Anne, ben kurumsal blogcu oldum
Küçüklüğümüzü özlememizin en önemli sebebi bence o dönemdeki hayallerimiz. O zaman “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorduklarında aklımıza gelen ilk şeyi söylüyorduk: “Polis olacağım!” Kimse bize polis olmak için şu kadar koşmak lazım, bu kadar kuvvetli olman lazım, demezdi. “Demek polis olmak istiyorsun süper” diyerek bizi sonuna kadar destekler olayı kapatırdı.
Akşam sokakta eve döndüğümüzde “Bugün ne yaptın oğlum?” diye soran babamıza gururla “Beş tane çalım, yedi tane de gol attım” diyebilirdim abartarak. Babam “Oğlum sen şişkosun nasıl gol atacaksın?” demezdi. Sevinip “Vay be, aslan oğlum!” diyerek beni gururlandırırdı. Olmak istediğimiz, olmasını istediğimiz her şey mümkündü bizim için. Bir şey olmak için onun adını doğru telaffuz edebilmek yeterliydi. O yüzden küçükken gastroenterolog olmak isteyen bir çocuk göremezsiniz...
Bu hayallerin güzelliği, belli bir yaşta sona ermesi ve insanın aklının yetmesiyle birlikte artık haddini bilerek konuşmaya başlaması. Eğer aradaki o çizgiyi tutturamazsanız 20’li yaşlarınızın ardından, özellikle kurumsal dünyada çok komik duruma düşersiniz.
Keseceksen iletişimden kes
Kurumsal dünyanın en önemli ihtiyaçlarından biri elbette kendini ifade etmek. Yeni müşteriler bulmak, mevcut müşterileri elde tutmak, ürettiğiniz ürün ve hizmetlerin satışını artırmak, eğer pahalıya satıyorsanız bunları ucuz göstermek veya sizin hakkınızda bilinenleri sizin işinize geldiği hale dönüştürmek... Bunların hepsi ve fazlasına iletişimle ulaşmaya çalışıyoruz.
Ancak şirket her zaman şirkettir. Temel amacı kar optimizasyonu sağlamak, bunun da en kolay yolu elbette harcamaları mümkün olduğunca kısmaktır. Genellikle şirketler, üretimde nereden kısmaları gerektiğini iyi bilirler. Mesela bir otomotiv üreticisi “Amaan şu tamponları da kâğıttan yapalım çelik çok pahalı” demez. Belli noktalarda paraya kıymanın daha iyi geri dönüş yapacağını çok iyi bilirler. Çünkü bu işleri hesaplayan süper pazarlamacıları ve ultra mühendisleri vardır.
Ancak her nedense iş, şirketin aslında her şeyi olması gereken iletişime geldiğinde aynı özeni göstermez kurumlar. Kırk dereden su getirerek aldıkları mühendislere kıyasla daha özensiz seçerler iletişimcilerini... İletişim için para harcayacakları zaman bunun parasını tamponlara kıyasla çok daha delikanlı biçimde kısarlar. Her nedense kâğıttan bir arabayı dünyanın en önemli taşıtı olarak gösterip bir Ferrari için verilecek milyon doları yapılmış en yerinde harcama olarak algılatacak yapının iletişimciler olduğunu hesaplayamazlar.
Bana ucuz bloglarla gel
Ucuzluk, kalite ve üretim zamanı çok enteresan bir üçlüdür. Bunların üçünü bir arada görmeniz imkânsızdır. Bir şeyi hem çok ucuza hem çok kaliteli hem de çok kısa zamanda üretemezsiniz. Söz veriyorum bunu yapabildiğini kanıtlayanları omuzlarımda taşırım.
İletişim için de bu durum söz konusudur hep: Ucuza iletişim yapabilirsiniz ama ortaya size zarar verecek durumlar çıkabilir veya bir ayda herkese anlatmanız gereken hikâyeyi insanların duyması bir yılı bulur. Eğer hızlı ve kaliteli bir şey isterseniz karşınıza bir faturayla çıkarlar ki şapkanız uçar.
Bu üçlü ilişkiyi en azından iletişim anlamında tersine çevirebileceğine inanan bir takım aklıevvel insanlar kurumsal blog yaparak bunu çözebileceklerine inandılar. Öyle ya bloglar milyonlarca insana ulaşıyor, yazar yazmaz o anda herkes birbirini yiyor okumak için, bir de üstüne ucuz... Allah’ın klavyesine basıyorsun, yıllık 30 dolara kiralayabildiğiniz sunucunun üstüne koyuyorsunuz oooh alın size iletişimin kralı. Oysa bu hizmetin maddi hesabı böyle ölçülmez, getireceği faydalar da öyle kâğıt üstünde sizlere göründüğü gibi olmaz.
Birkaç maddede kurumsal blog
Öncelikle şunu net bir şekilde bilmeniz lazım: Dışarıda kimse sizin şirket tanıtımlarınızı okumak için birbirini paralamıyor. Neden sizin yazılarınızı okusunlar ki? Ne katıyorsunuz onların hayatlarına? Kimin hangi derdine çare oluyorsunuz? Gelin birlikte birkaç maddede şu işin püf noktalarını birlikte inceleyelim:
- Her ne yapıyorsanız yapın hazırlayacağınız blog’un sizin dışınızdaki insanların hayatına bir katkı sağlamasına dikkat edin.
- Eğer otomotivciyseniz sizin arabanızın ne kadar iyi olduğuna değil, genel otomotiv dünyasına yönelik yazın. Arada sizin bu genel kuralları ne kadar iyi uyguladığınızı söylemek sizi reklamcı olmaktan çıkarır iletişimin sihirli alanlarına doğru iter.
- İnsanlar her ne kadar gün geçtikçe daha az kitap okuyup 140 karakter yazmaya alışmış olsa da güzel ve okunaklı yazılar okumak isterler. Zekâ pırıltılarının olmadığı teknik bir yazı onları sıkar.
- Son maddeyle çelişir gibi görünen önemli bir nokta da “Ben güzel yazıyorum o zaman edebiyat parçalayayım” tuzağıdır. İnsanlar ne kadar güzel olsa da artık daha az kelime harcamasıyla daha çok bilgi almak istiyor. O yüzden kısa ve özlü yazılar sunmakta fayda var.
- Blog yazılarını şirket içindeki çalışanlardan halletmek elbette ucuz ve etkin bir yoldur. Ama bir blog’da sürekli şirketinizin genel müdürünün, pazarlama sorumlusunun yazılarını görmek bu bloğu tekrar reklam statüsüne sokar. Biraz da olsa paraya kıyarak dışarıdan sizin konularınızda yazabilen adamlar tutmanız sizin algınızı farklı yerlere taşır.
- Kimsenin kurumsal blog’una milyonlar girmez. Size kendi bloğuna milyonların girdiğini söyleyen en iyi ihtimalle yalancıdır. Böylesine büyük bir beklentiyle yola çıkmayın, size bunun olacağını söyleyen adamı da direkt olarak işten atın. Çok net!
- Böylesi bir blog’da yazmak sizi gazeteci yapmaz. En iyi ihtimalle uzman olarak anılırsınız. Kurumsal blog’da dahi haddini bilmek dünyanın en güzel şeyidir.
- Blog’u aynı ürün gibi ele alıp ona göre tanıtımını yapmanız gerekir. Eğer teknik bir konunuz veya siteyi niş bir konumlandırmanız varsa milyonlarca insana ulaşmaya çalışmanız sizi tanınır değil savurgan yapar.
Ben sizin yerinizde olsam ne yapardım? Çözümüm çok basit: Kendi blogumu kurup kendi kitlemi yaratmak için paralanacağıma kendime uygun ve okur kitlesi hazır bir blog bulurdum. Onun içinde kendime uygun bir yer açardım. Oradaki kendi konumla ilgili haberlerin içine vereceğim mesajları yedirirdim. Çok daha ucuz değil ama oldukça etkin bir yöntem olurdu bu.
“Anne ben kurumsal blogcu oldum” diyerek yapılamıyor bu işler maalesef.
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok