20:04
Onur Yanık
20:04
Ayın kaçıncı rakamı ya da hangi günü, önemli değil. Gözüme takılan sadece ekrandaki saat. Bana zamanı hatırlatan elektronik postam. The Brand Age’ten. Bana yazımın durumunu soruyorlar; aslen acele etmem gerektiğini hatırlatıyorlar kibarca. Gel gelelim henüz tek bir kelime yok ortada. Hızla düşünmem, hareket etmem, ilginç bir konu yakalamam, farklı bir yöntem bulmam gerek diyorum kendi kendime. Ancak gözüm klavyeye ya da tuşlara değil, bilgisayarın sağ üst köşesindeki dijital saate takılıyor. Nedense...
20:08
Yukarıdan sesleniyorlar. Yazmam gerektiğini unutuyorum. Atölye ekibinin yanına çıkıyorum. Malum yarın erken saatte sunum var. Kreatif malzemelerin kontrol edilmesi, revizyonu ve prezantasyon için süslenmesi gerekiyor. Bizde yaratıcı iş önemli. Ancak daha da önemlisi onun nasıl anlatıldığı.
20:10
Kendime filtre kahve hazırlıyorum. Aklımda alakasız bir soru: Acaba Starbucks neden logosundan ismini kaldırdı? Derin düşünülmüş bir pazarlama hamlesi olduğu kesin. Yoksa değil mi?
20:25
İşleri rötuşluyoruz. Sağa çek, sola çek, puntoyu büyüt benim tarzım değil. Ya hiç olmamıştır ya da her şey tamamdır.
20:46
Tekrar bilgisayarımın başına dönüyorum. Dergiye cevap yollamam gerek. Hayır hayır... Cevap ve yazıyı gönderme işi aynı anda olmalı. Galiba bu da yazmaktan kaçmanın bir parçası!
20:48
İnternette geziniyorum. Hava çok soğuk. Dışarıda yağmur yağıyor. İstanbul bir garip... Dün akşam dışarıda yemek yiyorduk. Üşümeden ve keyifle...
20:52
Ne yazmalıyım?
20:56
Aslında ajanstan çıkıp eve gidebilirim. Biraz dinlenip, bilgisayarın karşısına sakin kafayla oturabilirim. Ya da her zamanki kafeye uğrarıp, orada bir şeyler karalayabilirim. Ne de olsa dışarıda yazmayı seviyorum. İşin aslı böyle durumlarda zihnimi atlatıp, işin sonunda çoğu zaman bilgisayarın kapağını kaldırmam. Kendimi yine kandırabilirim. Fakat sizi kandıramam.
21:10
Ajanstakiler yemek söylüyor. Ben pek aç değilim.
21:12
Gözüme masamın üzerindeki rapor takılıyor. Yaklaşık 10 gündür burada. Kapağı neredeyse toz tuttmuş. Biz reklam insanlarının hayatında iki tür iş vardır: Acil olanlar ve çok acil olanlar. İkisi arasında koşuştururken biz, bazı şeylere vakit kalmaz. (Aslında pek çok şeye demeli.) Yine de kafayı dağıtmak için, şu sayfalara göz atabilirim.
21:18
Raporun konusu 2011 yılını şekillendirecek 11 tüketici trendi. Başlıkta sayıyı sayıyla yakalarız affetmeyiz klişesi. Ancak trendler çarpıcı. Markaların sürpriz faaliyetlerini anlatan “Rastgele Yapılan İyilikler”, şehirleşme hızından ilham alan “Şehrinomi”, indirim ve fırsat portalları çatısı altında birleşen “Yeni Fiyatlandırma”, dünyayı saran “Çin Malları”, Flickr, Facebook ve Twitter gibi üyeliklerle gelen “Online Statü Sembolleri”, insana odaklanan “Sağlığa Yararlı Damgası”, tavsiye pazarlamasının hormonlusu “Sosyal Kelebekler”, yeni nesil hayırseverlik anlamına gelen “Yükselen Cömertlik”, bana yaşam şeklimi anımsatan “Planlı Spontanlık”, hafif hafif sıkılmaya başladığım çevreyi korurum takıntısı “Süper Eko” ve sahip olma/kirala sloganı ile hareket eden “Daha Az Mülkiyet” felsefesi...
21:42
Dakikalar akıp gidiyor. Bir an için, “hoşuma giden trendi kendi yorumumla başkalaştırıp, yazının eksenine yerleştirsem mi”, diye düşünüyorum. Vazgeçiyorum.
21:45
Saati kontrol ediyorum. Gece uzayacak gibi. Yemek söylesem daha iyi olurdu.
21:54
YouTube. Bruno Mars. Grenade. Harika şarkı. Amerika listelerinde bir numara. Bir süredir benimkinde de. Üç dakika kırk saniye. Arka arkaya iki kere.
22:01
Fizy hala kapalı mı, kontrol etmek gerek: Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir. Yazı kırmızı ve kocaman.
22:04
Tuvalet molası.
