Drone, otonom çağı ve teknoloji karşıtlığı

Mehmet Demiray
Mehmet Demiray
  Eyl.23, 2017, 00:56

 

Son yıllarda en fazla gelişme sağlayan ürünlerin başında drone’lar geliyor. Ulaşım ve güvenliği de en fazla etkileyecek buluşlardan birinin de bu olduğu söylenebilir. İleride yaşayarak göreceğiz. Eğer teknoloji bu kadar revaçtaysa, mutlaka üç beş yıl sonra yaşamımızda yer alacak, piyasaya sürülecek olan yeni ürünler ve icatlar bugün bir yerlerde deneyimleri ve testleri yapılıyordur. 2020 yılında hayatımızın vazgeçilmezi olacak nesneler arası internet ve 5G deneyimleri, endüstri 4.0 uygulamaları, robotlar ve sensörler de öyle…

Daha somut ifade edeyim. Robot­larla insanların ortak yaşadığı, dahası yarı insan yarı robot siborg denilen varlıkların olduğu yaşam laboratuvarı benzeri deneme köylerinin şu an var olduğunu düşünüyorum. Çılgın bir dünyaya doğru gidiyoruz. Bu hız yeni çılgın yaşam deneyimlerini de beraberinde getirebilir.

Drone ile başladık onunla devam edelim….

Aslında drone, pek çok buluşun bir araya ge­tirilmesiyle ilgili bir puzzle veya transformers olduğunu söyleyebiliriz. Bildiğimiz drone’la­rın geçmişi 1995 yılına kadar uzuyor. Ancak onun öncesinde ABD ordusunda Predator dediğimiz insansız hava araçları kullanılı­yordu. Dahası, ürünün felsefesine bakacak olursak, ikinci dünya savaşında radyo dalgaları ile yönetilen bomba deneyimlerine kadar gidebiliriz. Ancak bugünkü anlamıyla ortaya çıkışı, Chris Anderson’un beş çocuğu için yeni bir oyuncak tasarlama niyetiyle başladı. Chris’in amacı Lego benzeri bir kaç oyuncaktan yeni bir oyuncak veya robotik kit yapma deneyimiydi. Kendisinin ne mü­hendislik bilgisi vardı ne tasarımcıydı ne de uçak bilgilerine sahipti... Sadece çocuklarını eğlendirmek istiyordu.

11 Eylül hadisesi, güvenlikle ilgili pek çok şeyi sorgularken insansız hava araçlarını da tehditlerin başına koydu. Eskiden milyonlarca dolara mal olan insansız hava araçları artık bir sinema bile­tine drone olarak elimizin altındaydı. Öyle ki artık uydulardan akıllı dronelar uçuyor tepemizde ve kilometrede 2 mm hata ile hedef tespiti ve odaklama yapabiliyor. Her yere taşınabiliyor, saklanabiliyor ve herhangi bir şeyi ulaştırabiliyorlar.

Kelebek büyük­lüğünde olandan insan taşıyan araçlara ve paket kargosundan ilaç ve silah taşıyanları­na kadar her sektörü ilgilendiren niteliklerde dronelar artık hayatımızda. Nano teknoloji ile sinek büyüklüğünde olanlarını görmemiş olsam da yazılıp çizildiğini biliyorum

 

Peki sonuçları ne olacak?

Her ülke drone kullanım mevzuatını yazmaya başladı. Çünkü askeri amaçla da kullanılıyor, terör örgütleri de tercih ediyor. Ve drone yazılımı ürünün önüne geçmiş durumda. ABD Hava Kuvvetleri, Colorado Spring’deki bir tatbikat sahasını drone konusunda uzman sivil yazılımcılara açtı. Amaç drone ile yapılacak sal­dırılarda, onları tespit etmek ve geri püskürtmek için bir savunma yazılımı geliştirmekti. Drone’u havada vuramazsınız, çünkü tehlikeli bir kimyasal veya bomba taşıyabilir. Bir ülkede Başbakan’ın ikametgahına bir drone indirdiklerini unutmayalım. Colorado Spring’teki bu deneyimde onlarca drone saldırısı yapılıyor ve bunları tespit edip, yazılımını hackleyip kalktığı noktaya geri göndermek amaçlanıyor. Hatta üzerine ağ atıp yakalamak da bir başka çare gibi… Bu alandaki deneyimler şimdilik başarılı görü­nüyor. Ama yeterli değil...

Benzeri bir deneyim de ABD Deniz Kuv­vetlerinin Quantico Deniz Üssü’nde gerçek­leştirildi. Burada da amaç dronelara karşı bir savunma sistemi geliştirmek. Uydulardan daha zeki dronelardan bahsettik malum. Pensilvanya Üniversitesinde bir grup, dro­neların kendi harekat alanında haritalarını çizdiğini ve ve çevresini yorumlayabilme kabiliyeti olanları üzerinde çalışıyor. Yani yapay zeka yükleniyor. Yine bir başka aka­demik grup, yarasa mağaralarını inceliyor. Binlerce yarasanın aynı anda havalanıp nasıl çarpışmadığını inceliyor. Sipariş ettiğimiz bir ürünün, pizza gelme hızında yarım saatte pen­ceremize drone ile gelmesi hoş olurdu. Veya mahsur kalmış bir bölgedeki birine ilaç ve gıda ulaştırmak, çığ tehlikesini drone göndererek önlemek.

Her sistemin olumlu olduğu kadar olumsuz yanları vardır. İyilik için kullanırsak kazancımız olur. Ama yeni teknolojilere toplumun nasıl tepki vereceğini bilmeden kullanmaya başlamamız soru işaretleri taşıyor. Hatta ölümcül sonuçlar da bunun içinde olabilir.

Droneların da çığır açıp açmadığını gelecekte öğreneceğiz. Bu uyarı, geçen aylarda Facebook üst düzey bir yöneticisin­den geldi: Facebook’un eski üretim müdürü Antonio Garcia Martinez “İnanın ben gele­cekten geliyorum. Daha yeni San Francisco adlı zaman ma­kinesinden çıktım. Dünyanın gelecek 5–10 yıl içinde neye benzeyeceğini gördüm. Şu an size inanılmaz gibi gelen şeyler çok yakında gerçek olacak” diyerek tüm teknoloji dünyasından sıyrılarak inzivaya çekildiğini açıkladı. Silikon Vadisi’nde geliş­tirilen yapay zeka ve robot teknolojilerinin sanılandan çok daha kısa bir süre içerisinde küresel ekonomik dengeleri alt üst ede­ceğini düşünen Martinez, Orcas adasında tamamen kendi kendine yetebilecek yeni ve basit bir dünya kuruyor. Kendi enerjisini, içme suyunu üretip, tarım öğrenerek kendi besinini üretmek üzere girişimde bulundu. Daha da ilgi çekici yanı Martinez mühimmat depolamaya da başlamış.

Amerika’da benzeri kıyamet senaryola­rına inanan geniş bir kitle var ama yine de Martinez’in bu uyarısını bir kenara not edin: “Gelecek 30 yıl içerisinde dünya nüfusunun yarısı işsiz olacak. İşler çirkinleşebilir. Mede­niyet tamamen çökebilir. O yüzden ben de buradayım”

Aslında sorun sadece güvenlik değil. Radyo dalgalarından etkilenen insanlar için ABD’de dağlar arasındaki bir uzay gözleme­vi etrafında yerleşim imkanı sağlandı. Ne tv, ne radyo, ne cep telefonu ne de başka bir elektronik araç bulunuyor. Her ülkeye lazım böylesi bir sığınma köyü… Haliyle, teknolojinin her tarafımızı çepeçevre sardığı bir dönemde, geleceği tahmin etmek daha da zorlaşıyor.

Ya teknolojiyi hayatımızdan çıkarırsak? Önce iki küçük haberle başlaya­yım…. Endonezya’nın Sumatra Adası’nda doğal hayatları kameralarla izlenen ve soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşı bulu­nan Sumatra Kaplanı ormana yerleştirilmiş kameraları teker teker kırdı. Araştırmacıların kaplanların doğal hayattaki hayatlarını takip etmek için gizli noktalara yerleştirdikleri kameraları tespit eden kaplan 10 gün içinde bütün kameraları teker kırdı.


 


 

Bir kaplan kadar olamadık ama anti tek­nolojik insanlar çıkardık.

Şehrin bunaltıcı havasından, okuldan, dersten, sınavdan ve yoğunluğundan biraz olsun kaçsam iyi olur diye düşündüğünüz oldu mu? Bunu hayata geçiren insanlar var ama durumu biraz abartmışlar. Rus fotoğ­rafçı Danila Tkachenko Rusya ve Ukrayna çevresindeki bu tarz insanları konu alan bir fotoğraf serisi hazırlamış. Kendilerini doğaya bırakan bu insanlar tutsaklıktan özgürlü­ğe kavuştuklarını iddia ediyorlar. Bireysel hareket ettikleri için yiyecek bulmakta sorun yaşamıyorlar, dolayısıyla alışveriş kaygıları da yok. Hepimiz kişisel hayatımızın, kurum­larımızın ve şirketlerimizin ömrünü uzatmak için uğraşıyoruz.

Başka nelerin değiştireceği konusunda tahminleri zorlayabiliriz. Tahmin edebildiği­miz şu: 2020’li yıllarda 5G kullanımı yaygın­laşacak ve nesneler arası internet etkinliğini gösterecek. İş yapış biçimlerimiz, üretimde verimlilik anlayışımız, teknoloji hızımız deği­şirken her alanda Big Data dediğimiz veriler geleneksel bilgilerimizi zorlayacak. Eğer bilgilerinizde sarsılma yaşanıyorsa, düşünce felsefenizde fırtınalar yaşanacak demektir.

Her halükarda teknolojinin akıl almaz boyutları bizi nereye götüreceğine dair tahminler bizi zorluyor. Ancak, gelecek bilimcileri bu konuda kaotik düşünce­ler içinde. 2030 yılı için ancak yüzde 5 gerçekliği olan tahminler yapabileceğimiz söyleniyor. Big Data ve Nesneler Arası inter­netin gelişme hızı konusunda kimsenin bilgisi yok. Yani insanların yönetebileceği bir alan değil.

Bugün bilgisayarlar her 2 yılda bir hızlarını iki katına çıkarıyorlar. Ancak bu hız bugünkü şartlarda, 5G sonrası bu hızın nasıl bir ivme kazanacağını bilemiyoruz. Şu anda pek az bilgi sahibi olduğumuz biyoteknoloji, nanoteknoloji ve yapay zeka gelecek çeyrek yüzyılın en flaş konuları olacak. Bu üç alan tıpta, eğitimde, teknolojide ve haliyle yaşam ve yönetim biçimlerimizde sarsıntılar oluştu­racak. Bu bir yönüyle iyi olabilir ama bu derece hızlı değişen dünyada, risk almak da büyük cesaret gerektirmektedir.

Yeni dönemin kazananları olduğu kadar, kaybedenleri de olacak! Her ikisine de hazır mısınız?

Gelecek tahminleri konusunda Brad Templeton, daha iddialı konuşuyor. Türkcell Teknoloji Zirvesi’ne katılan Templeton, “2025 yılı sonrası kim ne derse aldırmayın, çünkü kimse beş yıldan sonrasını tahmin edemez” diyor. Teknolojideki dev sıçrama buna izin vermeyecek. Price Waterhouse Coopers (PwC) danışmanlık şirketinin yayınladığı The Future of Work raporunda, yakın gelecekte şirketlerin daha da güçleneceğini ve insan­ların hayatları üzerinde bu büyük şirketlerin ülkelerden bile daha belirleyici etkileri olacağını açıklıyor.

Yukarıda şirketler ve robotlar ilişkisine girmemin bir sebebi de budur…

En başta Sumatra Kaplanının teknolojiyi bertaraf etmesini ve anti teknolojik insanla­rın artmasını örnek gösterdim. Doğal hayat, 200 yıldır teknolojiye karşı direniyor. Aslında en büyük direnci yine insanlar gösterecek. Çünkü en şuurlu varlık insan… Benim tah­minlerim arasında anti teknoloji insanların da teknolojinin hızına paralel artış göste­receği kanaatindeyim. Ne yazık ki böyleleri bu yazımı okuyamayacak. Çünkü o derece teknolojiye tavır alacaklar.

Teknolojiden uzak yaşayanlar arasında bir grup, anti teknoloji aktivistleri olacak. Bu direnişçiler, en başta bilgisayar virüsleri ko­nusunda eğitimli olacak ve sistemi virüslerle vurmaya, nesneler arası internetle savaş­maya başlayacak. Apple ile CIA arasındaki sistemde bir pencere açma, veri paylaşımı konusunda bir kerelik giriş hakkı istemeleri­nin ardında da gelecekteki virüs savaşlarının bir provası olduğunu öngörebilirsiniz. Virüs­ler, yapay zekanın en zayıf noktasıdır. Böyle bir direniş gücü, 2020 yılı sonrası oluşacak bir nesneler arası çağın kıyameti olabilir.

Evet geleceği tahmin her geçen gün zorlaşıyor. Einstein’ın bir sözüyle yazımı bağlıyorum.

“Ne olacağını bilseydik buna bilim diye­mezdik”... 

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER