Kodaman şirketler Twitter’da ne yazmış?

Twitter babalar günü hakkında konu­şan halkla ilgili bir bülten yapmamış, firmaların orada paylaştıklarını basın bülteni haline getirmiş. Diyor ki, ba­kın Halkbankası şunu demiş, Gittigidiyor böyle bir resim paylaşmış, Türk Telekom babaları böyle kutlamış, LC Waikiki ne kadar enteresan bir kampanya yapmış.

Peki bundan okura ne? Ben bu basın bül­tenini neden paylaşayım bir gazeteci olarak? Bana ne bir giyim firmasının söylediklerinden? Ha bu arada ben bir gazeteci olarak ilgilenmi­yorum da halk neden ilgilensin? Twiggy ile özel bağı olan biri Twitter’da buna bakıp gülüp ge­çebilir ama bunun için neden haber okusun?

Bütün bunlar sanırım Twitter’ın reklam aldığı, kendine yatırım yapan şirketleri tanıtma isteği yüzünden meydana geliyor. Herkes babalar gününü Twitter’da kutladı diyerek tüm hikayeyi şirketlere indirgerseniz insanlar sizi şirketlere hizmet veren kurumdan ibaret olarak görür. O kadar net!

Siz şirketlere hizmet veren şirketlerle yatıp kalkan bir kuruluş imajından bir adım öteye gidemezsiniz. Oysa şirketlerin Twitter’a gelmesinin ve reklam vermesinin sebebi de orada insanlar olması. Yani Twitter’ın ham maddesi insan aslında. Sanıldığı ve imajda verilmeye çalışıldığı gibi şirketler değil.

Peki ne yapılabilirdi? Ben onların iletişimcisi kadar zeki değilim. Ama ben olsam babalar günü için kaç mesaj atıldı, en çok okunan mesaj hangisi oldu, en çok paylaşılan, en çok beğenilen, kelime olarak en çok geçen… Bun­lar halkın gerçekleri, firmaların değil…

Bir kadın daha hızlı doğurur mu?
Mantık zinciri anlatırken verilen komik bir ör­nek vardır: Bir kadın bir erkekle beraber olunca 9 ayda çocuk sahibi olabilir. Peki 9 erkekle beraber olursa 1 ayda çocuk yapabilir mi?
İletişim şirketlerimizin çok sevdiği bir etkinliğe çok uyuyor: Bir basın bülteni gönderiyorlar. Diyelim ki 15 yayında habere dönüşüyor bu Peki bu basın bültenini arka arkaya 3 kez gön­derirseniz 45 yerde çıkar mı? İşte bu iş yapış şekli biraz size başta verdiğim mantık zincirine çok uyuyor.

Gazeteciler sizden nefret ediyor, editörler sizin hakkınızda ileri geri konuşuyor. Sizin ajansınız daha az sevilmeye başlanıyor. Doğumun kuralları ne yaparsanız yapın değiş­miyor. İletişimin de…

Çirkin reklam verir misiniz?
Çirkin reklam nedir? Her zaman kötü içerikteki reklam değildir. Bazen kullanıcı dostu olmayan, onların bilgilerini gayrı resmi yollardan ele geçirdiğiniz reklamlar da oldukça çirkindir.
Diyelim ki size bir reklam yöntemi geldi. Birisi size dedi ki; ben cep telefonuyla kulla­nıcıları dinliyorum. Onların kendi aralarında konuştuklarını öğreniyorum. O konuştukları kelimeler arasında sizin şirketin ismi geçerse sizin reklamınızı onlara SMS veya Facebook gibi ortamlardan göndereceğim.

Ne olacak, dinleyen siz değilsiniz, reklama maruz kalanların bu reklamın nasıl geldiğin­den haberi olmayacak, iş ortaya çıkarsa suçla­nan siz olmayacaksınız. Yapar mısınız? Elbette kesinlikle yapmam diyeceksiniz. Ama bunu şu anda yapanlar var.

Böylesi bir çirkinliğin paydaşı olmayın. Çünkü öyle ya da böyle ortaya çıkacak bu işi kimin nasıl yaptığı. Ortaya çıktığı zaman ben bilmiyordum derseniz kimse inanmayacak. Kandırılmışım iletişimi ise başkaları tarafından kullanıldı o saatten sonra kimse size inanmaz.

Ölü taklidi yapan iletişim ajansları

Gazetecilerin hayatlarının önemli bir parçasıdır iletişim ajansları. Oraya sorular gönderirler, oradan cevaplar alırlar, orayı ciddiye ve dikkate alırlar. Ancak olur olmaz basın bültenlerinin çıkması için gazetecilerin etrafında dört dönen, içinde bilgi kırıntısı dahi bulunmayan basın toplantılarına çağırmak için ortalığı yakan ile­tişim ajansları; olay bilgi vermeye gelince, hele hele işlerine gelmeyen bilgi vermeye gelince bir anda görünmez olurlar.

“Tamam cevap veriyoruz” derler ve iletişimi keserler, kendilerini unutturmaya çalışırlar. Telefonlara çıkmazlar, mesajları yanıtlamaz­lar. Peki sonra hangi yüzle gelip bize diğer bültenleri gönderirler? İşte bunu tam olarak anlamıyorum.

Avcıların hikayeleri vardır, derler ki eğer bir ayıyla karşılaşırsanız ölü taklidi yapın. Ayı sizi kurcalayıp bir süre sonra sıkılıp gider. İletişim ajansları basın mensuplarını ayı mı zannediyor acaba ki ölü taklidi yapıyor işlerine gelmeyen sorulara muhatap kalınca?

Bilgi almadan bülten vermek
Bültenler geliyor. İçi bilgi dolu ne kadar güzel. Ancak bu bültenlerle ilgili bir soru sorduğu­nuzda, ki o soru çok karmaşık olmasa bile bir anda biz onu ürün sahibine soralım size öyle geri dönelim diyorlar. Sorduğunuz soruların çok karmaşık olmasına gerek yok. Mesela bir bilgisayar tanıtımı gelmiş, bunun ne zaman piyasada olacağını soruyorum. Karşı taraf diyor ki ürünle ilgili şirket yetkilisi yok, ondan cevap alınca bunu öğreneceğim.

Sevgili kardeşlerime iş öğretmek benim haddim değil. Ancak bülten çıkmak da basın toplantısı yapmak gibidir. Hazırlıklı olmayı gerektirir. Mesela basın toplantısında birisi size bir şey sorarsa onu ben bir sorup sana birkaç gün içinde döneyim diyebilir misiniz? Hayır. Öyle ya da böyle bir cevap vermeniz gerekir.

Bülten için de aynı şey söz konusu. Siz bir ürün mü tanıtacaksınız? Bununla ilgili soru bırakmayacak şekilde bülteni yazmış olmanız zaten gerekiyor. Ama onun dışında gelebilecek sorulara karşı da hazırlıklı olmanız gerekiyor. En azından gazeteciye ben bunu bilmiyo­rum bir sorup geleyim demeyin. Sizin güveni­lirliğinizi zedeliyor bu…

Reklam, iletişimin tamamı olamaz
Bir şirket… Televizyonda bir yılı aşkın süredir reklamlarını görüyorum. İnternette hangi videoya tıklasanız içinden reklamının videosu çıkıyor. Ne kadar güzel. Sonra birdenbire kar­şımıza basın bülteni çıkıyor. Aman ne güzel… Hemen bizim ürün üstüne atlayarak bunun haberini cümle aleme yaymamız bekleniyor. Ne kadar hoş.

Peki reklama bunca zaman para harcadıktan sonra mı basın iletişimi aklınıza geldi diye sormazlar mı adama? Sorarlar. Ay­larca yıllarca komik reklamlar yapmak yerine şirketinizin kim olduğunu, nasıl olduğunu, nereden geldiğini tanıtmayı düşünmeniz lazım. İnsanlar sizi reklamlarınızdan değil sizin anlattıklarınızdan tanımalılar. Yoksa sizi anlamazlar. Lütfen milyonlarca lirayı reklama harcarken ayda birkaç bin lirayı da iletişime harcamayı unutmayın…

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER