Hayaller Paris, gerçekler Eminönü olmayacak!

Memlekette konferanslar mevsimidir Ekim, Kasım ve Aralık ayları malum. Hiç kimsenin binlerce Euro'luk yeni bir konferans ya da zirveye ihtiyaç duyduğunu düşünmüyorum. Öyle ya,  elinizin altında You Tube ve Google, tüm gurular emrinize amade. Bundan iki yıl önce 2012'de Brand is You "Marka Türkiye" Konferansı'nı düzenlerken bu memleketin tutkusunu, batının bilgisi ile buluşturmayı hedeflemiştik. İki yıl sonra 28 Eylül'de gün yüzüne çıkan “Turkey. Discover the Potential”ın ilk adımı belki de o gün atıldı. 2012'den bu yana Brand is You konferansına destek olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ve "Türkiye Markası" hayaline ortak olan, bizzat katkıda bulunan tüm dostlarımıza teşekkür etmek isterim. 28 Kasım 2014'de "Değişimin Ustaları" başlığı altında hepsi birbirinden değerli ve heyecan verici 28 konuşma izledik. “Neler vardı, ne konuşuldu” hakkında biz değil, izleyici gözüyle Brand Talks'tan Murak Durak size aktarsın diye düşündük: Brand Talks adına 28 Kasım’da katıldığım Brand is You Masters of Change Konferansı ilk oturumunda, Saffron’dan Turgay Adıyaman ve Jacob Benbunan’ı dinledik. Adıyaman, konuşması sırasında son 10 yıldır dünyadaki başarı öykülerine yüzeysel baktığımızı ve her garajda bir Steve Jobs varmış gibi davrandığımızı ama başarıların arkasındaki gerçek dinamikleri ve koşulları iyi araştırmadığımızı söyledi. “Hayaller Paris, gerçekler Eminönü” ifadesini kullanarak, Türkiye’deki yerli markaların önemli bir kısmının kendine bakışlarıyla, aslında oldukları konumun birbirine çok uzak olduğunu belirtti. Bu bakış açısından kurtulup gerçek değişim ve başarı hikayeleri yaratmamız gerektiğini ifade etti. Jacob Benbunan ise, Turkey-Discover The Potential markasının yaratım sürecinin detaylarını ve Türkiye’nin yurt dışındaki marka algısını anlattı. Benbunan, logonun yaratım sürecinde Türkiye’nin üzerinde bulunduğu coğrafyadaki halkların yüzyıllardır kullandığı, toplumsal olarak derin anlamları olan ve Anadolu’daki bir çok değerli mekanda görebileceğiniz imgelerden nasıl yararlandıklarından bahsetti. Marka kavramının bir söz, deneyim tasarımı ve o deneyimin müşteriye ulaştırılması olduğunu söyleyen Benbunan, ayrıca marka yaratım ve yönetim sürecinde kullanılan sembolik öğelerin ve aksiyonların medya dostu olması gerektiğinden de bahsetti. Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Vekili Tarık Sönmez, Türk markalarını destekleyen bir devlet teşvik programı olan Turquality programı hakkında kısa bilgiler verdi. TİM başkanı Büyükekşi ise Van Gogh’un “Önce hayal ederim, sonra hayalimi resmederim” sözüne atıfta bulunarak, biz de artık hayallerimizi resmetmeliyiz diyerek Turgay Bey’in sunumundaki hayaller ve gerçekler olgusunu onayladı. Başarılı bir ülke olmak için katma değerli şeyler yapmamız gerektiğini söyleyen Büyükekşi, bu katma değerin inovasyon, tasarım, teknoloji ve marka alanlarına yoğunlaşarak yapılabileceğini ifade etti. Discover the Potential’ın ise bir marka değil tüm dünyaya yaptığımız bir teklif olduğunu söyledi. Günseli Özen Ocakoğlu yönetiminde gerçekleşen “Dünyaya Açılan Markalar” oturumunda Türkiye’nin yurt dışına açılan bazı başarılı markalarının liderlerinin değişim ve başarı hikayelerini dinledik. Tırsan Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu; yabancı şirketlerin bir çalışandan elde ettikleri yıllık değerin 107 bin TL, yerli şirketlerde ise bunun yarısı olduğunu ve dünyadaki rekabette ayakta kalmak istiyorsak şirketlerimizin yönetim kalitesini artırmak zorunda olduğumuzu söyledi. Arzum CEO’su Murat Kolbaşı; Değişmek için önce değişmeye niyetimiz olması gerektiğini, niyet varsa değişimin zaten bir şekilde geldiğini ifade etti. Konuşmasının devamında dünyaya kafa tutan markalar yaratabilmemiz için çalışanlarımızın kişi başı verimliliğini artırmamız gerektiğini ve global şirketlerin çalışanlarından elde ettikleri verimle Türk şirketlerin çalışanlarından elde ettikleri verim arasında iki kat fark olduğuna dikkat çekerek kurumsallaşma ve yönetim kabiliyetlerimizin geliştirilmesi gerektiğini ön plana çıkardı. “Doğuştan Global Markalar” oturumunda Hakan Güldağ moderasyonu ile, Türkiye’nin doğuştan global özellikler taşıyan bazı başarılı markalarının değişim hikayelerini dinledik. İpragaz Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Eyüp Aratay, bir markayı marka yapanın o markaya tutkuyla bağlı olan yöneticileri ve çalışanları olduğunu söyledi. Başarılı markaların arkasında hep tüketiciyi o markaya bağlayan bir hikayesi olduğunu belirtti. İpragaz’ın yeni markası GO’nun yaratım sürecini ve Saffron'un bu süreçteki desteklerini ve diğer paydaşlarıyla yaptıkları fikir paylaşım seanslarından da bahseden Aratay, iyi bir fikrin dünyayı değiştirebileceğini ama bu iyi fikrin uygulanabilmesinin önemli olduğunu söyledi. g2m Yönetim Kurulu Üyesi Hayati Molinas, değişim sürecinin bir bütünün eseri olduğunu ve değişimin odak noktasında müşteri olduğunu, bu nedenle ilk önce “müşteri ne istiyor?” sorusunun sorulması gerektiğini belirtti. Markayı büyütme sürecini bir maratona benzeten Molinas, bu maratonu 3 adımda özetledi: Hayal etmek, değişime açık olmak ve müşteriyi değişimin odak noktası yapmak. Vestel Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdürü Ergun Güler, Avrupa’da hala çok değerli yerel markaların var olduğunu oradaki değerli markaları satın alarak dünyaya açıldıklarını çünkü Avrupa’da marka yaratmak hem çok zaman, hem de para gerektiren bir süreç olduğu için, bu yöntemin çok daha etkili ve anlamlı olduğunu belirtti. Ayrıca müşteri iç görülerini nasıl inovasyona çevirdiklerini anlatan Güler, inovasyonun şirket binalarına kapanmakla gerçekleştirilemeyecek bir süreç olduğunu vurguladı. Nar Gourmet Genel Müdürü Samir Bayraktar, faaliyet alanlarıyla ülkenin marka olmasına yardımcı olan bir iş kolunda çalışan bir şirket olduklarını belirtti. Türkiye’nin üzerinde markalaşabileceği iki temel alandan söz etti ve bunların gastronomi alanındaki birikim ve tasarım kültürü ve zanaatı olduğunu söyledi. Şarap, zeytinyağı gibi bir çok ürünün anavatanının Anadolu olduğunu ama Türkiye’nin bu ürünleri markalaştıran ülkelerin yüzyıl gerisinde kaldığını ifade etti. Bu oturumdan sonra şunu söyleyebiliriz ki marka yaratıp büyütürken tutku çok önemli ama yeterli değil. Arkasında araştırma, emek, deneyim ve birikim var. Masters of Change’deki önemli konuşmacılardan, 20 yıllık bir tecrübeye sahip deneyimli reklamcı ve marka stratejisti Erol Batislam, güldüren, düşündüren ama rafine bir sunumla iletişimciler olarak müşterilerin hafızalarını kiraladığımızı ve bunu yaparken başarılı olmak isteyen marka yöneticileri için tüketici ve markayla ilgili gözlemlerini ve deneyimlerini memleketten insan manzaraları eşliğinde anlattı. Bu sunumla birlikte Brand is You’nun Youtube kanalı ve Facebook sayfasından diğer konuşmacılarını da izlemenizi öneririm. Sistema CEO’su Tolga Moralı, başarı denince önce aklına başarısızlığın geldiğini çünkü başarıya giden serüvendeki önemli safhalardan birinin başarısızlık olduğunu belirtirken başarılı bir marka olmak ve verdiğimiz sözleri yerine getirebilmek için organizasyonel olarak hazır olmamız gerektiğini ifade etti. Muvidu kurucuları Oykun Aslanoğlu ve Cem Çalışkan, hikayelerin yüz yıllardır insanların ve toplumların hayatındaki yerini anlattılar. Hikayenin beynimiz üzerindeki en büyük gücünün anlatılan kavramları beyinde tekrar yaşanıyormuşçasına canlandırdığını ve bu nedenle büyük markaların çevresinde büyük hikayelerin kurgulandığını belirttiler. 8bin100 projesinin fikir annesi Aysun Sökmen, gelecek nesillere yaşayan bir ekosistem bırakan bir hareket olan projesiyle 81 ildeki 100'er topluluk yaratma hedefini ve bu eksende sosyal sürdürülebilirlik ve ekolojik sürdürülebilirlik kavramının gelecek nesillerimiz için önemini anlattı. Mobilizm kurucusu Ayçe Ayyıldız, paylaşım ekonomisi ve modellerini anlatarak yakın zamanda ve gelecekte atıl kaynakların insanlar tarafından paylaşılarak nasıl bir ekonomik değer yaratıldığını, kültürümüzdeki geçmiş öğelerden ve dünyadan örneklerle gözler önüne serdi. Vitringez kurucusu Natali Yeşilbahar, Türkiye’de bir marka yaratmaya çalışırken ülkemiz insanlarının ilk tepkisinin, bunun nasıl yapılamayacağı konusunda sizi ikna etmeye çalışmak olduğunu söyledi. Onedio kurucusu Kaan Kayabalı, girişimini, değişen medya dinamiklerini ve insanların yeni medya tüketim davranışını anlattı. Artık insanların kendi haberlerini kendilerinin yaptığını belirtti. Aziz Akgül ise pondr.it ile yeni sosyal medya mecrasını anlatırken, Halil Erdoğmuş’tan e-bebek’in marka hikayesini dinledik. Marka ve pazarlama dünyasındaki bu oturumlar dışında Boğaziçi Caz Korosu ile Masis Aram Gözbek, Şahika Ercümen, Itır Erhart ve Duygu Kayaman’ın markayla çok alakalı olmayan ama karşılaştıkları zorluklar ve engellerden pes etmeden elde ettikleri mucize başarıların, kısıtlı imkanlarla rekabet etmeye çalışan Türk markalarına pes etmemek konusunda ilham vermek açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER