İşin sırrı; Değişimden ve yenilikten korkmamak

Paul Garrison
Paul Garrison
  Eki.17, 2017, 09:29
The Brand Age dergimiz geçtiğimiz ay 100.sayısını kutladı. Bu özel sayıda, iletişim, reklam, pazarlama, iş dünyası ve marka alanında başarıyı yakalamış, “%100 Hedefi Vuran 100 İsmi” seçtik.

The Brand Age dergimiz geçtiğimiz ay 100.sayısını kutladı. Bu özel sayıda, iletişim, reklam, pazarlama, iş dünyası ve marka alanında başarıyı yakalamış, “%100 Hedefi Vuran 100 İsmi” seçtik.

100.sayımızı takiben bu değerli isimlerle röportajları başlatıyoruz. İlk röportajımızı, iş dünyasının hırslı, çalışkan, enerjik, iletişim becerisi yüksek ve güzel kadınlarından biri olan ve Türkiye’nin moda ve perakendede öncü markası Koton’u yaratan Gülden Yılmaz ile gerçekleştirdik. İletişim becerisi ile basın toplantılarını kendi yöneten Gülden Yılmaz’ın bir röportajında ”Giyinmek bir ifade biçimidir. İnsanlar giyim tercihleri ve tarzlarıyla kendilerini, dünyalarını, tercihlerini ve kişiliklerini anlatırlar. Giyinmeyi lisan olarak düşünürsek, bizim işimiz o lisanın sözcüklerini yaratmak, insanlara kendilerini anlatan cümleleri kurabilecekleri araçları sunmaktır. Trendleri belirlediğimizi de göz önüne alırsak bir bakıma o dilin gramerini de oluşturuyoruz diyebiliriz.” cümlesi yaptığı işi ne kadar önemsediğini ve adeta bir sanat gibi gördüğünü ortaya koyuyor.  Koton markası sizde ilk neleri çağrıştırıyor, aklınıza ilk neler geliyor diye bir soru sorsak? Kuşkusuz bir markanın tüketici zihninde hangi algılarla ve çağrışımlarla örtüştürüldüğü o markanın gelecekteki büyüme potansiyelini de ortaya koyuyor. Koton markası için araştırma verileri, tüketici zihninde daha çok şu algıları ortaya koyuyor: Genç, aktif, ürün çeşitliliği bol, ulaşılabilir fiyatlar, özgün tasarım, modayı takip eden bir marka…  Son zamanlarda mağaza sayısındaki artış, mağaza metrekarelerinde büyüme ve Teoman, Fahriye Evcen, Dilek Hanif ve Arzu Sabancı gibi isimlerle yapılan iş birlikleri Koton’un marka gücünü ve değerini istikrarlı bir biçimde artırdığını gösteriyor. 

Peki Koton’un markalaşma hikayesi nasıl başladı? Henüz Gülden Yılmaz’ın öğretmen olduğu ve eşi Yılmaz Yılmaz’ın askeriyede çalıştığı 1988 yılında Kuzguncuk’ta küçük bir dükkânla yola çıkan Koton, bugün 27 ülkede 488 mağazası, 800’den fazla satış noktası ve 10 bini aşkın çalışanı ile perakende ve modada Türkiye’nin hem yerel hem global anlamda büyük bir markası oldu. Rusya, Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Avrupa gibi pazarlarda çok hızlı ve etkili gelişim gösteren Koton, Paris ve Hamburg mağazaları ile Batı Avrupa’da hedeflerini büyüttü. Yakın zamanda Uzak Doğu pazarına da adım atacak olan marka 2023’te 5 kıtaya yayılıp global moda markası olma hedefini gerçekleştirme peşinde. 

1990’lı yılların başında henüz girişimcilik kavramının popüler olmadığı dönemde bir kadın girişimci olarak, cesareti, hırsı, azmi, çalışkanlığı, merakı ve mükemmeliyetçiliği ile ilham kaynağı olan Gülden Yılmaz bu serüvenine iki çocuk sahibi olmayı da sığdıran süper annelerden. Ayrıca spordan vazgeçmiyor, pilates, yoga ve fıtness yapıyor. Gülden Yılmaz’ın bu başarı hikayesini ve genç girişimcilere ilham olan serüvenini bu ay sizler için konuştuk. 


Türkiye’de örneğine daha sık rastlamak istediğimiz başarılı iş kadınlarından birisiniz. Koton’a sağlam bir marka kimliği kazandırdınız. Peki arka planda nasıl bir Gülden Yılmaz var? İş dışında neler yapmayı sever? 

İşine tutkuyla bağlı biriyim. Çünkü, dünyada yapılabilecek en güzel işlerden birini yapıyorum. Moda ve güzelliklerle uğraşıyorum. Moda aslında çok fazla etkenin bileşiminden oluşan bir şey olduğu için çok farklı alanlardan beslenmeyi gerektiriyor. Seyahat etmekten, bilimsel ve sanatsal yayınları ve etkinlikleri izlemeye; tüketici davranışından toplumsal olayları gözlemlemeye açılan çok geniş bir yelpazede ve derin bir perspektifte algınızı açık tutmanız gerekiyor. Kısacası bu, yalnızca işte yapılabilecek bir iş değil. O nedenle, ilgi ve merakım, tüm bu alanları kapsıyor. Eski bir sporcuyum ve spordan hiç kopmadım. Düzenli bir şekilde sporumu yapıyorum.  Geriye kalan zamanımda da ailem, çocuklarım ve dostlarımla keyifle zaman geçirmek için olabildiğince fazla fırsat yaratmaya çalışıyorum.


Kendi kişisel markanızı tanımlamanızı istesek, güçlü ve zayıf yönleri ile Gülden Yılmaz nasıl bir marka?

Gülden Yılmaz markasının en belirleyici vaatleri muhtemelen en iyiyi sunmaya çalışması ve insan/müşteri odaklı olmasıdır.  Mükemmeliyetçi ve aşırı titiz oluşumu iş açısından en güçlü yönüm olarak görüyorum. Zihnimi ve bakış açımı güncel tutmaya, dünyayı ve işimle ilgili gelişmeleri çok yakından izlemeye gayret gösteririm. Hem insanlar hem markalar açısından bugün en önemli şey taze kalabilmek ve yeniliğe açık olabilmek. Bu da değişmekten ve yenilenmekten korkmamakla mümkün.


Mesleki anlamda hedeflerinizi ne zaman koymaya başladınız? Sizi bu konuda en çok etkileyen şey neydi?

İşe başladığım ilk gün bile bu işin o küçücük dükkanda kalmayacağını biliyor, hissediyordum. Henüz genç bir girişimciyken başladığım bu mesleğe dair hayallere, büyük hedeflere sahiptim. 2001 yılı hem kendi kariyerim hem de Koton için önemli bir dönüm noktasıydı. O tarihe kadar olan zaman, daha çok öğrenme, gelişme ve kavrama odaklı geçen bir dönemdi. 2001, perakendede böyle bir marka bulunmadığını görüp bu boşluğu doldurmak üzere atılım yaptığımız yıl oldu. O güne kadar öğrendiklerimizin ve edindiğimiz birikimin bizi geleceğe taşıyacak şekilde değere dönüştüğü ilk yıldı. Daha büyük hedeflere yöneldiğimiz ve global marka olma yolculuğumuzun temellerini attığımız 2001 yılı bu açıdan benim için çok önemli.


Başarılı bir iş kadını olarak işinizi taşımayı hedeflediğiniz en üst nokta nedir?

Kısa ve orta dönem hedeflerden bahsedebiliriz ama size bir ‘en üst nokta’ tanımlayamam. Benim için sabit bir “en üst” nokta; “Tamam, artık oldu, bundan iyisi olma.” diyebildiğim bir yer yok. Daima daha iyisi, daha fazlası, daha değerlisi vardır. Bizim hedeflerimiz de sürekli güncelleniyor.

Bugün 27 ülkede 488 mağaza ve 800’den fazla satış noktasında, 10 bini aşkın çalışanımızla, modayı müşterilerimiz için erişilebilir kılıyoruz. Her yıl 50’den fazla koleksiyonda 30 bin farklı model sunuyoruz. 220 kişilik dev bir tasarım kadrosuyla gerçek bir moda üretim merkeziyiz. En moda ve en trend olanı tüketiciye en hızlı şekilde ulaştırmanın yanı sıra Türkiye’yi uluslararası platformda temsil eden küresel bir moda markası olma yönümüzle de değer yaratıyoruz. 

Önümüzdeki ilk hedefimiz, 2023 yılında 5 kıtaya ayak basmış global bir moda markası olmak.  Bütün planlarımızı bu çerçevede yapıyoruz. Bu hedefi gerçekleştirdiğimizde önemli bir eşiği daha aşmış ve daha büyük hedeflere yönelmiş olacağız.  


Yurt dışında da 195 mağazanız olduğunu biliyoruz. Yurt dışı projeleriniz nasıl gidiyor? Türkiye’den farklı olarak uyguladığınız/uygulayacağınız bir strateji var mı?

Yurt dışında şu anda toplam 195 mağazamız bulunuyor. Hem mağaza sayımız hem de kapsadığımız ülke sayısı hızla artıyor. Sektörümüz için çok önemli olan Rusya, Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Avrupa gibi pazarlarda çok hızlı ve etkili gelişim gösterdik. Paris ve Hamburg mağazalarımızla Batı Avrupa’da hedeflerimizi büyüttük. Yakın zamanda Uzak Doğu pazarına da adım atmış olacağız. 2023’te ise 5 kıtaya yayılıp global moda markası olma hedefimizi yakalayacağız. 

Sahip olduğumuz birikim ve farklı bölgelerin ihtiyaçlarına uygun üretim yapmamız sayesinde Yurt dışında yer aldığımız pazarlarda çok güçlü bir şekilde varlığımızı sürdürüyoruz. Her ülkede toplumsal, kültürel ve iklimsel nedenlerle farklı ihtiyaçlar, tüketici beklentileri söz konusu oluyor. Biz bu beklentileri en iyi şekilde analiz edip, tasarımdan lojistiğe; fiyattan kullanılan kumaşa kadar o bölgenin ihtiyaçlarını gözeten bir yaklaşımı benimsiyoruz. Bu sayede girdiğimiz pazarlarda tüketici ile güçlü bir bağ kurabiliyoruz.


Eşinizle markanın yönetiminde nasıl bir iş bölümü yapıyorsunuz? Eşle birlikte çalışmanın zor ve kolay yanları neler?

İş bölümünden ziyade iş birliği içinde çalışıyoruz diyebilirim. Organizasyon yapısında farklı birimlerin başında gibi görünsek de aslında stratejik kararları yönetim kurulumuzun da katılımıyla müşterek alıyoruz. İş yükü dağılımı olarak bakarsak ben elbette işin moda- tasarım ve pazarlama boyutlarında daha yoğun bir mesai harcıyorum.  Bazen her ikimiz de çok yoğun bir gündemi yönetmek zorunda kaldığımızdan eve ve ailemize daha sınırlı zaman ayırmak gibi olumsuz bir etkisi söz konusu olabiliyor.


Siz de bir girişimcisiniz. Türkiye’deki girişimciliği yurt dışına kıyaslarsak nasıl görüyorsunuz? Açık ya da eksik olduğumuz sektörler sizce neler?

Girişimci, önce kendi hayatını ve çevresini değiştirip zenginleştiren ve nihayet ülkenin kalkınmasına katkı sunan kişidir. Girişimler ülkelerin kalkınmasında ve toplumsal gelişimin hız kazanmasında çok önemli bir rol üstleniyor. Türkiye’de girişimciler pek çok ülkeden farklı olarak çoğunlukla stratejilerini belirlerken çok bilinmeyenli, öngörülemez koşulları hesaba katarak belirliyor. Bu bir dezavantaj gibi görünmekle birlikte aslında bana göre Türk girişimcilerine daha etkili planlama ve manevra kabiliyeti kazandırıyor. Girişimcilerimizin anlık değişimlere adapte olabilen zinde ve pratik yapıda olduklarını gözlemiyorum. Dünyada girişimcilikle gelişen ülkelerde, devlet ekosistemin gelişmesini destekliyor, fonların fonu gibi kaynaklar oluşturarak girişimcileri cesaretlendiriyor. 

Türkiye genç bir ülke. Hızla tüketme eğiliminde genç bir nüfus var. Süratle dünyaya entegre olduğumuz bir dönemdeyiz. Böyle bakınca Türk girişimcisi için çok fazla fırsat olduğunu söylemek mümkün. Devletin potansiyel taşıyan sektörleri tespit ederek girişimcileri bu alanlara yönlendirmesi ve desteklemesi hem girişimcilerin hem de ülke ekonomisinin yararına olacaktır. 


Diğer markalardaki genel duruma bakacak olursak perakende mağazacılık yerini yavaş yavaş online mağazalara bırakmaya başladı. Sizin bu konuda aldığınız bir tedbir var mı? 

Elbette tüm sektörlerde dijitalleşme hızla iş modellerini değiştiriyor. Online mecralar gündelik hayatın doğal bir parçası konumunda.  Müşteri alışveriş yolculuğu da aynı şekilde çok kanallı bir etkileşim içeriyor. Bu noktadan hareketle E-Ticaret’i ayrı bir satış kanalı gibi değil, işimizin temel bir parçası olarak değerlendiriyoruz. Aslında sektör olarak bu alana girmekte biraz geç kaldık. Biz de geç başladık ancak çok hızlı yol aldık.  Sitemizi Eylül 2015’te açtık. Koton.com, ilk senesinde 50 Milyon ziyaret ve 20 milyon tekil ziyaretçi sayısına ulaştı, 2016 son aylar itibarıyla online satışımız yurt içi sezon mağazalarının yüzde 4’ üne erişti. 2017’de ilk 3 ay itibarıyla geçen seneye göre trafiğimiz yüzde 83, satışımız yüzde 100 arttı. Bu alanda yatırımlarımız artarak devam ediyor. 2017 yılında büyüme hedefimiz yüzde 85 seviyelerinde. Yurt içi sezon mağazalarımızda LFL büyümemizin yüzde 27’si buradan gelecek. 


Türkiye’de tekstil sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu topraklarda global markalar çıkma potansiyeline ulaştık mı sizce?

Çok hareketli ve hızlı gelişen bir sektörümüz var. Buna rağmen gidilecek çok uzun bir yolumuz var. Organize perakende pazarının toplam pazardan aldığı pay henüz yüzde 50’lerde. Batı ülkelerinde bu oran yüzde 80’lerde. Genç nüfusun tüketim alışkanlıkları ve potansiyeli düşünüldüğünde sektörün yapması gereken daha çok iş olduğunu görüyoruz. Buna rağmen küresel oyuncu olma seviyesine ulaştık. Ciddi bir birikim ve kalite algısı oluştu.  Koton olarak biz de bu potansiyeli en iyi şekilde kullanmak üzere yatırımlara devam ediyoruz. Küresel marka olma yolunda çok önemli bir atılım süreci geçiriyoruz ve son yıllarda ciddi bir mesafe kat ettik. Türkiye’de tekstil endüstrisinde oturmuş bir ekosistem var. Bu bizim ülkemiz ve bu ülkede iş yapan şirketler için büyük bir fırsat. Ayrıca tüketimin yüksek olduğu pazarlara ve gelişmekte olan genç pazarlara yakın bir coğrafyada bulunmamız da önemli bir avantaj sağlıyor. Bu fırsatları görebilen ve değerlendirebilen vizyoner yapıların global marka olmasının önünde hiçbir engel yok.


Reklam ve iletişim stratejinizde ünlü isimler kullanmayı tercih ediyorsunuz. Tüketicide bunun karşılığı nasıl? Uzun vadede bu strateji devam edecek mi? Global bir yüz kullanmayı düşünüyor musunuz?

Tasarımcı ve marka yüzlerimizle yaptığımız iş birlikleri hem marka algımıza hem de ticari hedeflerimize büyük katkı sunuyor. Biz modayı, en trend olanı, yüksek kalite ve erişilebilir fiyatlarla sunan bir markayız. Yaptığımız iş birlikleri ile ünlü tasarımcıların stilini daha geniş kitlelere ulaştırmayı başardık. Arzu Sabancı, Dilek Hanif gibi imzaların tasarımlarına müşterilerimiz kolayca ulaşabilir hale geldi.  Aynı şekilde Fahriye Evcen, Teoman gibi marka yüzlerimizle de çok geniş kitlelere ulaştık. Bu kapsamda çalışmalarımız elbette devam edecek. Hatta önümüzdeki dönemde farklı segmentlerde farklı sürpriz isimlerle de tüketicilerin karşısına çıkacağız.


Arzu Sabancı koleksiyonuna ilgi nasıldı? Bu tarz koleksiyonlar devam edecek mi?

Çok büyük bir ilgi gördü ve çok güzel geri bildirimler aldık müşterilerimizden. Arzu Sabancı, kendine özgü ve seçkin bakış açısı ile şehirli, çalışan, seyahat eden, yaratıcı, yüksek tempolu ve farklılıklara özen gösteren kadını temsil eden bir koleksiyon yaratmak için en doğru isimdi. Kendisi ile görüştüğümüzde o da bu iş birliğine son derece sıcak baktı ve Arzu Hanım’ın pozitif enerjisi, modaya bakış açısı ve yakalanan sinerjiyle harika bir koleksiyon ortaya çıktı. Yeni sezonda da kendisiyle bir koleksiyon yapacağız. 


Peki tekrar size dönecek olursak bireysel olarak korkularınız, kaygılarınız var mı?

Her canlı gibi benim de korku ve kaygılarım var. İnsan belli bir olgunluk seviyesine ulaştıktan sonra korkuların objektivitesini analiz etmeyi; kaygıların ise nasıl yönetilebileceğini öğreniyor. Ben de bu konuda kendimi zaman içinde geliştirdiğimi düşünüyorum. Kaygılardan arındırılmış bir hayat imkansız gibi bir şey, ancak onları yönetmek, yaşamı olumsuz etkilemesini önlemek ve zaman zaman da avantaja dönüştürmek mümkün.


Üzerinizde mutlaka taşıdığınız şey?

Günün modasını yansıtan bir giyim objesi.


Dünya’da ve Türkiye’de en beğendiğiniz CEO?

Hayal gücü, azmi ve tutkusuyla bana ilham veren çok sayıda lider var. Yalnızca iş dünyasında değil, sanatta, bilimde, siyasette de öykülerinden etkilendiğim, esinlendiğim profiller var. Aklıma gelen ilk örnek olarak Steve Jobs’u söyleyebilirim.  Hayat hikayesiyle beni en çok etkileyen lider insanlardan biridir. En karakteristik özelliği hayal gücü ve olmaz denileni oldurma konusundaki kararlılığı. Pes etmeyen, vazgeçmeyen insanlar beni daima etkiler. 


Teknoloji ile aranız nasıl? Son zamanlarda sizi en çok etkileyen teknolojik inovasyon ne?

Teknoloji çok hızlı ve etkileyici şekilde gelişiyor. Aslına bakarsanız takip etmek de giderek güçleşiyor. Hem işimde hem de özel hayatımda teknolojinin nimetlerinden maksimum düzeyde faydalanmaya gayret ediyorum. Son zamanlarda özellikle VR (Sanal Gerçeklik) uygulamaları dikkatimi çekiyor. Çok farklı alanlarda çok yaratıcı şekilde kullanıldığını görüyorum. Modacı olduğum için giyilebilir teknoloji tasarımlarını da izlemeye çalışıyorum. Henüz moda sektörüne girmiş olmasa da teknolojinin gelişim hızı düşünüldüğünde bunun hiç de uzak bir gelecekte olmayabileceğini düşünüyorum. İnsanların, özellikle gençlerin içerik tüketme alışkanlıkları hızla değişiyor. Tüketici davranışındaki her türlü değişim de doğrudan bizim ilgimizi çekiyor. Hem sosyal medya kanalları hem de Netflix, Blu TV gibi yeni nesil içerik sunucular, ister istemez radarımıza girmiş durumda. Tüketiciye ulaşan her yeni teknoloji bizim için önemli. Hayatı kolaylaştıran mobil uygulamalar, planlayıcılar, farklı kaynaklara, özellikle yabancı yayınlara kolayca ulaşmayı sağlayan programlar, gün içinde sıkça başvurduğum teknolojilerin başında geliyor.


Son zamanlarda sizi en çok etkileyen yaratıcı fikir girişimi? 

Çok sayıda etkileyici start-up hikayesi var. Tek bir örnekle sınırlamak istemem. Birini söylersem pek çoğuna haksızlık etmiş olabileceğimi düşünüyorum. TOBB Genç Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı olarak yeni girişimleri yakından izliyor, destek olmaya çalışıyorum. Ancak iş modeli açısından çok etkilendiğim, Fast Company’nin en inovatif şirketler listesinde birinci sırada yer alan Amazon’u söyleyebilirim. Gerçekten alışverişin formatını ve tüketicinin eğilimlerini değiştiren bir örnek. 


Düzenli takip ettiğiniz internet siteleri hangileri?

Moda ve tasarım trendlerini izlemek için Vouge Runway, WGSN, Net-a Porter gibi siteleri sürekli ziyaret ediyorum. İş dünyası ve teknoloji tarafında gelişmeleri genellikle Business Insider, Fast Company, Futurism ve Techno Crunch gibi sitelerden izliyorum. Artnetnews ve Artnews güncel sanat haberleri için yakından takip ettiğim siteler. 


Cep telefonunuzda en sık kullandığınız uygulamalar hangileri?

Instagram ve Whatsapp.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER