Kabocha Kabağı, Puantiyeli Sonsuzluk ve Pazarlamanın Sönmeyen Ateşi

2002’nin Kasım ayında Japonya’ya ilk gidişimde tesadüfen tanışmıştım Yayoi Kusama ile. Tanıştım derken kendisiyle değil tabii, eserleriyle.

2002’nin Kasım ayında Japonya’ya ilk gidişimde tesadüfen tanışmıştım Yayoi Kusama ile. Tanıştım derken kendisiyle değil tabii, eserleriyle.

Engin Demir

Tokyo’nun o kendine has kent kimliğinde, dev binaların olduğu ana caddeden arka sokaklara sapmış, soluklanmak için karşıma çıkan sanat galerisine girmiştim. Bugün dünyanın yaşayan en büyük avant-garde sanatçılarından biri kabul edilen Kusama ile tanıştığımı bilmeden, gizleyemediğim şaşkınlığımla, sonsuz noktaların içinde kaybolmuştum…

Sonra yıllarca, Japonya gibi Kusama da çekti beni içine, derinliğine. O; gerçekle, rüya arasındaki masalsı kimliğinin içerisine...

93 yaşındaki Japon sanatçı Yayoi Kusama, çalkantılarla geçen hayatının belki de son düzlüğünde bütün dünyada bambaşka bir boyutta konuşuluyor. Her ne kadar sanatını uzun süre Amerika’da devam ettirse de son 10 yıla kadar Japonya dışındaki coğrafyalarda, nispeten dar sanat çevrelerinde konuşulan Kusama, bugünlerde sanat-moda tarihine damga vuran bir iş birliği ile bütün dünyanın konuştuğu bir isim hâline geldi.

Fransız moda devi Louis Vuitton ile yaptığı yeni iş birliği moda dünyasının son dönemde en çok konuşulan olaylarından oldu. İlk değildi bu iş birliği, 10 yıl önce de aynı firma Kusama ile ortak bir çalışma yapmış; ancak o çalışma bugünkü gibi kitlesel bir sanat olayına dönüşmemişti.


Marka, iş birliğini ilk olarak New York’taki mağazasının vitrinine koyduğu bir robotla duyurdu. Kusama’nın robotu vitrinin camına meşhur puantiyeleri çiziyordu. Çalışma büyük ilgi gördü. Hatta bazı çevrelerde yapay zekânın sanat eseri üretebilme ihtimalinin korkunçluğuna dair tartışmalara neden oldu.


İş birliği daha sonra Louis Vuitton’un Paris ve Tokyo mağazalarına da yansıdı. Paris mağazasının olduğu binanın üzerine sanatçının dev bir heykeli yerleştirilirken; Tokyo’daki mağaza tamamen sarı puantiyelerle kaplandı. Şu anda markanın yeni koleksiyonundaki 450’den fazla parça Kusama’nın eserlerinden izler taşıyor.


Peki ne oldu da bu iş birliği ile tabiri caizse dünyada yer yerinden oynadı? Japonya gibi konservatif bir toplumdan doğan bu sıra dışı delilik, nasıl oldu da dünyayı sardı?

Bu sorunun cevabının peşine düşmeden; puantiyelerin içinde “kaybolmuş” ya da “kendini bulmuş” Kusama’nın hayatına kısa bir göz atalım.

“Puantiyeler yaşadıklarımla mücadele etme şeklim”

1929 yılında bizim kış olimpiyatlarından bildiğimiz Nagano şehrinde doğan Kusama, resme 10 yaşında iken kırmızı puantiyeler ve ağ resimleri çizerek başlıyor. Çocukluğunda ortaya çıkan mental bozukluklar onun halüsinasyon içinde her yerde çiçekler, ağlar ve yoğun olarak “noktalar” görmesine sebep oluyor. İşte belki de dünya sanat tarihine yön verecek hikâye de böyle başlıyor.

II. Dünya Savaşı sonrasında Japonya’da yaşanan travma, Kusama’nın hayat çizgisini de baştan aşağı değiştiriyor. Ülkesinin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal huzursuzluklar, Kusama’nın kendi hastalığı ile içinde bulunduğu savaş atmosferini sanatına yansıtmasına, bu şekilde bir çıkış yolu aramasına yol açıyor. Ama savaş sonrası ABD ve Japonya arasındaki hastalıklı iklim ona ve sanatına hiç iyi gelmiyor.

1957 yılında 28 yaşında, arkasında oluşacak tepkilere aldırış etmeden daha özgür sanat yapacağını düşündüğü New York’a gidiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkisi sonrası dünyanın birçok ülkesinden göç edip sanatın yeni merkezi New York’a yerleşen sanatçılarla buluşuyor. Bu yıllarda New York’ta oluşan “avant-garde” sanat ortamı Kusama’ya da yön veriyor. Bir dairenin mütevazı odasında aylarca dışarı çıkmadan çalışmalarını sürdürüyor.


Kabocha kabağının sırrı
 

Kusama’nın New York yılları, onun resimsel karakterinin biçimlenmesini sağlıyor. Bu dönemde ürettiği eserlerinde noktalar, ağlar, ızgara formları, bal kabağı, küre formları takıntı derecesinde tekrarlandığı görülüyor. Kusama'nın çalışmalarında kullandığı “sapı koptuğunda bile büyüme ve olgunlaşmasına devam eden Japon Kabocha kabağı” adeta onun hayat mücadelesini anlatıyor.

İçe kapanık yaşam ve sanat şekli, Kusama’yı 1970’li yıllarda giderek gerçeklikten uzaklaştırmaya başlıyor. Geçirdiği ağır bir bunalım sonunda New York’u arkasında bırakıp Japonya’ya geri dönüyor. Burada, kendi isteği ile akıl hastanesine yatıyor ve bir süre sanat sahnesinden çekiliyor. 1980’den sonra yaptığı çalışmalarla yeniden konuşulmaya başlayan Kusama, özellikle 1990’dan sonra uluslararası arenada isminden söz ettirmeye başlıyor. Özellikle Venedik Bienali sonrası belki de sanat serüveninin en parlak günlerini yaşıyor. 93 yaşındaki Kusama bugün günlerini, geceleri gönüllü olarak kaldığı akıl hastanesi ve bütün gününü geçirdiği atölyesi arasında geçiriyor.

Şimdi dönelim, Louis Vuitton-Kusama birlikteliğine… 

Ne oldu da bu iş birliği bu kadar ses getirdi? Bu sorunun saatlerce konuşulacak, yüzlerce cevabı olabilir. Ama bana göre tek bir cevabı var ki o da gün geçtikçe içi boşalan “dev” markaların kendilerine aradıkları çıkış yolunda ruh tazelemesine fena hâlde ihtiyaç duydukları gerçeği. Louis Vuitton da sanırım bu çıkmazı hisseden ve çıkış yolunu, zamanın ve trendlerin ötesinde üreten-üretilenlerle iş birliğinde buldu. Bir de devasa PR ve tanıtım bütçeleri ile desteklenince, Louis Vuitton-Kusama iş birliği yıllarca konuşulacak bir iletişim olayına dönüştü.

Bir de tabi olayın bir başka yönü var ki ona değinmeden geçmeyeyim. Amerikalılarla beraber dünyada “Character Merchandising” (Karakter Pazarlaması) işini en iyi yapan ülke olan Japonya, kendi yarattığı milyarlarca dolarlık lisans pazarının yanında, dünyanın içi boşalmış markalarına da ruh yüklemesi yapmaya devam ediyor.

Bütün bu tartışmaların içerisinde sorulan bir soru da bitmeyen iştahıyla pazarlama dünyasının, önüne çıkan her değeri satın alabilmesi gerçeğinden hareketle Kusama’nın gerçekte bu iş birliğinin neresinde olduğu. Bu çalışma Louis Vuitton’un yaşam eğrisini uzun vadede nasıl etkiler bilinmez ama şu bir gerçek ki Kusama’nın puantiyeleri çağların ötesinde hep var olacak.

 

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER