Anasayfa Marka Yazıları Ar-Ge rekabeti hız kesmiyor
Marka Yazıları

Ar-Ge rekabeti hız kesmiyor

Paylaş
Paylaş

Elif Tütüncü

Ar-Ge ve innovasyon günümüzde markaların rekabetinin vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi. Etkin Ar-Ge teşvikleri ile sanayisi desteklenen ülkeler Dünya Rekabet Sıralamasında en üst seviyelerde yer alıyor. Ardı ardına açılan teknoparklar ve Ar-Ge laboratuvarları kurumların bu konuya verdiği önemi gözler önüne seriyor. Ancak Ar-Ge’de yeterli seviyeye geldik mi? Markalar hem kendilerine hem ülke pazarlamasına güç katacak bu alan için ne gibi çalışmalar yapıyor? Eksiklerimiz ve yapılması gerekenler neler? Ekim sayımızda markalar arasında farklı bir rekabet unsuru olan ve hız kesmeyen Ar-Ge yarışını ve hangi noktada olduğumuzu inceleyeceğiz.

Da Vinci’nin çalışmalarını hepimiz hatırla­rız. ‘’Karanlıktan ilk uyanan adam’’ lakabıyla anılan Da Vinci, yaşadığı çağın çok ötesinde bir vizyona sahip, kanıtlanmamış fikirlerle değil, deneylerle tekrar tekrar sınanarak elde edilen bilgiye inanırdı. Araştırmaya bir hayli düşkün olan Da Vinci, bilinen her şeyin içini açıp araştırarak çalışırdı. Onun çalışmaları­nın günümüz Ar-Ge’sinin ilkel anlamda ilk temellerini attığını ifade edebiliriz. Yalnız­ca araştırmalarıyla değil, araştırmalarının sonucunda elde ettiği bulguları geliştirerek icat ettiği makinelerle de inovasyon alanında çalışmalar yapmıştır. Örnek vermek gerekirse başlangıçta yalnızca insan kasıyla çalışan uçan bir makine tasarlayan Leonardo, bu yaklaşımını pilotun bacak kasıyla harekete geçen ve mekanik sistemle çalışan bir uçak tasarımıyla değiştirmiştir. Leonardo bu tasarı­mıyla kuşların uçuşunu, özellikle kanat yapı­larını yakından incelemiş ve uçma kavramıyla ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışmıştır.

İnsanoğlu tarihinin ilk yıllarından itibaren keşfettiği, icat ettiği şeylerin üzerine ihtiyacı doğrultusunda eklemeler yaparak yeni bir biçime dönüştürmüştür aslında. Ateşin icat edilip kibrite ve çakmağa dönüştürülmesi, tekerleğin icat edilip ardından bisiklete, motorsiklete, arabaya dönüştürülmesi ve artık günümüzde uçan arabaların üzerine çalışmalar sürdürülmesi gibi.

Günümüzde Ar-Ge’nin geldiği nokta her ne kadar bu ilk örneklerinden çok daha ileride olsa da temel olarak Ar-Ge’nin man­tığında pek bir değişikliğin olmadığını gö­rüyoruz. Yalnızca günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle şartlar ve imkanlar, araştırma­lardan daha kısa sürede daha hızlı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Ar-Ge çalışmalarını sistematik bir şekilde uygulayan ve birikim­lerini sürekli yenilikçi çözümlere odaklayan ülkelerde refah seviyesi artış göstermiştir. Çünkü araştırma ve geliştirme ile doğrudan kalite ve verimlilik artar. Bu sayede katma değer oluşturan ürünler için bilginin ve de­neysel çalışmaların önemi artar. Bu ilerleme­yi bir kültür haline getiren toplumlar doğal bir sonuç olarak, hayat kalitelerini sürekli yükseltme eğiliminde olurlar.

Ar-Ge’de Doğu-Batıyarışı

Dünya genelinde Ar-Ge ve inovasyon faali­yetlerinde,özellikle Çin başta olmak üzere Asya ülkelerinin gelişimi dikkat çekiyor. 2012itibarıyla milli gelir büyüklüğünün 8 trilyon USD’yi aştığı tahmin edilen Çinekonomisi dünyada ABD ekonomisinin ardından ikinci sırada yer alıyor. Çin’intop­lam Ar-Ge harcaması 2009 yılı itibarıyla 154 milyar USD, araştırmacı sayısıise bir milyon kişinin üzerinde. 30-40 yıl önce Türkiye ile benzer bir ekonomikyapıya sahip olduğu ifade edilen ve sıklıkla karşılaştırma yapılan Güney Korede bu alandaki faaliyetleri ile ön plana çıkıyor.

Amerika’da Ar-Ge konusunda etkin bir yayın olan R&DMagazine ve Batelle şirketinin 2014 yılında yayınlanan raporuna göre, Ar-Ge’yeyapılan yatırımları ülkesel olarak baz aldığımızda Amerika her zamanki gibibirinci sırada yer alıyor. Amerika’yı ise Asya’nın gelişen gücü olan Çin ikincisıradan takip ediyor. Çin’i Japonya, Almanya, Güney Kore gibi ülkeler takipettiği listede Türkiye ise 20. sırada yer alıyor. 2013 yılında dünyanın ilk 10ekonomisi arasına girmeye çalışan Türkiye’nin bu amacını gerçekleşti­remediğinigörüyoruz. Ancak iyi tarafından bakacak olursak ülkemiz sıralamada öncekiyıllara göre artış gösteriyor. 2008 yılına ait değerlendirmede 25. sırada, 2012yılında 21. sıradaydı. Türkiye’nin sıralamada ilk 10 arasına girebilmek içinKanada, Avusturalya, Tayvan, İtalya, İspanya, Hollanda, İsrail gibi ülkelerinönüne geçmesi gerekiyor. Bu da ne yazık ki yakın bir dönemde gerçekleşebile­cekgibi görünmüyor.

Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan şirketler arasında iseotomotiv sektörü göze çarpıyor. Turkishtime’ın 2015 yılında yayınladığı Ar-Ge250 listesinde yer alan, Türkiye’nin en büyük 10 otomotiv şirketinin toplamAr-Ge harcaması yaklaşık 1,5 milyar TL olmuştu. Bu 10 şirketin yaptığı Ar-Geharcaması, Ar-Ge 250 şirketlerinin toplam harcamasının yüzde 40’ını oluşturuyor.Bunun yanında otomotiv yan sanayi şirketlerinin de listede ağırlık kazandığıgörülüyor. Otomotiv sektörünü Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Savunma veDayanıklı Tüketim Malları gibi diğer sektör­ler takip ediyor.

Türkiye’de Ar-Ge ne durumda?

Son on dört yıllık dönemde Türkiye eko­nomisi makroekonomik istikrarın tesisi bakımından güçlü bir performans sergi­lemiştir. Bu dönemde, Ar-Ge alanında da

önemli gelişmeler kaydedilmesine karşılık Türkiye, Ar-Ge harcamaları ve rekabetçilik açısından halen dünyada üst sıralarda yer alamamaktadır. Nitekim, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Küresel Rekabet Gücü Endek­si, Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi ve Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi gibi önemli küresel endekslerde Türkiye’nin arzu edilen konumdan oldukça uzak olduğu görülmektedir. Türkiye, Küresel Rekabet Gücü Endeksi’nde 43. (144 ülke arasında), İş Yapma Kolaylığı’nda 71. (175 ülke arasında), İnsani Gelişme Endeksi’nde ise 90. sırada (187 ülke arasında) bulunmaktadır.

Türkiye Ar-Ge harcamaları 2015 yılında %17 artarak 20 milyar 615 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payı 2015 yılında %1,06’ya ulaşmıştır. Türkiye Cumhu­riyeti Hükümeti 2023 yılına kadar yıllık %3 Ar-Ge harcamaları hedefi belirlemiştir. 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefi koyan Türkiye’nin, bu hedefe ulaşılabilmesi için Ar-Ge yatırımlarını artır­ması gerekecektir. Son yıllarda Ar-Ge’ye ayrı­lan kaynakların artırıldığı görülmektedir. Bu artışa rağmen Ar-Ge harcamalarının GSYİH içerisindeki oranı (%1,06) henüz arzu edilen noktaya ulaşamamıştır. GSYARGEH/GSYİH oranının en yüksek olduğu ilk 15 ülkeye baktığımızda, ortalama Ar-Ge harcamaları­nın %3’lerde olduğunu görmekteyiz.

Patent sayısında gerideyiz!

Ar-Ge’nin önem taşıyan unsurlarından bir diğeri de inovasyondur. İnovasyon, araştırmalar sonucunda ulaşılan fikrin veya icadın ürüne veya hizmete dönüşmesi sonucu piyasada karşılık bulacak bir değerin yaratılmasıdır. Basit bir biçimde ifade etmek gerekirse de varolan fikrin veya ürünün üze­rine eklemeler yapılarak ortaya yeni ürün veya fikir çıkarılması diyebiliriz.

Yenilikçilik ve ticari getiri açısından önem taşıyan göstergelerin başında patent sayıları gelmektedir. Patent sayısında da önde gelen ülkelerden olan Çin’de ağırlık 2000’li yılların başında yurtdışı yerleşikler lehine iken son yıllarda yurtiçi yerleşikler lehine gelişmiştir. Güney Kore’de de patent sayısı nispeten yüksek olup yurtiçi yerleşiklerin payı %65-70 civarında seyretmektedir. Rusya’da verilen patent sayısı 30 bin adedin üzerindedir. Rusya’da da yurtiçi yerleşiklerin payı %70 ile yüksektir.

Hindistan ile Brezilya’da yurtdışı yerleşiklerin payı oldukça yüksek olup %80 civarındadır. Türkiye’de ise verilen patent sayısı diğer ülkelere kıyasla daha düşüktür. Türkiye’de araştırmacı sayısı ve bilimsel makale sayısında önemli bir artış kaydedil­mesine karşılık benzer bir gelişmenin patent sayısına yansımadığı gözlenmektedir. Türkiye’de verilerin patentlerin dağılımında dalgalı bir görünüm hakim olup geçmişte yurtdışı yerleşiklerin payı yüksek iken son yıllarda yurtiçi yerleşiklerin payı artmıştır.

BRICK ülkeleri ile Türkiye’ye ilişken temel göstergeler incelendiğinde; milli gelirin ge­lişimi, brüt Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı, tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısı, bilim ve mühendislik alanlarındaki uluslara­rası yayın adedi ve verilen patent sayısı açı­sından Çin ile Güney Kore’nin ön plana çıktığı görülmektedir. Türkiye’nin ise, bu alanlarda son on yılda kaydettiği ilerlemeye rağmen halen birçok alanda diğer ülkelerin gerisinde kaldığı izlenmektedir. Özellikle verilen patent sayısında karşılaştırma konusu olan diğer ülkelere kıyasla zayıf bir tablo çizmektedir.

Türkiye OECD ülkeleri ile karşılaştırıldı­ğında ise, 1999-2009 döneminde Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranının OECD ülkelerinin büyük bir çoğunluğunda yüksel­diği görülmektedir. İsrail, Finlandiya ve İsveç bu alanda ilk sıralarda yer alan ülkelerdir. Bu oran İsrail’de %4,28, Finlandiya’da %3,96, İsveç’te %3,62 ile oldukça yüksek bir sevi­yede gerçekleşmiştir. Güney Kore, Japonya, Danimarka ve İsviçre’de %3’luk seviyenin üzerindeki ülkeler olarak sıralanmaktadır.

Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı OECD ülkelerinde ortalama bazda %2,33, AB-27 ül­kelerinde ise %1,9 düzeyindedir. Türkiye’nin ise, 2009 yılı itibarıyla %0,85 ile gerek AB-27 ülkelerine gerekse OECD ülkelerine kıyasla oldukça düşük bir düzeyde Ar-Ge yoğunlu­ğuna sahip olduğu görülmektedir. Polon­ya, Yunanistan, Slovakya, Şili ve Meksika Türkiye’den daha düşük Ar-Ge yoğunluğuna sahip olan ülkelerdir.

Türkiye’de Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (2011–2016), Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) tarafından 2010 yılı Aralık ayında kabul edilmiştir. Stratejiye göre; bilim, teknoloji ve yenilik (BTY) alanındaki insan kaynaklarının geliştirilmesini, araştırma sonuçlarının ticari ürün ve hizmete dönüşü­münün teşvik edilmesini, çok ortaklı ve çok disiplinli Ar-Ge ve yenilik işbirliği kültürü­nün yaygınlaştırılmasını, KOBİ’lerin yenilik sisteminde daha güçlü aktörler olmalarının teşvik edilmesini ve Ar-Ge altyapılarının ve uluslararası BTY işbirliğinin etkinleştirilme­sini hedeflenmektedir.

2011–2016 Stratejik Çerçevesi kapsamında otomotiv, makine ve üretim teknolojileri, bilgi ve iletişim tek­nolojileri, enerji, su, gıda, güvenlik ve uzay sektörleri odak alanları olarak belirlenmiştir. Ülkemizde 2023 yılında milli gelirin 2 trilyon USD olması hedeflenirken, Ar-Ge harcamala­rının 60 milyar USD’ye ve milli gelire oranının %3‘e çıkarılması amaçlanmaktadır.

Ar-Ge’yi markalaştıran markalar

2016 verilerine göre dünya genelinde Ar-Ge’ye en çok harcama yapan ilk 10 şirket Volkswagen, Samsung, Amazon, Alphabet, Intel Co, Microsoft, Roche, Novartis, Johnson & Johnson ve Toyota. Yine dünya genelinde inovasyona en çok yatırım yapan ilk 10 şir­kete baktığımızda ise farklı bir tablo ile karşı­laşıyoruz. Teknoloji devlerinin başını çektiği listedeki ilk 10 şirket Apple, Alphabet, 3M, Tesla Motors, Amazon, Samsung, Facebook, Microsoft, General Electric, IBM. Ülkemize gelindiğiyse Turkishtime’ın 2015 yılında yap­tığı araştırmaya göre Türkiye’de Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan ilk 10 şirket Aselsan, Tofaş, Ford, Tusaş, Arçelik, Vestel, Mercedes-Benz Türk, Netaş, Türk Telekom ve Novartis.

TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin 2015 yılında Ar-Ge harcaması yaklaşık 7,6 milyar dolar oldu. Bu rakam, şirketler sıralamasında 13,6 milyar euro’luk Ar-Ge bütçesiyle birinci olan Volkswagen’in bile çok gerisinde. Ancak ülkenin Ar-Ge karnesi kötü olmasına rağmen Koç grubunun iki kuruluşu Tofaş ve Ford Otomotiv dünyada Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan 2 bin 500 şirket arasında yer alarak, global ligde Türkiye’nin adını duyuruyor.

Ar-Ge’nin geleceği ne

yönde olacak ve yapılması

gerekenler neler?

Geçtiğimiz ay 6-7 Eylül tarihlerinde Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde Mimar ve Mü­hendisler Grubu’nun öncülüğünde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Kalkınma Bakanlığı desteğiyle Ar-Ge ve İnovasyon Zirvesi’nin ikincisi düzenlendi. Etkinlikteki oturumlarda sektörün mevcut durumu­nun yanı sıra geleceğine dair öngörüler de paylaşıldı. Açılışında Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve Türkiye’nin Ar-Ge ve inovasyonunda öncü kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin katıldığı etkinlikte Ar-Ge’nin geleceğine dair yerli yeniliğin, yeniliğin ticarileştirilmesinin, yenilik tabanlı yerel kalkınmanın önündeki engellerin giderilmesi konularına vurgu yapıldı. Söz konusu engelleri aşmak için merkezi ve yerel yönetimlerle beraber, özel sektörün de katkılarıyla çözüm önerileri ve alternatif modellerin kamuoyuyla paylaşıl­dığı zirve, ülke olarak ürettiğimiz yeniliklerin ileri teknolojiye sahip katma değeri yüksek ürünlerin uluslararası pazarlarda da tercih edilebilir olması açısından, global pazar­lardaki yerlerinin arttırılması için yapılması gerekenler anlatıldı. Türkiye’nin bölgede ve dünyada etkinliğinin sürdürülebilmesi ve daha da güçlenmesi için inovasyonun olmazsa olmaz olduğu mesajı öne çıktı.

Dergimiz yazarlarından, Ar-Ge konu­sunda uzman Cebrail Taşkın da Türkiye’de özellikle son dönemde devlet desteğinin önemli ölçüde arttığını düşünüyor. Hü­kümetin, yerli ürün yapılması ile ilgili her türlü Ar-Ge faaliyetini desteklediğini, arka arkaya yeni teşvikler açıkladığını ve ihtiyaç duyulan sermayeyi sağladığını belirtiyor. Taşkın’a göre Ar-Ge destekleri yeterli, ancak asıl problemimiz koordinasyon sorunu. Devletin verdiği Ar-Ge teşvikleri dağınık yapıda, birbirini tamamlayan yapıda değil. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (San-Tez Projeleri, Teknogirişim Sermayesi Desteği), TÜBİTAK (TEYDEB Projeleri, Girişimcilik Aşamalı Destek Programı, Öncelikli Alanlar Ar-Ge Programı), KOSGEB (Ar-Ge, Inovasyon ve Endüstriyel Uygulama Destek Progra­mı), Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), Ulaştırma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve diğer Bakanlıklarının oluşturduğu fonlar ile Ar-Ge Projeleri destekleniyor.

Ar-Ge ve İnovasyon çalışmaları tek elden yürütülmeli ve Kamu Ar-Ge teşvikleri toparlanmalı ve hedef teknolojilere odaklanılmalı. Desteklenecek Ar-Ge Projelerinin belirlendiği komisyonlar­da, özel sektör uzmanları da aktif olarak yer almalı. TÜBİTAK, endüstrinin ihtiyaç duydu­ğu alanlarda, endüstri için araştırma yapan bir yapıda çalışmalıdır. Yine Taşkın’a göre Türkiye’deki Ar-Ge Projeleri, devlet tarafın­dan verimliliği artıracak şekilde değil daha çok kötüye kullanımı engelleyecek şekilde takip ediliyor. Bu yüzden projeler, verimliliği artıracak şekilde takip edilmelidir.

Amerika’da devletten şirketlere pek bir Ar-Ge teşviki yapılmaz, şirketler Ar-Ge fikirleri için yatırımcı bulurlar. Bu suretle ya­tırımcı, şirkete sermaye sağlar ve ortak olur. Türkiye’de son dönemde sıklıkla duymaya başladığımız melek yatırımcıların sayısının artması gerekiyor. Para’dan para kazanma dönemi bitmiştir, parayı bankada tutmak ye­rine, gelecek vaat eden bir fikre, bir projeye yatırmak daha karlı bir yatırım olacaktır. Bireylerin yansıra kurumsal şirketlerin de melek yatırımcı olarak projelere ve start up şirketlere destek olmasına ihtiyacımız var. Projelere sadece sermaye koymakla kalmamalı, iş fikrinin ya da projenin ürüne dönüşmesi evresinde her türlü manevi desteği ve koçluğu da sağlamalıyız.

Ar-Ge alanındaki yatırımların çoğalması ve merkez açan firmaların sayısının artması ümit verici ancak hala iyileştirmeye açık, giderilmesi gereken problemler var…

Bugünün ağır rekabet koşullarında ayakta kalabilmek ve büyüyebilmek için şirketlerin ürünlerini, hizmetlerini, iş yapış yöntemlerini, yapılanmalarını ve sosyal sorumluluk anlayışlarını sürekli olarak değiştirmeleri, farklılaştırmaları ve yenilemeleri gerekiyor. Bu gerçeğin farkına varan şirketler Ar-Ge’ye olan yatırımlarını her geçen yıl artırıyor ve bu alandaki faaliyetlerine özen gösteriyor. Özellikle son 10 yıldır Türkiye’deki Ar-Ge yatırımları da markaların bu konuya önem verdiğini kanıtlar nitelikte. Devlet de hem ülke kalkınması adına hem de ekonomik açıdan bu alandaki faaliyetleri teşvik yatırımları ve yasalarla destekliyor.

Elbette Amerika’nın o meşhur, sistematik Silikon Vadisi yapılanmasından çok uzağız, ancak bu alanda yapılan çalışmalar iyi durumda olduğumuzu gösteriyor. Hem bu alanda neler yaptıklarını, ilerleyen dönem için neler hedeflediklerini, hem de Türkiye’de Ar Ge’nin ne durumda olduğunu Ar-Ge’ye yaptıkları yatırımlarla öne çıkan markalara sorduk. Sabancı Holding markalarından Brisa’nın Teknoloji Direktörü Bahadır Olkun, Abdi İbrahim’in Ar-Ge Direktörü Zdravka Knezevic, Hayat Kimya’nın Ar-Ge’den Sorumlu Başkan Yardımcısı Fikret Koç, Turkcell Müşteri Deneyimi ve Bilgi Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Serkan Öztürk ve Ece Holding CEO’su Bülent Onur merak ettiklerimizi bizler için yanıtladılar.

Şirketinizin öncelikle dünyada ve ayrıca Türkiye’deki Ar-Ge çalışmaları ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Ar-Ge yatırımlarınızın Türkiye’deki pasta payı ne kadar?

Bridgestone, Lassa, Dayton, Firestone ve Kinesis marka lastikleri pazara sunuyoruz. Dünyanın en büyük lastik üretim tesislerinden biri olan İzmit fabrikamızda gerçekleştirdiğimiz üretime ek olarak, 300 milyon USD yatırımla Aksaray’da kurulumu devam eden ikinci fabrikamızı da 2018 yılın-da devreye almaya hazırlanıyoruz. Ar-Ge çalışmalarımıza son 3 yılda yaklaşık 50 milyon TL yatırım yaptık. Bu doğrultuda 2015 yılı BIST verilerine göre Türkiye’nin Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan ilk 10 şirketi arasında yer alıyoruz. Merkezimizin çalışmalarıyla her iki fabrikamızda da yeni ürünleri ve üretim teknolojilerini ülkemize kazandıracak, teknolojiyi bu topraklarda yeşerteceğiz.

Hangi uzmanlık alanlarında projeler geliştiriliyor? Bu projeler bağlamında kaç patent sahibisiniz? Ya da uzun vadedeki proje/patent planlarınız ne?

Lastik, yaklaşık 80 farklı hammad­de ve 20 farklı karışımdan oluşan, dünyanın en zor kompozit ürünlerinden bir tanesi. Bu doğrultuda 30 yıldır teknoloji ve ürün geliştirme alanına yatırım yapıyoruz.

Belgelendirilen Ar-Ge Merkezimizle birlik­te yerli ürün tasarım, geliştirme ve yenilikçi üretim teknikleri alanlarında kabiliyetle­rimizi artırırken, yerli tedarikçi geliştirme konusunda yapacağımız çalışmalarla da Türk sanayisinin gelişimine katkı sunmayı hedefliyoruz.

Ar-Ge alanında; uluslararası rekabet gücümüzü artıracak ve ihracatımıza ivme kazandıracak yenilikçi süreç ve geliştirme teknolojileri, yeni ürünleri pazarın ihtiyaç duyduğu şekilde daha kısa sürede devreye alınması, yeni nesil teknolojilerle dünya standartlarında ürün geliştirme, yeni ham madde teknolojilerini ve kaynaklarını kısa sürede üretimimize kazandırma, %94 olan yerli üretimimizi artırma konularına odakla­nıyoruz. Her yıl en az 30 yerli proje geliştir­meyi hedefliyoruz.

Ar-Ge merkezlerinizin Türkiye’deki lokas­yonları ve uzun vadedeki hedefleri neler?

Ar-Ge Merkezimiz, İzmit’teki fabri­ka sahamız içerisinde yer alıyor. Bu merkez, dünyanın dört bir yanına yüksek perfor­mans, emniyet ve konfor sunan, yenilikçi lastikler üretme hedefiyle faaliyetlerine baş­ladı. Merkezimiz aynı zamanda 2018 yılında faaliyete geçecek olan Aksaray Organize Sanayi Bölgesi’ndeki ikinci fabrikamıza da hizmet verecek.

Ar-Ge yatırımlarımız kapsamında bugüne kadar 90 adede yakın ürün ailesi geliştirdik ve bu yolda yeni ürün çalışmalarına devam ediyoruz Türk mühendislerinin çalışmalarıy­la Çin’e özel lastik geliştirdik. Temmuz ayın­da, 2014 yılından beri ithal ederek pazara sunduğumuz Dayton marka lastikleri İzmit Fabrikamızda üretmeye başladık. Bridges­tone’un yeni nesil, tüm binek araçlara uygun olarak geliştirilen ve yolda patlasa dahi 80 kilometre gidebilen lastiklerini de 2018 yılında yerli üretmeye başlayacağız.

Üniversiteler ile olan iş birlikleriniz ne durumda?

Belgelendirilen Ar-Ge Merkezimizin faaliyetlerinin hızlanmasıyla birlikte, üniversi­telerle gerçekleştireceğimiz ortak çalışmalar­la sanayi-üniversite iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyoruz. Aynı zamanda Teknoloji Direk­törlüğü çatısı altında, üniversite öğrencilerine teknik bilgilerini güçlendirme ve işi öğrenme fırsatı sunduğumuz staj programı düzenliyo­ruz. Bu projelerimizi de önümüzdeki dönem­de çeşitlendirmeyi hedefliyoruz.

Ar-Ge yatırımlarınızın iletişim ve PR çalış­malarını nasıl yapıyorsunuz? Bu konuda reklam, iletişim vb çalışmalarınız var mı?

Belgelendirilen Ar-Ge Merkezimi­zin basın toplantısını 10 Ağustos 2017 tari­hinde, kurucu ortaklarımız Sabancı Holding ve Bridgestone yönetiminin de katılımıyla gerçekleştirdik. Medyanın ilgisini toplayan bu açılışın ardından hem geleneksel medya hem de sosyal medyada iletişimimizi sür­dürülebilir kılmaya odaklanıyoruz. Özellikle üniversite öğrencileri nezdinde Brisa’nın Ar-Ge konusundaki çalışmalarının bilinirliği­ni artırmak amacıyla dijital projeler üzerinde çalışıyoruz.

Türkiye’deki Ar-Ge potansiyelini artırmak ve gençlerin bu konudaki ilgisini kazan­mak için ne öneriyorsunuz?

Kurumların ve şirketlerin Türki­ye’nin özellikle teknoloji alanındaki dışa bağımlılığını azaltmak üzere Ar-Ge ve ino­vasyona gereken önemi vermesi gerekiyor. Yapılan yatırımlar sayesinde ülkenin dene­yim ve bilgi birikimi artarken yeni iş fırsatları da doğuyor. Böylece çok daha rekabetçi ve katma değerli ürün ve hizmetler geliştirili­yor. Burada elbette kamu ve üniversitelerle olan yakın iş birliği de önem taşıyor. Bu sayede çok daha fazla gencin bu alanda yeteneklerini kullanma fırsatı yakalayacakla­rına inanıyorum.

Şirketinizin öncelikle dünyada ve ayrıca Türkiye’dekiAr-Ge çalışmaları ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Ar-Ge yatırımlarınızınTürkiye’deki pasta payı ne kadar?

Ar-Gestratejimiz kapsamında yeni ürün geliştirme yoluyla organik büyüme sağlamayıhedefliyoruz. Yeni ürün portföyümüzde eşdeğer ilaç ürünleri önemli bir payasahip olmakla birlikte yeni terapötik ajanlar, yeni ilaç taşıyıcı sistemler,yeni sabit doz kombinasyonları, bilinen moleküllerin yeni endikasyonlarınıntanımlanması, reçetesiz ürünler, besin desteği, tıbbi cihaz alanlarında daçalışmalarımızı sürdürüyoruz.

İnovatif ürün araştırmalarımızı, Ar-Ge merkezimiz bünyesindeve ayrıca yurtiçi ve yurtdışı araştırıcı ağımız ile işbirlikleri çerçe-vesindeyürütüyoruz. İstanbul Esenyurt’ta kurulan Ar-Ge merkezimiz, projeler vespesifik çalışmalar kapsamında ortaya çıkan teknoloji ihtiyaçlarıdoğrultusunda, hem Türkiye hem de yurtdışındaki (ABD, Avrupa, Hindistan vb.)bilimsel akademik ve sanayi kuruluşları ile işbirlikleri yapıyor. Hedefimiz,Türkiye’de biyobenzer alanın-da endüstri lideri olmak ve küresel arenada yenimolekül keşfine katkı sağlamaktır. TÜİK 2015 verilerine göre Abdi İbrahim’inilaç sektörü Ar-Ge harcamalarındaki payı %14 seviyesinde.

Hangi uzmanlıkalanlarında projeler geliştiriliyor? Bu projeler bağlamında kaç patentsahibisiniz? Ya da uzun vadedeki proje/patent planlarınız ne?

Türkilaç sektörünün ilk akre­dite ilaç Ar-Ge Merkezi’nde 140 çalışanımız ileprojelerimizi yürütüyoruz. Abdi İbrahim Ar-Ge olarak farmasötik geliştirme,analitik geliştirme, ön-formülasyon araştırmaları, klinik araştırmalar(ağırlıklı olarak Biyoyara­lanım/ Biyoeşdeğerlik Çalışmaları), patentçalışmaları, geliştirme ve ruhsat dosyası ya­zımı, proje yönetimi,işbirliklerinin yönetimi ve standartlar ile proseslerde (QbD- Quality by Designuygulaması) sürekli iyileştirme alanlarında faaliyet gösteriyoruz. Proje faa­liyetlerininbüyüklüğüne bağlı olarak Ar-Ge yatırımlarımız da artıyor.

Biyoteknoloji alanı ve yenilikçi projeler için yeniyatırımlar yapıyor, harici işbirlikleri yürütüyoruz. Ege Üniversitesi grubu ileyara iyileşmesinde kullanılmak üzere geliştirilen yeni bir üründe klinikçalışma safhasına gelindi. Bunun yanında yeni molekül çalış­maları konusunda dayurt dışından start-up şirketler ile de işbirliği içindeyiz.

2008 yılında Ar-Ge Merkezimizin kurulma­sından bu yana,100’e yakın patent başvuru­su gerçekleştirildi. Ar-Ge’de geliştirilen ino­vatifürünlerin korunma altına alınması için yapılan patentleme çalışmalarında senede9 ya da 10 yeni patent başvurusu hedefliyoruz. Ar-Ge yatırımı sonuca ulaşılankatma değeri yüksek inovatif ürünlerimiz için yürüttüğü­müz patent çalışmalarıile pazar önceliği ve rekabet avantajı kazanmayı amaçlıyoruz.

Ar-Ge merkezlerinizinTürkiye’deki lokas­yonları ve uzun vadedeki hedefleri neler?

İstanbul Esenyurt’ta bulunan Ar-Ge Merkezimizde uzun vadedeküresel ilaç pazarı için, ulusal-uluslararası endüstri­yel ortaklarla rekabetöncesi işbirliği mode­liyle yenilikçi patentli ilaç ürünü araştırma -geliştirme çalışmaları hedefliyoruz.

Biyoteknoloji alanında yeni molekül keşfi, şirketimiz içinstratejik öneme sahip. Küresel ve ulusal Ar-Ge bağlantılarımız aracılığıyla değerlendirilebilirve yeterli risk yönetimine sahip Ar-Ge hedefli projeleri araştırmaya devamediyoruz.

Üniversiteler ileolan iş birlikleriniz ne durumda?

Ege Üniversitesi ile işbirliğimiz kapsamında ABD veAvrupa’da patentli olan ve yara iyileşmesi için kullanılan yeni bir ürünüzerinde çalışıyoruz.

Üniversite – Teknopark işbirliğimiz olarak Hacettepe ÜniversitesiTeknopark bünye­sindeki Elixir Araştırma Kuruluşundan da bahsetmek isterim. Bukurumla yeni Ar-Ge projeleri konusunda değerlendirmeler ya­pıyoruz.Üniversitedeki araştırma gruplarıy­la uzun vadeli yeni molekül keşfine yönelikçalışmaları inceliyor ve yeni üniversite-sa­nayi Ar-Ge projeleri içinfırsatları değerlen­diriyoruz.

Türkiye’deki Ar-Ge kültürünü ve Ar-Ge teşviklerininmevcut durumunu nasıl de­ğerlendiriyorsunuz? Destek var elbet ama sizce yeterlimi?

Türkiye’deAr-Ge kültürü sürekli gelişme ve büyüme içerisinde. Hükümet, hazırladığı yasave yönetmeliklerle bu büyümeye destek oluyor. Aynı zamanda sanayi ileüniversiteler arasında Ar-Ge ala­nında daha fazla ortak çalışma yapılmasınıdestekliyor.

Bu alanda daha da güçlenmek için odak­lanmak, kaynakyaratılması, projelerin doğru yönetimi ve yeterli finansman sağlanmasıgerekiyor. Doğru bir şekilde yürütülen Ar-Ge çalışmaları ile inovasyonanlamında istenen sonuçlar ve sektör için katma değerli çö­zümler üretilebilir.

Ayrıca Türk kökenli deneyimli bilim insan­larının ülkeyegeri dönmelerini sağlayacak şartlar yaratılarak, farmasötik Ar-Ge sürecin­dekipratik tecrübelerini yeni molekül keşfi çalışmaları alanında uygulamalarıoldukça önem taşıyor.

Ar-Geyatırımlarınızın iletişim ve PR çalış­malarını nasıl yapıyorsunuz? Bu konudareklam, iletişim vb çalışmalarınız var mı?

Tamamladığımızprojelerimiz için bilimsel tanıtım çalışmaları, patent, ma­kale, kongrelerekatılım, atölye çalışmaları, poster sunumu gibi çalışmalar yürütüyoruz. Tüm buaktivitelerimiz, Ar-Ge çalışmaları­mızın bilimsel kalitesinin yanı sıra komp­leksiteseviyesini de ortaya çıkarıyor. Bunun akabinde, gizlilik ilkesine uygun olarak,verilerin doğru zamanda açıklanmasının ve iş stratejisini doğru şekildedesteklemenin öneminin bilincindeyiz.

Türkiye’deki Ar-Gepotansiyelini artırmak ve gençlerin bu konudaki ilgisini kazan­mak için neöneriyorsunuz?

Türkiye’de ilaç Ar-Ge çalışmala­rının nitelik ve nicelikolarak artması için iyi yetişmiş gençlerin Ar-Ge’ye katılımı önem taşıyor.Ar-Ge’nin ileri düzeyde geliştirilmesi için Ar-Ge çalışmalarında sabırlı olmalıve organize adımlar atmalıyız.

Üniversite-sa­nayi işbirliklerinin yanı sıra endüstriyeluygulama, araştırma ve geliştirme kapasi­tesi artırılmalı. Yüksek nitelikligenç bilim insanlarının yetiştirilmesi amacıyla endüstri Ar-Ge ilgi odaklıüniversite lisans ve lisan­süstü program çalışmaları yapılmalı, teşvikmekanizmaları, yüksek teknoloji alanlarında doğrudan, nakit olarak ve kapsayıcıbiçimde çalıştırılmalı ve biyoteknoloji alanında yetiş­miş personel ihtiyacınıkarşılamaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

Şirketinizin öncelikle dünyada ve ayrıca Türkiye’dekiAr-Ge çalışmaları ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Ar-Ge yatırımlarınızınTürkiye’deki pasta payı ne kadar?

Dışiştirakler ve yurt dışı pazara sunulan ürünlerimiz için tüm Ar-Gefaaliyet-lerimizi yürüttüğümüz Ar-Ge merkezimizi 2012 yılında faaliyete aldıkve 4 yıl içinde Ar-Ge faaliyetlerine 100 milyon TL’ye yakın yatırım yaptık.

Yenilik faaliyetlerinin yanı sıra “Tersine beyin göçü”sağlama çalışmalarıyla da

Paylaş
İlgili Makaleler
Marka Yazıları

#7: What the F**k? // Ayşe Bali

Kendisine bunca yoğunluğu arasında sorularıma zaman ayırdığı için çok ama çok teşekkür...

Marka Yazıları

#2 Modifiye Gerçek // Fernando Passos

Kendi çocukluğumdan söze devam edersem, İzmir’de bize hayallerin kapısını aralayan, eski Göztepe...

Marka Yazıları

Okurun Koltuğa Geçtiği Kolektif Bir Ekip!

Elif Tütüncü 8 yıldır erkek dünyasının nabzını tutan GQ Türkiye, dergi okurlarının...

Marka Yazıları

Birlikte Daha Güçlü – Rekabetten İş Birliğine

Ortada bir çelişki var gibi görünüyor: COVID-19 herkesi sosyal olarak uzak olmaya...