HABER GİRİŞİ
Elif Tütüncü
Dijital dünyanın son gözdesi olan video içeriklere rağbetin sürekli artmasıyla, görmenin iktidarının yaşandığı bir çağda olduğumuzu söylemek mümkün. Kendine has bir mecra olan ve lider video içerik platformu olduğu için altın çağını yaşayan YouTube, ulaşılmak istenen hedef kitle iyi belirlendiği takdirde ister milyon dolarlık bütçeye sahip bir proje olsun, ister oturma odasından yayın yapan bir gencin videosu olsun milyonlarca kişinin izlemesini sağlıyor.
Sosyal mecraları etkin olarak kullanan yeni nesil içerik üreticileri ve bu içerikleri etkin bir şekilde tüketen kullanıcılar, başarılı kampanyalarla marka iletişimine entegre oluyor. Peki markalar bu yeni sayılabilecek dünyada kendilerini nasıl konumlandırıyorlar? Aktif olan markaların faaliyetleri ve stratejileri yeterli mi? En önemlisi de başarılı bir içerik için nelerin göz önünde bulundurulması gerekiyor? Bu ay markaların bu alandaki iletişimlerini masaya yatırdık ve merak ettiklerimizi video içerik ajanslarına sorduk.
Tüketicilerin YouTube’da hiç olmadığı kadar fazla zaman harcamaya başlamasıyla, videolar insanların ilgisini çeken içeriklere ulaşmaları için kaçınılmaz bir adres haline geldi. Cisco, internetteki videoların 2019 yılına kadar tüm internet kullanımının %72’sini oluşturacağını öngörüyor. IAB Türkiye’nin yaptığı açıklamaya göre de video reklam yatırımları yüzde 34’lük büyümeyle 179,8 milyon TL oldu. YouTube videoları ve bu videoları oluşturan ‘’İçerik Oluşturucuları’’ da başlı başına bir kültürel güce dönüştü. YouTube içeriği ve kültürü etkileyen temel bir platform olarak büyürken, markalar da hedef kitlesiyle en iyi etkileşimi kurmak için bu platformdan yararlanıyor
Tüm dünyada internetten video izlemek, televizyon izlemek kadar yaygın hale gelmiş durumda. Özellikle genç yaş grubunda internette video izleme oranları oldukça yüksek. Dünyanın en büyük video içerik platformu Youtube’un verilerine göre de yalnızca mobil cihazlar üzerinden video izleme oranı her geçen yıl katlanarak artıyor. Bu oranın büyük çoğunluğu da lise ve üniversite çağındaki gençlerden oluşuyor. Youtube’un geçtiğimiz ekim ayında açıkladığı verilere göre dünya genelinde her dakikada 400 saatlik video yükleniyor. Ayrıca Youtube’da video izlemek, iş ve uykunun ardından en fazla zaman harcanan aktivite haline geliyor.
Yüksek izleme oranları sayesinde son yıllarda internette video içerik üreten pek çok kişi tanınır hale geldi ve bu işten oldukça iyi gelir elde ediyorlar. Youtube’un rağbet gören içerik üreticilerine partner uygulamasıyla reklam gelirlerinden pay vermesi de bu durumu oldukça cazip kılıyor.
Online videonun evrimi
Hayatlarımıza 15 Şubat 2005’te, PayPal’ın üç eski çalışanı tarafından kurularak giren Youtube, online video izleme alışkanlıklarımızı değiştirdi. Kuruluşunun ardından kısa sürede adını duyurmasıyla Google’ın dikkatini çekerek 1,65 milyar dolara satın alındı. Hala Google’ın bünyesinde bulunan Youtube, günümüzde dünyanın en büyük video içerik platformu olarak faaliyetlerine devam ediyor. Sitede genel olarak; video klipler, televizyon içerikleri, müzik videoları, video bloglar, bireysel videolar ve eğitici videolar yer alıyor.
13 yıllık serüveninde milyarca video’ya ev sahipliği yapan Youtube, her yıl yayınladığı ‘’en çok izlenenler’’ anlamına gelen ‘’rewind’’ başlıklı videolarıyla online izleme alışkanlıklarımızı gözler önüne seriyor. Başlarda görüntü kalitesi oldukça düşük şekilde izlediğimiz kedi, köpek ve çeşitli hayvan videoları bugün yerini profesyonel görüntü kalitesindeki müzik klipleri, vloglar, çeşitli aksiyon videoları ve virallere bıraktı. Hatta Youtube’da profesyonellik öyle önemli hale geldi ki, youtuber olarak nitelendirdiğimiz video içerik üreticileri kendi prodüksiyon ortamlarına ve çekim araçlarına sahip hale geldiler. Bunun yanı sıra özellikle markalara ait viral içerikler de çok izlenenlerde yer alıyor.
Tabloları incelediğimizde 2005 yılından bu yana artan kullanıcı sayısına bağlı olarak, ilgili yıla ait en çok izlenme oranına sahip videoların izlenme sayılarının hızla arttığını görüyoruz. Bunun yanı sıra başlarda sıradan kullanıcıların yüklediği amatör videolar top5’e girerken, özellikle 2008 yılından itibaren bu alışkanlık yerini müzik videolarına bırakıyor. Hatta öyle ki 2008 yılının en çok izlenen 5 videosunun tamamı müzik klibi ve resmi hesaplara ait. Ancak izleme alışkanlıklarımız her ne kadar 2008 yılından bu yana bir hayli değişmiş ve çeşitli müzik platformları oldukça popüler olsa da müzik klipleri hala en çok izlenen videolar arasında yer alıyor. Şu an son verilere göre Luis Fonsi ve Daddy Yankee düeti olan ‘’Despacito’’ isimli şarkıya ait klip 3 milyarın üzerinde bir izlenme rakamıyla gelmiş geçmiş en çok izlenen Youtube videosu ünvanına sahip. Ancak bu rekoru en çok elinde tutan şarkı ise Güney Koreli PSY’a ait olan Gangnam Style isimli şarkı. Despacito yalnızca 7 ayda tabiri caizse izlenme rekoru kırarak PSY dahil olmak üzere diğer klipleri geride bıraktı.
Markalar Youtube’da neden yer almalı
Kullanıcıların bu kadar vakit geçirdiği bir platformda markaların yer almaması kaçınılmaz. Youtube’un açıkladığı verilere göre Youtube kullanıcılarının yüzde 34’ü beğendikleri bir markadan başkalarına da söz ediyor. Videoyu sosyal ağlarda paylaşma oranı ise yüzde 55,5 olarak yer alıyor. Bu da videoyu izleyen her iki kişiden birisinin paylaştığı anlamına geliyor ve markalar için doğal yollarla içeriklerinin yayılması için büyük bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca Youtube kullanıcılarının yüzde 67’si her gün, yüzde 22’si ise haftalık olarak ziyaret ediyor. Yine verilerde dikkat çeken bir başka nokta ise TV’deki içeriğin sıkıcılığının ve reklam aralarının kullanıcıları Youtube gibi online izleme platformlarına ittiği.
Youtube’un satın alma etkisi
Kullanıcıları Youtube’a iten bir başka sebep ise tüketicilerin herhangi bir ürünü satın almadan önce Youtube’da ürün ile alakalı videoları incelemesi. Youtube’da izlenen satın alma kararıyla ilgili videolar, devamında başka adımların atılmasına da yol açıyor. Bu nedenle video izleyenlerin yüzde 95’i doğrudan etkileşime geçiyor ve yüzde 45’i ise sonrasında ürünü satın alıyor.
Özellikle teknolojik ürünlerin incelemesi, kutu açma ve ürünün nasıl kullanıldığına dair amatör ve profesyonel inceleme videoları ile markanın video öncesine yerleştirdiği reklamlar bu ürünlerin satın alınmasında büyük rol oynuyor. Youtube’un aynı araştırmasına ait verilere göre kullanıcıların yüzde 47’si bu videolara yorum yapıyor ve yorumların büyük kısmını okuyor. Online veya offline şekilde bu ürünleri satın alanların oranı ise yüzde 45’i buluyor. Yine yüzde 41’i markanın veya perakendecinin sitesini bu videoların ardından ziyaret ediyor. Aynı zamanda videoyu izleyenler bu konuda başkalarıyla konuşuyor veya ilgili içeriği başkalarıyla paylaşıyor. Yani diğer bir deyişle Youtube, reklamverenler için televizyon gibi geleneksel mecralara göre daha çok etkileşim sağlamakla kalmıyor aynı zamanda büyük ölçüde satın almaya yönlendiriyor.
Markalar için bir diğer önemli nokta ise Youtube kullanıcıların yüzde 40’ının youtuber’ları takip etmesi. Her üç kullanıcıdan biri ise sevdiği ve güvendiği youtuber’ın videosunda karşılaştığı bir markayı satın alma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor. Yine her üç kullanıcıdan biri önerilen markayı satın almasa dahi hakkında olumlu düşüneceğini ifade ediyor. Bu konuda nötr olanların oranı yüzde 27 iken, yalnızca yüzde 12’lik bir kesim önerilen markaya karşı antipati duyacağını belirtiyor.
Google TV reklamcılarını kızdırdı
Günümüz pazarlamacıları fiziksel mağaza satışlarını en etkili şekilde artırmak için çok kanallı medya kullanımı yapıyor. Tüketicilere birçok şekilde ulaşmanın mümkün olduğu bu mecra çeşitliliği avantajlı olduğu gibi belli dezavantajları da beraberinde getiriyor. Alternatif mecra artışlarına paralel olarak bütçelerini farklı kanallara optimize etmek isteyen pazarlamacılar hangi mecranın kendileri için daha uygun olduğunu göz önünde bulundurmak zorunda. Mecraların da hem pazarlamacıların hem de reklamverenlerin tercih sebebi olabilmek için yoğun bir rekabet içerisinde olduğunu söylemek mümkün.
Google geçtiğimiz yıl paylaştığı verilere dayanarak yaptığı açıklamayla TV reklamcılarını bir hayli kızdırdı. Google Avrupa Başkanı Matt Brittin, Youtube reklamlarının TV reklamlarından daha etkili olduğunu ifade ederek, TV reklamlarına oranla daha çok sattığını söyledi. Brittin ‘’TV dijital çağda güçlü etkisini sürdürüyor; ancak İngiltere, Fransa ve Almanya’da birkaç kategoride yaptığımız ölçümlerde dijital video’ya daha çok yatırım yapılması gerektiğini gördük’’ diyerek video içeriklerin markalar için daha önemli olduğunu vurguladı. Her ne kadar Matt Brittin örnek ülke incelemelerine dayanarak bu oranı vermiş olsa da dijital reklamların geri dönüşümünün daha etkili olduğu bilinen bir gerçek. Ancak Brittin’in sözlerinin devamında ‘’Youtube reklamlarına 6 kat daha fazla bütçe ayırın’’ demesi beklendiği üzere TV ve diğer geleneksel mecra sektörünü kızdırdı. İngiltere’de Sky, ITV ve Channel 4’un reklamlarını yöneten Thinkbox sözcüsü ise Brittin’in açıklamasına cevaben TV reklamlarının marka farkındalığı yaratmakta daha etkili ve markalar için daha karlı olduğunu ifade etti
Z kuşağı TV izlemiyor
Araştırmalara göre reklamverenlerin satış yapmak için hedeflediği en verimli demografik kitle olan 16-24 yaş aralığındaki Z kuşağı artık düzenli olarak TV izlemiyor. Özellikle mobil cihazlarda ve sosyal medya platformlarında daha sık vakit geçiren bu kitle, markaları da online olmaya itiyor. Youtube’un reklam pastasının her yıl yüzde 40 oranında büyümesi de bunun bir göstergesi.
Google’ın sekiz ülkede yaptığı örnek olay incelemelerine göre aynı para verildiğinde Youtube kampanyalarının yatırım getirisi televizyondan daha yüksek. Dolayısıyla markaların bu kuşak ile olan iletişimlerini sürdürmek için dijital ortamda yer alması ve bu mecralara yaptığı yatırımları artırması kaçınılmaz hale geliyor.
Youtube ve Tv birlikteliği= Maximum etki!
Örnek vakalara göz atacak olursak, Mars İngiltere 2015 yazında Snickers için bir kampanya yaptı. Kampanyayı hem farklı televizyon kanallarında hem de video kanallarında test etti. Test sonucunda Youtube’un ana satıcıya ulaşmak için harcanan her pound’da iki kattan daha fazla yatırım getirisi sağlandığı belirlendi.
Aynı testi IKEA İngiltere de uygulayıp benzer bir sonuca ulaştı. Fransa’ya döndüğümüzde ise Danone, ürünleri içerisinde yer alan Danette için harcanan euro başına, Youtube ile TV’den üç kat fazla yatırım sağladığını gördü ve satışlarının yüzde 7’sinin online video faaliyetlerine bağlı olduğu bulgusuna ulaştı.
Markanın araştırması, Youtube’un özellikle Danette light ürünlerinin satışını artırdığını ve bu segmentteki satışların yüzde 66’sını sağladığını gösterdi. Profesyoneller ise yalnızca TV ya da yalnızca Youtube yatırımından ziyade her iki kanalı da dengeli biçimde kullanmanın önemini her fırsatta vurguluyor.
Bunun kanıtı olarak da Clarins’in parfüm markası olan Angel için Fransa’da yaptığı testi örnek gösteriyor. Clarins test için iki farklı kampanya yürüttü. Bir kampanyada sadece televizyon kanalı diğerinde ise hem TV hem online video kanalı kullanıldı. TV ve online videonun birlikte kullanıldığı kampanya satış değerini ve hacmini gözle görülür biçimde artırdı. Yani tüm örnekler ve sonuçlar Youtube reklamlarının dönüşüm sağlamada TV reklamlarından daha etkili ve satın almaya itici güç olduğunu gösteriyor.
Youtube rekabeti kızıştırıyor
Üzerinde video izlediğimiz bütün platformlar arasındaki rekabet son gaz devam ediyor. Facebook’un yaptığı atılımlarla kendini öne çıkarmasının ardından, video işinin asıl üstadı Youtube da harekete geçti. Youtube geçtiğimiz aylarda kendisi üzerinden televizyon dizilerinin ya da filmlerin tamamının izlenebileceği bir bölüm oluşturacağını duyurdu.
Platform üzerinden bütün sezonlarını izleyebileceğimiz ilk dizinin ise Lionsgate’in yapımcılığını üstlendiği Step Up olduğunu belirtti. Duyurunun yapıldığı gün Youtube’un proje üreticilerinden Kurt Wilms, Youtube’un mobil uygulamasının üzerinden de canlı yayınlara geçebileceğimizi açıklamıştı. Şu an hali hazırda uygulamada olan bu özellikle Youtube; Facebook, Periscope, Netflix savaşı da başlamıştı.
Aslına bakılırsa geçtiğimiz yıl faaliyete geçen Youtube Red bu savaşın ilk adımı olmuştu. Video üreticilerinin ürünlerini ücretli olarak izleyicilere ulaştırmasını sağlayan platform, Amazon Prime, Netflix ve HuLu gibi platformların karşısında atılan büyük bir adımdı. Youtube Red’in faaliyete geçmesinin ardından, büyük yapımların buraya taşınması amaçlanıyordu. Boxoffice verilerine göre 650 milyon dolarlık bir gelire ulaşan Step Up’ın Youtube’a gelmesiyle işlerin bir nebze olsun değişmeye başladığı söylendi.
Youtube popülaritesinin artışına paralel olarak her geçen gün tasarımını yeniliyor ve altyapısını güçlendiriyor. Dolayısıyla bu platformdan beslenen içerik oluşturucularının, pazarlamacıların ve markaların da sürekli olarak bu yeniliklere kendisini adapte etmesi gerekiyor.
BAŞARILI BİR İÇERİK OLUŞTURMANIN 10 KURALI
GÖRÜŞLER
Dijital dünyada videolar bu kadar trend hale gelmişken ve video içerik modelinin kullanım alanı her geçen gün artarken biz de işin prodüksiyon tarafında neler olduğunu bu alanda profesyonel içerikler hazırlayan isimlere sorduk.
Markalar için uygun içerik üretiyoruz
Arda Kofoğlu - Socialand Kurucusu
Socialand Youtube’da çok sayıdaki içerik üreticisi
youtuber’la birlikte çalışıyor ve markaların ihtiyaçları doğrultusunda daha çok
ürün yerleştirmeye dayalı iş birlikleri gerçekleştiriyor.
Şu anda içeriğimize yoğunlaşmış durumdayız, markalara yer alabilecekleri şekilde içerik oluşturup markanın talep etmesine yönelik bir stratejimiz var. Markalar bize isteklerini iletiyor biz de kendilerine istekleri doğrultusunda yardımcı olmaya çalışıyoruz. Biz video içeriği hazırladığımız için genelde istekler ürün yerleştirme üzerine oluyor. Şu anda markalarla anlaşmalarımızda prodüksiypn kısmını da ajansımız üstleniyor. Biz uygun olabilecek youtuber'ları alternatifli şekilde öneriyoruz
Basit Anlatıyoruz
Necip Duman - Basit Anlat ve Done Agency Kurucu
Basit Anlat, çizer geçmişe sahip Necip Duman tarafından kurulan yeni nesil bir video içerik ajansı. Markalar tüketicileri tarafından karmaşık olabilecek tanıtımlarını ve mesajlarını Basit Anlat sayesinde çizgilerin diliyle basite indirgeyip anlatıyor.
Markalar bizimle internet üzerinden veya referans aracılığı ile irtibata geçiyor. Anlatmak istedikleri hizmet veya ürün hakkında yeterli bilgiyi aldıktan sonra, senaryo hazırlık sürecine giriyoruz. Markaların bizden asıl istediği konu, ajansın da ismiyle mütevellit, problemlerinin basit anlatılması! İşin konseptini markaya ajans olarak biz öneriyoruz. Müşterinin onayından sonra senaryoyu storyboard’a döküyoruz ve markamız, elde edeceği videonun çizim dünyasını görmüş oluyor. Çizimler de onaylandıktan sonra prodüksiyon aşamasına geçiyoruz. Şu ana kadar aralarında Turkcell, Garanti Bankası, ING Bank, Yapı Kredi, Türk Telekom, LOGO, Saat&Saat, Trendyol, AvivaSA, Ford ve Doğuş Otomotiv gibi markaların bulunduğu 50’den fazla markaya basitanlat videoları hazırladık.
Viral Etki Yapıyoruz
Batesmotelpro ise markalar için, internette en az birine mutlaka denk gelmiş olduğumuz viral videoları üretiyor. Batesmotelpro, işin prodüksiyon değil daha çok kir kısmında markalarla iş birliği yapıyor.
Markalarla olan iş birliğimizde genelde talep marka tarafından geliyor. Markadan brief aldıktan sonra hızlıca kreatif süreci başlatıyoruz. Fikrimiz onaylandığında projeye başlıyoruz. Markalar bizden genellikle viral etki yaratacak videolar isti- yorlar. Fikir / Bütçe onaylandıktan sonra prodüksiyon evresine geçiyoruz. Prodüksiyon tarafında birlikte çalıştığımız şirketler var. Bates, zaman içinde kir ajansına dönüştü. İşin projede yer alacak influencer kısmında bizim yönlendirmelerimiz oluyor fakat influencer’lar ile ilgili kararları genelde markanın medya ajansı veriyor. Garanti Bonus, Jolly Tur, Panda, Lassa, Dominos Pizza, Temsa, D-smart, Ford, Türk Telekom, Yapı Kredi, Pronet ve daha niceleriyle çalıştık. Hepsi ayrı ayrı çok keyifliydi.
IAB GÖRÜŞÜ
Dr. Mahmut Kurşun - IAB Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı
Marka sadece kanal açmamalı, kanalı yaşatmalı!
Dijital alanda yaptığı ölçümlemelerle bu dünyadaki dinamiklere ve değişkenlere hakim olan IAB Türkiye’nin Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mahmut Kurşun’a göre, dijital dünyada yer alan markalar yalnızca kanal açmakla kalmayıp bu kanalı aktif tutmalı.
Dijital dünyadaki video içeriklerin evrimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecekte de şimdiki gibi geleneksel içeriklerden çok video içerikleri mi izleyeceğiz?
E-marketer’a göre video içerikleri 3.7 milyar kişiye* ulaşan dünya internet nüfusunun %62’si tarafından tüketiliyor. İnternetin doğasındaki çeşitlilik video tüketimine de yansımış durumda. 6-7 sn’lik kısa videolardan uzun metrajlı filmlere, dizilere kadar pek çok video artık, internetten ve farklı cihazlardan izleniyor. Kısa videolar mobil cihazlarla daha çok sosyal medyadan seyredilirken (e-marketer: %56 müzik, %53 kullanıcı içeriği, %52 film fragmanları) dizi ve uzun metrajlı filmler, TV programları bahsi geçen türde içerik sağlayan platformlar üzerinden ve ağırlıklı PC’de takip ediliyor.
Yerel dildeki içeriklerin geliştirilmesiyle de bu tür platformların kullanımı yaygınlaşıyor. Örneğin, Netflix Kasım 2016’da yerel dilde yayın yaptığı ülke sayısını 130’dan 190’a çıkardı. Uluslararası platformların yerli versiyonları da takipçi sayısını arttırmaya başladı. Teknolojik altyapının gelişmesi, internete erişimin ucuzlaması, TV kanallarının yayınlarını internete de taşıması, haberciliğin videolarla desteklenmesi ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşması gelecekte video tüketiminin düzenli olarak artacağının göstergesi.
Cisco’nun 2015’te yayınladığı bir araştırma 2019’a geldiğimizde dünya internet trafiğinin %80’inin video kaynaklı olacağını öngörüyor. Kişisel olarak dijital reklam yatırımlarının bu gelişmelere paralel bir seyir izleyeceğini ve ülkemizde 2022’de televizyonu geçeceğini tahmin ediyorum. Dünyada da global dijital reklam yatırımlarının 2021’de de yüzde 50’ye ulaşacağını öngörülüyor.
Youtube dünyanın en büyük içerik platform ve kullanıcı sayısı her geçen gün artıyor ancak birçok Türk markasının hala Youtube kanalı bile yok. Sizce Türk markaları video içeriklerin artan popülaritesini yeterince verimli kullanabiliyorlar mı?
Youtube vb. platformlarda kanal açmanın faydalarını hedef kitleye daha zengin içerik sunmak ve daha fazla temas noktası yaratmak, ilave trafik elde etmek, videolar aracılığıyla daha kişisel bağ kurmak, ek gelir kaynağı oluşturmak, modern algısını geliştirmek, yaratıcı çalışmalar yapılabilecek bir alana sahip olmak şeklinde sıralayabiliriz. Aslına bakarsanız konuyu kanal açmak olarak değil, kanalı yaşatmak olarak ele almak daha doğru olur. Örneğin, Youtube’a dakikada yüklenen video sayısı 300 saat* olarak veriliyor.
Youtube’da görece kısa videoların izlendiğini dikkate aldığımızda bunun kaç adet videoya denk geldiğini kabaca tahmin edebiliriz. Bu yönüyle bakıldığında Youtube’da açılan bir kanala takipçi kazanmanın ve bunların düzenli olarak kanaldaki içerikle etkileşime geçmelerini sağlamanın pek de kolay olmadığı görülecektir. Kişisel olarak Türk markalarının bu konuda başarılı olduklarını düşünüyorum. İçerik pazarlamasının yaygınlaşmasıyla birlikte daha fazla sayıda markanın bu tür platformları kullanacağı görüşündeyim.
Peki siz markalara neler tavsiye etmek istersiniz? Markalar bu platformlarda kendi içerikleriyle yer alırken ya da var olan içeriklere reklam verirken nelere dikkat etmeli?
Bir önceki soruda da belirttiğim kendi içeriğini yayınlayanlar için ilgi çekici olmak birinci koşul. Bunun yanı sıra, içeriğin düzenli biçimde yenilenmesi de hızlı tüketmeye alışmış internet kullanıcısının ilgisini sürekli kılmak için gerekli.
Var olan içeriklere reklam verirken öncelikle reklamcılığın temel kurallarına dikkat etmek, yani doğru yerde, doğru zamanda, doğru hedef kitleye ulaşmak lazım. İnternet ortamında tek başına bunlar yeterli değil. Kampanya için belirlediğiniz KPI’ları takip edebilmek adına örneğin, reklamla sitenize ziyaretçi çekmeyi amaçlıyorsanız, reklam tıklandığında kullanıcıyı sitenize yönlendirecek kodların doğru parametreleri size taşıdığı, tıklama sonucu gelen sayfayı doğru ölçtüğünüz ve gelen kullanıcının mobil mi masaüstü mü olduğuna göre doğru sayfaya yönlendiğine emin olmalısınız.
Dikkat edilmesi gereken bir başka önemli konu da marka güvenliğidir. Marka güvenliği, reklamların markaya zarar verebilecek içeriklerde çıkmasını engellemek anlamına gelir ve her marka güvenlik kriterlerini kendi politikaları doğrultusunda belirler. Örneğin, bir otomobil markası reklamının kaza haberinin yanında yayınlanması kesinlikle istemezken, bir başka ürün grubu için bu sakıncalı olmayabilir.
Marka güvenliğini sağlamak için ‘blind network’ olarak adlandırılan satın almalara özellikle dikkat etmelidir. Satın alma maliyetinin düşük olduğu ‘blind network’lerde, reklamınızın nerede yayınlandığını bilemezsiniz. Bu tür ucuz satın almalarda kontrol için harcanan tutar, satın alırken ödediğiniz ecpm maliyetinden yüksek olur ki, bu da paradoksal bir durumdur. Bu nedenle tahmin etmek veya işi şansa bırakmaktansa, bildiğiniz ve içeriğinden emin olduğunuz yerlerde yayın yapmak daha doğru bir yaklaşım olur
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok