#3 Basit Muhteşemlikler // Tiago Abreu
Haydi 1867 yılına gidelim. Birleşik Devletler 1867'de 7.2 milyon dolara Alaska arazisini Rusya'dan satın almıştır.
Yıllık ortalama sıcaklığı 6.5 derece olan, neredeyse hiç taze sebze meyve yetişemeyen bu coğrafyada yerleşimi teşvik edebilmek amacıyla devlet 1964'te kişilerin bulunduğu yerin üstüne ev yaparak veya iş yeri açarak mülkiyet hakkı kazanmasına izin verilmiştir. Zamanla bu durumun sömürülmeye başlanmasıyla uygulama sona erse de bu yolla mülkiyet hakkı kazanan son kişi olan Duane Ose modern bir efsane yaratmıştır.
Duane, 1985 yılında 40'lı yaşlarında, boşanmış bir kişi olarak Alaska'da bir arazide hak iddia edebilmek için 15 günde 91 km yürüyerek Ose Dağı eteklerinde bir araziye ulaşmış. En yakın yerleşim yerine 160 km uzaklıkta, sadece helikopterle ulaşım sağlanabilen bir arazi. Bu keşiften sonra tanışıp evlendiği ikinci eşi Rena ile birlikte üç katlı bir ev, helikopter iniş pisti, sera inşa etmiş. Artık 80'li yaşlara gelen çift Alaska’daki bu ıssız arazideki mülklerinin gerektirdiği güçten düştükleri için evlerini, bu mirası koruyup geliştirebilecek bir çifte bırakmak istemişler. Netflix de 2019'da BBC ile iş birliği yaparak bu hikâyeyi bir projeye dönüştürmüş.
Uzun zamandan beri izlediğim en iyi reality show olabilir bu, arka plandaki o olağanüstü hikâye, hikâyenin aslında kendisinden sonra gelecek olana miras verme amacıyla başlamış olması ve tam olarak muazzam bir reality show yapısı barındırması gerçekten de bu projenin başına Hornbach logosu falan koysak her türlü çalışacak gibi duruyor.
Ben bu hikâyede asıl Duane Ose’nin alıp başını gidişi, kendisini uzak diyarlarda buluşu ve orada hiçbir şeyden korkmadan kendi imparatorluğunu inşa edişini hayranlıkla izledim. Yaptığımız işte de alıp başını gitmek, uzak diyarlarda biraz dolanmak olabiliyorsa orada kendi imparatorluğunu “yahu oraya kim gider de yaşar, kim bunla uğraşır” diyenlere inat yapmak arasında ciddi bir benzerlik fark ettim. Duane reyis ve eşinin olağanüstü hikâyesini kesinlikle izleyin. Oradan alınacak dersler var.
Programın son bölümünde evinden ayrılırken Duane yerden bir tomar toprak alıyor. Avuçları arasında sıkıyor ve şöyle diyor “onlara iyi bak.” Kendisinden sonra elleriyle yaptığı 2000 ağaç keserek oluşturulmuş o muazzam yapıda ve bölgede yaşayacak olanlar için doğadan merhamet dileyen bu adam, Alaska’nın eşiyle kendisine sunduğu güzellikleri tanımlayışı da benzersiz: Alaska’nın doğasından kendisine sunulan güzellikler için, aniden oraya çıkan ayılar için, yağmur suyu biriktirmek için yaptığı yapay gölü saatlerce uğraşarak temizlediği saatler için, korkunç soğukta ısınmaya çalıştığı tüm o anlar için “basit muhteşemlikler” diyor Duane. Bugün Portfolyo Stalker’ın 3. bölümünü başını alıp kendi Alaska’sına gidip imparatorluğunu kuran ve orada “Basit Muhteşemlikler” peşine düşen birine ayırdık: Tiago Abreu.
Şu anda Gut’ta Creative Director olan Tiago, bundan önce efsane Afrika’daydı. Ondan önce de sırasıyla TBWA Brezilya ve birkaç butik ajansta reklam yazarlığı yaptı. The Debut, Ocean Dildos, Neighbour Shipping gibi efsane işlere imza atan Tiego ile yaptığım röportajdan kesitlere gelirsek, ilk sorum reklamcılığa nasıl başladığını sormak oldu.
Daha iyi bir hikâye.
Tiago reklamcılığa başlama hikâyesi için ne yazık ki bizi şaşırtacak kadar farklı bir hikâyesi olmamasından yakındı… Yaratıcı bir çocuğun zamanla kendini ifade etme yolculuğu ve sonunda reklam dünyasında kendisini bulduğu alışıldık bir yolculuk onunki. Tabii maddi kaygılar olmadan büyümesi ve mesleğini seçerken paradan çok eğlenip eğlenmeyeceğini düşünmüş olmasını, hikâyesindeki şanslı olduğu taraflar olarak yorumluyor.
Kariyerimizi brief’ten brief’e inşa ederiz.
Bu tarz önemli isimlerin herhangi bir brief’i nasıl ele aldığını herkes merak eder. Tiago’nun yöntemi şuydu: Çözmesi gereken problemle uzun uzadıya haşır neşir olup onu tanıdıktan sonra “daha önce bakılmamış bir yerden” probleme bakmaya çalışıyor, herkesin unuttuğu o eksik parçanın peşine düşüyor. İlk aşama tamam. Artık ikinci aşamadayız: Bu çözümü nasıl yepyeni biçimde uygularız. Taze bir içgörünün sizi hem fikir hem de uygulama anlamında götüremeyeceği hiçbir yer yoktur, diyor Tiago. Ama ekliyor, bundan sonraki aşama da çok önemli: Bu fikri hayata geçirmek kendi kariyerim için iyi mi? Portfolyomda nasıl duracak, yaparken eğlenecek miyim? Problem çözmek onun için yeterli değil, çünkü biliyor ki günden güne ve brief’ten brief’e kariyerimizi inşa ederiz.
Bence söylediklerinin son kısmında aşırı önemli bir şeyin altını çiziyor, evet, amacımız bir ürünü satmak tabii ki ama ürünü satarken yaptığımız proje, film, kampanya… Her neyse, bizim de ürünümüz. Bunu kesinlikle unutmamalıyız. Reklamlar bir yandan da onun yaratıcılarının, ajanslarının ürünleridir.
The Debut.
Herkesin bir ilk göz ağrısı vardır. Tiago’ya portfolyosunda en sevdiği işi sorduğumda yanıtı beni çok şaşırtmadı: The Debut. Budweiser için gerçekleştirilen kampanya Tiago için olağanüstü derecede kişisel bir yana da sahip. Tiago’nun 9 yaşından beri heyecanla izlediği bir efsanenin hayatındaki basit bir muhteşemliği hikâyeleştirdiği bu kampanya, kendi deyişiyle “noktaları birleştirmenin” en iyi örneklerinden biri. Oscar Schmidt efsanesini küçük yaştan beri takip eden Tiago, ülkesi dışında çok tanınmasa da Schmidt’in Brezilya’da basketbolun Pele’si olarak tanımladığını vurguluyor.
Her şey de bu noktada, bir basketbol nerd’ü olan Tiago’nun merağıyla başlıyor zaten. Bu kadar olağanüstü bir oyuncu neden NBA’de oynamadı? Tiago’nun aklına düşen bu soru onu 1984 Draft’ına götürüyor. Aslında Oscar Schmidt 1984 Draft’ında seçiliyor, ancak NBA’de oynamayı kendisi reddediyor. O dönemde Brezilya dışında oynayan bir oyuncunun Brezilya Basketbol Milli Takımı’nda oynama şansı yok… Yıllar sonra Budweiser brief’i geldiğinde, couple’ıyla çalışan Tiago’nun zihninde şimşekler çakıyor.
33 yıl, 2 topla buluşma…
The Debut’un gerçekleştirilme sürecindeki detayları ise Tiago’nun bazı notlarıyla daha da heyecan verici bir hal aldı. “Bazen bir fikri hayata geçirmek için 3 önemli şey vardır, ki bunlar da çoğu zaman şans ile ilgilidir: Doğru zamanda, doğru insanlarla, doğru ajansta, doğru marka ile doğru CMO ile çalışıyor olmak. The Debut tüm bunları yaşama şansına eriştiğim bir iş oldu. Sonuç olarak da hem ses getirdi hem de bu proje içinde yer alan herkesin kariyerini değişti.”
Tiago’nun bu proje ile ilgili bir diğer ilginç notu ise; “Maçtan önce gerçekleştirdiği antrenmanlar dolayısıyla Oscar maçtan önceki gün çok yorgundu… Bu yorgunluk sahadaki diğer oyunculardan yaşlı olmasıyla birleşince Oscar’ın sahada ne kadar kalacağına dair biraz endişendik… Orada da olmadığımız için maçı yüreğimiz biraz ağzımızda izledik… Emekliliğinin üstünden 33 yıl geçmesinin ardından Oscar, maçta 2 kez topla buluştu, oynadığı kısacık sürede bu iki buluşmayı da sayıya çevirdi.”
Ocean Dildos.
Ve sıra Tiago’nun bir diğer efsane kampanyası Ocean Dildos’a geldi.
Bu projeden dersler aldığını söyleyen Tiago, “İnadığınız bir fikirden asla vazgeçmeyin” diyor. Bundan sonrası zaten efsaneden ibaret. Ama projeyle ilgili en önemli konulardan bir tanesi, bu kadar sert bir işi doğru biçimde uygulamayı başarmış olmaları. Tiago projeyi “fine tune” ederken ajansın Çeşitlilik Departmanı’ndan destek aldıklarını söyledi. Bunu da notlarımız ve gerçekliğimiz arasına eklememiz gerekiyor. Cannes’da hiçbir ödül almayan bu işin, Tiago’nun favori işlerinden biri olduğunu sanırım söylememize gerek yok.
Bazen okyanustaki plastikten bizi eden, bazen spor tarihinin karanlık bir sayfasında kalıp tamamlanmamış bir hikâyeyi tamamlayan, basit muhteşemliklerle Tiago Abreu’nun müthiş kariyeri, olağanüstü tevazusu ve ilgisiyle karşınızdaydık.
Basit muhteşemliklerden ve onları bulabileceğiniz kendi Alaska’nızı keşfetmekten vazgeçmeyin.
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok