Aşkın Yeni Adı Tektaş

AŞKIN YENİ ADI TEKTAŞ Bütün bir yılın çiftler açısından en önemli zaman dilimlerinden biri olan sevgililer günü yaklaşıyor. Birçok erkek ise sevdiğine değer verdiğini göstermenin en kestirme yolunun ona pırlanta hediye etmek olduğunu düşünüyor. Maddi olduğu kadar manevi bir değere sahip olan pırlanta, kadınlar için artık aşkın simgesi olmuş durumda. Biz de The Brand Age olarak sevgililer gününü, mücevher sektörünü ve kampanyalarını pırlanta üreticilerine sorduk. iStock_000082096915_Full AŞKINI ALTINBAŞ’LA ANLAT Altınbaş CEO’su Ali Bulut Türkiye, dünyada altın mücevher üretiminde İtalya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Bu nedenle mücevher sektörü, ülkemizin dünyada lider olabileceği en önemli sektörlerden biri olma özelliğini taşıyor. Bu yılki iletişim konseptlerinizden bahseder misiniz? 2016 yılında iletişimde ve pazarlama faaliyetlerimizde sloganımız “Anlat Aşkını” olacak. Bu sloganı belirlerken Altınbaş mücevherlerine hayat veren herkesin işini aşkla yapmasından yola çıktık. Aşkla ürettiğimiz mücevherler ancak aşkın, tutkunun sözcüsü olabilir diye düşündük. Bir başka deyişle Altınbaş’la sevginizi taçlandırıyor, aşk sözcüklerinizi görsel bir şölene dönüştürüyoruz. Sevgililer günü için özel kampanyalarınız var mı? Mücevher sektörünün öncü bir markası olarak, Sevgililer Günü’ne özel bileklikler tasarladık. Bu tasarımda tarih boyunca birçok kültürde ve dinsel inançta insanı kem gözlerden koruduğuna inanılan ve kötülükleri uzaklaştıran bir tılsım olarak kabul edilen nazar boncuğunu, pembe altın ve pırlanta detaylar ile buluşturduk. 29 Şubat 2016 tarihine kadar, Sevgililer Günü hediyesini Altınbaş’tan seçenlere, her 1.000 TL ve üzeri alışverişte 14 ayar pembe altın üzerine pırlanta detaylar ile işlenmiş çok özel nazar boncuklu bir bileklik hediye ediyoruz. Pırlantayı kadın hayatında nereye konumlandırıyorsunuz? Pırlanta çok eski uygarlıklardan bugüne kadar dünyada çok nadir bulunan bir duyguyu, sonsuz aşkı, sonsuz bağlılığı ve karşılıklı sevgiyi temsil ediyor. Pırlanta değerli bir taş olmasının ötesinde bir söz, bir gelecek anlamına geliyor. Pırlanta başka bir deyişle ölümsüz sevginin, mutluluğun çok güçlü bir sembolü. Türkiye'nin bu sektördeki hacmi ve sektörün geleceğiyle ilgili öngörüleriniz nelerdir? Türkiye, dünyada altın mücevherat üretiminde İtalya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Bu nedenle mücevher sektörü, ülkemizin dünyada lider olabileceği en önemli sektörlerden biri olma özelliğini taşıyor. Türkiye’nin daha önceki yıllara göre dünyadaki pazar payı yüzdesini yükselttiğini görüyoruz. Kuyumculuk ve mücevherat sektörü ihracatı 2014 yılında toplam 3,1 milyar doları aştı. 2015 yılının ilk dokuz aylık döneminde ise 2,6 milyar dolara ulaştı. Diğer yandan ÖTV konusundaki yeni düzenleme ile ihracatçılarımızın önünde çok önemli bir engel olan ve hammadde ithalini güçleştirerek üretim ve dolayısıyla ihracat gücümüzü kısıtlayan özel tüketim vergisi kaldırılmış oldu. Artık çok önemli bir güce sahip olan üreticilerimiz dünyadaki diğer ülkeler ile aynı koşullarda rekabet etme şansına sahipler. Bundan sonraki süreçte sadece altın kategorisinde değil pırlantalı mücevher kategorisinde de dünyada söz sahibi ülkelerden biri konumuna yükseleceğiz.

zen Sinem Irmak Akso_yler

AŞK İNSANA PIRLANTA ALDIRIR Zen Pırlanta Kurumsal İletişim Müdürü Sinem Irmak Aksöyler Geçmiş dönemlerde Türk kültüründe pek alışılmamış olan evlilik-pırlanta ilişkisi, bugünün dünyasında bir olmazsa olmaz halini aldı. Bu yılki iletişim konseptlerinizden bahseder misiniz? 2016 yılına yeni bir reklam kampanyası ile girdik. “Aşk insana neler yaptırır?” konseptli reklam filmimizde farklı yaş gruplarındaki hedef kitlenin farklı durumlarda aşkı, sevgiyi ifade etme şekilleri ele alınıyor. Evlilik teklifi, yıl dönümü, doğum, sevgililer günü vs. gibi fırsatlarda aşk hep Zen tektaş ile kutlanıyor, taçlanıyor. Pazarlama ve satıştaki stratejileriniz neler? Türkiye’de özel günleri hediyelerle kutlama alışkanlığı artmaya başladı. Zen Pırlanta olarak Sevgililer Günü, Anneler Günü, Yılbaşı gibi özel günler ve doğum günü, evlilik yıl dönümü gibi kutlamalar için müşterilerimize her ay bir fırsat sunuyoruz. Bu kampanyalar ile amacımız, farklı bütçelere seslenebilmek. Kampanyamızın içeriği genellikle bir ürüne ya da ürün grubunda yaptığımız indirim şeklinde oluyor. Belirli aralıklarla müşterilerimize aldıkları ürünün yanında hediye de sunuyoruz. Tüm bu özel fiyatlı kampanyalarımızla pırlantanın “ulaşılabilir bir lüks” olduğunun altını çiziyoruz. Pırlantayı kadın hayatında nereye konumlandırıyorsunuz? Zen Pırlanta olarak ülkemizde kadın-pırlanta ilişkisini anlamaya ve tüketici davranışlarını analiz etmeye yönelik birçok araştırma yaptırıyoruz. Pırlanta her şeyden önce birden çok anlamı üzerinde toplama gücüne sahip bir sembol. Özellikle son 15-20 yıllık süreçte pırlantayla ilgili pazarlama stratejileri ve reklamlarla birçok duygusal deneyimi sembolize eder hale geldi. Bunların en başında da evlilik ve aidiyet-sadakat deneyimi geliyor. Geçmiş dönemlerde Türk kültüründe pek alışılmamış olan evlilik-pırlanta ilişkisi, bugünün dünyasında bir olmazsa olmaz halini aldı. Bu sebeple Türkiye’de pırlanta denince akla ilk gelen ürün tektaş, hatta tektaş yüzük oluyor. Altın kültürünün hakim olduğu Türkiye’de, altın herhangi olumsuz bir durumla karşılaşıldığında paraya çevrilecek bir araç olarak görülüyor, dolayısıyla “aileye ait” olarak algılanıyor. Yatırım, kendini güvende hissetme ve ileriyi düşünme gibi nosyonlarla ilişkilendiriliyor. Pırlanta ise, taşıdığı anlamlar nedeniyle sahipleniliyor ve “kadına ait” olarak algılanıyor. Pırlanta takının kişiye kendisini güzel, şık, zarif, alımlı, dikkat çekici ve eşinin gözünde değerli hissettireceği düşünülüyor. Türkiye'nin bu sektördeki hacmi ve sektörün geleceğiyle ilgili öngörüleriniz nelerdir? Tüm dünyada altın satışları düşerken pırlanta satışları artıyor. Türkiye pırlanta pazarı oldukça hızlı büyüyen bir pazar. Her yıl %15-20 oranında büyüyor. Türkiye’de artık evlilik teklifleri pırlanta ile yapılıyor. Bu büyüyen pazara cevap verebilmek adına üretim ve tasarımın da hızla gelişeceğini düşünüyoruz. İç pazardaki olumlu gelişmeler Türkiye’nin ihracatını da olumlu etkileyecektir. Sektördeki en büyük eksiklik yeteri kadar reklam yapılmaması. Büyük bir rekabet ortamındayız. Ama bu rekabet kendi içimizde değil yani kuyumcu ile kuyumcunun rekabeti değil, söz konusu olan diğer sektörlerle yaşadığımız rekabet. Sektörümüzün markaları az ve süreklilik arz eden güçlü bir reklam stratejisi takip edilmiyor. Verilen reklamların doğru mesajı vermesi gerekiyor. Sektör, bir araya gelerek sektörü güçlendirecek doğru reklamları hayata geçirmek için önemli adımlar atmalı.
 Anasayfa'ya Dön

YORUM YAZIN

Max. 255 karakter girebilirsiniz

Yorumunuz Alınıyor

Boş Yorum Gönderemezsiniz

YORUMLAR

Hiç Yorum Yok

BENZER HABERLER