Bisikletle Türkiye’yi dünyaya tanıtmak…

Octave P.
Octave P.
  Kas.01, 2017, 00:00
Turizm ülkesi olmamıza karşın, tanıtımda ciddi sorunlar yaşıyoruz. Ayrıca zaman zaman da karalama kampanyalarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Turizm ülkesi olmamıza karşın, tanıtımda ciddi sorunlar yaşıyoruz. Ayrıca zaman zaman da karalama kampanyalarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Türkiye’nin markalaşmasına gölge düşüren bu olumsuzluklar için çözümler üretmeliyiz. Bunlardan biri, etkili bir tanıtım aracı özelliğiyle bisiklet turları olabilir. Geride bıraktığımız ay içinde koşulan Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun, ülke tanıtımına ve imajına nasıl olumlu katkılar yaptığı açık bir şekilde görüldü.   

Bir turizm ülkesiyiz ama ülkemize gelen turist sayısı ve çeşitliliği, arzu edilen seviyelerin çok uzağında. Yaşadığımız bu olumsuzluğun temelinde, büyük ölçüde tanıtım eksikliği yatıyor. Böyle bir tanıtım sorunu yaşarken, bir de, zaman zaman karalama kampanyalarıyla karşılaşıyoruz. Böylece tanınma yetersizliği, kötü tanınmaya dönüşüyor. Acilen bu olumsuzluklar üzerinde durup, çözümler üretmeliyiz.  Günümüz dünyasının en etkili tanıtım araçlarının başında, spor geliyor. Sporcular ya da spor organizasyonları, ülkeleri uluslararası alanda görünür kılıp,  sempatik bir şekilde tanınmalarını sağlıyorlar. Türkiye olarak, biz de, sporun bu etkili iletişim gücünden bilinçli bir şekilde faydalanmalıyız. Nasıl mı ? Bizde ilgi uyandırmayan ama yurt dışında milyon hatta milyarların takip ettikleri spor dallarındaki organizasyonları düzenleyerek… Örneğin bisiklet turları, açık mekanlarda yapılıp, tv’lerden de yayınlandığından ülkelerin tanıtımlarına büyük katkı sağlıyorlar…             

            Bizim TUR’umuz

            Bisiklet sporu ülkemizde çok popüler olmasa da, farklı kategorilerde düzenlenen yarışlar var. Bunlardan biri de, belki de en önemlisi, Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu (Kısaltılmış şekli: TUR). Bu yıl 53.sü koşulan TUR, ülkemizin devam etmekte olan en eski uluslararası nitelikteki spor organizasyonu. Alanya’da başlayan ve 6 etaptan oluşan 1023 km’lik bu yılki TUR’un en dikkat çekici özelliği, ilk defa World Tour sınıfında yapılmasıydı.  Sadece 15 ülkenin ev sahipliği yaptığı ve 37 yarıştan oluşan World Tour, Uluslararası Bisiklet Federasyonu’nun (UCI) en değerli ürünü olarak kabul görüyor. World Tour’da, klasikleşmiş Fransa, İspanya ve İtalya Bisiklet Turları bulunuyor. TUR’un artık UCI’nin vitrini konumunda bir kategoride yapılacak olmasını, hem Türkiye’nin tanıtımı hem de Türk bisikletinin gelişmesi açısından değerlendirmek gerekiyor.

On farklı ülkeden gelen takımların, kadrolarında bulunan 21 farklı ülke bisikletçileriyle yapılan bu yılki TUR, geçen yıllardan farklı olarak, Nisan’da değil, Ekim’de koşuldu. Tur takviminin sondan bir önceki yarışı olunca, katılan World Tour takım sayısı 4 ile sınırlı kaldı (1). Bu sayının bir elin parmaklarını geçmemesinin bir diğer nedeni ise, bütçeleri ortalama 10 ila 20 milyon euro arasındaki World Tour takımlarının, Türkiye’yi güvenilir bulmayıp, gelmek istememeleriydi. Özellikle Batı Avrupa medyasında Türkiye ile çıkan olumsuz haberler, ki bunların içeriğini terör olayları oluşturuyor, takımları fazlasıyla korkutmuş.

Cesaret örneği sergileyip TUR’a katılanlar ise ülkemizin güzelliklerini keşfederek muhteşem bir hafta geçirdiler. Sprinter özelliğiyle TUR’da 4 etap birden kazanıp, bütün dikkatleri üzerinde toplayan 27 yaşındaki İrlandalı Sam Bennett, kapanış partisinde TUR’u, “Türkiye’ye gelmeden önce, ülkenizle ilgili hiçbir fikrim yoktu. Ayrıca bu kadar güzel bir ülke bulacağımı da düşünmüyordum. Tur sırasında gördüklerimden sonra, neden bu ülkeye daha önce gelmedim diye hayıflandım. Bu güzellikleri, buraya gelmeyen arkadaşlarımla paylaşacağım” sözleriyle değerlendirdi. Benzer ifadeleri, çoğu ülkemize ilk kez gelen yabancı gazeteciler de kullandılar. 

Bisiklet ve turizm

Bennett’in sözleri, ülkemizi yurt dışında yeterince tanıtamadığımızın açık bir göstergesi. Aslında turizm ülkesi olduğumuzu iddia ediyoruz ama paradoksal bir şekilde ciddi bir tanıtım sorunuyla da karşı karşıyayız. Bu noktada akıllara şöyle bir soru takılıyor: “Tanınmayan bir şey nasıl pazarlanabilir?”. Bu olumsuzluğu gidermenin yolu, uluslararası alanda Türkiye’nin görünürlüğünü olumlu bir şekilde maksimize etmekten geçiyor.

Bu süreçte en etkili tanıtım araçlarının başında, popüler spor organizasyonları geliyor. Bunlar içinde, özellikle bisiklet turları, global izleyici profiline sahip olduğundan, yarışmaların yapıldığı ülkeleri dünyanın dört bir tarafında görünür kılmakla birlikte, tanınmalarını da sağlıyorlar. Bu fırsatı turizmde markalaşmış ülkeler çok uzun yıllardır kullanıyorlar. Günümüz Avrupa’sında en popüler turistik destinasyonlar, Fransa, İtalya ve İspanya. Ne büyük bir tesadüf ki, bu 3 ülke, aynı zamanda, bisiklet dünyasının 3 büyük turuna ev sahipliği yapıyorlar.

Kabul etmek lazım ki; tv yayınlarının devreye girmesi ve gelişmesiyle birlikte bisiklet turları, salt spor organizasyonları olmaktan çıkıp, ülkeleri uluslararası alanda görünür kılmak suretiyle, global ölçekte tanıtan stratejik araçlara dönüştüler. Ancak bir gerçeğin daha altını çizmek gerekiyor; o da, tur organizasyonlarının zorluğu. Turlarda her gün bir yerden bir başka yere gidildiğinden, büyük bir transfer işlemi yapılıyor.

Örneğin bu yılki TUR’da sporcular dahil 800 civarında kişi, her gün başlangıç noktasındaki otellerden bitiş noktasındaki otellere taşındılar. Bir başka zorluk, her gün başlangıç ve bitiş noktalarının hazırlanması. Başlangıç noktasına göre daha zahmetli olan bitiş noktasında, madalya töreni için podyum hazırlanıyor, basın odası, doping ofisi ve yarışı yansıtan dev ekranlar kuruluyor, protokol için VIP alanları oluşturuluyor, catering hizmetleri yerleştiriliyor.  Bir de, her gün 150-200 km arasında pedal basan bisikletçilerin, yol boyu güvenlikleri var.   

Sponsorların ilgisi

Bisiklet turlarının görünürlük sağlamadaki gücüne geri dönersek; tura dahil olan her aktör, bu görünürlükten faydalanıyor. Örneğin Batı Avrupa’lı, Amerikalı şirketler, bisiklet sponsorluklarını görünürlük derecesinin yüksekliği için tercih ediyorlar ve milyon eurolar akıtıyorlar. Biz de bir hareketlilik göze çarpıyor. Bu yılki TUR’un en önde gelen sponsorlarından Türk Hava Yolları, hem yarış parkurundaki görselleriyle hem de Eurosport’taki yayın sponsorluğuyla, 6 gün boyunca sadece ülke sınırları içinde değil, Eurosport yayınlarının izlendiği dünyanın pek çok ülkesinde, TUR ile birlikte ismini ve logosunu sıkça duyurdu ve görünür kıldı.

THY dışında Salcano, Türk Telekom, Spor Toto ve Vestel’de, düzenledikleri etkinliklerle TUR’un görünürlüğünden fazlasıyla faydalandılar. TUR’a katılan yabancı takımların her biri, sponsor isimleriyle yarıştıklarından, onların da şirket isimleri (Bora, Hansgrohe, Trek, Segafredo, Emirates gibi…) TUR boyunca başta televizyon olmak üzere, her türlü medya ortamında kullanıldı.

World Tour kategorisine giren TUR’da, şimdilik bir Türk takımının (Bu yıl Milli Takım yarıştı) yarışmaması, Türk bisikletinin gelişmesi için ciddi bir eksiklik. Kazakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, G.Afrika, Bahreyn, İsrail gibi ülkeler, devlet/özel sektör desteğiyle, bisiklet takımları kurup, uluslararası alanda tanınırlık derecelerini geliştirmeye çalışıyorlar. Biz de zaman kaybetmeden bu konuda somut adımlar atmalıyız. Oluşturulacak bir Pro Continental takımı, hem Türk bisikletine, hem Türkiye imajına hem de TUR’a büyük katkı sağlar. Bu konuda Bisiklet Federasyonu Başkanı Erol Küçükbakırcı, “Böyle bir takım kısa süre içinde kurulacak” diyerek müjdeyi verdi. Eski bir sporcu olan ve sağlıklı yaşam adına pedal basmaya devam eden Küçükbakırcı’nın bu arzusu bakalım gerçekleşecek mi ? 


(1)    TUR’a 4 World Tour takımı dışında, 8 tane de Pro Continental takımı katıldı. World Tour takımları, futbolun 1.Lig takımları, Pro Continental takımları ise futbolun 2.Lig takımları konumundalar.  

 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER