona yönelik gelecek planlarından bahsedebilir misiniz? Bu konularda 2016’ya yönelik vizyonunuz nedir? Ayrıca sektörünüzdeki Ar – Ge ve inovasyonun yerine değinerek, dünyayla karşılaştırıldığında Türkiye’deki durumunu anlatabilir misiniz?
Amacımız Ar-Ge merkezimiz aracılığıyla iş ortaklarımızı aynı zamanda Ar-Ge proje ortaklarımız olarak konumlamak, ülkedeki know-how birikimine ve açık inovasyon kültürünün gelişimine destek olmak ve bu vesileyle Türkiye’den bilişim ihracatı yapılmasına ve başarılı girişimlerin çıkmasına doğrudan veya dolaylı liderlik etmek. Bunu sağlamak için açtığımız Intel Türkiye Ar-Ge Merkezi’nde Nesnelerin İnterneti, giyilebilir teknolojiler ve eğitim gibi ana odak noktalarına yakın zamanda sağlık konusundaki çalışmalarımızı da ekleyeceğiz. Ar-Ge Merkezi ile Intel’in yüksek teknoloji geliştirme alanında global deneyim ve birikimini Türk ekosistemi ile paylaşmayı, Türkiye’den dünyaya teknoloji transferinin artmasını böylelikle Türk ekonomisine katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Ülkemizin patent sayısını artırılması için çalışmak ve AB fonlarından daha fazla yararlanabilmesini sağlamak öncelikli hedeflerimiz arasında. Türkiye’de yüksek teknoloji Ar-Ge yapmak konusunda hayallerimiz çok büyük!
Bilişim sektöründe Ar-GE hayati öneme sahip bir alan. Ar-GE ve inovasyoa önem verirseniz başarılı olursunuz ya da yok olursunuz! Yakın tarih büyük teknoloji şirketlerinin Ar-Ge konusunda başarısız olup tarih sahnesinden silinmesi hikayeleri ile dolu. Öte yandan bugün Ar-Ge yapmak demek sadece kendi içinizdeki ekipler ile çalışmak demek değil. Ekosistem oluşturmak ve beraber Ar-Ge yapmak da çok kritik!
GÜNÜMÜZÜN LİDERİ İYİ BİR ORKESTRA ŞEFİ OLMAK ZORUNDA
TUTARLILIK, DÜRÜSTLÜK VE ADALET BİR LİDERİN OLMAZSA OLMAZ KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ. LİDER, HER KONUDA EKİBİ İÇİN ROL MODEL OLMALI, DOLAYISIYLA ÇOK ÇALIŞMALIDIR.
Bülent Gürcan, TeknoSA Genel Müdürü. İTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu olan Gürcan, kariyerine Sony Gulf’da satış departmanında başladı. Sonrasında kariyerine perakende sektöründe devam etti. Bir dönem bu alanda kendi işini de yapan Gürcan, 2000 yılında Sabancı Grubu’na girdi. Önce Giysa’da çalıştı. 2004 yılında da TeknoSA’ya Satış Direktörü olarak katıldı. 2013-2015 arası farklı bir şirkette CEO’luk görevini yürüttükten sonra TeknoSA’ya geri döndü ve yaklaşık 1 yıldır TeknoSA Genel Müdürü olarak görev yapıyor.
Kendinizi lider olarak nasıl tanımlarsınız?
Benim geçmişimde spor var. Uzun yıllar voleybol oynadım. Dolayısıyla takım olmanın önemini, takım başarısının anlamını gençliğimden itibaren bizzat yaşamış biriyim. Perakende de takım işidir. Ben daha çok takımı hedefler doğrultusunda birleştiren, hazırlayan, motive eden bir lider olmaya çalışıyorum.
İyi bir lider teknolojiyi nasıl kullanmalıdır?
Dijital çağın gereklerine uyum sağlayan, şirketlerini dijital dönüşüme hazırlayan liderler ön planda. Bu dönemde yeni teknolojileri yakından takip edemeyen, müşterilerinin değişen beklentilerini anlamayan ve iş süreçlerini buna göre iyileştiremeyen şirketler ve liderlerin başarılı olması çok zor. Ben de teknolojiyi en etkili şekilde kullanmaya çalışıyorum. Faaliyet gösterdiğimiz sektöre bağlı olarak yeni teknolojileri, ürünleri deneme şansına sahibim. Hem şirket içi hem de dış iletişimde yerine göre farklı araçlar kullanıyorum. Kendi blogum var. Sosyal medyayı yakından takip ediyorum. Bana farklı kanallardan ulaşan mesajlara dönmeye özen gösteriyorum.
UYGUN ORTAMI YARATAN LİDERLERLE HERKES ÇALIŞMAK İSTİYOR
İş hayatında ideal bir lider sizce nasıl olmalıdır?
Çalışan odaklı olmanın, çalışanlarını dinlemenin, en önemlisi takım oyununun işte başarıyı da getirdiğine inanıyorum. Tutarlılık, dürüstlük ve adalet bir liderin olmazsa olmaz kişilik özellikleri. Lider, her konuda ekibi için rol model olmalı, dolayısıyla çok çalışmalıdır. Ayrıca, yenilikleri teşvik eden, yeni liderlerin yetişmesi için uygun ortamı yaratan liderlerle herkes çalışmak istiyor.
Dışarıdan bakıldığında lider olmak herkesin arzuladığı bir konum. Zor bir süreç olduğunu biliyoruz. Sizce lider olmanın zorlukları neler?
Türkiye teknoloji perakendeciliğinin lider şirketi olarak, kuruluşumuzdan bu yana, müşterilerimizin hayatına teknoloji ürün ve hizmetleriyle fayda sunmaya çalışıyoruz. Onların memnuniyetini sağlamak da esas işimiz. 15 yıldır liderliği elden bırakmadan bunu sağlamak hiç kolay değil. Bu sürdürülebilir başarı, sahadan merkeze tüm TeknoSA ailesinin sinerjisi ve azminin eseri.
Burada benim asıl görevim, ekibi ortak hedefler üzerinde birleştirmek, motivasyonlarını yüksek tutmak ve onlara doğru yolu göstererek başarılı işler çıkarmalarını sağlamak diyebilirim. TeknoSA gibi dev bir operasyonu iyi yönetmek için daha önce de belirttiğim gibi takım oyunu ve doğru delegasyon kritik önem taşıyor. Bunu başaramayan liderlerin işi çok zor.
Değişen yaşam biçimleri ile birlikte liderlik anlayışı da değişti. Sizce yeni liderlik anlayışında değişen noktalar neler?
Geçmişte liderlerden daha çok kârı artırmaları beklenirdi. Tabii ki bugün de hiç kuşkusuz liderlerden kârı artırmaları bekleniyor ancak kârın yanında, çalışanlarımıza, müşterilerimize, hissedarlarımıza, topluma karşı da sorumluluklarımız var.
Müşteriyi anlayan, ihtiyaçlarını iyi analiz edebilen, çalışanlarını yönetip, motive eden, yetenek yönetimini yapabilen, lider yetiştiren, sosyal paydaşlara karşı şeffaf yönetim anlayışı ile süreçleri yöneten, topluma karşı duyarlı bir şirket için liderlerden beklentiler artıyor.
Belki geçmişte liderlik için tek adamlık gibi kavramlar geçerli olsa da, günümüzün lideri iyi bir orkestra şefi olmak zorunda.
TeknoSA’nın Türkiye’de markalaşma sürecini bir de sizden dinleyebilir miyiz?
TeknoSA, Türkiye’de tüketicileri ilk defa teknoloji marketi konseptiyle tanıştıran ve 15 yıldır sektörde liderliği sürdüren bir marka. 2000 yılında beş mağazayla faaliyete geçilirken, amaç dünya standartlarında organize bir perakende zinciri olarak herkesin teknolojiye kolay ulaşmasını sağlamaktı. Kuruluşumuzdan itibaren benimsediğimiz ‘Herkes için Teknoloji’ felsefesi ile Türkiye’nin teknoloji ile buluşması adına çok çalıştık ve çalışıyoruz.
Lider markanın herkesi kucaklaması gerekiyor. Gençlere, yetişkinlere, kadınlara, teknolojiyi iyi bilen veya az bilene, Türkiye’nin her köşesindeki insanlara yaptığımız işle fayda sunmayı amaç edindik. İşimizin ve markamızın temelinde insan odağı, insana yakınlık ve samimiyet var. Bugün Türkiye’nin dört bir yanındaki 300’e yakın mağazamız, online kanalımız teknosa.com ve 3500 kişilik ekibimiz ile tüketicilerin teknolojiye dair tüm ihtiyaçlarında yanında olmaya odaklanıyoruz. Bunun için fiziksel ve dijital tüm kanallarda müşterimizle etkileşim içindeyiz. Sürdürülebilir başarı için tüketiciler için değer yaratmaya ve markamıza yatırım yapmaya devam ediyoruz.
Sadece gelire odaklı bir marka yatırımı değil, şirketin kültürüne, temsil ettiği değerlere paralel bir marka yatırımı yapmak gerektiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda TeknoSA olarak sunduğumuz ürün ve katma değerli hizmetlerin yanında sosyal sorumluluk çalışmalarına da odaklandık. Geçtiğimiz yıllarda geliştirdiğimiz projeler ile teknolojiyi hayatın içine katmak konusunda eğitim, spor, kültür-sanat gibi alanlarda uzun soluklu programlar yürüttük, yürütüyoruz.
2007 yılında başlattığımız Kadın için Teknoloji projesi bunun en güzel örneklerinden biri. Toplumun kalkınmasında ve gelecek nesillerin yetişmesinde önemli rolü olan kadınları teknolojiyle tanıştırmak ve yakınlaştırmak amacıyla hayata geçirdik. Bugüne kadar 58 ilde 15 bin kadına ücretsiz bilgisayar ve teknoloji eğitimi verdik. 9 yıldır Milli Takımlar Teknoloji Tedarikçisiyiz. Sporun birleştirici yanına ve iletişim gücüne inanıyoruz.
Dünyayı takip ediyor ve tüketici trendleri, bilişim teknolojisi ve mağazacılık adına dünyaya da örnek bir model oluyoruz. Özel alışveriş konseptiyle TeknoSA Exxtra’ları hayata geçirmek, altyapıya ciddi yatırım yapmak, satış sonrası hizmet anlayışını sektöre kazandırmak, Akademi ile sektörün okulunu hayata geçirmek, Türkiye’nin her yerinde erişilebilir olmak, Türkiye’de mobil iletişim hizmeti veren ve kendi akıllı ürünlerini çıkaran ilk teknoloji perakendecisi olmak gibi daha birçok ilk hep TeknoSA ile hayat buluyor. Bundan sonra da yeniliklerin merkezinde olmaya devam edeceğiz.
TeknoSA’nın orta ve uzun vadede yatırım planlarından bahseder misiniz?
TeknoSA olarak, önümüzdeki dönemde çoklu kanalda büyüme stratejimiz çerçevesinde hem mağazacılık hem dijital kanallara yatırımlarımızı sürdürmeyi planlıyoruz. 2016 için yaklaşık 40 milyon TL yatırım yapacağız. Gündemimizde 15 yeni mağaza projesi var. Ayrıca mağazalarımızı değişen tüketici eğilimlerini yakalayacak şekilde düzenliyor, kendimizi bu açıdan da sürekli geliştiriyoruz.
Felsefemiz yaptığımız işte dört dörtlük olmak. Bunun için çalışıyoruz. Özellikle 2016’yı TeknoSA için 4D yılı ilan ettik. 4D’nin açılımı da Derinleşme, Dönüşüm, Dayanışma ve Deneyim. Buna 4 boyutlu büyüme stratejisi diyoruz. Hizmet süreçlerimizde, teknoloji yatırımlarımızda ve iş süreçlerimizde “Derinleşeceğimiz”, dijitalleşme ve fijital “Dönüşüme” ağırlık vereceğimiz, katkı yaratan projelerimizle ve güçlü işbirliklerimizle toplumla ve iş ortaklarımızla “Dayanışma”mızı güçlendireceğimiz, müşterilerimize kesintisiz ve mükemmel bir “Deneyim” dönemi yaşatacağımız bir yıl bizleri bekliyor.
Futbol takımları her 5 şampiyonlukta bir yıldız ile taçlandırılıyor. Biz 2015’te 3 yıldızımızı tamamladık. Önümüzdeki 5 yılda da kesintisiz liderliğimizi sürdürerek, Türkiye’nin ‘4 yıldızlı tek teknoloji perakende markası’ olmak için çalışıyoruz.
Anasayfa'ya Dön
YORUM YAZIN
Max. 255 karakter girebilirsiniz
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok