4,5 GÖRÜNÜMLÜ 4G...
Serhat Ayan
4,5G ihalesi yapıyoruz demek çok saçma oldu. Dünyada bu olay, başlıca teknoloji yayınlarında eğlence konusu yapıldı. Ama biz bu alayları görmezden geldik.
4G, namı diğer LTE teknolojisi... Mobil iletişim içi dördüncü nesil bağlantıları ifade ediyor. Havadaki otoyol olarak tanımlayabileceğimiz farklı frekansları bir araya getirerek bünyesinde birleştiriyor ve bu yüzden de mobil iletişim için inanılmaz sayılabilecek hızları bize sunuyor. Çıkıştaki amacı 100 megabitlerde mobil internet vermekti ancak durmak bilmeyen teknolojiler sayesinde test ortamında 450 megabitleri şimdiden gördü.
Dünyada ilk kullanım deneyleri 2004 yılında başladı. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ITU tarafından standartlaştırılmış halini 2009 yılında her zamanki gibi öncelikle Kuzey Avrupa’da gördük. Ardından tüm dünyaya yayıldı. Şu anda 156 ülkede 530’un üstünde operatör bu hizmeti vermeye başladı ya da hazırlık aşamalarının sonuna geldi.
Türkiye’de nasıl başladı?
Türkiye G’leri birer adım geriden takip ediyor. 2000 yılında tüm dünyada ihaleye çıkan, o zamanın en hızlı bağlantısı 3G, Türkiye’de 2008 yılında nihai ihalesine kavuştu. 2009 yılında Türkiye’de ulusal lansmanı yapılacağı günlerde Norveç ve İsveç’te 4G kullanımları başlamıştı. 3G’yi sistemine geç de olsa adapte eden Türk operatörleri bu yüzden 4G için uzun süre seslerini çıkaramadı. Zaten 3G için yapılan yatırımların kendini amorti etmesi için bir sürenin geçmesi gerekiyordu.
Bu arada Türkiye mobil interneti keyfetti ve her sene mobil internet kullanımı yüzde 50 katlayarak büyümeye başladı. Piyasaya çıkan akıllı telefon ve özellikle de tabletlerin rüzgarıyla data kullanımı hızından hiç kaybetmedi.
Giderek artan hızlar, sınırlı frekans genişliğine sahip 3G hizmetlerinde tüm dünyada yaşanan sıkışıklığı gündeme getirdi. Bu sıkışıklığın sebebini şu cümleyle açıklamamız mümkün: “Mobil kullanım, sevgi gibi paylaştıkça çoğalan bir şey değil.” Bu sıkışıklığın aşılabilmesi için yeni frekanslar ve onun altındaki bantlar gerekiyordu. Bu da zaten 4G’yi işaret ediyordu bize...
2014 yılında 4G’nin yapılması seçimle beraber gündeme geldi. Seçimden hemen önce sonuçlandırılacak ihaleyle hazineye ciddi bir yatırımın gelmesi planlandı. Fakat o sıralarda Cumhurbaşkanı umulmadık bir çıkışla 4G teknolojisinin aslında çöp olduğunu, bir iki sene daha bekleyip 5G teknolojisine geçilmesi gerektiğini söyledi.
Kamuoyu buna çok şaşırdı. Şirketler bu büyük sıkışıklığın yarattığı sıkıntıyı dile getirecek kadar yürekli demeçler veremediği için az daha ihale yapılamıyordu. Ardından çözüm arayışları başladı. Hem şirketlerin frekans ihtiyacı hem de devletin birkaç milyar dolarlık ödemeye kavuşacak olması; dünyaya örnek olacak ama dünyayı bir hayli güldüren inanılmaz yaratıcı bir iletişim yarattı: 4,5G ihalesine çıkmaya karar verdik!
4,5G ihalesi diye bir şey olur mu?
4,5G ihalesinden önce aslında 4G diye de bir ihale olmaz. Çünkü bahsi geçen açık artırma, 4G’yi kim nasıl kullanacak üstüne yapılmıyor. Bu ihaleye girseniz de girmeseniz de 4G hizmeti verebilirsiniz bir bakış açısıyla. Burada ihaleye çıkılan şey frekanslar: 2G için kullanılan 900 ve 1.800 MHz frekanslarına 3G için 2.100 MHz eklendi. Konu 4G olunca bu frekansların arasına 800 ve 2.600 MHz de eklendi. Burada 35 farklı bant satışa sunuldu.
Bant dediğimize bakmayın aslında otoyoldaki şeritler bunlar. Yani Turkcell, Vodafone ve Avea otoyoldan daha çok araba geçirmek istiyor. Ama otoyolun fiziksel sınırı olduğu için devlet onlara havadaki ek şeritleri satmaya başlıyor. Bu şeritler otoyola eklenince daha çok insana hizmet verebiliyorsunuz doğal olarak. Trafik sıkışmıyor, herkes daha hızlı gidiyor.
Özetle sadece frekansları açık artırmaya çıkardığınız bir ortamda biz bu ihaleyi 4G değil 4,5G yapıyoruz demek gerçekten çok saçma oldu. Belli bir kesim buna çok güldü. Özellikle dünyada bu olay, başlıca teknoloji yayınlarında eğlence konusu yapıldı. Ama biz bu alayları görmezden geldik. Sonuçta hem devlet büyüklerinin dediği olmuştu hem de şirketler frekanslarına kavuştu.
Bu frekanslar da neyin nesi?
Değişik frekansların anlamı ne size anlatalım ki bu paraların neden verildiğini, bazılarının neden daha çok verdiğini anlayabilin. 800-900-1.800-2.100 ve 2.600 MHz frekanslarından değişik bantlar satışa sunuldu. En kolay şöyle anlatılır: Frekansların boyutları küçüldükçe sinyali daha uzağa taşıyorlar dolayısıyla da daha az baz istasyonu dikmek gerekiyor. Yüksek frekanslar için daha çok baz istasyonu dikmek gerekiyor ama bunlar da size daha yüksek hızlarda internet getiriyor. Yani sağlam bir ağ kurmak için ikisinden dengeli bir kokteyl hazırlamak çok önemli.
800 MHz Türkiye’de hiç satılmadı çünkü karasal TV yayınları için ayrılmıştı. Ama şirketlerin büyük ihtiyaçları TV yayınlarının önüne geçti ve mobil iletişime tahsis edildi bu frekanslar. 2.600 frekansı ise ilk kez satışa çıktı. Ama bunu yeterince almayanın 100 megabitlere varması veya üstüne çıkması çok zor... Laboratuvar ortamında bile...
Devlete helalinden 4 milyar avro
Devlet ihaleye bu 5 frekanstan 4 otoyol şeridiyle çıktı. Eğer hiç açık artırma olmasa, yani ihalenin muhammen bedeli yani şirketlerin cebinden çıkacak minimum ücret 2,3 milyar avro olarak belirlendi.
Sektör bu parayı başta çok buldu. “Açık artırma çok fazla olmaz” dedikoduları dolaşmaya başladı. Açık artırmanın fazla olmayacağı kanısı da bazı bantlarda kimin neyi alacağı belirlendiği için dile getirildi. Örneğin Turkcell ve Vodafone’un zaten 900 frekansı vardı ve onların çok az frekans almasına izin veriliyordu. Dolayısıyla Avea’nın açık artırmada fiyat yükseltmesine gerek yoktu. Aynı şekilde 1.800 ihalesi için de Avea artırmaya katılmayacaktı.
Fakat kazın ayağı öyle olmadı. Turkcell 800, 900 ve 1.800 frekanslarında çok ciddi atak yapmadı. Ancak 2.100 frekansında öyle bir iş yaptı ki ihalenin 4 milyar avro sınırına dayanmasına neden oldu. Üç farklı artırmadan oluşan 2.100 frekansında ilk iki frekansına inanılmaz agresif artırma politikasıyla girdi. İhalelerin ikisini alınca geriye kalan üçüncüyü diğerlerinin almak için bir nedeni kalmadı. Böylece kalan bandı da neredeyse açık artırmasız aldı.
Bunun gibi çok enteresan taktikleri oldu Turkcell’in. Yine bir diğer ihalede ani ve yüksek artırmayla rakiplerini açık artırmadan kaçırdı ve çok para vermiş gibi gözükürken diğer açık artırmaların oldukça altında fiyatlarla otoyol şeritlerini ele geçirdi.
İhale sonrasında yapılan açıklamalarda Avea ve Vodafone biz bütün istediğimizi aldık zaten bunlar olsun istiyorduk gibi açıklamalar yaptılar. Ama 2.100 gibi önemli bir frekansın tüm bantlarını Turkcell aldı. 2.600 frekansının ana arterlerini Turkcell aldı. Tüm bunları bir kenara bırakın, ihaleyi canlı takip edenler mutlaka görmüşlerdir, her artırmada panik halinde mola isteyip hararetli konuşmalar yaptı Avea ve Vodafone... Ama buna rağmen frekansları alamayınca gerçekten dışarı karşı çok tuhaf gözüktüler.
Turkcell’in ihalenin sonunda otoyol şeridi başına verdiği ücret 7,2 milyon avro oldu. Avea 7,5 milyon avro verirken beher şerit Vodafone’a 8 milyon avro’ya mal oldu. Günün sonunda 4 milyar avronun açılımı ise şöyle gerçekleşti: Turkcell’in cebinden 1,62 milyar çıkarken, Avea 954,6 milyon ve Vodafone 777,9 milyon avro ödeyecek konuma geldi.
4G gelince ne değişecek?
Peki şirketlerin cebinden çıkan 4 milyar avro, Cumhurbaşkanı’nın sarsılan iradesi ve gidip gelen ihalenin sonucunda hayatımızda ne değişecek? Bunları teker teker sıralayalım...
Hayatı en çok değişen yapılar mobil operatörler olacak. Bu ihale en çok onlara yarayacak. Çünkü gerçekten de sert bir tıkanıklığın içinden bir anda müthiş bir frekans okyanusunda yüzmeye başlayacaklar. En çok alanı için de böyle, en az alanı için de... İstedikleri yere daha az baz istasyonu kuracaklar küçük frekanslarla, istedikleri yerleri yüksek frekanslarla hızlandıracaklar.
Hız elbette hepimizin hayatını değiştirecek gibi duruyor. Ama sandığımız anlamda değil. Şu anda en büyüğü 6 inç ekrana sahip telefonlar kullanıyoruz. Bunların film gösterimleri için ihtiyaç duydukları bant genişlikleri belli. Bunları da neredeyse hiç takılmadan cepten seyredebiliyoruz. Açın Digiturk uygulamasını, bir maçı başından sonuna kadar hemen her yerden seyredebilir durumdasınız.
Ama ortam kalabalıklaştığında yayının kesilmesi söz konusu olabiliyor. İşte 4G hızı bize bu alanda çok ciddi yardım ve yataklık yapacak. O kadar geniş bir bant genişliği olacak ki eskiden 10 kişi girince bir megabite düşen hızımız; şimdi temelimiz 100 megabitin üstü olduğu için 10’lu rakamlarla telefonlarımıza gelecek.
Bunun dışında işte teknoloji dedirten şey ne olacak biliyor musunuz? Hayır bilmiyorsunuz belki de hiç bilmeyeceksiniz. Artık çalan telefonu açtığımızda karşımızdaki insanı anında duyacağız. Sesi kristal berraklığında olacak. Bir internet sitesine girmek için www yazdığımızda site hiç beklemeden gelecek. Ama tüm bu güzellikler birkaç milisaniye rahatlatacak bizi...
Ve tehditler...
4G’nin hayatımıza girmesi için en önemli olmazsa olmazlardan biri fiber kablolar. Fiber kablo gigabitler mertebesinde data taşıyor. Ama bakır kablolar gırtlağını sıksanız en yakın mesafeler içinde dahi 10’lu megabitlerde kalıyor. Yani eğer Türkiye’yi fiberle kapsayamazsak 4G ihalesinin hiçbir anlamı kalmıyor. Bu anlamda Türk Telekom çok avantajlı ama fiberi rakiplerine “koklatmazsa” o zaman işler tüm Türkiye için çok zor olacak.
Bunun yanında şirketlerin ödeme dengeleri çok önemli. Yıllık 30 milyar TL’lik bir telekomünikasyon pazarımız var. 4 milyar Avro bunun neredeyse yarısına tekabül ediyor. Umarım bu kaynağı bulur, tıkanmadan bu paraları ödeyebilirler.
Bu arada minik bir hatırlatma: Şirketler bu verecekleri 4 milyar doları çeyizinden getirmiyor. Eninde sonunda biz kullanıcılar ödemekle yükümlüyüz bunları...
Anasayfa'ya Dön
YORUM YAZIN
Max. 255 karakter girebilirsiniz
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok