Çocuklarda yeni bağımlılık: Dijital Oyunlar

Mert Uzman Çocuk olmak oyun oynamak demektir, öğrenmek ve keşfetmek demektir. Günümüzde çocuklar, oyun oynadıkları sürenin çoğunu dijitalde geçiriyorlar. Eskiden oyunların temel alanı dış dünya ve sokakken, artık bu alanı dijital dünya ve sanal gerçeklik ikame ediyor. Dijital teknolojiler hayatımıza girdiği andan beri hepimizin üzerinde önemli dönüşümler gerçekleştirdi. Teknolojik araçlarla hayatın her alanında yoğun etkileşim içinde olmak, birçok kolaylığın yanında zararlı ve yıkıcı sonuçlara da yol açtı. Kuşkusuz, teknolojinin zararları açısından en hassas noktamızı, gözümüzden bile sakındığımız çocuklar oluşturuyor. Çok fazla değil, yalnızca 10 – 15 yıl öncesinin konseptine göre büyük değişime uğrayan yeni çocukluk, sanal dünyayla gerçek dünyanın iç içe geçtiği bir evrende varlığını sürdürüyor. Gerek getirdiği kolaylıklar ve yenilikler gerekse boş zaman – eğlence içerikleriyle neredeyse sınırsız bir kullanım alanı oluşturarak evde, okulda ya da arkadaş ortamlarında çocukların vazgeçilmezi olan bu araçlar barındırdıkları risklerle de ebeveynlerin korkulu rüyası olabiliyorlar. Çocuk olmak oyun oynamak demektir, öğrenmek ve keşfetmek demektir. Günümüzde çocuklar, oyun oynadıkları sürenin çoğunu dijitalde geçiriyorlar. Eskiden oyunların temel alanı dış dünya ve sokakken, artık bu alanı dijital dünya ve sanal gerçeklik ikame ediyor. Bizzat duyu organlarını dış uyaranlarla etkileşime sokmak, gerçeğin kendisini deneyimleyebilmek giderek önemini yitirirken çocukların yapay bir gerçeklikte, özellikle oyunlar üzerinden deneyimlediği dünyanın onlara ne kattığı ve onlardan ne götürdüğü sıkça tartışılıyor.
Çocuk kime denir? Çocuk Araştırmalara göre çocuklar sokaktan uzakta kime denir? BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin birinci maddesine göre çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır. Türkiye, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi 1990’da imzaladı. TCK’ya göre de 18 yaşını doldurmamış herkes çocuk kabul edilmektedir.
Yararı da var zararı da Uzmanlar, bazı dijital oyunların eğitim materyalleri gibi görsel becerileri ya da muhakeme gücünü artırarak çeşitli faydalar sağlayabileceğini belirtiyor. Ancak bu faydaların yanı sıra bu cihazlarla gerektiğinden fazla vakit geçirmenin çocuklar üzerinde fiziksel, psikolojik ve sosyal sakıncalar yarattığı da bir gerçek. Dijital oyunlar oynayarak geçirilen uzun saatler, ailesel ve sosyal çevreden kopan çocuğu yalnızlığa, depresyona ya da kaygı bozukluğu gibi rahatsızlıklara itebiliyor. Artık sosyalleşmenin de sanal oyunlar üzerinden gerçekleştirildiği düşünülürse, gerçek bir temastan uzak ve güvenilir olmayan bu iletişim biçiminin dostluk duygusunu hissetme, empati kurma gibi gerekli gelişimlere ket vurduğu da söylenebilir. Tabii ki her şey bununla da sınırlı değil… Özellikle şiddet içeren oyunların çocukları şiddete yönlendirmede etkili olduğu, kaybetmeye toleransı olmayan ve toplumsal kuralları yıkmaya dönük nesillere yol açabileceği de tartışılan konular arasında yer alıyor. Sınıflandırmalar yeterli değil Ayrıca ülkemizde dijital oyunların değerlendirilmesi ve yaş gruplarına göre sınıflandırılması konusunda da bir belirsizlik yaşanıyor. Böylece uygun olmayan yaş grupları sakıncalı içeriklere erişip kötü etkilere maruz kalıyor. ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri kendi kültürel değerlerine uygun sınıflandırma sistemleri oluşturuyorken, ülkemizde ise sinema filmleri gibi medya içeriklerini değerlendiren kurumlar aynı yöntemleri bu oyunlara adapte ediyor. Ayrıca, denetim piyasaya sürülen oyun içeriklerine odaklanırken, çevrimiçi ortamlardaki sakıncalı içeriklere erişimin önünde engelleyici bir etmen bulunmuyor. Türkiye genelinde 8 – 15 yaş arası kız ve erkek 1000’e yakın çocukla gerçekleştirilen Tipeez Çocuk Medya Araştırması 2016’ya(•) göre, görüşülen çocukların yüzde 39’u günde 7 saat gibi uzun bir süre internette vakit harcıyor. Çocuklarını internet kullanırken kontrol eden ebeveynlerin oranıysa %35’te kalıyor. Çocukların %32’si yaz tatillerinde bile en çok internete girmeyi seviyor. İnternette en çok ne yapıldığı sorusuna verilen yanıtlarsa çocukların %68’inin en çok sosyal medyada takılarak veya oyun oynayarak zaman harcadığını gösteriyor. Peki, çocukları böylesine sanal dünyaya bağlayabilen oyunların mutfağında kimler yer alıyor? Oyun geliştirme ve yaratım süreçlerinde çocukların psikolojisi göz önünde nasıl bulunduruluyor? Oyun şirketleri çocuklarla iletişimini nasıl sağlıyor? Bu konudaki düşüncelerine yer vermek için dijital oyun üreticileriyle görüştük. Her zaman olduğu gibi, bu alanda çalışmalar yapan bilim insanlarının da görüşlerini alarak resmi büyütmeye çalıştık.
(•) “Bu ankette kullanılan bilgiler, Tipeez.com kullanıcıları ve üyelerinin çoktan seçmeli sorulara verdikleri yanıtlardan elde edilmiştir. Ankette hiçbir kullanıcının kişisel bilgisine başvurulmamıştır.”
Oyun bağımlılığı birçok soruna yol açıyor Dijital bir çağda çocukları dijital hayatın olumsuzluklarından korumak oldukça zordur. Bu nedenle, anne babalar mümkün olduğu kadar çocuklarını sanal hayattan uzak tutup gerçek hayata bağlayacak etkinlikler ortaya koymalılar. Çocukların dijital dünyada geçirdikleri vakitle ilgili olarak neler söylemek istersiniz? Fiziksel ve ruhsal açıdan dijital dünyanın çocuğa yansıması nasıl oluyor? Çocukların uzun süre dijital cihazlarla meşgul olmaları tahmin edilebileceği gibi hem fiziksel hem de ruhsal riskleri içeriyor. Her şeyin dozunda olması çok önemlidir. Eğer bir şey gereğinden fazla sunulursa dengeler bozulur. Çocuklar için de aynı şey geçerlidir. Çocuğun, arkadaşlarıyla açık havada oyun oynayıp sosyalleşmek ve fiziksel olarak hareket edip temiz hava almak yerine dijital bir cihaz başında saatlerce zaman geçirmesi birçok sağlık problemini beraberinde getiriyor. Obezite, göz ve duruş bozuklukları gibi birçok fiziksel sağlık problemi ile karşılaşabiliyoruz. Ruhsal olaraksa çocukların yalnızlık, depresyon gibi duygu durumunu etkilediği ve özellikle sanal alemdeki istismar tehlikelerine de açık hale getirdiği söylenebilir. Bu nedenle çocuklar, ihtiyacı olduğu kadar ve eğitici amaçla dijital cihazlarla zaman geçirebilirler. Çocukların dijitalde oynadıkları oyunlar ne gibi beceriler kazanmalarını sağlıyor? Hangi durumlarda oyunlar fayda sağlıyor, hangi durumlardaysa sağlıksız etkiler söz konusu oluyor? Aslında biz burada dijital cihazlarla ne yaptığına bakmadan abartılı şekilde zaman geçirmenin hem ruhsal hem de fiziksel olarak olumsuzluklarını belirtiyoruz. Tabi ki dijital cihazlar bir eğitim materyali olarak da kullanılıyor. Eğitim alanında inanılmaz kolaylık ve etki sağlıyor. Birçok okul bu cihazlardan ve teknolojik gelişmelerden faydalanıyor. Diğer taraftan çocuğun zaten tüm günü okulda geçerken, arkadaşlarıyla oynaması gereken saati eve gelince de bu cihazların başında oynayarak geçirdiğinde sorun yaşanıyor. Çocuklar okullarda zaten eğitime boğuluyor bir de eve gelip oyunlar aracılığıyla eğitim almaya ihtiyaçları yok. Oyunlar bazı kavramları ve konuları öğretmekte bir şekilde destekleyici olabiliyor ama bu desteği alacak diye çocukların oyun bağımlısı olmasını, fiziksel olarak kendine zarar vermesini kıyasladığımızda gereksiz görüyoruz. Bu eğitici oyunlar hakkındaki görüşlerimdi. Zaten şiddet içerikli kan reva oyunların çocuklar üzerinde birçok olumsuz etkileri olduğunu söylemeye gerek bile yok. Yasak koymak çözüm değil! Bu konuyla ilgili olarak ebeveynlere neler söylemek istersiniz? Onlara ne gibi görevler düşüyor? Öncelikle bu dönemde anne baba olmanın çok zor olduğunu belirtmek isterim. Çünkü her şey dijital ve çocuklara yasak koymakla bir noktaya gelinemiyor. Evde oyun oynamaya izin verilmese de çocuklar bu defa arkadaşındaki cihazla oyun oynuyor. Anne baba akıllı telefon almasa, çocuk arkadaşlarında gördüğünde kendinde eksiklik hissediyor. Yani dijital bir çağda çocukları dijital hayatın olumsuzluklarından korumak oldukça zordur. Bu nedenle anne babalar mümkün olduğu kadar çocuklarını sanal hayattan uzak tutup gerçek hayata bağlayacak etkinlikler ortaya koymalılar. Çocuklarının yeteneklerini keşfedip sanata, spora yönlendirmeliler. Sömestre ve yaz tatillerini doğa ile iç içe geçirmeye özen göstermeliler. Dijital cihazları kullandıkları süreyi kısıtlamalı ve arkadaşlarıyla oynama saati arasında dengeyi korumalılar.

Gerçek deneyimler sanal deneyimlerden daha önemli

Bilişim çağında yetişen, apartmanların arasında sıkışmış çocuklukları teknolojiden kopartmak söz konusu değil fakat teknolojiyi keşfetmek ve farklı görüşlere ulaşmak amacıyla kullanabilen, sonuç yerine sürece odaklanabilen çocuklar yetiştirmek mümkün.

Çocukların dijital dünyada geçirdikleri vakitle ilgili olarak neler söylemek istersiniz? Fiziksel ve ruhsal açıdan dijital dünyanın çocuğa yansıması nasıl oluyor?

Çocukların açık ve kapalı oyun alanlarının daralması ve ailelerin zamanla yarışmaları karşısında sanal dünyanın sınırsız ve zamanı unutturan alanı hem çocuk hem de aile için tercih edilir bir duruma geldi. Çocuğun tüm gelişim alanlarında yaşının ve özgül durumunun gerektirdiği düzeyi karşılayabilmesi için, gerçek dünyada yaşadığı zaman çok daha önemli. Uzun süre mavi ekran karşısında radyoaktif ve elektromanyetik dalgalara maruz kalan çocuklarda sinir sisteminin gelişiminde oluşan problemlerle birlikte, eklem problemleri, göz kusurları, yeme bozuklukları, obezite, uyku problemleri gibi fiziksel; korku, kaygı, sosyalleşememe, güven geliştirememe, düşük farkındalık düzeyi, agresyon, uyum güçlükleri gibi ruhsal olumsuz etkiler gözlenebilmekte. Ayrıca çocukların öğrenme ve dikkat gelişimleri olumsuz etkilenmekte.

Dijital oyunların tasarım sürecinde oyun şirketlerinin hangi etmenlere dikkat etmeleri gerekiyor?

Öncelikle yaş sınırlarının uzmanlar ile belirlenmesi, belirlenen yaş aralığındaki çocuğun dünyasına uygun oyun öykülerinin, görsel ve işitsel materyallerin kullanılması, oyunun kurallarının çocuğun anadilinde olması çok önemli. Bunlarla birlikte oyunların süreli olması ve süre aşımına izin vermemesi, oyunun reklamının, tanıtımının aynı yaş grubu oyunlarda sunulması, oyun içinde ipuçlarının verilmesi, oyunda kullanıcıya ara ara sunulacak beceri analizinin bulunması, velilerin kolaylıkla ulaşabileceği oyunu tüm yönleri ile anlatan bilgilendirmelerin bulunması uygun olabilir. Başka bir açıdan oyun firmalarının uzmanlarla birlikte alacakları kararlar doğrultusunda ilkeler oluşturulması ve devletler tarafından oluşturulacak kanunlar ve çocuğu korumaya yönelik düzenlemeler ve aileye, firmaya getirilebilecek yaptırımların düzenlenmesi ve denetlenmesi büyük bir ihtiyaç.

Ailelere büyük sorumluluklar düşüyor

Bu konuyla ilgili olarak ebeveynlere neler söylemek istersiniz?

Erken çocukluk çağında teknoloji ile yoğun şekilde ilgilenen çocuklarda uyaran eksikliği, düşük farkındalık, konuşmanın gecikmesi gibi sorunlar başı çekerken, okul öncesi çağdan başlayarak öğrenme ve dikkat sorunları, korku, kaygı, agresyon gibi duygusal sorunlar ortaya çıkabiliyor. Aileler, uzun dönemde görülen bu olumsuz etkilerin, çocukların yaşamında bir tehdit oluşturduğunu çoğunlukla tahmin edemiyor. Ailelerin; teknolojiyi amacına uygun kullanma konusunda çocuklarına model olma, çocuklarının gelişim özelliklerinden ve özgül durumlarından haberdar olma ve bu doğrultuda gerçek dünyada yaşam alanları oluşturma, dijital oyunları seçerken çocuklarına rehber olma, çocuklarına medya okur yazarlığını, oyunu değerlendirmeyi öğretme, zaman yönetimi becerilerini geliştirme, otokontrol becerisini geliştirme gibi çok önemli sorumlulukları bulunuyor. Bu sorumlulukları yerine getirirken ödül ve ceza gibi yöntemler yerine ortak akıl geliştirme yolunda ilerlemeleri, gerekirse bu süreci yönetebilmek için uzmanlardan destek almaları önemli. Bilişim çağında yetişen çocuklukları teknolojiden kopartmak söz konusu değil fakat teknolojiyi keşfetmek ve farklı görüşlere ulaşmak amacıyla kullanabilen, sonuç yerine sürece odaklanabilen çocuklar yetiştirmek mümkün. Günlük yaşamın bir kısmını kapsayan etkinlik olarak dijital oyunları sunmak, oyun sırasında aralıklı olarak rehber olmak, gerçek yaşam sorumluluklarını dijital oyun oynayabilme ödülü veya cezası gibi kıstaslar üzerinden değerlendirmelerine zemin hazırlamamak başlıca görevleri arasında sayılabilir. Çocuklarımızı sanal dünyaya hediye etmemek dileği ile, hiçbir çocuk arkada kalmasın...

Dijital beceriler gerçek dünyaya yansımayabiliyor

Dijital oyunlar; çocukla doğru şekilde tanıştırıldıklarında, çözüm üretme, stratejik düşünme, koşulları değerlendirme, görsel algı, görev tamamlama, hedef koyma, hedefin gerektirdiklerini planlama ve sanal sosyalleşme becerilerini geliştiriyor. Fakat bunlar gerçek dünyada işlevsel hale gelmiyor. Oyunu oynarken, yakınındaki gerçek kişinin rehberliğinde süreyi değerlendirme, süreci değerlendirme, çıkarım yapma, yeni hedefler oluşturmanın tartışılması, gerçek dünyada yaşanabilecek benzer durumlar ile karşılaştırılması durumunda oyun oynama sürecinde edinilen kimi becerilerin gerçek dünyaya da taşınması sağlanabilir. Oyunların haz veren, daha az fiziksel çaba gerektiren, limitlerin kolaylıkla aşılabildiği, insan olmanın getirdiği sınırlılıklardan uzak, ailenin/antrenörün/ eğitmenin yönergelerinden uzak, yabancı dilde yönergeler taşıyan yapıda olması, çocuğun çoğunlukla deneme yanılma yoluyla plansız hareket etmesine, haz ve sonuç odaklı olmasına, yapay bir körlük ve sağırlık geliştirmesine neden oluyor. Bununla birlikte korku, şiddet içerikli oyunlar çocukların duygusal gelişimlerinde yaralanmalara neden oluyor. Çocukların oyundaki karakter üzerinden kendini gerçekleştirme süreci daha hızlı ve kolay olduğu için bağımlılıklara neden olabiliyor.

Pedagoglarla iş birliği yapıyoruz

Çocukların dijital oyunlar ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dijital oyunların günümüzün çocuklarının hayatındaki önemi artık yadsınamaz durumda. Çocukların zihinsel gelişimine olanak veren, sosyalleşmesine fırsat tanıyan oyunlar çocuklara her zaman fayda sağlıyor. Oyunları kurgularken tasarımcılar farklı hedefler gözetebiliyor, sadece maddi kazanç sağlamak amaçlı üretilen veya şiddeti basitleştiren oyunlar çocukların gelişimine zararlar verebiliyor.

Oyunların tasarım sürecinde çocukların gelişimi konusunda hassasiyet gözetiyor musunuz? Pedagoglarla iş birliği yapıyor musunuz?

Pedagoglarla iş birliği yapıyoruz. Tipeez’de çocukların kendi sorunlarını anlattıkları özel bir alanımız bulunuyor. Ayrıca internet güvenliği en fazla önem verdiğimiz konu başlığı. Bu yüzden site içerisindeki bütün karşılıklı konuşmalar, yorumlar, kullanıcılar tarafından oluşturulan içerikler hem moderasyon ekibimiz tarafından hem de otomatik olarak sürekli takip ediliyor. Gerektiği takdirde kullanıcı uyarılıyor veya yasaklanıyor. Bunun yanında çocuklardan gelen içerik ve oyun önerileri editörlerimiz tarafından değerlendirilip Tipeez içerisinde yer bulabiliyor. Tipeez.com’da çocuklardan direk olarak maddi çıkar sağlamayı hedeflemiyoruz, ayrıca onların hayal güçlerini, yaratıcılıklarını destekliyoruz. Kendilerini ifade edebilmeleri için fırsat tanıyoruz. Uzun süredir çevrimiçi olan çocuklar aileleriyle beraber artık kendilerine neyin zararlı ve neyin fayda sağlayacağını ayırt edebilir duruma geliyor. Bu da zamanlarını Tipeez.com gibi kendilerini geliştirebilecekleri alanlara yönlendirmelerine olanak sağlıyor.

Çocukların dijital dünya ile ilişkisine yönelik sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriyor musunuz?

Çocuklar için yaptığımız iletişimlerde özelikle Dünya Çocuk Hakları ve İnternet Güvenliği konusunda kullanıcılarımızı bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. İnternet güvenliği konusunda özel videolar hazırlayıp, kullanıcıları oluşabilecek tehlikelere karşı bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz. Bunları yaparken çocuklara eğlenceli bir şekilde bu bilgileri vermeyi amaç ediniyoruz. Örneğin Lösemili Çocuklar Haftası’na dikkat çekmek için bütün çocukların Tipeez Dünyası’ndaki avatarlarını saçsız hale getirerek bu çerçevede özel bir etkinlik yapmıştık.

Dengeli vakit geçirmeye dikkat edilmeli

Çocukların dijital oyunlar ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben bir bilgisayar mühendisi olarak, bu soruya kendi deneyimlerim ve kendi çocuklarım ya da etrafımda gördüklerim üzerinden şöyle yanıt verebilirim; dijital oyunlar çok geniş bir kapsama sahip, o nedenle bu konuda yapılacak genellemeleri doğru bulmuyorum. Ancak çocukların bu oyunlarla hayal gücünü, el becerilerini, problem çözme yeteneklerini çok iyi derecede geliştirebildiklerini görüyorum. Sokakta oyun oynamanın verdiği sosyalleşme, dokunma, yüz yüze iletişim kurma gibi özellikler ise eksik kalıyor tabi. Bu nedenle ben her ikisinin dengeli yapılmasından yanayım. Bunun dışında bu tek başına bir çocuğun başarabileceği bir durum değil ne yazık ki. Aileler ve okulların bu konuda daha bilinçli davranıp topluca bu davranış biçiminin çocuklara kazandırılması gerekiyor. Yoksa çocuklar arkadaşları tarafından dışlanmamak için dijital oyunlara aşırı derecede zaman ayırabiliyor ve bunu aileler de engelleyemiyor.

Dijitalde çocuklara yönelik sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriyor musunuz? Bu tip projelerinizden bahseder misiniz?

Biz Masomo olarak global olma çabasındaki yeni bir şirketiz. Sosyal sorumluluk adına öncelikli derdimiz Türkiye’deki oyun geliştiricileri desteklemek. Bu anlamda da çesitli oyun kongrelerine sponsor olabiliyoruz ya da konuşmacı olarak katılıyoruz. Umuyoruz ki önümüzdeki yıl, şu anda üzerinde yoğun şekilde çalıştığımız yeni oyunlarımızdan istediğimiz verimi alır, daha çok sosyal sorumluluk bütçesi ayırabilir duruma geliriz.

Oyunlarda zararlı içeriklere yer vermiyoruz

Çocukların dijital oyunlar ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çoğu oyun eğlendirme amaçlı tasarlanmıştır ve esas amacı oynayan kişinin iyi vakit geçirmesidir. Bunun yanında oyunların içeriğine göre oyuncu çoğu zaman problem çözmek, seçimler yapmak veya el becerisi kullanmak durumunda kalır. Oyuncunun oyuna devam etmek için yaptığı bu tür eylemler farkında olmadan oyuncunun düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirmektedir. Bazı oyunlarsa doğrudan eğitim amaçlı olarak tasarlanmaktadır.

Doğru oyun seçimiyle, oyunların çocuklar üzerinde son derece geliştirici bir etkisi olabileceğini düşünüyoruz ancak bu konuda ebeveynlere de büyük iş düşüyor. Çocukların eline sadece vakit geçirsin diye herhangi bir ücretsiz oyunu verip geçmemeleri gerekiyor. “Disney: Where is my Mickey”, “Snail Bob” ve “Tiny Thief”gibi hem eğlenceli hem de problem çözümüne yönelik oyunlar seçerek ve gerektiğinde yardımcı olarak çocuklarının eğitim ve gelişimine katkıları olabilir.

Çocuk gelişimine dikkat ediyoruz

Oyunların tasarım sürecinde çocukların gelişimi konusunda hassasiyet gözetiyor musunuz?

Piyasadaki oyunlarımızdan iki tanesinin minimum yaş sınırı 13 geri kalanının yaş sınırıysa 16’dır. Bu yaş sınırlarına uygun olarak çocukların gelişimine zarar verecek içeriklerin oyunlarda bulunmamasına büyük özen gösteriyoruz. Ayrıca ihtiyaç sahibi olan bir ilköğretim okuluna donanım bağışlayarak sosyal sorumluluk projemizle de çocuklara temas ediyoruz.

Oyun geliştirirken uzmanlarla iş birliğine özen gösteriyoruz

Sizce çocukların dijital dünyada oynadıkları oyunlar ne gibi beceriler kazanmalarını sağlıyor? Hangi durumlarda oyunlar fayda sağlıyor, hangi durumlardaysa sağlıksız etkiler söz konusu oluyor?

Son yıllarda ebeveynlerin en çok korktuğu konu çocukların dijital oyun bağımlılığı. Ailelerin bir kısmı susmaları için önlerine kontrolsüz bir şekilde tablet ya da cep telefonlarını koymakta, bir kısmı da bu cihazlarla muhatap olmalarını engellemekte. Ben ikisinin de doğru olmadığını düşünüyorum. Kızım çok küçükken bilgisayarımın ekranına dokunarak bir şeyler yapmaya çalışmıştı. O, dokunmatik ekranların olduğu bir dünyaya doğduğu için bilgisayarımın da öyle olması gerektiğini düşündü. Dijital oyunlar çocukların gelişimine birçok katkı sağlıyor; içgüdüsel başarma, ilerleme ve geliştirme ihtiyacını gidermek, el-göz koordinasyonunu, problem çözme ve çoklu görev yetisini kuvvetlendirmek gibi... Uzmanlar, çocukların arkadaşları ile oynamak ya da dışarıda bir aktivite yapmak yerine dijital cihazları tercih etmelerinin bağımlılık olduğunu ve bu durumda sağlıksız bir boyuta gelindiğini belirtiyorlar. Buradan da anne baba kontrollündeki kullanımların olması gerektiğini görüyoruz.

Oyunların tasarım sürecinde çocukların gelişimi konusunda hassasiyet gözetiyor musunuz? Pedagoglarla iş birliği yapıyor musunuz?

Yaptığımız tüm oyunlarda uzmanlarla çalışmaya özen gösteriyoruz. Çocuk içeriklerimizden biri olan “Efe En Güzel Hayvanı Buluyor” adlı interaktif kitabımız Çocuk Gelişim Uzmanı Nalan Aktaş Sönmez tarafından yazıldı. 4 farklı seslendirme sanatçısı tarafından seslendirildi. Yetişkinler için geliştirdiğimiz Sinaptik oyunumuzda da bir psikologla çalıştık. Uzman Psikolog bize oyun kurgularının bu alanları ne kadar destekledikleriyle ilgili katkıda bulundu.

Çocuklara çok önem veriyoruz

Dijitalde çocuklara yönelik sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriyor musunuz? Bu tip projelerinizden bahseder misiniz?

Evet şu anda 5 ay önce tesadüfen tanıştığımız, sevimli, yetenekli ve oyun kodlamaya gönül vermiş 10 – 11 yaşlarındaki üç kardeşimize eğitim vermekteyiz. Bu kardeşlerimiz ilkokul 3.sınıftan itibaren Scratch öğrenerek kodlamaya başlamışlar. Yarışmalara katılmışlar, iki kez Türkiye ve 1 kez de Ankara birincisi olmuşlar. Geçen yıl Microsoft Türkiye, Finansbank ve Habitat Derneği iş birliği ile çocukları kod yazmaya teşvik etme amacıyla düzenlenen Kodu Cup Türkiye 2016’da 8-11 yaş kategorisinde “UM-UT-ON” oyunuyla birinci olmuşlar. Onları ofisimize davet ettik. Ne olmak istediklerini sordum, biri oyun geliştirmek için Bilgisayar Mühendisi, diğeri Yazılım Mühendisi olacakmış ve diğeri de Silikon Vadisi’ne giderek kendi oyun şirketini kurmak istiyormuş. Bizimle aynı hayalleri kuran çocuklarla olmak inanılmaz heyecan vericiydi. Onlara nasıl faydamız dokunur diye düşündük. Onlara kodlama eğitimi vermeye başladık. Amacımız onlara destek olmak ve önlerini açmak. İki yıl sonunda kendi oyunlarını geliştirmiş ve piyasaya sürmüş olmalarını bekliyoruz. Bizim onlardan beklediğimiz heyecanlarını hiç kaybetmemeleri. Bu alanda kendini geliştirmek isteyen hevesli çocuklar ile tanıştığımızda onları da bu gruba dahil etmeyi planlıyoruz.

Geleceğe yatırım yapıyoruz

Gelecek yıl ilkokul 3.sınıf öğrencilerine “Scratch ile Kodlama” eğitimi vermeyi planlıyoruz. Çocuklara haftada 1 saat okullarında ders vereceğiz. Geleceğimiz çocuklarımızın yazılımı öğrenmesi, bizim için hem kendi geleceklerini planlama hem de ülkemizin geleceğine yatırım anlamında çok önemli. Birçok ülkede anaokulu seviyesinde çocuklara algoritma ve kodlama eğitimi verilmeye başlandığını biliyoruz. Biz de elimizden geldiği ölçüde geleceğimize yatırım yapmaya çalışıyoruz.

Çocuklarımız için birçok proje üretiyoruz

Microsoft, çocukların dijital dönüşüme sağlıklı bir şekilde uyumunu önemseyen markalar arasında yer alıyor. Aynı zamanda, çocukların dijital dünyada yalnızca tüketici değil, üretici ve sorgulayıcı olması için de çalışmalar gerçekleştiriyor.

Microsoft olarak dijital dönüşüme büyük önem veriyoruz. Bu dönüşümün gerçekleştirilmesi sürecinde gençlerin ve çocukların sağlıklı bir şekilde hazırlanmasına büyük önem atfediyoruz. Bu kapsamda, farklı alanlarda birçok etkinlik ve proje gerçekleştiriyoruz. Yapay zeka teknolojilerinin ekonomiyi dönüştürmesi yönünde adımlar atarken özellikle bu alanda yetişmiş insan kaynağı sıkıntısını gidermeyi de önceliklendiriyoruz. Bu bağlamda, 16 yaşından itibaren tüm öğrencilere açık olan Imagine Cup 2017 ülkemizde yapay zeka odaklı kurgulandı. Türkiye finallerini kazanan ekip, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Finalleri’ne gidecek ve orada ilk 7’ye giren takımlar Temmuz 2017’de Seattle’da Microsoft Kampüsü’nde gerçekleşecek Dünya Finalleri’ne katılacak.

Hour of Code etkinlikleri kapsamında da geçtiğimiz yıl 5 binden fazla çocuğu eğitimlerle buluşturduk. Microsoft Student Partners adı verilen Microsoft’un üniversite öğrencisi temsilcileri bir hafta boyunca Türkiye’nin 35’ten fazla ilindeki okullarda 1’er saatlik eğitimler düzenleyerek Kodu platformları aracılığıyla çocuklara basit ve eğlenceli programlarla ilk eğitimlerini verdi. Ayrıca, Microsoft ‘erken kodlayan yol alır’ diyerek Finansbank ve Habitat Derneği ile el ele verdi ve “Minik Parmaklar Geleceği Programlıyor” programıyla 8-12 yaş arası 10 bini aşkın çocuk, 16 saatlik kod yazma eğitimi aldı.

Bu eğitimlere ek olarak Kodu kodlama dilini öğrenen öğrencileri rekabete dahil etmek için Kodu Cup yarışmasını hayata geçirdik. Bu yarışmada Kodu dilini kullanan öğrenciler, 3 kişilik ekipler ve öğretmenlerinin gözetiminde oyun tasarladılar. Geçen yıl ilk kez düzenlenen yarışmaya Türkiye’nin dört bir yanından 8-14 yaş aralığında 165 ekip katıldı. Aynı yarışma bu yıl da düzenlenecek.

Türkiye’nin ilk ve tek ücretsiz uygulama eğitimi veren en büyük sanal kampüsü olan Açık Akademi’yi hayata geçirdik. Açık Akademi, ilkokuldan başlayarak her yaşta bireye online olarak kod yazmayı öğretmeyi hedefliyor. Burada toplamda 110 saatin üstünde online video olarak programlama eğitimi bulunuyor ve halen 200 binden fazla kayıtlı kullanıcımız var. 2012’de açılan Açık Akademi, 5 yıl içinde 1 milyon insana ulaşmayı hedefliyor.

Nesnelerin internetiyle geleceğe hazırlanıyoruz

Teknolojiyi tüketen değil, üreten bir Türkiye hedefiyle çalışmalarımızı sürdürürken, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayesinde hayata geçirdiğimiz Nesnelerin İnterneti (IoT) stratejik iş birliğini de duyurduk. Bu iş birliği kapsamında Nesnelerin İnterneti yarışmasını hayata geçirdik. Meslek Lisesi, Meslek Yüksekokulu öğrencileri ve öğretmenlerine açık olan Nesnelerin İnterneti yarışmasına başvurular Şubat ayında başladı. Haziran ayında jüri değerlendirmesinin yapılacağı yarışmada sonuçlar Ağustos ayında açıklanacak.

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER