İsveçli mobilya ve ev aksesuarı devi IKEA'nın ajansı Åkestam Holst ile birlikte bir süredir uygulamaya geçirdiği yeni stratejisi "Where life happens;" IKEA'yı tüketicileri anlayan, onların nereden geldiklerini, neler yaşadıklarını bilen ve hayatlarının tam içinde yer alan bir marka gibi konumluyor. Bu çerçevede daha öncenin mizahi, absürt denebilecek reklam dili yerini daha sıcak, empati kuran, hayatın içinden anlarla bezeli bir iletişime bırakıyor. Boşanmış aileler, çocuğunun büyüdüğünü kabul edemeyenler, ergenlik krizleri konularından sonra IKEA şimdi de banner konusuna el atıyor ve bu konuda da derdinizi anlıyoruz diyor. Dert nedir derseniz, dert banner reklamların çirkin şeyler olması ve kimsenin aslında onlara tıklamak istememesidir tabii. IKEA diyor ki; yapılan bir araştırmaya göre, akıllı telefonlar üzerindeki banner tıklamalarının %60'ı kazayla. Yani, tıklayanların çoğu isteyerek bilerek tıklamıyor (Niye tıklasınlar tabii, bence de haklılar). Hep o ne yaptığını bilmez baş parmaklar yüzünden yani! Kazayla tıklamadan sonra hissettikleri duygu ise sıkılmak, bıkmak, hayatından bezmek (tamam burayı ben abarttım). Dolayısıyla, anlayışlı ve şefkatli bir marka olarak IKEA, bir banner yüzünden tüketicilerinin sıkılmış ya da kızmış hissetmelerini istemiyor. Bu nedenle ne yapıyor? Soruyor, emin misin diyor, son kararın mı diyor, kazayla basmış olmayasın diyor. Sanırım marka o kadar ince davranınca kazayla basmış da olsa insanda bir "Ya tamam hadi bari ziyaret edeyim şu siteyi" duygusu oluşuyor bile olabilir. İnsanların hayatının içinde yer almak isteyen, onların hayatların güzelleştirdiğini iddia eden bir marka için yerinde ve şık bir hareket. Büyük ses getirmez ama görende kesinlikle sempati duygusu uyandırır. Kibar, alçak gönüllü, zamanın çığırtkanlığının tersine giden ince ruhlu bir iş. https://vimeo.com/201256529