Ekonomide eksen kaymaları ve yeni yol haritaları
Fikri Türkel
2015'in ilk dikkat çekici mesajlarından biri Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'den geldi. Dünyanın en büyük kitap kulübünü kuran Zuckerberg "Her hafta bir kitap okumayı hedefliyorum. Özellikle de farklı kültürler, inançlar ile tarihçeler ve teknolojiler hakkında bilgi edinmeyi temel alacağım" dedi. Bu mesajını Fransa'daki Charlie Hebdo olayından önce söylemişti. Şimdi bu söz bu olayla birlikte daha farklı bir anlam kazanıyor.
Bildiğimiz her şey üzerinde bir daha düşünelim. Elimizdeki bütün ekonomik teoriler, toplumsal reçeteler ve insan kaynakları formülleri sorunları çözmede başarılı olamıyor.
70'lerdeki petrol krizi ile başlayan ve 80'lerde yeni küreselleşme süreciyle devam eden şok dalgası bugün yeni bir boyut kazanmış durumda. Süreci anlamak için mega trendlere bir daha bakmak gerekiyor. İster küresel marka iddiasıyla ortaya çıkın, isterse mevcut işinizi kurtarmaya çalışın; yeni eksen kaymalarını okuyamadığınız takdirde ayakta kalmanız da mümkün olmayacaktır.
Beş baş döndürücü dalgayı tanıyalım:
. Teknolojik dönüşüm
. Ekonomik eksen kaymaları
. Nüfus hareketleri
. Sürdürülebilirlik
. Jeopolitik gelişmeler
Teknolojik dönüşümler baş döndürücü bir hızla her alanı etkilemeye devam ediyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra teknoloji 6 -7 yılda yenileniyordu. Yenilenme hızı altı aya kadar indi.
Bu alanda da dört mega trend var:
. İnternet ve mobil tabanlı bir yapı oluşuyor. Önümüzdeki dört yıl içinde 24 milyar akıllı cihaz, sadece insan iletişiminde değil, ekonomik hayatta da etkin olacak. Nesnelerin ticaretindeki büyüklük 7 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe erişecek.
. Facebook, Twitter, Linkedin gibi sosyal ağalar yoğunluk kazanarak günlük hayatımızda farklı boyutlarla yer alacak.
. Bulut sistemler, sadece veri saklama alanı olmanın yanı sıra iş yapma biçimlerinde farklılıklara yol açacak. Dünyanın teknoloji trafiğinin yüzde 47'si Skype üzerinden geçiyor. Messsenger ile başlayan süreç bulut sistemler ile Skype'ı bambaşka bir alana taşıdı.
. Bütün bunları anlamak için Bigdata (Büyük Veri) konusunda uzman olmak gerekiyor. Bigdata denizinden kim ne kadar faydalanabiliyorsa, geleceğin pastasından o kadar çok istifade edecek.
Ekonomideki eksen kaymaları için üç ana başlık çıkarılabilir:
. Üretim yerleri değişti. Batı ağır sanayisi gelişmekte olan ülkelere ve özellikle de Asya'ya kaydı.
. Pazar yerleri değişti. Gelişmekte olan ülkeler en hızlı büyüyen ekonomiler olma yanı sıra tüketimin de pazarı oldu. Serbest bölgeler, şehir liman devletleri ve online satışlar mal ve hizmet hareketlerinde eksen kaymasına yol açtı.
. Tüketici alışkanlıkları değişti...
Tüketici alışkanlıklarındaki değişimi, nüfustaki hareketlilikle birlikte ele almalıyız. Tüketim gelişiyor ve genç nüfusa bağlı ülkelerde hızlanıyor. Yaşlı Batı nüfusunun tüketim alışkanlıkları yeni ekonomik yapıya dönüşmeyi zorunlu kılıyor. Küresel marka trendleri, perakende zincirleri de tüketim alışkanlıklarını dönüştüren bir diğer etken.
Teknoloji dalgası ile ekonomik eksen kaymaları ve nüfustaki değişim ile geleceği okumada elimizde bir harita oluşabilir.
Dedelerimizin masal diye, hayal diye anlattıkları artık gerçek. Gelecek çoktan geldi ama dağıtımı adaletli yapılmadı. Pastadan hakkınızı almak için biraz daha dikkatli geleceğe göz atalım.
Nelere farklı bakmalıyız, neleri farklı yapmalıyız?
Ekonomi olarak pozisyonumuzu almak için önce ana trendlere dikkat edelim. Hızla şehirleşiyoruz. 2030 yılına Pekin ile İstanbul arasında 10 milyon nüfusu aşkın 21 şehir olacak. İki milyar daha insan soframıza katılacak ve bunların çoğu şehirde yaşayacak. Aklınıza daha kötü bir trafik mi geldi? Haklısınız...
Organizasyon kabiliyetinizi artırdıkça refah şansınız yükselecek. Ülke markaları yerine şehir markaları yarışacak. Pazarlamacılar ülke genelinde değil, şehir satış stratejileri geliştirecek.
Bir diğer ana trend de kadınlarla oluşacak. Daha fazla eğitimi alan, daha fazla maaşlı işleri kapan kadınlar olacak. Bunun bir riski de var tabii: Daha az çocuk...Yükselen pazarlarda çalışan kadın oranı yüzde 45. Kadınlar gelirlerinin yüzde 90'ını ailesine harcıyor. Bunun tüketim şekline yansımasını da iyi hesap etmek gerekiyor.
Bir değer kaçınılmaz ana trend ise yaşlı nüfus oranının artacak olması. Yaşlılara saygıyı kaybederse, ekonomik güçle entegre olamayız. Bilek gücü gençlerde ama parasal güç yaşlılarda. Dünyadaki servetin yüzde 60'ı elli yaş üstü kesimde bulunuyor.
Yaşlı nüfusla birlikte tüketim şekli de değişecek. Japonya'da 2020 yılından itibaren satılan yaşlı bezi miktarı, bebek bezi miktarını geçecek. Para harcamada tasarrufu esas alan yaşlılar, alışveriş bütçelerini kısacak.
Bilginin paylaşımı ve şeffaflığı bilinç düzeyini artırırken vicdani gelişimi de artıracak. Sosyal medyadaki paylaşımlar, sosyal sorumluluk etkinlikleri, medyanın duyarlılığı vicdani refleksleri artıracak. Bunun iki yansıması olacak; ekonomik ve siyasi elitlere karşı öfke beslenecek.
İnternete bağlı yaşam, yeni bağlantıları doğuracak. 2017 yılında 7 milyar mobil akıllı telefon, 24 milyar nesnelerin bağlantısı apayrı ekonomik yapıyı ortaya çıkaracak.
Nesnelerin bağlantılı hale gelmesi 2020 yılında 50 milyar, 2030 yılında 100 milyara ulaşması bekleniyor. İnsansız bir ekonomi düzeni için çılgın bir ağ oluşuyor. Instagramla fotoğraf paylaşan insan sayısı diğer sosyal medyalardaki artış hızına göre çok daha yüksek. Önümüzdeki 4G ile başlayacak süreçte görsel paylaşımda video önemli yer tutacak. Bütün şirketler sosyal medyada konumlanmak zorunda. Şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin etkisi, sosyal medyada varolmaları oranında etki doğuracak. Sosyal sorumluluk kar etmekten daha önemli hale gelecek.
Gelecek bilinmezine yol almanın usulü üzerine kafa yormaktır. Tünelin ışığında benim gördüklerim bunlar. Görmediklerimiz daha uzun bir liste oluşturuyor: En büyük riskler arasında su krizi gösteriliyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde su sorunundan doğan krizin yüzde 40 büyümesi bekleniyor. Halen dünyada bir milyar insanın içme suyu sorunu var. İklim değişikliğine uyumsuzluk da yüzde 33 artması beklenen bir diğer etken.
Öngörülebilir bu riskler başta şirketler olmak üzere bütün kurum ve kuruluşları "Sürdürülebilirlik" alanında duyarlı olmaya yöneltiyor. Bundan böyle sürdürülebilirlik ile kurumsal sosyal sorumluluk şirket bilançolarından daha önemli hale gelecek. Eğer yeni jeopolitik olumsuz bir dalga ekonomiyi etkilemezse, karlılıktan daha çok itibarı konuşuyor olacağız.
Dünya ekonomi devlerinin başını çekeceği sürdürülebilirlik yeni bir ekonomiyi doğurabileceği gibi, kaosa da neden olabilir.
Geçen yıl başlayan süreçte Rusya ile ilişkiler farklı boyut kazanmaya devam ediyor. Rusya'nın batı mal ve hizmetlerine koyduğu yasak bir taraftan, petrol fiyatları ve emteaların fiyatları dünya ekonomisini istikrarsız 18 aylık bir döneme soktu.
2015 yılında bir yandan Rusya-ABD/AB çekişmesi sürerken diğer yandan Çin yükselen bir güç olarak dünya sisteminin yeni şekillenmesine müdahil olmaya çalışacak. Gücünü toparlamaya başlayan ABD ile Çin'in çekişmesi hem ekonomik hem de jeopolitik çerçevede sürecek.
100 yıl önce başlayan Birinci Dünya Savaşı sadece haritaları değil, yönetim sistemlerinden ekonomiye, insan hayatından düşünce felsefesine kadar pek çok eksen kaymasına yol açtı. Dileriz ki bu sefer yaşadığımız bu dev dalgalar, insanların hayatına mal olmayan olumlu sonuçlar doğursun.
Anasayfa'ya Dön
YORUM YAZIN
Max. 255 karakter girebilirsiniz
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok