Anasayfa Medya 100 yıllık genç markalar
Medya

100 yıllık genç markalar

Paylaş
Paylaş
Dünyada turistik bir ülkeye gittiğinizde karşılaştı- ğınız simgelerden biri de kesinlikle, o yörenin bir 200-300 yıllık markasıdır. Ya bir kafedir ya bir şarap markası… Türkiye’nin de tarihi markaları var. Ağır bir yük. 100 yılı aşkın bir süredir, aynı sorumluluk- la işleri sürdürmek. Kalitenin devamı için de nesilden nesile bu ağır yükü aktarmak. Türkiye’nin 100 yıllık markaları var. Genç Türkiye ile aynı yolda, el ele yürümüşler. Türkiye’nin bugünkü sanayi ve ticaretinin temellerini atmışlar. Bu dosyamızda, Türkiye’nin 100 yılına tanıklık eden markalarımız sırlarını bizlerle paylaşıyorlar.Keyifli nice 100 yıllara…

   Asude ALKAYLI – Genel Sekreter
ZAMANI DEĞERE ÇEVİREN MARKALAR

Derneğin kuruluşunu, amacını, vizyonunu ve hedeflerini okuyucularımızla paylaşır mısınız?Yüzyıllık Markalar Derneği üye markalarımızın ülkemize mal olmuş kültürel degerleri, bilgi ve birikimlerini toplumla buluşturmayı hedeflemektedir. Markalarımız somut olmayan kültürel miras kapsamında değerlendirilebilecek tarihi, kültürel ve deneyim anlamında çok özel zenginliklere sahiptir ve 100 yıllık markalarımızın tecrübelerini gelecek nesillere aktarmayı sağlamak Derneğimizin en temel amacıdır. Bu aktarım ile birlikte, yüzyıllık olmayı hedefleyen markalar için bir rol model oluşturarak, amaçlarına erişme- lerini sağlayacak yol haritası, bilgi ve deneyimi de sunacağız.Türk markalarının ömrünün ortalama 10 yıl olduğu düşünüldüğünde, uzun ömürlü bir markanın başarısını neye bağlıyorsunuz?Çok fazla bileşen olduğunu söylerek başlamalıyım. Fakat temelde eğer bir marka yaratmak ve onu uzun ömürlü kılmak için yola çıkıyorsanız, malumunuz bugün en önemli husus “öykü”, samimi, güzel ve sıcak bir öykü, ileride markanızın sahibi olacak kişilerin içinde yer almak isteyeceği, gurur ve hatta mutluluk duyacağı türden… Şüphesiz ki doğru bir pazarlama planı ile işleyen iletişim süreçleri, stratejilerin belirlenmesi, ekonomik alt yapının hazırlanması, güvenilirlik, müşteri ilişkileri yönetimi, sonuç odaklılık, itibar yönetimi, kalite yönetimi ve insan kaynağının etkin değerlendirilmesi gibi tüm konuları hassasiyetle oluşturmak, yürütmek gerekir. Fakat öykü markanın özüne işaret eder, öncelikli dikkate alınması şarttır. Daha sonra bütün bu disiplinleri sürdürülebilir hale getirebilirseniz ki, bunun için de zamanın ruhunu yakalamanın ve tabii ki insan unsurunun dinamiklerini dikkate almanın gerekliliğini vurgulamak isterim, uzun ömürlü bir marka olmanın kapıları açılır.

Derneğimizin üye markaları bu bağlamda birbirinden kıymetli öyküleri olan 100 yılı aşkın zamandır ayakta kalan, özellikle tam da bu noktada daha da çok anlaşılmayı, anlatılmayı ve itibar görmeyi hak eden bir duruşa sahiptir.Belirtmeliyim ki Türkiye’de 50- 20 hatta 10 yıllık marka olmak da kıymetlidir, her ülkenin kendi dinamikleri var, bizler hem yaşadığımız topraklar hem de sahip olduğumuz kültürel değerler açısından çok zenginiz. Bu zenginlik hali ise güzellikleri ile birlikte olumsuz hallere de sebep olmuştur, fakat inanınız son dönemde çok daha fazla kalıcı marka yaratmaya başladık (tabii ki sadece ticari kaygılar ile kurulan, kapanan şirketleri saymıyorum), marka olmayı hedeflemiş kurumlar emin adımlar ile ilerliyorlar, bunu görmek mutluluk verici.

Yüz Yıllık Markalar Derneği’nin üyelerine ne gibi katkıları oluyor?Yüzyıllık Markalar Derneği çatısı altında bir araya gelen markalarımız çok uzun bir geçmişi paylaşıyorlar ve ortak hedefleri doğrultusunda birlikte farkındalık yaratmak, tüm bu birikimi birlikte hareket ederek ve bir rol model oluşturararak aktarmak son derece doğru bir yaklaşım.Bu anlamda derneğimizin hem bütünsel olarak hem de markaları- mız özelinde kendilerini ifade ede- bilecekleri çok önemli projeleri var, markalarımızın bilinirliğinin artacağı, hatta İstanbul ve dahi Türkiye’nin itibarına katkı sağlayacak birkaç aşamadan oluşan projeler hazırladık. Bu projelere 2014 yılının yaz aylarında başlamayı hedefliyoruz. Tabii ki bu hedeflerimize yürürken bir araya geliyor özel etkinlikler yapıyoruz, bazen tarih bazen marka konuşuyor, seminerler, sohbetler organize ediyor fikir alışverişinde bulunuyoruz, iş birlirlikleri yapıyoruz. Örneğin markalarımızı Müzekart ile buluşturduk, bazı markalarımız üyesi oldu, bazıları farklı iş birlikleri geliştiriyor.En önemli konulardan biri ise araştırma ve arşiv hususu. Yüzyılık Markalar Derneği’ne üye olmak isteyen 100 yıllık markaların, gerçekten yüzyıllık olup olmadıklarını tespit edebilmemiz için, derneğimize üyelikle ilgili bir başvuru sürecinden geçmeleri, tüzüğümüzde ve internet sitemizde yer alan üyelik kriterlerini yerine getirmeleri ve en önemlisi bize yüzyıllık olduklarını gösteren bir belge sunabilmeleri gerekiyor. Derneğimize katkı sağlayan bir Tarih Profesörü Hocamız ve ekibi ile birlikte, Devlet arşivlerinde araştırma yapıyoruz. Ayrıca markalarımıza kendi tarihlerini araştırmak ve arşiv oluşturmak için yol haritası sunuyoruz.

Derneğimiz bu anlamda 2014 yılında tamamlayacağımız bir iş birliği ile akredite özelliği taşıyacağı bir ya- pılanmanın ön çalışmalarını tamam- lamak üzere. Bu gelişmeler ise, tarihi belli olmayan, tüketiciyi yanıltma ihtimali olan markaların var olama- ması anlamına geliyor. Bu anlamda markalarımız koruma altında olacak diyebiliriz.Ülkelerin itibarlarını temsil eden köklü markaların, ömürlerini devam ettirmelerinde devletin katkıları neler olmalı?Öncelikle köklü marka olmanın, olabilmenin kıymetli ve itibarlı bir duruş olduğunun farkına varılmalı. Bu farkındalık daha sonra beraberinde atılması gereken adımları ve ihtiyaç duyulan katkıları getirecektir, şüphe etmiyoruz. Biliyoruz ki, dünyadaki bazı ülkeler ve şehirler markaları ile markalaşıyor, ülkemizde de köklü markaların itibarı temsil ettiği yaklaşımı yaygınlaşırsa herkes üzerine düşen görevi gerçekleştirecek, katkı sağlayacaktır.100 yıllık markaları belirlemek üzere Türkiye’de yapılan çalışmalar ne durumda? Şu ana kadar belirlenen kaç marka var?Bahsettiğimiz özel projelerimizin aşamalarından biri de envanter çalışmasıdır. Şu ana kadar tespit ettiğimiz Türkiye genelinde 80-100 marka var, lakin yapacağımız araştırmalar kapsamında bu sayının artacağını düşünmekteyiz. Şu anda birlikte çalıştığımız araştırma ve arşiv çalışmaları ekibi ile birlikte bu konuda yetkin bir Vakıf ile iş birliği yapmaktayız. Envanter çalışmamız ticari markaların yanı sıra, eğitim kurumları, spor kulüpleri gibi markalaşmış tüm kurumları kapsayacak. Hedefimiz Türkiye’nin her karesindeki 100 yıllık markaları gün ışığına çıkarmak.

Turquality ile Yüz Yıllık Markalar Derneği hangi noktalarda birbirinden farklılaşıyor? Sadece kapsamı değil, sistem ve çalışma prensipleri ya da gördükleri des- tek açısından da değerlendirecek olursanız…Turquality, ihtiyaçlara cevap verebilen, etkin bir devlet desteğidir; küreselleşen dünyanın rekabet koşullarını dikkate alarak, uluslararası platformda yer almak isteyen markalara katma değer sağlamaktadır. Derneğimiz mar- kaları ile ortak noktaları var, bazı markalarımız bu kapsamda çalışmalar yapıyor, fakat bazı markalarımız için imkan yaratılması farklı programlar geliştirilmesi gerekiyor. Ortak vizyon doğrultusunda 100 yıllık markalara özel bir program geliştirerek Turquality süreçlerinde özel çalışmalar yapılabileceğini düşünüyoruz.

Dünyanın en önemli markalarının üst düzey yöneticilerine baktığımızda pek çok Türk isim görüyoruz. Buna karşılık henüz bir tek küresel Türk markamız bulunmuyor. Yönetiyor ama yaratamıyor oluşumuzun sebepleri sizce nelerdir?Temelde yönetiyor olmamız yaratmaya da muktedir olduğumuza işaret eder ve her geçen yıl ülkemizden uluslararası platformda ismini gururla taşıyan markalarımızın sayısı artmaktadır. Türkiye’nin farklı, değişen dinamikleri kalıcı ve uluslararası marka yaratma konusunda çok da kolay baş edilebilecek bir temele sahip değildir. Bu dinamikler aynı zamanda bizim en güçlü yönleri- mizi ihtiva etmektedir. Geleneksel, muhafazakar, zaman zaman değişimleri kolay kabul etmeyen, kabul ettiği anda dur durak bilmeyen hallerimiz bizi hem güçlü hem zayıf kılmaktadır. Çok klasik ve bilinen bir yaklaşımla “tehditleri fırsata” çevirebilirsek başarılarımız artmaya devam edecektir.Son dönemde bunu gözlemlemek mümkün, geleneksel ile modern olanın harmanlanması, bu unsurların birbirlerine engel değil destekleyici olduklarının dikkate alınması da güzel sonuçlar veriyor. Bu bağlamda yüz yıllık markalarımız da kültürel ve geleneksel değerlerini koruyarak, günümüzün piyasa koşullarına uyum sağlayarak büyüyorlar. Bu uğraşı sürdükçe, geleneksel markalarımızı da uluslararası piyasalarda daha çok görme noktasında umutluyuz.

   H. Engin TUNCER – Yönetim Kurulu Başkan Vekili
EYÜP SABRİ TUNCERMarka hikayenizi anlatır mısınız? Kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği değişimler, kilometre taşları vs…1923 yılında Ankara’da küçük bir üretim atölyesi olarak kurulan Eyüp Sabri Tuncer, “müşterilerin her zaman için danışabileceği bir kimse bulabileceği” imajını oluşturmak adına, markaya kendi adını verdi. Gömlekçilik ve tuhafiye ürünleri satışı yapan Tuncer, kolonya üretimine merak saldı ve kendi elleriyle hazırladığı promosyon broşürüne indirim kuponu ekleyerek, halkın tüketim alışkanlığı kazanmasını sağladı. Zamanla görevi devralan ikinci kuşak yöneticisi; yurtdışında esans firmalarıyla iletişim kurarak, kendi limon kolonyası formülünü oluşturdu. Böylece Eyüp Sabri Tuncer, Türkiye’de kendi formüllerini kullanan ilk Türk kolonya markası haline geldi. Üçüncü kuşakla gelişimini devam ettiren marka; Ankara’da 7.000 m2 alan üzerinde, son derece modern, tamamen bilgisayar tabanlı üretim sağlayabilen, yüksek üretim kapasiteli bir fabrika kurdu. Bugün başta kolonya olmak üzere, parfüm, ev bakımı, kişisel bakım ve tekstil-spa ürünlerini kapsayan 600’ü aşkın farklı ürün; Eyüp Sabri Tuncer çatısındaki Gizli Bahçe, Perfume Jewels ve EST 1923 (Doğal Ürünler Konsepti) markaları ile satışa sunulmaktadır. Türkiye’nin koku duayeni Eyüp Sabri Tuncer, geleneklerine bağlı kalarak, toplumsal sorumluluğunun da bilinci ile Küresel İlkeler Sözleşmesi (Global Compact) imzacılarının kozmetik sektöründeki öncüsüdür.

Türk markalarının ömrünün ortalama 10 yıl olduğu düşünüldüğünde, sizin gibi istisnai ve uzun ömürlü bir markanın başarısını neye bağlıyorsunuz?Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir ve gerçekten çok emek sarf edilerek bir yerlere gelmek mümkün olabilir. Kısa sürede sahip olduğunuz bir şeyi aynı hızla kaybedebilirsiniz. Çünkü kazanmak kadar, kazanılanların değerini bilmek de çok önemli. Bir şeye çok kısa bir sürede sahip olabiliyorsanız onun değerini bilemezsiniz. Bu kural yalnızca Türkiye için değil, tüm dünyada geçerli. Asansörle çıkan merdivenle inmez. Dolayısıyla başarı yavaş yavaş, emin adımlarla gelmelidir.1923 yılından beri kesintisiz kolonya üretimi yapan tek firma olan Eyüp Sabri Tuncer Türkiye’nin köklü, saygın kolonya üreticisi olarak müşterilerinin zihinlerinde ve gönüllerinde eskiden beri güvenilir bir marka imajına ve itibarına sahiptir. Cumhuriyet’le birlikte Ankara’daki küçük bir atölyede başlayan özverili, sistemli çalışmanın sonucunda tüm tüketicilerin zihinlerinde kısa sürede yer bulan Eyüp Sabri Tuncer, o günlerden bugünlere nesiller boyunca güvenle kullanılmıştır. Bununla birlikte üretimde uzun yıllara dayanan tecrübe ve köklü bir geleneğe sahiptir.

Bir örnek vermek gerekirse, kuruluştan bu güne Ankara, Ulus’taki Eyüp Sabri Tuncer mağazasında sıra vardır. Özellikle bayram dönemlerinde… Örneğin, Ramazan ayının 1’inden itibaren orada sıra başlar. 1980’den sonra pek çok noktada yer almaya başladık. Buna rağmen bayram üzeri Ankara’ya gidin, mağazamızda yine yoğunluk vardır. O mağazanın çok farklı bir pozisyonu var. O günkü şartlarla insanlar o mağazaya davet edilmiş, gelen insanlara hediyeler verilmiş, nesilden nesle gelen bir alışkanlık haline gelmiş. Eyüp Sabri Tuncer’le nerdeyse ülkenin her yerinden birilerinin hatırası vardır. Bu, tüketicilerimizin mar- kamıza olan güvenini ve bağlılığını ortaya koyan bir tablodur.Dünya konjonktüründe mevcut ve olası rakiplerden bir adım daha önde olmak için, bir yandan sektöre katma değer katacak yenilikler üretiyor, bir yandan da ürüne fayda sağlayacak fonksiyonel özellikler kazandırıyoruz. Kurum olarak yenilikçi düşünce ve yaklaşımın öncelikle rekabet avantajı kazandıracağını biliyoruz. Ayrıca bu yaklaşımın tüketicilerimizin yaşam kalitesini ve refahını artıracağına da inanıyoruz.Yüzyıllık Markalar Derneği’nin marka imajınıza ne gibi katkıları oluyor?Ülkelerin tarihiyle özdeşleşmiş markalar, aynı zamanda sundukları değerlerin gelecek nesillere taşınması açısından önemli kültürel varlıklardır. Bu köklü markaların dünya ölçeğinde bilinirlik ve itibarlarının artırılması ülkemize mal olmuş tarihi ve kültürel zenginliklerine sahip çıkmak açısından da önem taşır. Bu markalar ayrıca geçmişten bugüne birikimleriyle uluslararası ülke markalarının oluşturulması için en iyi adaylardır.Yüzyıllık Markalar Derneği Türkiye’nin ekonomik ve kültürel anlamda temel taşları olan, Osmanlı İmparatorluğu döneminden Cumhuriyet’in kurulması ve günümüze kadar ticari, ekonomik ve kültürel hayatın merkezinde yer alan bizim gibi markaları bir araya getiriyor. Derneğin en yeni üyesi Eyüp Sabri Tuncer olarak, dikkat çeken önemli adımlarla dolu tarihçemiz ile Bilkent Üniversitesi Marka Yaratma ve Yönetme Kulübü’nün düzenlediği Bilkent Marka Ödülleri’nde “Marka Olma Yolundaki Serüveni En İlginç Marka” ödülünü de almış bulunmaktayız.

Türkiye’den çıkan iyi sayılabilecek markaların biraz sivrilince küresel- den gelen satın alma tekliflerini çok düşünmeden kabul ettiklerini görü- yoruz. Bununla ilgili yorumlarınız nelerdir?Türkiye’nin küresel markalarının olması gerekiyor şimdiye kadar çok geç kaldık. Nerde olduğumuzun farkında olmamız gerekiyor. Yerli markaların pazar payını artırmak odaklanılması gereken sıkıntıların başında geliyor diye düşünüyoruz. Türk markaları yerel ya da bölgesel markalar çıkarmanın ötesine geçerek kendi küresel markalarını oluşturmalıdır. Türk kozmetik sektörünün dünya trendlerini takip edebilecek ve hatta belirleyecek düzeyde vizyon belirlemesinin, buna bağlı olarak da inovatif yaklaşım ve sürekli gelişimi esas alan kalite iyileştirme anlayışını benimsemesinin, bu anlamda önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Sonuçta bu markalar Türkiye’nin değerleri ve satılmak yerine korunmaları ve desteklenmeleri gerekiyor.Kurum olarak EST 1923’ü Türkiye’den çıkan bir dünya markası yapmayı hedefliyoruz. Özellikle kişisel bakım ürünleri ve organik ürünlerde çalışmalar yürütüyoruz. Böyle bir markanın Türkiye’den çıkabileceğini göstereceğiz. Önemli olan ürünleri pazarlanabilecek hale getirmek ve katma değeri yüksek ürünler yapmak.EST 1923 markasının çıkış noktası olan uluslararası pazarlara açı- larak bir dünya markası olma vizyonu çerçevesinde, gelecek 10 yılda Amerika’ya ve Avrupa ülkelerine gerçekleştirilecek ihracat oranında ciddi bir artış başlayacağına inanıyoruz. Yurtiçi pazarda, sektörün ana oyuncusu olmakla beraber, en büyük hayalimiz ve hedefimizin bu topraklardan bir dünya markası çıkarmak olduğunu bir kez daha açık ve net bir şekilde ifade etmek istiyoruz. Bu doğrultuda, önümüzdeki 10 yıl Eyüp Sabri Tuncer açısından önemli yatırımların yapıldığı, markalarımızın uluslararası sınırları zorladığı yıllar olacak.

Markanız, dijital dönüşüm etkisiyle iş yapma şekillerinin değiştiği yeni düzende, yeniliklere adapte olabilmek adına ne gibi çalışmalar yürütüyor?Online satış kanalımız http://shop.eyupsabrituncer.com ve sosyal medya Eyüp Sabri Tuncer’in daha geniş kitlelere erişebilmesi ve rakiplerinden farklılaşabilmesi için önem taşıyor. Genel olarak iletişime ve ar- kadaşlığa açık bir toplum olduğumuz için sosyal medya kullanımının Türk halkının değerlerine uygun olduğunu düşünüyoruz. Tüketicilerimizle karşılıklı bir iletişimi mümkün kıldığı için, Eyüp Sabri Tuncer’in müşteri memnuniyeti ilkesini yansıtması açısından önemli bir araç teşkil ediyor. Sürekli olarak sosyal medyada kendimizle ilgili yansımaları izleyerek buralarda karşılaştığımız tüketici görüşlerini anında değerlendiriyor ve çalışmalarımıza yön veriyoruz.

Ülkelerin itibarlarını temsil eden köklü markaların ömürlerini devam ettirmelerinde devletin katkıları neler olmalı?Ülkemizin dış dünyadaki imajı ve çıkardığı markalar arasında direkt bir etkileşim olduğunu rahatlıkla belirtebiliriz. Bizim de marka imajımız, devlet teşvikleri ve Turquality gibi programların da etkisi ile son derece pozitif yönde gelişmektedir. Artan kalite algısı ve Türk marka imajının sağlamlaşması ihracat oranlarımızın da artması gibi bir sonucu da beraberinde getirmektedir. Bu yaklaşımın tüketicilerimizin yaşam kalitesini ve refahını artıracağına da inanıyoruz. Kurumların rekabet gücü arttıkça, buna paralel olarak ülkelerin rekabet gücünde de ilerleme olacaktır.
  Yeşim YERLİ – Pazarlama Müdürü
Ülkemizde birbirinden değerli ve köklü markalar bulunuyor. Sundukları değerlerin gelecek nesillere taşınması açısından önemli olan bu markalar, bizim tarihimizle de özdeşleşmiş konumdalar. Tarihimiz ile olan bu kopmaz bağ, onları bir marka olmanın ötesine taşıyarak bir kültür mirası konumuna getiriyor. Toplum olarak markalarımızı sahiplenmemiz ve kesinlikle koruma altına almamız gerekiyor. Ülkemize mal olmuş tarihi ve kültürel zenginliğe sahip olan bu markalarımıza göstereceğimiz korumacı yaklaşım ile en çok karşılaşılan sıkıntılar arasında yer alan aile içi çatışmalar, maddi dalgalanmalar ve marka değeri noktalarında hukuki bir kalkan oluşturulmalıdır. Bu işleyiş mevcut köklerin sağlamlaşmasına ve değerlerimizin gelecek nesillere de taşınmasına olanak tanıyacaktır.BOMONTİMarka hikayenizi anlatır mısınız? Kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği değişimler, kilometre taşları vs… 

Bomonti birasının ilk üretildiği yer olan Bomonti Bira Fabrikası, 1890 yılında Feriköy’de kuruldu. Döneminin en büyük yatırımlarından bir olan Bomonti Bira Fabrikası, aynı zamanda Anadolu’nun ilk seri üretim bira fabrikası olması nedeniyle de sektörün oluşturulmasında ve gelişmesinde çok büyük öneme sahip. Bomonti Bira Fabrikası’nın bahçelerinde bulunan, buluşmak, sohbet etmek ve dostlarla keyifli zaman geçirmek için gidilen bira bahçelerinin de bira kültürünün oluşmasında etkin rol oynadığını söyleyebiliriz.
Bomonti kısa zamanda İstanbul’un en sevilen birası oldu. Bomonti Bira Fabrikası’nın ününün artmasıyla, fabrikanın bulunduğu semtin adı da zamanla Bomonti olarak anılmaya başlandı; böylece fabrika bugün İstanbul’un en özgün semtlerinden birine adını vermiş oldu.1940’da Tekel tarafından devralınan, 120 yllık mirası ile Mayıs 2010 tarihinde biraseverlerle tekrar buluşan Bomonti, halen ilk günü ile aynı içerikle üretiliyor ve %100 malt özelliğini koruyor. Sosyalleşme, arkadaşlarla sohbet etme ve günün yorgunluğunu keyfe dönüştürmek için gidilen bira bahçeleri sohbetleri ise Brasserie Bomonti’lerle tekrar hayatımıza girdi. “Brasserie Bomonti”lerde en taze Bomonti’lerin yudumları eşliğinde keyifli zaman geçirmek isteyenlere, markanın 120 yıllık tarihini anlatan bir atmosfer eşlik ediyor.
Türk markalarının ömrünün ortalama 10 yıl olduğu düşünüldüğünde, sizin gibi istisnai ve uzun ömürlü bir markanın başarısını neye bağlıyorsunuz?Öncelikle yola kısa vadeli, günlük kaygılardan uzak bir şekilde çıkmak; tüketicilerin hayatlarına en kaliteli ve onlara en uygun çözümlerle dokunmak diyebiliriz sa- nırım. Ardından örneğin Bomonti için; kalite ve lezzet vaadlerinizin arkasında sonuna kadar durup, sevenlerinizle birlikte gelişmek, değişmek, bugünleri de birlikte şekillendirmek önemli. Tıpkı Bomonti’nin ilk günü ile aynı içerikte ve kalitede üretilmesi; sevenlerinin yaşamlarında önemli bir rol oynayan fabrika bahçesindeki bira sohbetlerinin ise bugün Brasserie Bomonti’lerde yeniden şekillenmesi gibi…

Bomonti markasının değerlerine bugün de 124 yıl önce olduğu gibi sadık olmak, yaptığımız her işte bunları gözetmek her zaman bizim önceliğimiz. Bu değerler; samimiyet, gerçek/hakiki olmak, sadelik, mütevazilik, özgünlük, olumlu/pozitif düşünce ve geçmişine sahip çıkmak.
Yüz Yıllık Markalar Derneği’nin marka imajınıza ne gibi katkıları oluyor? Sizlerin de belirttiği gibi Türk markalarının ömürleri maalesef çok uzun süreleri kapsamıyor. Bunda topraklarımızdaki ekonomi dinamiklerinin de önemli bir etkisi olmakla birlikte, dünya örnekleri ile karşılaştırdığımızda, markalaşma konusunda önemli bir yol katetmemiz gerektiği ortada. Bu topraklardaki 100 yıllık markaları- mızın, ülkemizdeki pek çok markaya ilham verecek, yol gösterecek pek çok birikimi bulunuyor. Bomonti olarak böyle bir birikimin parçası olmaktan gurur duyuyoruz.
Türkiye’den çıkan iyi sayılabilecek markaların biraz sivrilince globalden gelen satın alma tekliflerini çok düşünmeden kabul ettiklerini görüyoruz. Bununla ilgili yorumlarınız nelerdir?Bu, marka sahibi firmaların ticari hedef ve yaklaşımları ile ilgili bir konu. Bu tarz girişimleri olan her firma için, bu kadar hızlı değişen ve gelişen ekonomik parametrelerde standart bir yaklaşım belirtmek çok doğru olmayabilir. Ancak belki bizler gibi sevenleri ile 100 yılı birlikte devirmiş markaların bu tarz kararları alırken, artık markalarımızın sadece bizlerin değil, bu toprakların ve sevenlerimizin de olduğu hissiyatımız ve yol boyunca biriktirdiğimiz anılar, bizleri konuya daha farklı bir yerden bakmaya yönlendirebilir.Ülkelerin itibarlarını temsil eden köklü markaların ömürlerini devam ettirmelerinde devletin katkıları neler olmalı?
 Barış CEMİLOĞLU – 4. Kuşak Yönetici
Ülkemizde, dünyanın önemli ekonomilerine göre değerlendirdiğimizde, oldukça genç, dinamik, dönemsel olarak bazı inişler çıkışlar yaşamış ancak bugün geldiği noktada kendinden söz ettiren, dikkatleri üzerine çeken bir ekonomik yapı görüyoruz. Dünyadaki önemli markaların, ülkelerinin ekonomik girdilerine ve imajlarına olan katkılarını da gözönünde bulundurursak; daha uzun ömürlü ve sağlıklı markaların, daha dengeli bir ekonomiyi destekleyeceği gibi Türkiye’nin global pozisyonlanması için de önemli bir potansiyel barındırır diyebiliriz. Bu nedenle markaların içinde bulunduğu sektörel ve özel ihtiyaçlarına göre oluşturulacak, uluslararası pazarlara daha rahat erişimi için atılacak pek çok adımdan, çeşitli teşvik ve vergi düzenlemelerine kadar geniş bir yelpazede farklı başlıklardan söz edebiliriz.CEMİLZADEMarka hikayenizi anlatır mısınız? Kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği değişimler, kilometre taşları vs… Cemilzade’yi hayata geçiren Şekerci Udi Cemil Bey, 1867’de Şehzadebaşı’nda doğmuştur. Tarihe “Şekerci, Bestekar, Hafız ve Udi” olarak geçen Cemil Bey, 1883 yılında 16 yaşında, bir yandan musiki eğitimi alırken, İstanbul Şehzadebaşı’nda ilk şekerci dükkanını açar. Yirmi yaşına geldiğinde İstanbul’un en ünlü udilerinden biri olmuş ve birçok besteler yapmıştır. Bu sayede 1898 yılında henüz 31 yaşında iken Mızıka-i Hümayun’un Türk Musikisi Bölümü’nde ud sanatkârı ve hocası olur.

Cemil Bey’in müziğinin ve şekerlemelerinin ünü İstanbul sınırlarını aşmaya başlar. 1909 yılında, Mısır Mahkeme Reisliği’nden emekli olan Salih Paşa’nın daveti üzerine Cemil Bey, ailesi ile birlikte Mısır’a gider. Cemil Bey, Kahire’de saray mensuplarına ud ve musiki dersleri verirken oğlu Mehmet Ali ile beraber şekerciliği de devam ettirir. Kahire’de açtıkları şekerci dükkânlarında 1930’lu yıllara kadar, tatları bugüne kadar korunan badem, fıstık ezmelerini ve lokum- larını sunarlar.
Mısır’da 19 yıl yaşayan ve elliden fazla bestesi bulunan Udi Ce- mil Bey 61 yaşında vefat ettiğinde Kahire’de toprağa verilir. Oğulları Mehmet Ali ve Nurettin Beyler ise babalarının ölümünün ardından 1937 yılında Türkiye’ye kesin dönüş yaparlar ve babalarının mesleğini kaldığı yerden sürdürürler. Aynı yıl Kadıköy Muvakkithane Caddesi’nde geleneksel tatların sunulduğu Cemilzade’yi tekrar açar- lar. Mehmet Ali Bey daha sonra oğulları Mecdet ve Satvet ile beraber şekerciliğe devam eder. 1977 yılına kadar Cemilzade’yi Kadıköy’ün simgelerinden biri haline getiren Mehmet Ali Bey vefat eder. Bu tarihten sonra aynı tatları Cemilzade’yi sevenlere ulaştırma misyonunu oğulları üstlenirler.Udi Cemil Bey’in torunu olan Satvet Cemiloğlu, eşi Fatma Cemiloğlu ile birlikte Cemilzade’yi 1995’de Selamiçeşme Cemil Topuzlu Caddesi’ndeki mağazaya taşırlar. 1997’de açılan Şaşkınbakkal Bağdat Caddesi’ndeki şubeyi, 2001 Şubat ayında Etiler’de ve 2010 Temmuz ayında Nişantaşı’nda açılan Cemilzade mağazaları takip eder. Böylelikle İstanbul’un eski tatları Avrupa yakasındaki Cemilzade dostlarına da ulaşabilmiştir. 2009’da ailenin dördüncü kuşağı olan ben Cemilzade geleneğini sürdürmek üzere bayrağı devraldım.130 yıl boyunca lokum kültürünü başarı ile günümüze dek getiren Cemilzade ailesi için edebiyat dünyasının önde gelen isimlerinden Selim İleri, geleneksel değerlerimizin son yıllarda iyice hırpalandığını belirtip şöyle demişti: “Cemilzade’nin şekerlemeleri bizim mirasyedi savurganlığımıza itiraz edip duruyor. İyi ki de öyle yapıyor ezmeler, lokumlar, akideler…”
Türk markalarının ömrünün ortalama 10 yıl olduğu düşünüldüğünde, sizin gibi istisnai ve uzun ömürlü bir markanın başarısını neye bağlıyorsunuz?Cemilzade, 130 yıldır ve dört kuşaktır aynı aile tarafından temsil ediliyor. Markamızın çok butik bir üretim anlayışı var ve 130 yıldır ana ürün gamında ve üretim formüllerinde değişiklik yapmayarak özüne sadık kalmaya büyük bir önem verildi. Babadan çocuklara çıraklık usülüyle geçen üretim tarzı ezmelerin, lokumların, akide şekerlerinin aynen 130 sene önceki lezzetlerde kalmasını sağladı. Ayrıca Cemilzade markasını yöneten kuşaklar markanın itibarını her konunun önüne çıkarak, hiçbir zaman ticari kaygılarla markanın temsil ettiği değerlerden taviz vermediler. Uzun ömürlü marka olmanın en önemli koşulu, kısa vadeli planlarla hareket ederken, uzun vadede markaya ve markanın itibarına zarar verebilecek girişmlere mesafeli duralbilmektir.Yüzyıllık Markalar Derneği’nin marka imajınıza ne gibi katkıları oluyor?Cemilzade, Yüzyıllık Markalar Derneği’nin kurucu üyesidir, ben de derneğin yönetim kurulu baş- kanlığını yürütüyorum. Bu anlamda öncelikle dernekçilikte olması gerekti

Paylaş
İlgili Makaleler
Medya

Müzik platformu Muud artık Tivibu’da

Türk Telekom, dijital müzik platformu Muud’un zengin içeriklerini, Tivibu İnteraktif Servisler üzerinden...

Medya

Samsung Electronics Türkiye ile Ece Seçkin’den “acayip iyi” bir proje

Ece Seçkin, Samsung Electronics Türkiye ile iş birliği kapsamında Instagram ve TikTok...

Medya

Twitter’dan bir yeni özellik daha

Twitter, son birkaç yıldır sertlik dozajı giderek artan siyasi söylemler ve George...

Medya

Facebook, Messenger Kids’i Türkiye’deki ebeveynler ve çocuklar için hayata geçiriyor

Facebook, bugün yaptığı bir açıklamayla Messenger Kids’i Türkiye’de hayata geçirdiğini duyurdu. Bugün...