Bu istikrar dönemi tereddütleri ortadan kaldıracaktır

“Ben doğrusu ekonomik göstergelerin hızla daha da iyi olacağını, 2016 yılının çok verimli bir yıl olacağını düşünüyorum. Genelde bizim kamu perspektifinden bakışımızda da veriler de öyle yükselmeler öngörülüyor.”   MÜSİAD Vizyoner ’15’te Gelecekte İnsan Kıymetleri Paneline katılan Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Van Milletvekili Prof Dr. Beşir Atalay’la hem zirveyi hem de önümüzdeki dönemi konuştuk. Vizyoner ’15 hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Bu tarz organizasyonların iş dünyasına ne gibi katkıları olacağına inanıyorsunuz? Şimdi bu programın, Vizyoner 15’in davetiyesini ilk aldığımda, konuşma yapar mısınız diye bir teklif de gelmişti. Doğrusu çok etkiledi beni. Üstelik bir seçim kampanyası ortamındaydık. Katılmak istedim çünkü yani gelecekle ilgili sadece özel sektör değil kamu sektörü için de önemli bir konu. Yani bu Vizyoner ’15 oturumlarına baktığımızda yeni teknoloji, insan kıymetleri, markalaşma gibi konular Türkiye’nin geleceği için, kalkınması için önemli konular. Hele ki benim katıldığım oturum İnsan Kıymetleri oturumu, yetenekli insanların yetiştirilmesi, bunların istihdamı tabi en hayati konulardan bir tanesi. Özellikle de bunu bir özel sektör kuruluşu olan MÜSİAD’ın da yapması kendi başına ayrı bir değer. Burada salona baktığımda neredeyse bütün illerden katılım gördüm. İnsanlar buraya gelmişler, burada da kendi firmam için buradan nasıl faydalanırım diye çaba sarf ediyor. O tür sorular soruyor. Dolayısıyla bu iş hayatında olan firmalar için çok faydalı bir program. O yüzden ben MÜSİAD’ı da tebrik ediyorum. 2015 yılını geride bırakıyoruz. Sizce 2015 ekonomik olarak nasıl bir yıldı? Beklentileri karşılayabildi mi? 2015 yılı ekonomik olarak biraz durgun bir yıldı. Şöyle ifade edeyim. Gerçi Türkiye’nin büyüme trendinde bir kaybı olmadı. Hedeflerine ulaştı hatta biraz da üzerine çıktı. Ama tabi bir yılın içinde iki defa genel seçim yapıldı. Seçim öncesi vs. hepsine baktığımızda bu ekonomiyi etkiledi. Bir de 7 Haziran ile 1 Kasım arası bir anlamda ciddi bir boşluk oldu. 7 Haziran’da tek başına bir parti iktidar olamadı. Geçici hükümetlerle, seçim hükümetiyle ülke yönetildi. Tabi bu hem bürokrasiyi etkiler, hem siyaseti etkiler hem de bütün ekonomiyi etkiler. O manada biraz olumsuz etkileri oldu diyebilirim. 2016 yılıyla ilgili öngörüleriniz nelerdir? Özellikle ekonomi anlamında ne gibi gelişmeler bizi bekliyor? Şimdi doğrusu bu 1 Kasım seçimleriyle yeniden Türkiye rahatladı. Her kesim tekrardan işine döndü. Yeniden işbaşı yaptı gibi. Bizim beklentimiz, inşallah yeni hükümet de şu günlerde kurulacak, daha istikrarlı ve rahat bir dönem. Önümüzdeki 4 yıl bir seçim yok. 2016’dan başlayarak Türkiye’de ekonominin de çok daha olumlu bir seyir izleyeceği bir dönem olarak görüyoruz hem kamuda hem özelde. Seçimden sonra zaten ekonomik değerlerde ciddi bir normalleşme oldu. Şimdi yeni bir bütçe yapılacak. Hükümet kurulduktan sonraki ilk iş 2016 yılının kamu bütçesinin yapılması. Bu istikrar dönemi tereddütleri ortadan kaldıracaktır. Özel sektörde şu şey çok önemlidir yeni yatırım yapılacakken. Gelecekten emin olmak istenir. Gelecekle ilgili tedirginlikler olmaması, önünü görmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu istikrar onlar için çok önemli. Ben doğrusu ekonomik göstergelerin hızla daha da iyi olacağını, 2016 yılının çok verimli bir yıl olacağını düşünüyorum. Genelde bizim kamu perspektifinden bakışımızda da veriler de öyle yükselmeler öngörülüyor. Peki Türkiye’nin önümüzdeki 4 yılı göz önünde bulundurursanız katma değeri yüksek teknolojik ürünler artık ortaya koyabileceğini düşünüyor musunuz? Çabamız o. Aslında şu anda konuldu belli oranda. Yani bizim teknolojide de ihracatımız var. Eskisi gibi biz sadece tarım ürünü ihraç etmiyoruz. Ciddi şekilde teknoloji ürünü de ihraç ediyoruz. Ama tabi daha katma değeri yüksek teknolojinin üretilmesi için Türkiye’nin epey bir çaba sarf etmesi gerekiyor. Bu oturumlarda da tartışıldı. Özel sektörün o yöne yönlendirilmesi gerekiyor. Ümitvarız yani biz. Bu iki şeyle ilgili tabi; bir yine insan kaynağıyla çok ilgili bir de onun finansmanıyla ilgili. Önümüzdeki dönemde özellikle Türkiye’nin epey bir mesafe alacağını inanıyorum. TÜBİTAK Başkanı da bugün konuşmasında epey umut verici şeyler söyledi. Onun konuşmasını da çok olumlu buluyorum ben. Yaygınlaşan sosyal medya kullanımını nasıl buluyorsunuz? Gayet iyi. Açık toplum bir toplum için. Sosyal medya gittikçe güçlendi ve daha da ileriye gideceğe benziyor. Tabi bu sosyal medyayla ilgili bazen kontrolsüzlük şikâyetleri getirebiliyor. Onun bir orta yolunun bulunması lazım. Sosyal medya, medyanın bir parçası gibi değerlendirilmeli. Yazılı medya, görsel medya gibi bir de sosyal medya var. Medyada herkes kendi beyanının sorumlusudur. Sosyal medyaya da bu anlayışı getirmek lazım. Yani bunu şu anlamda söylüyorum. Birine hakaret, suç vs. varsa tabi onunla ilgili bir denetim mekanizması olması gerekir. Zaten açık toplumda bunların hepsi kendiliğinden gelişiyor. Siz AK Parti’nin sosyal medya çalışmalarıyla da ilgileniyordunuz. Nasıl bir strateji izliyordunuz? İlgileniyordum ama tabi ben o görevden ayrıldım. Sosyal medya değil de sadece ben partinin genel başkan yardımcısıydım tanıtım ve medyadan sorumlu. Bizim orda yürüttüğümüz kurumsal bir kimlik içinde yürütmek sosyal medya çalışmasını. Yani kendi kurumsal kimliğimizle mesajlarımızı verdik daima. Bazen şöyle oluyor. Değişik yerlerde bizi bağlamayan ve sanki AK Parti sosyal medyasıymış gibi takdim edilenler olabiliyor. Biz onlarla ilgili sorumluluk almıyoruz. Başka yerlerde partimizi seven insanların sosyal medya faaliyeti olabilir tabii o ayrı bir şey ama biz parti olarak sadece AK Parti kimliği altında faaliyet gösteriyoruz. Günümüz dünyasında ülkeler markalaşıyor, şehirler markalaşıyor bildiğiniz gibi. Peki, Türkiye’nin markalaşma stratejisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Tabi ülkelerin uluslararası görünümü daha çok ürettiği markalarla ölçülüyor. Ürettiği markalar çok önemli. Bizim de markalaşan kurumlarımız var, onlarla gurur duyuyoruz. Şu an mesela uluslararası alanda nerede sorsanız Türk Hava Yolları bir markadır. Bu Türkiye’nin bir değeri. O yüzden ne kadar fazla ürünümüz markalaşırsa uluslararası alanda ismi bilinir olursa o Türkiye için bir kazanç olur. Biz de markalarımızın tanıtımı yönünde desteği veririz, çabayı gösteririz. Sizin bir de çok ciddi bir akademik arka planınız var, siyaset dışında neler yapıyorsunuz? Ben siyaset dışında doğrusu iki şeyden bahsedebilirim. Birincisi benim okuma eylemim süreklidir. Kütüphanemle ilgilenme, kitapçıya gitme, yeni çıkan kitaplara bakma, okuma. Kendimi hep o yönde yenilerim, taze tutarım. Kitap dergilerine bakarım. Herhalde en önemlisi o. İkincisi de dostlarla sohbet. Dostlara vakit ayırma. Mesela Cumartesi, Pazar bir boş vaktimiz olursa mutlaka dostlarla bir araya gelip çay içme, kahve içme. Bu ikisini en başta sayabilirim.
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER