Kötü senaryoya hazır mıyız?
Kutlay Pazarlama ve İletişim Danışmanlığı ile GfK araştırma şirketinin yaptığı Türkiye’deki resilience seviyelerini gösteren araştırma, şirketlerin kriz senaryolarına karşı ne derece hazır ve dayanıklı olduklarını ortaya koyuyor.
Şirketlerin zorlukları aşabilme becerileri
İş yaşamındaki ani değişimlere ve beklenmedik olaylara karşı şirketlerin hazırlıklı olmalarını ve krizleri esneklikle karşılayarak zorlukların üstesinden gelebilme becerilerini tanımlayan resilience kavramı, şirketlerin dayanıklılık ve esneklik kapasitelerine vurgu yapıyor. Stratejik Pazarlama ve İletişim Danışmanı Şule Kutlay resilience’yi açıklarken bambu kamışı benzetmesini kullanıyor; “Resilience’ın Türkçe karşılığı esneklik, elastikiyet, sağlamlık ve dayanıklılık. Ne anlama geldiği bambu kamışı üzerinden anlatılabilir. Bambuya bir yük uygulandığında bambu kamışı kırılmaz, sadece esner. Uzun süre bu yük üzerinde kalsa da, yük kaldırıldığında bambu kamışı eski haline döner. Yani resilience, darbe ve şok karşısında hızla eski haline dönebilmek ve iyileşmektir diyebiliriz.”
Kötü senaryoları düşünmemek riskli
Şule Kutlay’a göre resilience, bir krizi yönetmek için gerekli en temel araçların başında geliyor, çünkü hem olası krizlere hazırlık süreçlerini hem de kriz anındaki yönetme süreçlerini içeriyor. Şule Kutlay, olası kötü senaryoları hiç düşünmeden yol almanın büyük bir risk taşıdığını ve bu tip liderleri ve kurumları olası kriz anlarında büyük zorlukların beklediğini belirtiyor. Kutlay’a göre bu konuda üç temel prensibin uygulanması şart; birincisi, gerçekçi olmak, yani şartları iyi analiz edip neyi kabullenmeniz ve neyi değiştirmeniz gerektiğini görebilmek. Buna kısaca gerçekçi iyimserlik de diyebiliriz. İkincisi, her daim hazırlıklı ve proaktif olmak. Üçüncüsü, sıkı bir disiplin içinde çalışırken esnek olabilmek, yani gerektiğinde yön değiştirebilmek ve hızlı karar alabilmektir.
Şirketler olası krizlere hazır mı?
Mart ve Nisan aylarında gerçekleştirilen çalışma online veri toplama tekniğinden yararlanılarak yapıldı. Araştırmaya katılan şirketlerin % 54’ünü 25 yaş ve üzeri şirketler, % 35’ini 11 ile 25 yaş arası şirketler, % 11'ini ise 10 yaş ve altı genç şirketler oluşturdu. Araştırmaya katılan şirketlerin % 52’sini tamamen yerli sermayeye sahip, % 25’ini yerli – yabancı ortaklı, % 23’ünü ise tamamen yabancı sermayeli şirketler oluşturdu ve toplam 247 kişiyle görüşüldü. Şirketlerin üst ve orta seviye profesyonellerinin belli başlı resilience kriterleri üzerinden kurumlarını değerlendirerek cevaplar verdiği araştırma sonucunda Türkiye’de firmaların genel resilience skoru 65 çıktı. Şirketlerin % 23’ü yüksek resilience skoruna sahipken; % 32’sinin orta resilience, % 45’inin ise düşük resilience skoruna sahip olduğu belirlendi.
Görüşülenlerin profili & metodoloji
Türkiye’de şartlar kaotik
GfK Pazarlama ve İş Geliştirme Yöneticisi Hande Akdağ da, dünyada ve Türkiye’de sosyal, ekonomik ve politik şartların kaotik olduğunu, değişimin çok sık ve hızlı geldiği bir ortamda ayakta kalabilmenin dayanaklılığın ne kadar güçlü olduğuyla ilgili olduğunu belirtti ve araştırma sonuçlarına değindi: “Şirketlerin üst ve orta seviye profesyonellerinden, kurumlarını belli başlı resilience kriterleri bazında değerlendirmelerini rica ettik: gerçekçi iyimserlik, proaktif olmak, esneklik ve dinamizm, sektör içinde ve dışında rekabet, müşteriyi derinlemesine anlamak, inovasyon odaklılık, otantik liderlik, sorgulayan kültür, sağlıklı iç iletişim ve etik değerlere bağlılık. Düşük ve yüksek resilience skorları arasında en büyük uçurumların proaktivite, esneklik, liderlik, inovasyon ve şirket kültüründe olduğunu gördük.”
Firmaların «resilience» karnesi
Resilience seviyesine göre farklılaşma 1
Resilience seviyesine göre farklılaşma 2
Sektörler arası farklılaşma
Şirketlerin çalışan sayılarına göre farklılaşma
Hande Akdağ
GFK Pazarlama ve İş Geliştirme Yöneticisi
En büyük farklılaşma yaşta
Yapılan araştırmada şirketlerin yaşlarına göre farklılaşma oranları da ortaya konuldu. 10 yaş ve altı genç şirketlerin ortalama resilience skoru 60, 25 yaş ve üstü şirketlerin ise 64 çıkarken, 11 – 25 yaş arası şirketler 69 puanla bu alanda resilience düzeyi en yüksek grup olarak ortaya çıktı. Hande Akdağ, bu sonuçla ilgili olarak; şirketlerin resilient seviyelerindeki en büyük farklılaşmanın yaşa göre ortaya çıktığını, orta yaşta diyebileceğimiz şirketlerin daha genç ya da olgun şirketlere göre daha resilient olduklarını, sorumluluk ve yetkiyi daha eşit dağıttıklarını, liderlerinin daha cesur ve alçakgönüllü olduklarını, müşteri ihtiyaçlarını anlamak için daha fazla zaman ve kaynak ayırdıklarını, dinamizm ve hız bakımlarından başarılı olduklarını söyledi.
Şirketlerin yaşlarına göre farklılaşma 1
Şirketlerin yaşlarına göre farklılaşma 2
Farklı sermayelerde resilience
Şirketlerin ortaklık yapısına göre farklılaşma oranlarında ise, sermaye yapıları farklılık gösterse de şirketlerin resilience skoru açısından birbirine daha yakın sonuçlar elde edildi.
Şirketlerin ortaklık yapısına göre farklılaşma 1
Şirketlerin ortaklık yapısına göre farklılaşma 2
AR-GE / İnovasyon bölümü olup olmamasına göre farklılaşma
Resilience araştırmaları devam edecek
Şule Kutlay ve Hande Akdağ son olarak resilience kavramının günümüzde temsil ettiği değerin asla göz ardı edilmemesi gerektiğine inandıklarını ve bu sebeple bu konudaki araştırmaların önümüzdeki günlerde de devam edeceğini açıkladılar. Bu araştırmalarla ulaşılmak istenen hedefiyse, bu konudaki farkındalığı artırmak, şirketlerin resilience seviyelerini ölçümleyerek zayıf noktaları belirlemek ve bu zayıf alanların iyileştirilmesi için destek vermek olarak ortaya koydular.
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok