Anasayfa Demirci Çırağının Markası; ERICSSON

Demirci Çırağının Markası; ERICSSON

Paylaş
Paylaş

Telefonun icadının hemen ardından yola koyulan Ericsson, 133 yıldır iletişimin her alanına adını yazdırmayı başarmış bir marka.  Bir marka düşünün: Dünyanın herhangi bir noktasında, herhangi bir an, iletişim kurmak için ahizeyi kaldırdığınızda, mutlaka bu hizmetin herhangi bir noktasında aynı markanın adı olsun! 1876 yılında kurulan Ericsson, telefonun icadının hemen ardından yola çıkmış bir şirket. Ve o günden bu yana, hem iletişim araçlarının, hem de iletişim ağı altyapısının gelişiminde en çok rol oynayan firmaların başında geliyor. Ericsson’un 133 yıllık hikayesi, aynı zamanda telefon ve iletişimin de hikayesi demek yanlış olmayacaktır. Çünkü hem markanın, hem de iletişim teknolojilerinin gelişimi birbirlerine girift bir paralellik izliyor. 1846Demirci çırağı. Şimdi, hikayenin en başına dönelim… 1800’lerdeyiz. Lars Magnus Ericsson, 1846 yılında küçük bir kasabada çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. 12 yaşında babasını kaybeden Ericsson, dökümhanede çırak olarak işe başlar. Bir süre demiryolu inşaatlarında çalışan Ericsson’un hayatını değiştirecek iş ise çırak olarak başladığı telgraf tamir atölyesi olur. Burada mekanik ve elektronik deneyimi edinen Ericsson, 1876’ya dek İsviçre ve Almanya’da bir yandan Siemens için çalışır bir yandan da elektronik, mekanik ve endüstriyel tasarım üzerine eğitim alır. 1876’da henüz 30 yaşındayken ortağı Carl Johan Andersson’la İsveç’in başkenti Stockholm’de kendi işyerini açar: LM Ericsson&CO Telgraf Üretim ve Tamir Atölyesi. 1876Telefonun icadı. Endüstri devrimi batıda yeni bir hayatın kapılarını aralıyor. “Uzak” kavramını yeniden tanımlayan demiryolu ağları, yeni bir ekonomik modelin de ilk izlerini veriyor: Yerel ya da bölgesel ticaretten, ulusal ve uluslararası ticarete geçiş. Ticaretin kapsamını ve hızını artıran demiryolu ağları, iletişimin de aynı hızda olmasını zorunlu kılıyor. Ülkelerin, telgraf telleriyle donatılması tabii ki uzun sürmüyor. Ericsson’un kendi işyerini açtığı yıl olan 1876’da ABD’de Graham Bell isimli bir mucit ise ses taşıyabilen bir cihazın patentini alıyor: Telefon! 1900Büyüme yılları. Telefonun icadının hemen ardından Bell marka telefonları İsveç’e getiren Ericsson, ilk yıl (1878) 22 adet telefon satmayı başarır. Ericsson 1880’e gelindiğinde çok önemli bir adım atar ve ilk telefon santralini üretir. 1885’te kendi markasıyla telefon üretmeye başlayan Ericsson, üç yıl sonra ilk karbon granül mikrofonun patentini alır. Şirketin yıllık telefon satışı 50 binlere dayanmıştır. Ülke genelinde üretim tesisleri ve satış ofisleri açan şirket, ilk yurtdışı yatırımını da 1897’de St. Petersburg’daki fabrikasıyla yapar. Bu adımı, İngiltere, Baltık ülkeleri, Almanya, Hollanda, İspanya, Mısır, Etiyopya, Güney Afrika ve Çin takip eder. Bu arada Ericsson İstanbul’a gelir ve Dolmabahçe Sarayı’na ilk telefon altyapısını kurar. Şirketin büyümesi hız kesmez. 1901’de ABD ofisi açılır. Şirketin çalışan sayısı 2 bine yaklaşmaktadır.

 

1930Buhran dönemi. Ericsson 1930’lara dek kesintisiz bir büyüme trendine girer. Birinci Dünya Savaşı dahi bu büyümeyi engelleyemez. Şirket bu dönemde, dört ayrı kıtada neredeyse bütün ülkelerin en büyük telefon tedarikçisidir. Birçok ülkenin şebeke altyapısı Ericsson tarafından kurulur, patenti alınan otomatik santrallerle şebeke kapsamı genişletilir. Bu dönemde Ericsson, birçok irili ufaklı şirket satın alır ya da ortaklık anlaşmaları imzalar. 1930’lar ise Ericsson için pek de iyi geçmez. 1929’daki Büyük Buhran’ın ardından sadece ABD değil tüm dünya ekonomik çalkantılarla sarsılır. Buna bağlı olarak üretim düşer, işçi sayısı azaltılır, maaş kesintileri yapılır. Ancak şirketin asıl sorunu ITT ile yapılan ortaklık anlaşmasındaki sürtüşmeler ve ortaklar arasındaki fikir uyuşmazlıkları olur.Bu öyle bir dönemdir ki; 1932’de şirketin hissedarlarından Ivar Kreuger sorunların çözülememesi üzerine intihar eder. Kreuger arkasında bıraktığı notta: “Bu herkes için en iyi çözüm olacak” dese de ortaklık sorunu ancak 1960’larda net bir biçimde çözüme kavuşacaktır. Ancak şirket bu sancılı dönemde de inovasyonu unutmayacaktır. Daha hafif ve küçük cihaz geliştirilmesine odaklanan şirket, bir yandan yeni iletim ekipmanları, bir yandan da elektron tüpleri geliştirir. Tüm bunlar modern iletişimin ayak sesleri olacaktır…1940-1945Savaş yılları. İkinci Dünya Savaşı, Ericsson’u büyük bir dönüşüme zorlar. Savaş’ın şirket üzerinde iki etkisi olur: İsveç’le itilaf yaşayan Polonya, Rusya, Estonya, Avusturya gibi devletler şirketin bu ülkelerdeki operasyonlarını durdurur. Şirket, Doğu Avrupa’daki birçok fabrikasını ya satar ya da kapatmak zorunda kalır.Ancak savaş fırsatları da beraberinde getirir. İsveç ordusunun silahlanma gereksinimi, ülkenin en büyük endüstriyel kuruluşu olan Ericsson’a devredilir. Şirket savaş yılları boyunca, hava savunma sistemleri, radar ve elektronik ölçüm cihazları gibi teknolojik donanımların yanı sıra makineli tüfek gibi mekanik mühimmat üretimine de başlar. 1941 yılında şirket günde 15 makineli tüfek üretmeye başlar. Bu silahlar, kullanıldıkları cephelerde, savaşın seyrini önemli ölçüde etkiler. İşgücünün bir kısmını silah üretimine kaydırmak zorunda kalan Ericsson, şirketin ürün çeşitliliğinin arttığını görür ve üretimi kısımlara ayırarak büyümek gerektiği kararını verir. 1950-1970Elektronik çağı. Yarı iletken ve kablo teknolojisindeki gelişmeler yeni bir dönemin habercisidir: Elektronik çağ. Ericsson bu dönemde yeni teknolojilerin ve ürünlerin peşinden gider. Tüketici elektroniği pazarının iyi bir gelecek vaat ettiğini gören şirket; radyo, pikap, teyp gibi ürünleri pazara sunar. Şirket, sağladığı fonlar ve araştırma ekibiyle, televizyon teknolojisinin geliştirilmesinde de rol oynar. Bu dönem aynı zamanda, “tasarım” çağının da başlangıcı olur. Artık üretimde sadece işlev değil, ürünün şıklığı ve beğenilmesi de en çok önem verilen standartların başında gelir. 1956’da pazara sunulan “Ericofon” bu anlayışın ilk örneğidir. Yeni telefonun reklam kampanyasında özellikle ürünün şıklığına vurgu yapılır. Hedef kitle ise tabii ki estetik beklenti ve algısı yüksek kadınlardır.Şirketin kurumsal ürün pazarındaki ürünleri de artmaktadır. Bu dönemde güvenlik güçleri için telsizler, dahili telefon sistemi Intercom, trafik ışık otomasyonları, elektrik sayaçları ve ilk otomatik yangın alarmı gibi ürünler pazara sunulur. Bu dönem aynı zamanda telefon santral teknolojisi için de bir dönüm noktasıdır. Satılan telefon adedinin yüz binlere yükselmesi, “modern ve gelişmiş” santral altyapısı gerektirir. İhtiyaca cevap veremeyen santraller, dönemin en önemli teknolojisi olan “Crossbar” santrallerle yenilenir. Bu santral hem daha çok aboneye aynı anda hizmet edilebilmesine olanak tanır hem de şehirlerarası ya da uluslar rası aramalarda “santralden arama” dönemini kapatır.  Aboneler bu teknolojiyle, istedikleri herhangi bir numarayı aracısız arama kolaylığına kavuşur. Ericsson’un geliştirdiği Crossbar teknolojisi halen bazı üçüncü dünya ülkelerinde kullanılmaya devam ediliyor. 1970-1990Dijital çağ. 1970’ler petrol kriziyle başlar. İşçi ücretlerinin artmasıyla tüm üreticiler sıkıntı yaşarken bir yandan da sektörde rekabet kızışır. Sektörde irili ufaklı birçok şirket boy göstermeye başlar. Kriz bilgisayar teknolojilerinin gelişmesini ise engellemez. 70’ler bilgi teknolojileri için tam anlamıyla bir altın çağ olur. Yarı iletkenlerin gelişimi; bilgisayar donanım ve sistemlerinde muazzam bir atılımın önünü açar. Yazılım alanında da ilk profesyonel ürünler kendini bu dönemde gösterir. Bilgisayar teknolojilerinin iletişim altyapısına entegrasyonu ise fazla uzun sürmez. Şirket, kuruluşunun 100. yılı olan 1976’da ilk bilgisayar kontrollü santral teknolojisini pazara sürer. AXE adı verilen dijital santral sistemi, kısa zamanda Crossbar’ın pabucunu dama atar ve dünyanın tamamına yakınından sipariş alır.Şirket bir yıl sonra, Suudi Arabistan yönetimiyle tarihin en büyük iletişim altyapı anlaşmasına imza atar. Ülkenin bütün iletişim altyapısının modernizasyonu ve genişletmesi Ericsson’a devredilir. Bu anlaşma şirketin mali gelişiminde önemli rol oynar. Bu dönemde şirket; Pulse Code Modulation (PCM), IDN ve ISDN gibi birçok entegre iletişim inovasyonu gerçekleştirir.Büyüyen ve her an birbirleriyle etkileşim halinde olan dijital iletişim ağlarıysa Ericsson için yeni bir iş alanı ve fırsatı doğurur. Şirketin departmanlarına “Ağ Yönetim” bölümü eklenir.1980’de logosunu yenileyen şirket bugün hâlâ kullandığı logosunun ilk varyasyonuyla artık pazarlama alanında da modern bir çizgi tutturur. Şirketin 80’lerdeki yeniliği ise bugün hâlâ kullandığımız “PBX” santraller olur. Bu santraller kısa sürede, çoklu telefon hattı kullanan tüm şirketler için vazgeçilmez olacaktır. 1980-Mobil devrim. Mobil iletişimin tarihi İkinci Dünya Savaşı dönemine değin uzanıyor. İlk cep telefonu fikri 1947’de IT&T’nin Ar-Ge bölümü olan Bell Laboratuarları’nda ortaya atılıyor. 1973’te ise Motorola için çalışan Martin Cooper ilk analog kablosuz telefonu geliştirir. Mobil teknoloji kısa sürede kendini geliştire dursun, 1982’de toplanan Avrupa Posta ve Telekomünikasyon Birliği, kurduğu “Groupe Spécial Mobile” (GSM) birimiyle mobil telefon sisteminin standardizasyonu için kolları sıvar. 1990 yılında ilk standartlar yayınlanır ve hemen bir yıl sonra, Ericsson’un altyapısını kurduğu ilk GSM şebekesi Finlandiya’da kullanılmaya başlanır. Mobil telefon şebekeleri, 1993’te 48 ülkede bir milyondan fazla aboneye hizmet verir. GSM hizmetleri bugün 212 ülkede 3 milyar insana ulaşıyor.Ericsson’un mobil pazardaki tek hizmeti altyapıyla sınırlı kalmaz. 90’larda kendi markasıyla cep telefonu üretmeye başlayan Ericsson (1980’lerde NMT altyapısıyla çalışan mobil telefonlar üretti), 1 Ekim 2001’den bu yana Japon Sony ile işbirliği yaparak cep telefonu üretimini “SonyEricsson” markası altında sürdürüyor. 70 binin üzerinde çalışanı bulunan Ericsson, bugün 175 ülkede faaliyetlerini sürdürüyor. Yenilenen marka: Ericsson Ericsson teknoloji alanındaki yenilikçi rolünün yanı sıra pazarlama alanında da ilklere imza atmış bir şirket. Kurulduğu günden bu yana, yedi kez logosunu yenileyen şirket, 1900’lerin başından itibaren -rakiplerinin aksine- ürünlerini mutlaka kataloglarla müşteriye sunmasıyla tanınıyor. 1980’lere dek sadece ürünlerinin tanıtımına odaklanan şirket, bu dönemde özellikle tasarım, tarz, fayda ve kullanım kolaylığı gibi temaları kullandı. 1980’lerden itibaren ise şirketin ilk kurumsal markalama çalışmaları görülmeye başlandı. Ürün çeşitliliği ve sunduğu altyapı hizmetlerini sıralayan Ericsson, “Her Yerdeyiz” ve “Hayatınızı Kolaylaştırıyoruz” gibi vurgularla marka kimliğini sağlamlaştırdı. Firma bugün “Taking You Forward” sloganıyla yenilikçi kimliğini ön planda tutuyor.

Paylaş
İlgili Makaleler
Gündem

Zurich’in İletişimi Desibel’e Emanet

DesiBel, yeni dönemde markaya stratejik iletişim danışmanlığı, lider iletişimi, itibar yönetimi, medya...

Gündem

Nestlé, Türkiye’deki Yolculuğunu Anlatıyor: “Burası Yuvamız”

Nestlé Türkiye, 1906 yılından bu yana Türkiye’deki faaliyetlerini vurgulayan yeni reklam kampanyasını...

Gündem

Bir Asrın Yolculuğu: Sabancı’dan 100 Yıllık Hikaye

1925 yılında, Hacı Ömer Sabancı tarafından temelleri atılan Sabancı Topluluğu, bu yıl...

Gündem

Sevgililer Günü’nde Cihazınızı Koruma Altına Alın

Fibasigorta, Sevgililer Günü’ne özel Cep Telefonu Sigortası’nda %14 indirim sunuyor. Kampanya 14...