Brad Staples: Türkiye’nin güçlü bir mesaja ihtiyacı var
APCO Worldwide’nin CEO’su Brad Staples’e göre Türkiye’nin ekonomisi ve başarı öyküsü dünyada değerinin altında algılanıyor. Bunu aşmanın yolu ise güçlü bir mesajdan geçiyor.
Dünyada 22 ülkede faaliyet gösteren ve yüzlerce global şirkete danışmanlık veren dünyanın en büyük hükümet ilişkileri şirketi APCO Worldwide’nin CEO’su Brad Staples, geçtiğimiz günlerde İstanbul’daydı. Küreselleşmenin, ulusaşırı ilişkilerin ve markalaşma hikayelerinin hız kazandığı günümüzde, böylesine önemli bir ismin Türkiye’de olmasını fırsat bilerek kendisiyle bir araya geldik. Brad Staples, terörizmin yükselişinden globalleşmeye, küresel ile yerel olanın sentezinden Türkiye’nin marka değerine kadar birçok farklı konuya dair önemli açıklamalarda bulundu.
APCO’nun esas olarak çalıştığı alanlardan ve yapılanmasından bahsedebilir misiniz?
Bizim işimiz dünya ekonomisine yön veren sektörlerce şekilleniyor. Sağlık, enerji, iletişim teknolojileri, gıda ve tüketim ürünleri ve diğer birçok alanı kapsıyor. Amerika, Avrupa, Orta Doğu, Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın bir kısmında hemen hemen bütün sektörleri kapsayacak şekilde çalışmalarımız var. Yaptığımız işlerin tamamen küresel olmasının yanında çok çeşitli bir yelpazede ilerliyoruz. Gücümüzün altında yatan da tam olarak bunları etkili bir şekilde harmanlayabilmemizdir.
Çalışmış olduğumuz şirketler ve ülkelerden örnekler verebilir misiniz?
İşimizin bir parçası olan gizlilik ilkesi nedeniyle müşterilerimizin bir kısmının isimlerini sizinle paylaşamıyorum ancak Amerika’da IKEA, Avrupa’da Ebay, Afrika’da Novartis, Çin’de ise Walmart ile çalıştığımızı söyleyebilirim. Aynı zamanda birçok hükümetle itibar yönetimi üzerine projelerimiz mevcut. Örneğin yakın zamanda Ukrayna ile çalıştık. Özellikle güçlü bir ekonomi öyküsüne sahip ancak bunu anlatmada sıkıntı yaşayan ülkelerle çalışmaya özen gösteriyoruz.
Dünya’nın birçok yerindeki ofislerinizle global bir şirketsiniz. Yerel düzende kültürel ve davranışsal farklılıklara nasıl yaklaşıyorsunuz?
Şirketimiz çeşitliliğe çok önem vermektedir. Bütün ofislerimize bakıldığında çalışanlarımızın o ülkeyi çok iyi tanıyan ve vatandaşı olan kişilerden oluştuğunu görürsünüz. Örneğin, Beijing ofisimizi Çinli bir kadın çalışma arkadaşımız, Hindistan’daki hizmetlerimizi iki Hintli arkadaşımız ve Bangkok ofisimizi de yine Taylandlı bir kadın çalışma arkadaşımız yönetmektedir. Şirketimizin uluslararası başarısı, yerel deneyimi küresel bir yapı içerisinde geliştirerek hizmet sunmasından kaynaklanmaktadır.
Belli alanlarda uzmanlaşma göreceğiz.
Halkla ilişkiler sektörünün gündeminde ne var, sektörün geleceğini ne bekliyor? Sektör nasıl bir gelişme gösterecek sizce?
Artık her şey sosyal medya ve dijital iletişim araçlarına bağlı olmaya başladı. Bu durumun dünyadaki gelişmeleri ve sıkıntıları, ortaya çıkan bireysel paydaşlarla nasıl şekillendireceği üzerinde çok durmuyoruz. Sektörde gittikçe belli alanlarda daha çok uzmanlaşma göreceğiz. Şu anda bir alanda yoğunlaşarak piyasayı iyi anlayıp, o alanda derin tecrübeye sahip başarılı iletişim firmaları mevcut. Diğer taraftan daha çok yaratıcı alanlara yönelerek farklı iletişim modelleri sunmak için çalışan firmalar da var. Bu da sektörün birbirinden öğreneceği şeyler olduğunu gösteriyor.
Siyasi danışmanlık konusundaki hizmetleriniz nelerdir?
Bu alanda oldukça köklü bir deneyime sahibiz. Siyasilerin ve bürokratların nasıl düşündüğünü çok iyi biliyoruz ve müşterilerimizin amaçlarına ulaşmaları amacıyla ortak bir paydada buluşmalarına yardımcı oluyoruz. Kısacası biz reklam odaklı bir şirket değiliz, temel amacımız politikacıların, toplumun ve ekonominin ihtiyaçları ve çıkarları ile müşterilerimizin çıkarlarını ortak bir zeminde buluşturmak.
Markalar küresel sorunlarda sorumluluk alıyor
Terörizm gibi küresel sorunlar dünyaca ünlü markaları ve sizi nasıl etkilemektedir?
Markaların bu gibi büyük sorunlar karşısında daha fazla sorumluluk almaya başladıklarını düşünüyorum. Örneğin şu anda gündemde olan mülteci sorununu ele alacak olursak Türkiye’deki herkesin bu konu hakkında bir fikri var. Büyük çaplı şirketlerin, markaların ve önde gelen iş insanlarının bu gibi sorunlara yönelik endişelerini belirtip, bunların çözümüyle ilgili bir şeyler yapmak istemelerini oldukça önemli buluyorum. Tüketicilerin bir kısmının kendi değerlerini temsil eden ve önemsedikleri konularda öne çıkıp makro siyasal konularla ilgilenen markaları tercih ettiklerini düşünüyorum.
Türkiye’yi ayrıca ele almak gerekirse Türkiye’yi diğer ülkelerden ayrı kılan alanlar nelerdir?
Türkler rahat, uyumlu ve güçlü görüşlere sahip değildir. Türkiye’ye güçlü kültürel yapısı, imparatorluğa sahiplik etmiş tarihi ve birçok alanda dünyanın kalbinde yer alması açısından yaklaşmak gerekir. Bence Doğu’sundan Batı’sına Türkiye, birçok farklı bakış açılarını barındırmaktadır. Türkiye’yi Orta Doğu, geniş Karadeniz Coğrafyası, Asya ve en önemlisi Avrupa ile bağlantılarıyla ele almamız gerekir. Afrika ve diğer bölgelerde gittikçe artan ilişkilerini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Türkiye’nin istikrarının ve gelişiminin uluslararası medya ve iş dünyası tarafından yeterince fark edilmemiş olduğunu söyleyebilirim.
Büyük aile şirketi olmak zor
Türk şirketlerinin ve markalarının kurumsallaşması konusunda düşünceniz nedir?
Türkiye’de özellikle Avrupa ve Amerika’da sıklıkla karşılaşmadığımız bir durum mevcut. Birden fazla sektörde, güçlü markalara sahip aile şirketleri var. Büyük aile şirketleri, gelişmekte olan ekonomilerin bazılarında oldukça yaygın... Bence bu şirketlerin mücadele ettiği temel zorluk bir yandan bünyesinde önemli küçük markalar barındırıp aynı zamanda bütün bir kurumu kapsayan somut bir marka yaratmak ve küresel olmaya çalışmak. Örnek olarak Godiva çikolataları gibi bazı Türk markaları dünya çapında öneme sahip. Ancak bu şirketler hak ettikleri değerleri, New York ya da Londra Borsası’nda bulamıyorlar.
Türk hükümetine ve firmalarına küresel bir marka olma yolunda ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Türkiye’nin başlı başına bir markası yok. Demek istediğim Türkiye kültürü, tarihi, müziği ve başka birçok özelliğiyle turistler tarafından sevilen ve gelenin bir daha gelmek isteyeceği bir ülke. Fakat Türkiye’nin ekonomisi ve başarı öyküsü küresel olarak değerinin altında algılanıyor. Türkiye’nin güçlü bir mesaja ihtiyacı var.
Kimdir?
APCO Worldwide’nin CEO’su Brad Staples evli ve iki çocuğa sahip bir İngiliz’dir. Kariyerine Avrupa Parlamentosu’ndan bir milletvekili için çalışarak başladı. APCO’nun Brüksel Ofisi’nde danışman olarak görev yaptı. APCO’da Avrupa, Orta Doğu ve Hindistan gibi bölgelerden sorumlu oldu. Üniversitede Siyaset Bilimi eğitimi gördü.
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok