Uzun zaman önce değil, 2004 yılında, S. Khan, ders videolarını başka bir yerde oturan kuzenlerine yardımcı olsun diye YouTube’a ekledi. Sonraları günümüzdeki Khan Akademi kuruldu ve bugünkü haline geldi. Bu yolu Stanford profesörü S. Thrum de izleyerek 2012 ‘de Udacity’ yi kurdu. Aynı yıl iki Stanford profesörü daha girişimciliklerini Coursera’yı kurarak gösterdi. Harvard ve MIT’nin kurduğu EdX üçüncü girişim olarak başarılarına başarılar katıyor günümüzde. Üniversitelerin dışında Google ve Microsoft’un birlikteliğinde Udacity kuruldu ve başarılı biçimde görevini yerine getiriyor. 2008 yılında MIT’deki gibi donuk, öğrencinin sadece içerikle bağlantı kurduğu çevrimiçi ders modelinin ötesinde MOOCs (Kitlesel Online Açık Dersler) kuruldu ve hızla yaygınlaşmaya başladı.Bloglar, sanal öğrenme toplulukları, wikis, sosyal medya gibi internet teknolojilerini kullanan yapıların yanında MOOCs da anlatıcılar, sınıf arkadaşları, ödevler, başlama ve bitirme tarihleriyle bir sanal sınıf sunabilmektedir. Kitlesellik (massive); onlarca, yüzlerce, binlerce ve hatta milyonlarca öğrenci demek. Açık ise, hiç ya da çok az bir ödeme ile erişim demek. Çevrimiçi ise, internet olduğu her yerde erişilebilir demektir. Ders birçok anlama gelir, iki haftalık geleneksel ya da yoğunlaştırılmış daha kısa iki ile on hafta süren dersler olabilir.2011 ve 2012’de bugüne kadar göstermedikleri bir tavır ile birçok saygıdeğer, elit üniversite bunu uygulamaya başladı. Bu üniversiteler, 2013 yılına gelinceye kadar MOOCs ve benzeri kursları sunan en üst 25 kuruluşun 22’sini oluşturdular. 2014 yılı itibarıyla 30’dan fazla MOOC sunucusu var farklı ülkelerde. Günümüzde; Harvard ve MIT, EdX, Çin Xuetangx, Fransa’da France Université Numérique, Ortadoğ’ da Arapça, Edraak, bunlar EdX ile bir ücret karşılığında işbirliğinde içerisindeler. Ayrıca, İngiliz Futurelearn, Alman Iversity MOOC sunucuları arasında yer alıyor. NY Times 2012 yılını “MOOC” yılı ilan etti. Bugün başarı mı değil mi tartışılıyor.Küçük gruplara aynı içerikte dersler yerini aynı dersin ücretsiz olarak kitlesel çapta paylaşımla büyük sayıda öğrenciye verebilme olanağına bırakıyor bu uygulama ile. Coğrafik uzaklık, zaman, kapasite için kayıt sınırları olmayan bu sistem, eğitim fırsatı da yaratıyor. Bugün MOOCs olarak adlandırılan bu uygulamalar, milyonlarca öğrenciyi kendine çekebilmekte ve geleceğin eğitim sistemi olarak adlandırılmaktadır.2012 yılında MOOC şöyle tarif edildi: Geniş kitle katılımına açık ve internet ile erişilebilen online kurs türlerinden biri. Tanımı gereği MOOC; ücretsiz, kredili olmayan, çevrimiçi ders olarak herkesin kayıt olabileceği ve yararlanabileceği bir sistem. Zorunlu hiçbir ön şart ya da önceden alınması gereken dersler bulunmuyor. Yüz yüze ve çevrimiçi derslerin aksine çok sayıda öğrenci bu sisteme kayıt olabilmekte ve sayısal olarak bir sınır bulunmamaktadır.Değerlendirme, geleneksel olana göre daha az yapısaldır; öğrenci katılımı gönüllüdür. Öğrencinin öğrenmesi, otomatik sınavlarla, testlerle ve sınıfdaş değerlendirmelerinden oluşmakta. Genellikle, MOOCs tamamlanınca öğrenci herhangi bir akademik kredi ya da not almamakta. Bazen bir rozet, bitirme notu ya da sertifika gibi belge verilebilmekte.İş anlayışı ile teknolojiyi karlı biçimde kullanarak yaptığı girişimcilik ile birçok konuda yaptığı gibi “yıkıcı yenilik” eğitimde de gerçekleşiyor. Bunu kapitalizm değil başkalarını düşünme, fedakârlık olarak görenler de var. Dijital eğitim kurumları, teknolojinin “yayılmacı kültür“ özelliğinden dolayı, eğitimdeki “yıkıcı teknoloji”, “yıkıcı inovasyon” olarak haklı biçimde yeni inovasyon kaynağı olarak da görülüyor.MOOCs geliştiren kuruluşlara “üreticiler”, üretilmiş olanı kullananlara da “tüketiciler” deniliyor; diğerleri ise “bekle-gör” davranışını seçenler. Öğrencileri ve ailelerini tüketiciler olarak gören yaklaşımda, büyük ödeme yapma yerine yeni ve bedava bir seçenek mevcut. Üç motivasyondan söz edilebilir:1.Genel ilgi sağlayıcı,2.Kariyer odaklı,3.EğitselÖğrenci kendini hem öğrenci hem de tüketici olarak görüyor bu tür bir sanal sınıfta. Bu durum, yükseköğretimi daha ucuz yapmayı etkileyecektir.Küçük küçük gruptan aynı içerikte dersleri verme yerini aynı dersi ücretsiz olarak kitlesel çapta paylaşımla büyük sayıda öğrenciye verebilme olanağı sunuluyor bu uygulama ile. Coğrafik uzaklık, zaman, kapasite için kayıt sınırları olmayan bu sistem, eğitim fırsatı da yaratıyor.Yararları ve üstünlükleriOnline öğrenimi bir üst düzeye çeken, yükseköğretimi devrimsel biçimde dönüştüren ve dijital çağın eğitimi olarak değerlendirilen MOOCs’un avantajları şunlardır:1.Bilgisayar ve internet bağlantılı açık ve ücretsiz eğitim sunuyor. MOOCs açık ve informal eğitimde güçlü ve öğrencileri işgücü piyasasına hazırlamada etkili. Kariyer geliştirmede, eğitimini tamamlamış ya da yeterli düzeyde yapamamış olanların eğitiminde yararlı olabilir. Üniversitelerde zamanında öğretilmeyen ya da yeni konuların çalışanlar tarafından öğrenebilme olanağı yaratıyor.
- Maliyetleri azaltması, kuruluşa ve eğitime erişimi genişletmesi yoluyla eğitimin demokratikleştirilmesine katkısı, marka oluşturulması ve sürdürülmesine katkısı, kampüsteki ve MOOCs katılımcıları için eğitim çıktısını geliştirmesi sayılabilir.
- Küresel olarak eğitim hakkının demokratikleşmesi gerçekleşiyor. Bu dersler müfredat sunmuyor, kaliteli bir eğitim alma hakkı olduğuna inanılan dünyadaki her kişiye hangi alanda ne eğitime ihtiyacı varsa onu sunuyor. İlk nesil MOOC 1.0 (2010-12) içeriğin demokratikleştirilmesini, herkesin derslere erişebilmesini ifade ediyor. Genel ilgi alanları, finansal pazarlar, medeniyet tarihi gibi konularda yoğunlaşmıştı. Verilen eğitimin daha iyi hale getirilmesi amacıyla geliştirilen MOOC 2.0 (2013-sürüyor) farklı sektörlerdeki platformların demokratikleştirilmesine odaklanmıştır. Birinciye göre daha spesifik konularda; uygulayan kurum ve ülke ihtiyaçlarına uygun (çevre, sanayileşme, kent markası gibi) konulardan oluşan bir ders çeşitlemesine sahip. xMOOC üniversite derslerinin aktarılmasını ifade eden yeni bir boyut. Bu yapı; girişimciler, melek yatırımcılar, politika yapıcıları için maliyet baskısını hafifletmesi kadar, hem işveren hem de üniversiteler için yeni yetenekleri bulmada etkili bir uygulama. Yükseköğretimin sürekli ve artan talebi karşılaması için demokratikleşme için şart. Yükseköğretim uçurumu ve fırsat eşitliği yaratma olanağı göz önüne alındığında, potansiyel olarak dünya ölçeğinde iki milyar insana ulaşma olanağı var.
- Demokratikleşme açısından bir başka heyecan veren gelişme ise P2P (from people to people). Üniversitesi, duvarların olmadığı yaşam boyu öğrenmeye odaklanıyor ve “halk için, halk tarafından öğrenme” anlayışına sahip.
Eleştiriler de az değil! Abartılı, yanıltıcı, geçici bir heves yaratan yanlış bir model şeklinde acımasızca objektif olmayan eleştiriler de olmasına karşın bazı nitelikli araştırmalar peşi sıra geliyor. Mayıs 2014’te Columbia Üniversitesi’nin iki araştırmacısının raporu ile Harvard’dan araştırmacıların 2014’de sundukları rapor sonuçlarına göre; kayıtların yüksekliğine rağmen katılımın ve izlemenin düşük olduğunu gösteriyor. Analizler; katılanların büyük bir çoğunluğunun hâlihazırda öğrenci, üniversite düzeyinde eğitilmiş ya da işi olan ve çoğunlukla erkek bireylerden oluştuğunu gösteriyor ve internet erişimine olanağı olmayanlara ulaşılamıyor. Ayrıca, “Yüksek Öğretim Geleceği için Kampanya Platformu”, yeterli başarı sağlanamadığı ve amacından saptığı gerekçesiyle, büyük online eğitim sunucusu olan Coursera, Udacity ve edX şirketlerine mektup yazarak eleştiri ve suçlamalarda bulundular. Genel olarak ele alınırsa suçlamalar arasında; söz verilenin aksine eğitimden yararlanamayanların katılımının düşük oranlarda kalması ve kırsal kesimlere, gelişmekte olan ülkelere yönelik olması yerine hâlihazırda işi ve eğitimi var olan öğrencilere yönelmesi birinci sırada idi. Uygulamalar ve elde edilen sonuçlar üzerindeki tartışmalar ve eleştiriler; yapısı, yönetimi, maliyetleri, kullanımı ve potansiyel uygulanma alanları konularında yoğunlaşıyor.
- Kayıtlı sayısı bir iki haftadan sonra düşüyor; yüksek sayıdaki öğrencinin beklediği etkileşimin eksikliğinden dolayı ilk iki hafta içinde ilgi bitiyor; dersleri tamamlama yüzde 4-5 gibi düşük düzeylerde. Sayı arttıkça bireysel etki yeterince verilememekte. Öğrenci kendini izole edilmiş, dışlanmış hissedilebiliyor ve zayıf bağlılıklar gelişiyor. Bu da katılımı azaltıyor, devamsızlık ve bırakma oranını artırıyor. Örneğin, kayıt olanların yüzde 90’ı programları tamamlamıyor. Bırakmalarının en büyük nedeni canlı öğretmen yokluğu ve sosyal öğrenme eksikliği. Bu orana bakarak sistem başarılı değil diyenler de mevcut. Bunu önlemek adına çözüm için ödevlere sesli katkı verme (sadece yazılı değerlendirme yerine), teşvik mesajları, güncellenmiş videolar kullanılıyor. 2000’li yıllarda çocuk yuvalarına başlayanlar internete daha yatkınlar ve daha etkin kullanıyor durumdalar. Mentor kullanmak, “dijital yerli” olan şimdiki nesil için bir tür “dijital anne” gibi. Birbirleriyle konuşmaları teşvik edilip, “yalnız olmadıkları” duygusunu yaratmak, önemli hale gelmektedir.
- “Bu demokrasi değil, yanlış kitle katılıyor.” diyenler de yok değil. “Bugün için ücretsiz ama gelecekte ne olacak?” sorusu sık sorulan sorular arasında.
- Bunların dışında, dünyada daha birçok yerde internet erişimi olmayanların ulaşamaması, bağlanamaması ve gittikçe paralı sertifika veren bir hale dönüşmesi, sistemin olumsuz yönlerinden. Ödemelerin yüz yüze eğitimdeki gibi olmaya başlaması sonucu örgün eğitimi alamayan, düşük gelirlilere bir kaldıraç olamıyor.
- Kurumların önemi gittikçe azalıyor çünkü kurumlarla değil, ders verenlerle bağlantı kuruluyor. Bilinen ve meşhur okulların öğretim üyeleri karşısında daha az bilinenlerin tercih edilmeme gibi bir durumla karşılaşması her zaman mümkün. Sorular; “Kendi alanlarında en iyi üniversitelerin öğretim üyelerinden hiçbir bedel ödemeden dersleri almak olanaklı iken, daha alt sıralardaki üniversitelere tercih neden olsun?” şekline yöneliyor. Benzer bir durum, ülkeler ve bölgeler arasında da söz konusu. Yeni bir neo-kolonyalist tavır gelişmesi ve Batının öğretim üyelerinin seçilme olanağı ile üçüncü dünya ülkelerine yüksek öğretim hegemonyası kurmada zemin hazırlayabiliyor. Küresel eğilimde aynılık yaratmasının teşvik edildiğine dair büyük söylentiler de var.
- Öğretim üyeleri açısından; öğretme becerilerinin niteliksizleştirmesi, rollerinin marjinalleştirilmesi, çalışma haklarının kaybedilmesi, düşük gelirlerle yapma zorunluluğu gibi sıkıntılar vardır. Öğretim üyeleri yardım almadan hem teknolojiyi hem de kendi konularını çok iyi bilmek zorunda kalıyor. Verimlilik baskısı sonucu verilen ders sayılarının artması ve teliflerin örgündeki gibi olması, öğretim üyelerini rahatsız edebilmektedir. Bir kitabın İnternet versiyonu gibi. Şu anda bilgisayarın kendisi öğretiyor öğrenciye. Öğretim üyesinin canlı katkısı konusu hala gelişmiyor. Bu konudaki eleştiriler arasında; “Teknolojiye karşı değiliz ama her derde deva da değil bu uygulama. Bu konuda sadece uygun teknolojik altyapı sunmak da yeterli değil ve asıl önemli ve zor olan, kaliteli bir içeriğin ihtiyaçlara göre sunulabilmesidir.” argümanı dikkat çekicidir.
- “Söylenenler değil, kendi tabanını genişletme, maliyet düşürme asıl amaçtır.” diyenler ve 6-12 ayda online derece veren türlerinin de çıkması model hakkında şüphelere dikkat çekiyor. Otomatik olarak yürütülen sınavlarda kopya ve intihal yaygınlığı da bir diğer önemli sorun olarak öne çıkıyor.
Geleneksel eğitim yapısını; ücretsiz olması, sınırsız katılım olanağı ve saygın öğretim üyeleri bulundurmasından dolayı tehdit etmektedir. Hiç şüphesiz, ücretsiz ya da çok az bir ücret alınmasından farklılaşarak gittikçe artan ücretli yapıya olan eğilim, var olan ücretli örgün eğitime etkilerde bulunmaktadır. Ne olursa olsun herkese kapıları açmayı bir sorumluluk ve görev olarak görenler ile bu görüşe karşı olanlar da var ve bunların haklı olan argümanlarına bakılırsa, sistemin en dinamik yönünün geleneksel ve statükocu yükseköğretimde hızla yapılanmaya ve sürekli geliştirmelere açık olması gibi görünüyor. Bir araç olarak iyi kullanılırsa yüksek kalitede öğretme ve öğrenme gerçekleştirilebilir. Kötü kullanımı ise bir hüsran olabilir. Şirket ya da kar amacı olmayan kuruluşlarda maliyet baskısı sonucu ortaya çıkan “maliyet hastalığı” kaliteyi bozabilir. Kısa dönemdeki maliyetler uzun dönemli yararlarından daha kolay ölçülebiliyor. “Akademik kapitalizm” gereği yöneticiler, bütçe ve maliyet baskısı altında karar vermek zorunda. Kısa dönemde yüksek maliyetli öğretim üyesi, yönetici ve diğer personel giderleri, kaliteli video yapma, dağıtım platformu, katılımcılara teknik yardımlar, özel nitelikler (bilgisayarlı not okuma, görsel laboratuvar, simülasyonlar, oyunlaştırma gibi) olabilir, ancak yüksek maliyetlerin yanında gelecekteki yararları da göz önüne almak gerekiyor. Örneğin, bu konuda önder olan büyük ve saygın üniversitelerin 100 milyon doları aşan bütçeli çalışmalarını yakın zamanda görebileceğiz.Gelecekteki MOOCs ve İş Dünyası Eğitimindeki RolüRekabetin artması, bilginin hızla gelişip yaygınlaşması sonucu yenidünyanın iş piyasasındaki yöneticileri zorlu günler bekliyor. Yaşam boyu eğitim; kampüslerin dijitalleşmesi ve 1990’lardan sonra artış gösteren ev bilgisayarları ile hızlı biçimde yaygınlaşıyor. Üniversite dışında (IMF, British Museum gibi) profesyonellere de hizmet artarak büyüyecek. Her ne kadar bu örneklere rastlansa da MOOCs daha iş dünyasına dönük olarak üniversite dışında da çok yaygınlaşacak mı? İlk başlarda kredi verip derece sunmamasına karşın bu yöne doğru bir uygulama eğilimi görülmektedir. Kredi vermiyor çoğunlukla ancak derece verilecek mi? sorusu henüz tam olarak netlik kazanmış değildir.Çalışanlarını yeni yetenek ve konular hakkında işbaşından ayrılmadan eğitmeye olanak sağlamak, yöneticilerin önemli görevlerinden biridir. Bu konuda MOOCs yeni fırsat ve olanaklar yaratabilmektedir:
- Online eğitim “just-in-time” (tam zamanında) olma olanağı mevcuttur.
- Devrimsel bir rol oynayabilir; statükoyu derinden etkiler ve değişime fırsat yaratır.
- Derece (belge) odaklı olmayan eğitimde, gerçekten öğrenmek ve değişmek isteyen ancak işinden dolayı buna olanak bulamayanlar için büyük fırsat sağlar.
Bunların yerine getirilebilmesi ve başarı için, işverenin tüm bu oluşumları kabul etmesi gerekli.Yeni MOOC ile eğitimcilere ve okullara bağlı kalmadan, daha çok profesyoneller için geleneksel derecelere alternatif yepyeni online temelli dijital platformlarda var olan üniversiteler doğuyor olabilecek, Pearson Üniversitesi, Microsoft Üniversitesi gibi. Ülkemizde de Khan Akademi, Microsoft Akademi gibi online eğitim veren kuruluşlar ve Skype ve Google Hangouts ile gerçekleşen online kurs uygulamaları hızla artıyor.Ancak bu gelişmeler üniversitelerin yerini alacak beklentisini asla yaratmamalıdır. Fakat üniversitelerin de gelişmelerine, değişmelerine katkıda bulunacağı çok açık. Hiç şüphesiz MOOC, geleceğimizin bir parçası gibi “eğitim inovasyonu” olarak görülmeli ve eğitim ve öğrenmede araştırma yapma, yeni işbirliklerinin yolunu açma olanağı sağlamada henüz emeklemede olduğu unutulmamalıdır.