Hangi Marka Daha Önde?
Kişisel markasını yönetemeyen yönetici, kurumsal markasını yönetmekte zorlanır. Kuruluşlar yöneticilerin itibarıyla değer kazanırlar.
Marka olmak… ne zor bir süreç… nasıl bir strateji, nasıl bir emek, sürekli beslemek…yıllar süren bir çalışma…
Marka yöneticilerinin durumu çok daha farklı. Kim olduğunuzu net olarak söylemeniz, kendinizi ifade tarzınız, kariyerinizi farklı yönetmeniz, size ve kurumunuza bakışı değiştirir.
Her zaman söylediğimiz şey: “Yöneticiler markaların en önemli sözcüleri”. Marka kadar değerliler. Marka ile bütünleşmeyen, uyum göstermeyen yöneticiler markayı da iyi yansıtamıyorlar.
Biraz işi düşünmeyi bırakın, zihninizi boşaltın ve arkanıza yaslanın. Marka deyince aklınıza sadece kuruluş, ürün vs. gelmesin. Biraz da bireyleri düşünün, etrafınıza bakın, kendinizi düşünün, yöneticileri, sanatçıları, devlet adamlarını inceleyin.
Son zamanlarda kimlerle tanıştınız hatırlıyor musunuz? O kişi ile ilgili ilk düşünceniz neydi? Karşınızdaki kişi neşeli miydi? Güler yüzlü müydü? Hoş sohbet miydi? İyi görünümlü müydü? Görgülü müydü? Mütevazi miydi? Ya da aykırı, anlaşılmaz veya kaba mıydı?
Her zaman ilk etki çok önemli. Doğru yaklaşımlar kariyeri de ciddi biçimde etkiliyor. Bazen bireyler, kendilerini küçük düşürebiliyorlar. Aslında bilinmesi gerekiyor ki, yapay bir imaj çizmek doğru bir yaklaşım olmamalı. Özellikle uzun vadeli düşünüldüğünde sürdürülmesi gereken bir davranış olamaz. İlk izlenimin karakterinizle uyumlu olması, kişisel markanızı ifade edebilmeniz açısından önem taşıyor.
Kişisel markasını yönetemeyen yönetici, kurumsal markayı nasıl yönetir?
Kişisel markasını yönetemeyen yönetici, kurum markasını yönetmekte zorlanır.
Markalaşma çalışmaları, kurumların organizasyonel yapılarının tamamlayıcı bir parçası oldu. Kuruluşların, tanınırlığı aşamasında da markalaşma çok önemli bir paya sahip.
Bireysel markanın önemi de fazlasıyla anlaşıldı. Bireysel markalaşmada durum farklı değil, insanların bizi algılamasını, hissetmesini yönetebilmemiz gerekiyor. Profesyonel olarak düşünürsek, markalaşmanın sadece kurumla ilgili olmadığını görmeliyiz. Her birey kendi imajını oluşturur ve muhafaza eder. Ve her bireyin başına istemediği olaylar da gelebilir, bu durumda da markasını yönetmeyi bilmelidir.
Orijinallik çaba ister
Her ne kadar herkes hayattan ne istediğini bilmese de, çoğu kişi nasıl algılanmak istediğini biliyor. Neşeli, profesyonel veya güvenilir gibi… Aslında verilmek istenen imaj her zaman kişinin gerçek özelliklerini göstermeli. Orijinal bir marka oluşturmak amacıyla çaba göstermek gerekiyor. Yani gerçek yetenekleri ve değerleri gözden geçirerek, markalaşmanın doğrudan kişiliğinizle ilgili olduğu ve hayatta kişisel hedefleriniz olduğu gibi.
Markalaşma küresel bir olay mı?
Markalaşmanın önemli olduğunu biliyoruz, ama markalaşma bütün dünyada aynı şekilde tanımlanmıyor. Bu nedenle halkla ilişkilerin ve bireysel markalaşmanın uygulamaları da aynı şekilde gerçekleşmiyor. Ama farklılıklar da beklenenin çok altında.
Kişisel markanın görüntülerinin toplamı, kişinin karakterini oluşturur. Bu imajlar bireyin kişisel performansı ve davranışlarını, kişinin iletişim yolunu ve farklı durumlardaki tepkilerini ifade eder.
Kişisel markanız nedir?
Markanız sizin hakkınızda ne söylüyor?
Kültürün markayla doğrudan ilgili olduğunu düşünüyor musunuz?
Markaların, vaatler ve insanların hareketleri ile yaratılıp korunduğuna dair birçok kanıt var. Sınırlar arası marka oluşturma çalışmaları yapıyorsanız, küresel ve yerel bakışları planlamak ve bunları ortaya çıkartacak mesajları hazırlamaktaki hassasiyet sizin için önem taşır. İster yaratma modunda ister koruma modunda olsunlar, hepsi markanın esas özelliklerini biliyorlar ve onlara yakın kalıyorlar.
Marka dinamik olmak ister
İyi gözlemleyin ve hızlı hareket edin. Problemleri görmek ve erken uyarı almak için bütün araştırmaları kullanın, tüketicileri iyi dinleyin ve senaryo planlaması yaparak cevabınızı hızlandırın. Hukuki olarak neyin yapılıp neyin yapılmayacağını öğrenin.
Karlılığı değil markayı düşünün. Ciro kaybetmek, iyi bilinirliğin değerinin yanında hiçbir şey. Ciroyu değil markayı düşünün.
Seslerin yankısını dinleyin. Durun ve bir ülkede yaptığınız hareketin başka bir ülkede nasıl bir düşünce oluşturduğunu düşünün.
Çalışanlarınızla konuşun. Çalışanlarınız yönetimden çok daha fazla markanızı korur. Küresel pazarlarda, ne olduğunu bilmelerine izin verin, doğru bilgi akışını sağlayın ve güncel tutun.
Açık ve dürüst davranın
Tüketicilerinizi dinleyin. Tüketicileriniz, sizin markanızı yaşatacak kitledir. Açık ve dürüst davranarak güvenlerini kaybetmemeye çalışın.
Her yönetici öncelikle kişisel markasını yönetmelidir.
Kişisel markasını yönetemeyen yönetici, kurum markasını yönetmekte zorlanır. Kuruluşlar yöneticilerin itibarıyla değer kazanırlar.
Markaya gereken önem verilmezse, yine siz üzülürsünüz
İster kişisel ister kurumsal marka olsun, markaya gereken önem verilmezse, çok daha üzücü durumlarla karşılaşabilirsiniz. Yönetici olarak, bütçeleri, üretimi, satışları, karlılığı, çalışanları yönetmek kadar, markayı da yönetme sorumluluğunuz bulunuyor. Yani marka yönetimi, kuruluşlar için zorunlu bir yönetim fonksiyonu. Ancak işin sırrı, açık, doğru, gerçek ve inandırıcı vaad ve bilgilerle markayı yönetmekte. Aksi takdirde başarısız bir yönetim ve başarısız bir yöneticilik gündeme gelir.
Kendinize haksızlık etmeyin, kendinizi önemseyin, kendi markanızı ve kuruluş markanızı yönetmeye özen gösterin. Bol şanslar…
Anasayfa'ya Dön
YORUM YAZIN
Max. 255 karakter girebilirsiniz
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok