Çay Partisi Hareketi Ülkemizde de Çay Demleyebilecek Mi?
Amerikalılar, ara seçimlerde Obama’nın geçmiş iki yıllık süresinde yaptıklarını bir tür güvenoyuna dönüşen biçimde önümüzdeki iki yılı için de oyladı. Ara seçimlerde ana konu ekonomi olarak öne çıkarken, günümüze kadar fazla hatırlanmayan bir hareket yeniden dirildi ve bu seçimlerde iz bıraktı. İngiliz sömürge yönetiminin çaydan aldığı yeni vergiyi vermemek, bunu protesto etmek ve tepki koymak için 1773 yılında Boston’daki çay dolu gemiyi basarak çayların denize dökülmesi ile başlayan bu hareket, bağımsızlık hareketinin sembollerinden biri olarak kabul edildi. Her ne kadar bu baskının görünenin, söylenenin aksine kaçakçılık eylemi olduğu ve aslında alınan çay vergisinin düşürülmesi sonucu kayba uğrayanların bir eylemi olduğunu ileri sürenler olsa bile, bu hareket bir bağımsızlık sembolü olarak tarihte yer almıştır.
SİYASAL ALANA YAYILMASI
Eylemlerine hak kazandırmak için kaçak çayın bile bu tür vergi vermekten daha iyi olduğunu söyleyen bu hareket, günümüzde siyasal alanda kendisini yeniden üretme olanağı buldu. Uzunca bir dönem söz edilmeyen bu hareket 2010 ara seçimlerinde kendisini yeniden hissettirdi.
İlk ortaya çıktığında İngiliz yönetimine karşı olan bu hareket, günümüzde Obama yönetimi iktidarına ve onun değişim uygulamalarına karşı bir davranış biçimi ile özdeşleşmiştir. İlk aşamada yapılan ev toplantıları ile gittikçe yaygınlaşan çay partisi hareketi, hükümetin uygulamalarına, değişime karşı gösterilen tepkisel bir hareket, statükoyu koruma ve bununla birlikte değişime karşı çıkma hakkını kullanma biçimidir. Katılanların büyük bir çoğunluğunun orta sınıfa ve aşırı sağ kanada dayanması, neoconların ağırlığını göstermesi, bu hareketin yalnızca ideolojik olduğunu göstermiyor. Bir ideoloji yönlü eylem olmaktan çok, tutumları daha fazla ortaya çıkarması açısından siyasal bir kalıba da sığmıyor. Bu hareket, uzun yıllar politik bir tutum göstermeyen, kendilerine dönük bir kesimin kımıldayıp hareket etmesini ve siyaset alanında etkin roller oynayabileceğine inanmasını sağlamıştır denilebilir. Dini duyarlılıkları olan bir kesimi kapsayan ve taraftarlarının %89 gibi büyük bir oranı beyaz, sadece %1’i siyahlardan oluşan bu hareket, orta yaş ve üzerindeki kesime hitap ediyor. “Sessiz Çoğunluk” olarak bilinen ve içinde bulundukları toplulukların liderleri olan bu kesim, Tocqueville tarafından toplumu bir arada tutan tutkal olarak tanımlanmıştı. Liderleri ve sözcüleri birden fazla olan “Çay Partisi Hareketi”, taraftarlarınca biraz iddialı biçimde de olsa 2. devrim olarak görülüyor. Kullandıkları sloganlar arasında; “karışma bize”, “bizi bize bırak”, “silah, para, özgürlük benim, değişim sizin olsun”, “vergimi artır, oyumu kaybet”, “hiçbir şey geçici hükümet kadar kalıcı değildir” gibi ifadeler bulunuyor. Çay particilerin gündemini genel olarak ekonomi, büyük sermaye ve devletin büyümesi oluşturmakta. Amerika’nın özünü devletin küçülmesi, serbest piyasa ve kendine yeterlilik olduğunu ileri süren bu hareket doğal olarak hükümetin uygulamaları ve politikalarından yakınıyor, devletin borçlanmasına hoşnutsuzluk gösteriyor ve muhalefet ediyorlar. Obama’nın, istihdamı arttırmak için daha fazla federal harcama yapmasını, Irak’tan asker çekmesini, aşırı harcamalı sağlık reformu gerçekleştirmesini, sonuç olarak da vergilerin böylece çarçur edilmesini, kamu harcamalarının mali disiplinden yoksun olmasını genelde bir kızgınlık, öfke ve endişe ile izliyorlar. Tüm bu uygulamalardan “yeteri kadar yararlanamadım” diyenlerin, geleceklerinden endişeli sıradan insanların ruh hallerini yansıtıyor bu hareket. Bu açıdan değerlendirildiğinde, hükümet ve düzene kızgınlık, öfke ve genel bir tatminsizlikten kaynaklanan bir dinamizme dayalı bir orta sınıf başkaldırışı olarak algılanabiliyor. Bunlara ek olarak, “bireyin geleceği hakkındaki sorumluluk bireyin kendisindedir” diye ifade ettikleri “radikal bireycilik” olarak da görülen bu hareketin, edilgin olan bir sosyal yapıyı yerinden sökmeyi başardığını ve bu nedenle içinde halkçı bir enerjik yapı taşıdığını, bu nedenle taraftarlarının da belirttiği gibi bir halk hareketi olduğunu ileri sürenler de var.
Bu harekete karşı, değişimcilerin oluşturdukları “sokak hareketi”, ondan biraz daha güçlü biçimde kendini gösteren “Kahve Partisi Hareketi”, tam olarak değişimden yana tavır koymuş ve Çay Partisi Hareketi’nin karşısında yer almıştır.
Bu ara seçimlerde 4 milyar doları aşan bir rekor harcama yapıldı ve Çay Partisi Hareketi’nin çıkartma, düğme, spor ayakkabısı, tişört, bayrak, saat gibi yüzlerce ürünü satış rekorları kırarak on milyonlarca dolara ulaştı. Çay Partisi destekleyicileri, topladıkları bağışlarla küçük yerlerdeki adayları desteklemekle, bazen hırçınlık ve öfkeye dönüşen söylemlerle, onların seçilmesine yardımcı olmaya çalışarak düşünce ve davranışlarını net biçimde gösterdiler.Çay Partisi üyeleri ilk günlerdeki aşırıcı ve fanatik imajlarından sonraları biraz uzaklaştılar. Seçim sonrası araştırmalar, Amerikalıların yüzde 40’nın Çay Partisine olumlu baktığını gösteriyor. Şimdi en azından destek verdikleri üç senatörleri var ve Cumhuriyetçilerin bu ara seçimdeki başarılarında önemli rol oynadılar.
ÜLKEMİZE YANSIMALARI
Sesi yüksek çıkan bu hareket, önceleri küçümsenmiş fakat gün geçtikçe önemli bir sosyal ve siyasal eylem biçimi olduğu kabul edilmeye başlanmıştır. Yaygın ve fazla güçlü olmasa bile, başarılı ve yükselmekte olduğu kabul edilen bu ilginç toplumsal oluşum ve hareketin bir benzeri, yakın bir zamanda İsrail seçimlerinde çeşitli gruplar tarafından siyaseti etkilemek için hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Brezilya ‘da son cumhurbaşkanlığı seçiminde kazanan Dilma’ya karşı Çay Partisi’nin benzeri bir kampanya kullanıldı ve radikal değişime karşı sert, rahatsız edici bir dil kullanımı ortaya çıktı.
Ülkemize baktığımızda ise, 2011 genel seçimlerine kısa bir süre kala bu hareketin benzerlerinin siyasi partilerimiz tarafından kampanya stratejilerinde deneneceği çok açık.
Öncelikle, Çay Partisi Hareketi’nin gösterdiği gibi dijital ortamda web sayfaları kullanarak bir sosyal ağ etkinliği yaratmanın ötesinde, küçük çaplı olsa da yüz yüze iletişime dayanan mitingler, gösteriler, yürüyüşler ve değişik etkinliklerde bulunmak, günümüz siyasetinin vazgeçilemezi haline dönüşmüştür. Hoşnutsuz seçmenlerin sosyal ağlar üzerinden etkilerini göreceğiz ve yüz yüze iletişimin yanında sosyal medya kullanımının yaygın biçimde kullanılması söz konusu olacaktır.
Ülkemizde geleneksel olarak geniş aileler, akrabalar ve sülalelerin eğilimleri kendi içlerinde kurdukları iletişimle toplu halde bir siyasi partiyi desteklemeye yönelmeyi azalarak da olsa sürdürmekte. Bunun dışında, her ne kadar dışa kapalı olsalar bile “aile toplantıları”, “komşu günleri” ya da değişik adlarla anılan ev toplantılarının çok sık yapıldığı ülkemizde de bu tür bir hareketin etkili olacağını söylemek olanaklı. Ticari alanda benzer bir uygulama deneyimine, “kozmetik ürünler”, “saklama kapları”, “çelik tencere” gibi ürünlerin satışında sahibiz. Komşularda yapılan toplantılarda, çaylar içilmekte, önceden hazırlanan yiyecekler tüketilmekte ve sohbetler ile süren birliktelikte ürünlerin denenmeleri ve sonuçta satışları gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla, aslında “çay partileri” toplantıları toplum olarak genel anlamda yabancı olduğumuz uygulamalar değil. Sadece küçük gruplar halinde dışa dönük etkinliklerin daha fazla uygulanmasının önemi artacaktır. Hiyerarşik olmayan, yerel ve yatay örgütlenme biçimi olarak öne çıkacak ve tüzel olmayan bir örgütlenme modeli olarak uygulanmaya çalışılacaktır.
Mesaj taşıyan siyasal ürünler kampanyalarda daha çok kullanılacak. Yaratıcı çalışmalar ve farklılıkları öne çıkartan ürünleri göreceğiz. Klasik olarak kullanılan parti amblemi, bayrak, poster gibi ürünlere ek olarak yeni ürünlerle karşılaşacağız. Kampanyalarda kullanılan dil, sert, keskin ve provakatif bir siyasal dil olacağı ve ekonominin en önemli gündem olacağı daha şimdiden belli oluyor. Özellikle, tüm dünyada büyüyen korumacılık ve kur savaşlarının etkileri siyasal söylemlerde çok sık kullanılacak.
Amerika’da siyasal alanda neoconların ve aşırı sağ sempatizanlarının desteklediği yükselen “Çay Partisi” hareketinin etkinliklerinin ve hızlı biçimde çalışarak örgütlenmelerinin benzerlerinin, ülkemizdeki seçimlerde hem sağ hem de sol eksende görülebileceğini şimdiden söylemek olanaklı.
2011 genel seçimlerine bu açıdan baktığımızda, adı ister çay partisi, ister kahve partisi, ister sokak partisi olsun benzer biçimde oluşumların her siyasal kanatta yaşandığı çok canlı kampanya günlerinin bizi beklediği görülmektedir.
Anasayfa'ya Dön
YORUM YAZIN
Max. 255 karakter girebilirsiniz
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok