Anasayfa Gündem Eğitimde markalaşmada gidilecek çok yol var
Gündem

Eğitimde markalaşmada gidilecek çok yol var

Paylaş
Paylaş

Eğitimde markalaşmada gidilecek çok yol var

Sinem Mercan

Türkiye’de özel okul sayısında ciddi bir artış yaşanıyor. Ancak nicelikteki bu artış, nitelikte ne yazık ki görülmüyor. Bununla birlikte öğretmen azlığı, sıralamaya bağlı sınav sistemi ve OECD okullar arası eşitsizlik cetvelinde ortalamanın oldukça aşağısında olmamız eğitim sektörümüzdeki sorunlar olarak göze çarpıyor. Her geçen gün rekabetin arttığı özel okul sektöründe faaliyet gösteren okullar, eğitimde niteliğini artırmak ve markalaşmak için birtakım adımlar atıyorlar. İyi bir akademik kadro oluşturmak, okulun teknolojik olanaklarını güçlendirmek, öğrencilere sağladıkları olanaklarını arttırmak bunlardan birkaçı…Biz de Brand Age olarak bu sayımızda eğitimdeki “Eğitimde Markalaşma” konusunu mercek altına aldık. Türk Eğitim Derneği, sektördeki sorunları anlatırken, özel okul sektöründeki okullar ise markalaşma yolunda neler yaptıklarına dair bilgiler verdi.
screen-shot-2016-09-28-at-11-26-54

Örgün eğitimden 17 milyon 588 bin 958 öğrenci yararlanıyor
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2015-2016 okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarını kapsayan örgün eğitim istatistiklerine göre, örgün eğitimden yararlanan öğrenci sayısı: 17 milyon 588 bin 958.17 milyon 588 bin 958 öğrenciden, 14 milyon 540 bin 339’u resmi okullarda, 1 milyon 174 bin 409’u ise özel okullarda eğitim görüyor. Açık öğretim kurumlarında da 1 milyon 874 bin 210 kişi okuyor.2014-2015 eğitim-öğretim yılında örgün eğitimden, 17 milyon 559 bin 989 öğrenci yararlanıyordu. Bu öğrencilerden resmi okulda okuyanların sayısı 14 milyon 950 bin 897, özel okulda okuyanların sayısı 823 bin 515 ve açık öğretimde okuyanların sayısı 1 milyon 785 bin 577 idi. 2015-2016 eğitim-öğretim yılında resmi okullarda eğitim gören 14 milyon 540 bin 339 öğrenciden, 7 milyon 100 bin 641’i (yüzde 48,8) kadın, 7 milyon 439 bin 698’i (yüzde 51,2) erkek. Özel okullarda eğitim gören 1 milyon 174 bin 409 öğrenciden, 551 bin 100’ü (yüzde 46,9) kadın, 623 bin 309’u (yüzde 53,1) erkek. Açık öğretimde ise eğitim gören 1 milyon 874 bin 210 öğrenciden, 877 bin 620’i (yüzde 46,8) kadın, 996 bin 590’ı (yüzde 53,2) erkek.Temel eğitim kademesinde, resmi okullarda eğitim gören 11 milyon 79 bin 517 öğrencinin yüzde 9,2’si (1 milyon 17 bin 436) okul öncesi öğrencisi, yüzde 46,3’ü (5 milyon 128 bin 664) ilkokul öğrencisi, yüzde 44,5’i (4 milyon 933 bin 417) ortaokul öğrencisi. Özel okullarda eğitim gören 701 bin 798 öğrencinin yüzde 27,3’ü okul öncesi öğrencisi, yüzde 33,1’i ilkokul öğrencisi, yüzde 39,6’si ortaokul öğrencisi. Liselerde eğitim gören 5 milyon 807 bin 643 öğrenciden resmi okullarda 3 milyon 798 bin 897 (yüzde 65,4) öğrenci bulunuyor. Açık öğre- tim lisesinde 1 milyon 536 bin 135 (yüzde 26,5) öğrenci eğitim alıyor. Özel okullarda ise 472 bin 611 (yüzde 8,1) öğrenci yer alıyor.

screen-shot-2016-09-28-at-11-48-43
Ortaöğretimde eğitim gören 5 milyon 807 bin 643 öğrenciden 3 milyon 47 bin 503’ü (yüzde 52,47) genel ortaöğretimde bulunuyor. 2 milyon 82 bin 935’i (yüzde 35,87) mesleki ve teknik orta öğretimde eğitim alıyor. 677 bin 205’i (yüzde 11,6) Din Öğretimi Genel Muzipledürlüğü bünyesindeki okullarda okuyor.

Öğretmen sayısı 1 milyona yaklaştı

2015-2016 eğitim öğretim yılında öğretmen sayısı 993 bin 794 oldu. 61 bin 203 okul ve kurumdaki öğretmenlerden resmi okullarda görev yapanların sayısı 863 bin, 126 iken, özel okullarda görev yapanların sayısı 130 bin 868 oldu. Cinsiyete göre öğretmen oranının yüzde 45,1’ini (447 bin 958) erkek öğretmenler, yüz- de 54,9 ́unu da (545 bin 836) kadın öğretmenler oluşturuyor.Örgün eğitimde toplam 61 bin 203 okul ve kurum bulunuyor. Resmi okul ve kurum sayısı 51 bin 622 iken, özel okul ve kurum sayısı 9 bin 581. Örgün eğitimde 651 bin 828 derslik bulunuyor. Resmi okullardaki derslik sayısı 553 bin 66 iken, özel okullardaki derslik sayısı 98 bin 762.

Derslik sayısı yüzde 10,5 oranında arttı

2014-2015 eğitim öğretim yılında resmi ve özel okulların tamamında 589 bin 902 derslik bulunuyordu, bu dönemde ise derslik sayısında yüzde 10,5 oranında artış gerçekleşti. Derslik başına düşen öğrenci eğitim kademeleri bazında derslik başına düşen öğrenci sayısı, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 27, ortaöğretimde 28. 2015-2016 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 25, ortaöğretimde 23 oldu.

Eğitim kademeleri bazında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, 2014-2015 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 18, ortaöğretimde ise 14’tü. 2015-2016 eğitim öğretim yılında ilköğretimde 16, ortaöğretimde 13 oldu.

screen-shot-2016-09-28-at-11-27-10

Eğitim bütçesi 76 milyar 354 milyon 306 bin

Eğitim bütçesi 2014’te gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 3,16 ́sını oluştururken, 2015 yılında gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 3,46’sını oluşturdu. 2014-2015 eğitim öğretim yılında 62 milyar 248 bin lira olan eğitim bütçesi, 2015-2016 eğitim öğretim yılında 76 milyar 354 milyon 306 bin liraya yükseldi. Milli eğitim bütçesi 2014’te merkezi yönetim bütçesinin yüzde 13,11’i iken 2015 yılında bu oran yüzde 13,38 olarak gerçekleşti.Yaş gruplarına göre okullaşma oranları istatistiklerde, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) raporlarına benzer şekilde ilk kez okullaşma oranları yaş gruplarında yer aldı. 4-5 yaş grubunda yüzde 50,46. 3-5 yaş grubunda yüzde 39,54. 5 yaş grubunda yüzde 67,17. 6-9 yaş grubunda yüzde 98,81.10-13 yaş grubunda yüzde 99,05. 14-17 yaş grubunda yüzde 85,31.

OECD’de ortalamanın çok aşağısındayız

Selçuk Pehlivanoğlu – Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı (TED)

Ülkemizde eğitim göstergeleri niceliksel olarak son yıllarda önemli mesafeler kat etse de hala maalesef nitelik anlamında önemli sorunlar yaşıyoruz. Türkiye’de her dört çocuktan birinin öğretmeni yok. Araştırmalarda her 10 öğretmenden 4’ü kendi ilgi ve isteği dışında sistemin dayatması sonucunda öğretmenlik mesleğini seçtiğini söylüyor. Ne üzücüdür ki Türkiye olarak halen OECD okullar arası eşitsizlik cetvelinde ortalamanın çok aşağısındayız. Hem liseye geçişte hem de üniversiteye geçişte sıralamaya bağlı sınav sistemi nedeniyle büyük sorunlar yaşıyoruz. Sıralamaya dayalı sınav sistemi nedeniyle 40 senedir insan yetiştirme yerine sınav kazanmayı hede eyen bir sistemin içindeyiz. Gerek ortaöğretime gerek yükseköğretime geçiş sistemleri ülkemizde sıklıkla değiştirilse de hala bir çözüme ulaşılamadı. Her sene yüz binlerce çocuğumuz sistem kurbanı oluyor. Türk Eğitim Derneği olarak öğretmen yeterli- liklerinin geliştirilmesinin ülkemiz için bir gelecek sorunu olduğuna inanıyoruz. Okul öncesi ve ilköğretimin niteliği gün geçtikçe ne yazık ki daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Maalesef 3 ila 6 yaş arasındaki çocuklarımızın eğitiminde Avrupa Birliği ortalamasının hayli altındayız.

İç göçün en fazla etkilediği alanlardan biri de eğitim

Biz eğitim alanında Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşu olarak temel eğitimsel sorunlara çözüm bulmak için durmaksızın çalışıyoruz. Hem mevcut ihtiyaçlara cevap verebilmek hem de ideal bir sivil toplum örgütü olabilmek için her gün sınırlarımızı aşmayı amaç edindik. Her yıl dernek bünyesi dışındaki resmi okullarda çalışan öğretmenlerin gelişimlerini desteklemek amacıyla eğitim sağlıyoruz. TED olarak 2023’e kadar 100 bin öğretmenin hizmet içi eğitimini vermeyi hedefliyoruz. Üniversite sınavıyla sınırlandırılmasına karşı çıkan “Hayat=180 Dakika mı?” Projemizle sınav sisteminin değiştirilmesine yönelik arayışların kapısını araladık. Çözüm önerilerini tartışmaya açtık. Sistem yapıcıları üzerinde ciddi bir etki oluşturup sınav sisteminin kökünden sorgulanmasını sağladık. İki yıllık bir çalışma sonucunda ve çok sayıda akademisyen ve eğitimcinin görüşleri alınarak ülkemiz eğitim sisteminin iyiye ve doğruya dönüşmesi amacıyla Ulusal Eğitim Programı’nı kamuoyunun dikkatine sunduk. Bilimin rehberliğinde, insan ve çocuğun yararını gözeten, sistematik, şeffaf, hesap verebilir, kalite yönelimli, sürdürülebilir, her bakana göre değişmeyecek bir yol haritası önerdik.

Türkiye’de öğrencilerimizin yüzde 69’u alt ekonomik, sosyal ve kültürel grupta yer alıyor. İç göçün en fazla etkilediği alanlardan biri de eğitim. Ulusal Eğitim Programı ile “yoksullar için de adil eğitim” önceliğini dile getirdik. Eğitim sisteminin büyük fotoğrafını çekerek yakın, orta ve uzun vadede tamamlanacak dönüşümleri ayrıntılı biçimde sıraladık. UEP’de, eğitim sisteminde dönüşümün siyasi partiler öncülüğünde kamu, özel ve sivil sektörün aktif katılımıyla gerçekleşmesi hedefinden hareket ettik.
Türkiye’de eğitimin geleceği
TED olarak Türkiye ve dünyadan uzman kişileri bir araya getirerek farklı platformlar yaratıyoruz. Uluslararası eğitim forumlarını TED’in ev sahipliğinde gerçekleştiriyoruz. Son olarak 4. Uluslararası Eğitim Forumu’nu gerçekleştirdik. Dünyaca ünlü fütürist-bilim insanı Michio Kaku’nun çağrılı konuşmacı olarak katıldığı forumda siyaset, iş dünyası, bilim dünyasından çok sayıda önemli konuk “Türkiye’de eğitimin geleceğini” tartıştı.

Biz biliyoruz ki son çeyrek yüzyıla baktığımızda bilimde, teknolojide, ekonomide, eğitimde ve hemen hemen her alanda fark yaratanlar ne geçmişi en iyi şekilde tekrarlayanlar ne de en hızlı takipçilerdir. Fark yaratanlar geçmişi ve anı çok iyi anlayarak “yenilikçi, yaratıcı ve girişimci” düşünebilenler ve düşündüklerini hayata geçirenlerdir. Günümüzde, teknoloji ve bilimin geldiği aşama sayesinde merak-ihtiyaç motivasyonu ile yapılan araştırmalar çoğaldı. Bu araştırmalar internet ile birbirlerine bağlandı ve çok daha hızlı bir “gelecek füzyonu” oluşturdu. İnsanlık, yenilikleri o kadar hızla arkasında bırakıp başka buluşlara uzanıyor ki, benim doğduğum 50 yıl önce kuşaklar arası fark 7-10 yıl iken, günümüzde 4 yıla kadar indi. Artık her 3-4 yılda bir, bilgiler değişiyor dolayısıyla günlük hayatımıza giren araç gereç değişiyor. Haliyle bu gelişmeler toplumun sosyolojik yapısını da değiştiriyor. Avrupa’nın en büyük genç nüfusuna sahip ikinci ülkesiyiz. Bu büyük nüfusu ne kadar iyi yetiştirebilirsek Türkiye’nin geleceği de o kadar parlak olacaktır. İşte bu nedenle eğitim sisteminizi de buna göre kurgulamak zorundasınız. Türk Eğitim Derneği’nin en büyük sorumluluklarından biri de bu: Gelecekte var olacak hatta geleceği değiştirecek bireyler yetiştirmek. Biz, takip eden değil, yol açan insanlar yetiştirmek istiyoruz.
Hayalimiz 10 bin tam eğitim burslu çocuk yetiştirmek
Temel misyonlarından biri “maddi imkânları yeterli olmayan, başarılı çocuklara ülke genelinde burslar vererek, onlara eğitimlerine devam etme olanağı tanımak” şeklinde açıklanan TED’in kuruluşundan itibaren şimdiye kadar 50 bine yakın öğrenciye burs verildi. Şu anda burstan 1.500’e yakın öğrenci yararlanıyor. Bunların 186’sını Soma maden kazasında babalarını kaybeden çocuklar oluştururken, 300 civarında öğrenci üniversite eğitimine tam eğitim bursuyla devam ediyor. Ülkemizde ailesinin parası olmadığı için okuma imkânı olmayan çocuklarımız TED’i gelecekleri için bir umut olarak görüyorlar. Hayalimiz 10 bin tam eğitim burslu çocuk yetiştirmek.

Artık, ‘eğitimde marka olma’ devri yaşanıyor

Fahamettin Akıngüç’ün kurucusu olduğu Kültür Koleji’nin tarihçesi 1960 tarihinde Bahçelievler-İstanbul’da başlıyor. 1992 yılına kadar Şirinevler, Haznedar ve İncirli’de anaokulundan lise bitimine kadar olan eğitim kademelerinde eğitim yaşamını çağın gerek- lerine ve öğrencilerin gereksinimlerine uygun olarak sürdüren Kültür Koleji, 1992 yılından itibaren Ataköy 9. Kısım’da bulunan bugünkü yerleşkesinde eğitim veriyor.1998 yılında Büyükçekmece’de Kültür2000 Koleji kuruldu. İki dilli (İngilizce-Türkçe) öğretimi, Çoklu Zeka Kuramı’na göre düzenlenen öğrenci merkezli, etkin öğrenme ilkeli müfredatı ve fiziksel yapısıyla Kültür2000 Koleji, ülkemizdeki seçkin okullar arasında yer almıştır. Bugün Kültür 2000 Koleji, iki Anaokulu, bir İlkokul, bir Ortaokul ve bir Anadolu Lisesi ve bir Fen Lisesi ile eğitime devam etmektedir. Kültür Koleji Ataköy kampüsü, Florya Anaokulu, Kültür2000 Koleji Alkent kampüsü ve Kültür2000 Koleji Bahçeşehir Anaokulu ile birlikte toplam 12 okulu bulunmaktadır.

Sektörde ilkleri gerçekleştirdik

Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz?

1960 yılından bugüne dek sürekli gelişme felsefesini kendisine ilke edinen İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, yarım asırlık geçmişi boyunca birçok ilke ve başarıya imza attı. Sektörün hep ilklerini gerçekleştirdi. İlk Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Ölçme Değerlendirme Birimi, Servis Bürosu ve Test Birimi’nin kurulması bunlardan sadece birkaçı. Son yıllarda ise, inovasyon merkezleri, internet yayını yapan okul radyoları, kütüphanelerin dijital araştırma bölümleri ile bilgi erişim merkezlerine dönüşmesi, üniversite-kolej işbirliği ve sinerji çalışmaları, kolej kampüslerinin üniversite eğitim fakültesinin uygulama kampüsüne dönüştürülmesi gibi markalaşma yolunda başlıca adımlar attı.

Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak?

Markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz? Okulun ilkeli duruşu ve gelişime verdiği önem, okul geliştirme sürecinin sağlıklı bir şekilde işletilmesi, okulun adını değerli kılmaktadır. Okul geliştirme sürecinde belirlenen performans göstergeleri, “marka değerini” artıran bir sonuca ulaşılmasını sağlar. Değerli olan bir marka ise her zaman var olur, varlığını sürdürür.

“Marka ve marka değeri” genellikle ürün-müşteri ilişkisi terminolojisine sahiptir. Bunun sebebi, sektörel olup daha çok hızlı tüketim ürünleriyle başlayan ve hizmet sektörüne yayılan bir yapıdan kaynaklanıyor olmasıdır. Eğitim, dünya genelinde devlet eliyle yapıldığından ve halkın temel düzeyde ödediği ücretlerle okul hizmeti verildiğinden herhangi bir satış ya da kar amacı güdülmemesini getirmektedir. Eğitimin dünyada ve ülkemizde özelleşmesiyle varoluş ve rekabet süreci başlamıştır. Artık, “eğitimde marka olma” devri yaşanmaya başlamıştır. Öyle ki; devasa yatırımlar yapan fonlar artık eğitim sektörüne girmiş ve özel okulculuğa farklı bir boyut kazandırmaya başlamıştır. Bununla birlikte eğitim sektöründe “tercih edilme gerçeği” ortaya çıkmıştır. Eğitimde tercih edilme, markanın gücünün ve değerinin önemini farklı bir bakış açışıyla görülmesine sebep olmuştur. Çünkü verilen hizmetin, değerli olması tercih edilmesini sağlamakla birlikte başarı grafiklerini yükselten çok önemli bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öğrencilerimize inovatif bakış açısı kazandırıyoruz
screen-shot-2016-09-28-at-12-10-29
Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir?
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, öğrencilere verdiği yabancı dil eğitimi, uluslararası programları ve çift diploma vermesi, bilimsel süreç becerilerini kazandırma ve inovatif düşünce becerisini geliştirmesi ile fark yaratır. Bununla beraber mutlu ve özgüvenli çocuklar yetiştirmesi, öğrenciye bireysel ilgisi göstermesi ile öne çıkar. Eğitim sistemi, takipçiliği, güvenilir ve köklü bir kurum olması da tercih edilme sebeplerindendir. Üstün uluslararası standartlarda eğitim, güçlü akademik kadro, çok yönlü yetişen bireyler, 21. yy.’ın gerektirdiği donanımla yetişme (Yaratıcı, takım çalışması, teknolojik donanım, bilimsellik), üstün akademik başarı, hedeflenen üst kuruma yerleştirmede başarı, eğitime gönül vermiş bilinçli bir yönetim modeli İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nı farklı kılar. İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nda, öğrencilerin öğrenme ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bireysel özelliklerinin temel alındığı bir eğitim süreci planlanır. Bu amaçla, eğitim programları alışılmış yapılardan uzak, öğrenmenin öğrenileceği ve yaşam becerilerinin kazanılacağı şekilde geliştirilmiştir. İlkokuldan liseye kadar tüm öğrencilere inovatif bakış açısı kazandırılarak yaratıcılık, üretim ve girişimcilik kültürünün daha da ileriye taşınması hedeflenir.

Kurumunuzda çalışacak öğretmenleri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz, hangi kriterlere öncelik veriyorsunuz? Tüm öğretmenler, kurulan komisyonla tarafından yetkinlik bazlı mülakatlardan geçirilerek referans araştırması sonucu istihdam edilirler. Öğretmenler; temel olarak araştırma becerisi, problem çözme becerisi, sınıf yönetimi, eğitim felsefesi, teknolojik okur-yazarlık derecesi, kaynak tarama ve yayın üretme, yabancı dil bilgisi vb. ölçütler açısından değerlendirilir.

Kurumlar, öğrenme süreçlerini güncellemeli Türkiye’nin eğitimde markalaşma çalışmalarını dünya bazında nerede görüyorsunuz?
Sizce ülkemiz, eğitimde bir dünya markası olabilir mi? Marka olması için yapması gerekenler nelerdir? Pek çok sektörde olduğu gibi, eğitim sektöründe de velilerin tercihi kurumsal ve marka itibarı yüksek güçlü kurumlardan yanadır. Her şeyden önce, ülkemizdeki eğitim kurumları dünya vatandaşı gençler yetiştirmeli. Ülkemizdeki saygın eğitim kurumlarından mezun olan öğrenciler, bir üst eğitim kurumuna ya da sektörde iş arayışına girdiklerinde pek çok becerileri ile tercih edilmeye başladıklarında ülkemiz eğitimde markalaşmaya başlar. Yıllardır, dünya genelinde konuşulan Finlandiya ve Kore örneklerinde olduğu gibi uluslararası sınavlarda ülke çapında ulaşılan başarı oldukça belirleyici, eğitim sisteminizin adeta karnesidir. Bu sınavlarda başarılı olabilmek için; dünyayı izlemek, teknolojik okur-yazarlığını, yabancı dil konuşma oranını, araştırmayı, üretmeyi ve yaratıcılığı, Türkçe ve İngilizce okuma oranını yükseltmek gerekmektedir. Bu noktada ister devlet, ister özel okul olsun eğitimcilere büyük görevler düşmektedir. Kurumlar, öğrenme süreçlerini güncellemeli, klasik öğretim yöntem ve ilkeleri yerine öğrencilerde üst düzey zihinsel becerileri geliştirecek öğrenme yaşantıları kurgulamalı ve onları 21. yüzyıl becerileri ile donatmalıdır.

Dünyada eğitimde marka olan ülkeler hangileri? Yakın gelecekte eğitimde markalaşmada hangi ülkelerin yıldızı parlayacağını düşünüyorsunuz, nedenleriyle birlikte açıklar mısınız?

Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yaptığı şimdiye kadarki en kapsamlı küresel eğitim araştırmasında Türkiye 76 ülke arasında 41. sırada yer aldı. Sıralamada ilk beş sırada Asya ülkeleri, son beş sırada ise Afrika ülkeleri var. Raporda şöyle bir bilgi var; örneğin listenin sonundaki Gana, 15 yaşındaki öğrencilerin tümünün temel kabiliyetlerini geliştirebilirse, ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası bu gençlerin yaşamı sırasında 38 kat artabilir. Türkiye’nin aynı koşullardaki büyüme potansiyeli ise yüzde 400’e yakın.

Sosyal marka olmanın sorumlulukları oldukça fazla

Esra Çabukcan – Doğa Okulları Kurumsal İletişim Genel Müdür Yardımcısı

Doğa Okulları hakkında bilgi alabilir miyiz?
Doğa Okulları, kendisi de bir eğitimci olan Fethi Şimşek tarafından ‘’Doğa Konseptli Eğitim Modeli’’ ile eğitim vermek hayaliyle 2002 yılında Beykoz Kampüsü’nde kuruldu. Eğitimdeki vizyoner yaklaşımı, öğrencilerine aşıladığı sosyal sorumluluk bilinci ve özgüven sayesinde kısa zamanda Türkiye çapında pek çok kampüsü ile eğitim vermeye başlayan Doğa Okulları, bugün ülkenin hemen her yerine yayılmış 106 kampüs, 8 bin öğretmen ve 70 bin öğrenciyle büyük bir ‘Doğa Ailesi’ haline geldi.

Kuruluşunuzdan günümüze kadar markalaşma yolunda attığınız adımları anlatabilir misiniz?

Doğa Okulları, Türkiye’de 14 yıldır klasik kalıpların dışına çıkarak eğitim sektörünü ‘marka’ kavramı ile tanıştırdı. Kurulduğumuz günden bu yana teknolojiyi takip eden hatta eğitim sektörüne özel teknoloji altyapıları oluşturan öncü bir marka olduk. Markalaşma yolunda, kendimize var olmayan bir imaj oluşturmadık. Mevcut eğitim kalitemizi, dünyada model alınan özgün eğitim modellerimizi, bizi Türkiye’de eğitimde standartları belirleyen kurum haline getiren yenilikçi eğitim anlayışımızı vurgulamak temel stratejimiz oldu her zaman. Marka çalışmalarımızda temalı kampanyaların yanı sıra, bir eğitim kurumu olarak hem topluma katkı sunan, hem de öğrencilerimize sosyal sorumluluk bilinci kazandıran çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde yer almaya da özel önem veriyoruz.

Yakın gelecekte markalaşma adına gerçekleştirmek istediğiniz plan ve projeleriniz neler olacak? Ayrıca markalaşmaya yönelik iletişim stratejilerinizden de bahsedebilir misiniz?
Günümüzde markalaşma çalışmalarında artık yeni mecralar açılıyor ve bu alanlar için yeni stratejiler belirlemek gerekiyor. Dijital dünyanın hızla büyümesiyle birlikte biz de stratejimize ‘sosyal marka’ olgusunu ekledik. Pazarlama konusunda yalnızca finansal verilerle hareket etmiyor, markaların sosyal ağlarda doğru stratejilerle doğru kitleye hitap etmelerini de göz önünde bulunduruyoruz. Sosyal marka olmanın sorumlulukları oldukça fazla. Öncelikli olarak ‘sadakat’ yaratmanız gerekiyor. Bunu sağladıktan sonra hızlı ve samimi olmanız gerekli. Müşterilerinizle doğru iletişimi kurarak sosyal medyada etkin bir marka yaratmak profesyonel çalışmayla hayata geçebiliyor.

Bu alanda pek çok projeyi hayata geçirdik. Instagram fenomeni olmuş isimler ile medyanın başarılı isimlerinin de katıldığı yurtdışı kültür gezileri gerçekleştirdik. Bunlardan oluşturulan içerikler ile sosyal marka algısını destekleyen çalışmalar yaptık. Örneğin Instagram’da dünyanın her yerinden takipçisi bulunan fotoğraf sanatçısı Mustafa Seven, yine sosyal medya fenomeni olmuş Ahmet Erdem, Devrim Ateş gibi isimler ve öğrencilerin katıldığı gezilerimiz oldu. National Geographic işbirliği ile The New York Times, The Guardian gibi dünyanın önemli yayınlarında görev yapan ünlü fotoğrafçı Matt Moyer, Beykoz Kampüsümüzde öğrencilerle buluştu ve kampüsü fotoğrafladı. Instagram’ın dünyadaki ilk kullanıcılarından biri olan Thomas Kakareko da etkinliğe katıldı. Matt Moyer ile birlikte fotoğraf çeken Instagram fotoğrafçıları, Beykoz Doğa’dan paylaştıkları fotoğraflarla bol bol beğeni aldı. Benzer projeleri önümüzdeki dönemde de hayata geçireceğiz.

screen-shot-2016-09-28-at-14-06-47

Klasik eğitim kalıplarını yıkıyoruz

Eğitim kurumunuzun diğer eğitim kurumlarına göre farkları nelerdir?
Doğa, Beykoz Kampüsü’nü model alarak ilk günden itibaren çocukların özgürce ve yaşayarak öğrendiği bir eğitim sistemini kurmayı, onları hayata donanımlı hazırlamayı, mutlu olmalarını ve iyi insanlar olarak yetişmelerini hedefledi. ‘Yeni Nesil Eğitim’ mottosuyla, 21. yüzyılın değişen eğitim yaklaşımlarını yakından takip ediyoruz, eğitim stratejilerimizi sürekli yeniliyor, klasik eğitim kalıplarını yıkarak bilgi çağının çocuklarının ihtiyaçlarına uygun ‘yaparak, yaşayarak ve görerek’ öğrenme anlayışıyla eğitim veriyoruz. Doğa Okulları’nda yetişen öğrenciler, bugünün değil, 15 yıl sonrasının dünyasının ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte, donanımlı bireyler haline geliyor. Anaokulundan itibaren öğrencilerimize temel derslerin yanı sıra, onları birer dünya va- tandaşı haline getirecek SOES, Doğa Anadolu Liseleri’ndeki t-MBA gibi özgün ve modern eğitim modelleriyle eğitim veriyoruz. Dünyada en saygın diploma programı kabul edilen IB Programı, yine dünya standartlarındaki eğitim teknolojileri, akademik ve sportif başarıları, konsept okulları, uluslararası vizyonuyla Türk eğitim sistemine pek çok ilki getirmekten gurur duyuyoruz.

Paylaş
İlgili Makaleler
Gündem

Zurich’in İletişimi Desibel’e Emanet

DesiBel, yeni dönemde markaya stratejik iletişim danışmanlığı, lider iletişimi, itibar yönetimi, medya...

Gündem

Nestlé, Türkiye’deki Yolculuğunu Anlatıyor: “Burası Yuvamız”

Nestlé Türkiye, 1906 yılından bu yana Türkiye’deki faaliyetlerini vurgulayan yeni reklam kampanyasını...

Gündem

Bir Asrın Yolculuğu: Sabancı’dan 100 Yıllık Hikaye

1925 yılında, Hacı Ömer Sabancı tarafından temelleri atılan Sabancı Topluluğu, bu yıl...

Gündem

Sevgililer Günü’nde Cihazınızı Koruma Altına Alın

Fibasigorta, Sevgililer Günü’ne özel Cep Telefonu Sigortası’nda %14 indirim sunuyor. Kampanya 14...