22:07
Bundan 9 yıl önce, üniversiteyi bitirirken tezimi beyin ve onun mucizevi fonksiyonları üzerine yazdım. Tek kelimelik başlık önerim kurul tarafından yetersiz bulundu. Çalışma “İnsan Hayatında Yaratıcılığın Yeri ve Önemi” yakışıksız titriyle tamamlandı. 5 yıl sonra Reklam Yaratıcıları Derneği projeyi keşfetti; onu hakettiği orijinal başlığı olan “Yaratıcılık” adı ile kitap haline getirdi. İki yüz küsür sayfalık işin bir kısmı, bireyin hayalgücünü genişleten ve yaratıcılığını pekiştiren, uygulaması kolay önerilere ayrılmıştı. Listenin bir yerinde Einstein, Newton ve Samuel gibi örneklerin ardından “Günlük tutun” tavsiyesi veriliyordu. Öneriyi kaleme alan kişi olarak yaşamımın hiçbir anında günlük tutmayı beceremedim ben. Benden blogger olmaz diyerek yeni nesil günce işine de hiç bulaşmadım. Ancak bu durum şimdicilikten anlamadığım ya da kavram ile ilgilenmediğim anlamına gelmesin.
22:14
İşi marka yaratmak ve yönetmek olan benim için şimdicilik ya da yabancı dildeki söylemi ile “Nowism” hayatımın ayrılmaz bir parçası. Hatta an be an kulak misafiri olduklarınız bunun ironik bir kanıtı. Gelin benimle diğer dakikaya geçin...
22:15
Tam bu an, yani şimdi beni okuyorsunuz. Şahit olduklarınız aslen yazının kendisi. Bunun adı şimdicilik. Bundan sonra yapacağınız her şey gelecek olacak. Ancak sizinle birleştiğimiz nokta şimdi. Şu an, şimdinin ta kendisi!
22:16
Şimdilik 2009 yılının en hit tüketim eğilimiydi. Nosyon ile ilgili pek çok şey yazıldı çizildi. Ancak bu özel kavram, herkesi vurup geçen ekonomik kriz sebebiyle hak ettiği ilgiyi görmedi.
22:17
2011’i şekillendirecek 11 tüketim trendi. Siz bu sayıyı isterseniz 21’e, dilerseniz 51’e çıkarın. Bahsi geçen akımların tek bir ortak noktası var. O da hepsinin şimdi gerçekleşiyor ve şimdiyi hedefliyor oluşu.
22:18
Geçmiş günümüz için ders çıkarır ya da gerçek planlama gelecek için yapılır genelgeçer yorumlarını unutun. Çünkü bugünün pazarlamasında şimdiden daha önemli bir şey yok. Dünyanın en hızlı büyüyen pazarlama kanalı internet, tüm gücünü şimdiden alıyor. Facebook ve Twitter şimdileştirme nitelikleri sayesinde milyarlarca dolar ediyor. SMS, MMS, e-posta, Blackberry Messanger, What’s Up aplikasyonu, RRS ve atladığım nicesi... Son 20 yılda hayatımızı değiştiren tüm haberleşme teknikleri şimdiden ilham alıyor. Yerküre şimdi dönüyor. Hayat şimdi yaşanıyor.
22:22
İnternette açılış sayfam olan Apple’ın sitesinde, çok haneli bir sayaç durmadan dönüyor. App Store’dan indirilen aplikasyon sayısını canlı olarak gösteren bu gerisayım, 10 milyar rakamına ulaşmak üzere. Siz bu dergiyi okurken, şanslı bir kişi büyük ödülü kazanmış olacak. Kampanyasını “şimdi” üzerine kurmuş Apple, bana konuşmaya devam et, der gibi.
22:28
Şimdiciliği pazarlamacılardan 2009 yıl önce keşfetmiş Latinler, bu konsepte “Carpe Momento” adını vermişti. Anı yaşa ya da anın tadını çıkar, diye çevrilen bu sözü mutlaka duymuşsunuzdur. Bu özlü söz felsefeye, gerçek ve garanti olan tek şey şu an yaşıyor olmamızdır, diye aktarılır. İdeoloji, şimdiyi kutsallaştırır.
22:30
Kreatif ekip ajanstan birer birer ayrılmaya başlamışken işi boynuzlu hale getirip, bu sohbeti şöyle uzatabilirim: Şu an her şeyi durdurun. Nefes alışınıza kulak verin, kalp atışınızı dinleyin. Bulunduğunuz odada etrafa bakının. Üzerinizdeki kokuyu, ağzınızdaki tadı fark edin. Sadece bu anın tadını çıkarın. Şimdinin bu eşsiz kombinasyonu bir daha asla şimdiki gibi olmayacak.
22:31
Ancak son sözlerim bunlar değil.
22:33
Sevgili dergim, yeni yazımı ekte bulabilirsin. Hemen söyleyeyim: Aslen hiçbir şey yazmadım. Ancak bunun yanında çok şey anlattım. Herkesin bir önceki yılı değerlendirip, yeni ancak geçici trendlerden söz ettiği bir dönemde, birilerinin şimdiden bahsetmesi gerekiyordu. Pazarlamadaki tüm eğilimlerin özü olan şimdiki zamanın hatırlatılması önemliydi. Yeni mecra buluşlarının, mecra yatırımlarındaki değişimin, yeni satış, ürün geliştirme ve yaratıcılık tekniklerinin gerçek nedenine bağlanması hayatiydi. Şimdiyi yakalayamayan markaların, yakın gelecekte yok olacağı pazarlama iletişimi evreninde, umarım yazdıklarım doğru yerlere gider.
Anasayfa'ya Dön
YORUM YAZIN
Max. 255 karakter girebilirsiniz
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok