111 Milyar Dolarlık Oyun
Figen Uçkaç - Elif Tütüncü
Oyun sektörü, dünyanın en hızlı büyüyen sektörü. Türkiye Dijital Oyunlar Federasyonu'nun (TÜDOF) açıkladığı rapora göre dünyada 1 milyarın üzerinde insan oyun oynuyor. Sektörün büyüklüğü yaklaşık 75 milyar dolar. 2020 yılı hedefi 93 milyar dolar. Türkiye’de, sektör oldukça hızlı büyüyor. Geçtiğimiz yıl pazarın büyüklüğü 464 milyon dolar oldu, büyüme oranı 7,8 olarak açıklandı. 2020 hedefi 2 milyar dolar olması.
Türkiye'de genç nüfus dolayısıyla dijital oyun kültürü son derece yaygın, toplamda günde 39 milyon saat oyun oynandığı tahmin ediliyor. Türkiye, sosyal oyun kategorisinde oyuncu başına oyun oturumu süresinde 38,4 dakika ile dünyada birinci konumda yer alıyor.
Hollywood yıllık 11 milyar dolarlık gişe gelirine sahipken, oyun sektörü yıllık 23 milyar dolarla göz kamaştırıyor. Hollywood, oyunları beyaz perdeye taşımanın getireceği hazır izleyici avantajını kullanmayı akıl etmiş durumda. Lara Croft’la Hollywood’a taşınan oyun dünyasının en önemli oyunları teker teker filme aktarılıyor. Resident Evil, Prince of Persia, Assassion’s Creed gibi tüm dünyada milyonlarca oyunsever tarafından oynanan oyunlar Hollywood’un yeni para makineleri.
Kim Kardashian, Taylor Swift gibi milyonları arkasından sürükleyen isimler bu sektörü iyi okuyan isimler arasında. Kardashian’ın mobil oyunu 2014’te yayınlandığı ilk 6 ay içinde 43 milyon dolarlık hasılat yaparak herkesi şaşırtmıştı. Hepimizin bütün medyada yayınlanan haberleriyle aşina olduğu bir oyun GTA 5, piyasaya sürüldüğü ilk 24 saatte yaptığı 800 milyon dolarlık hasılatla bu sektörün uçsuz bucaksız kapasitesini gözler önüne sermişti.
Geçtiğimiz yıl yayınlanan, Kalkınma Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanan 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nda, oyun geliştirme faaliyetleri başta olmak üzere, oyun sektörünün desteklenmesi için gerekli adımların belirlenmesi strateji ve eylem planı yer alıyor. Oyun sektörüne yönelik teşvikler, yabancı yatırımların ülkeye çekilmesi, sektörün ihtiyaç duyduğu insan kaynağının oluşturulması ve üniversiteleri de kapsayacak bir mevzuatın düzenlenmesini içeren bu eylem planı Türkiye’nin bu sektörde potansiyelini açığa çıkaracak.
Tüm bu veriler doğrultusunda, dünyanın en hızlı büyüyen sektörü olan oyun pazarında Türkiye’nin de yerini alması için şu an neler yapılıyor sorusu geliyor aklımıza. Bahçeşehir Üniversitesi'nin 2012'den beri ülkemizdeki oyun sektörünü geliştirmek amacıyla faaliyet gösteren BUG Oyun Laboratuvarı girişimi ve sonrasında Oyun Tasarımı Yüksek Lisans Programı ile devam eden eğitim çalışmaları umut verici. Geçtiğimiz ay Türkiye’de yapılan Gaming İstanbul gibi Uluslararası fuarların da bu alanda faaliyet gösteren Türk girişimcilere olanak sağladığını görüyoruz. Gaming İstanbul Direktörü Cevher Akyürek’le yaptığımız röportajda yaptığı tespitler Türk Oyun Pazarı’nın durumunu anlamamıza yardımcı oluyor.
Oyun sektörü o kadar büyük bir pazar ki hemen bir şeyler yapmalı. Bu iş oyuna gelmez.
TÜRKİYE SANAL GERÇEKLİK ÜRETİMİ YAPMALI
Geçtiğimiz ay GL events tarafından düzenlenen Gaming İstanbul, dünya oyun endüstrisinin aktörleri oyun stüdyolarını, geliştiricilerini, dağıtımcılarını ve donanım üreticilerini yerli ve yabancı ziyaretçilerle buluşturdu. Gaming İstanbul Direktörü Cevher Eryürek dünyanın en hızlı büyüyen pazarında Türkiye’nin önemli bir aktör olması için neler yapması gerektiğini, sektörün büyük potansiyelini ve Türkiye’nin sektörde söz sahibi olması için nelere yatırım yapması gerektiğini çok çarpıcı verilerle anlattı.
Anasayfa'ya Dön
Türk oyun pazarını “global oyunculardan biri” olarak konumlamalıyız.
Gaming İstanbul’un düzenlenme amacı ve önemi nedir? Avrupa ve Asya arasında, Rusya ve Kuzey Afrika ülkelerinin de bulunduğu dev bir bölge var. Bu bölgenin kendine ait bir oyun fuarı yoktu. Oyun dünyasının iki kıtasını ve kültürünü, Doğu ve Batı’yı birleştirecek bir köprü bulunmuyordu. Gaming İstanbul fikri, buradan doğdu. Çocukluğumuzdan beri bizlere Türkiye’nin Asya’yı Avrupa’ya bağlayan köprü olduğu anlatıldı. Bu coğrafi avantaj Türkiye’ye has. Biz de “neden oyun dünyalarını bağlayan köprü de Türkiye olmasın” diye düşündük. Biz fizibilite çalışmasına başladıktan yaklaşık altı ay sonra, Google GDC’de yaptığı bir sunumda Türkiye’yi “bölgenin en hızlı büyüyen üçüncü oyun pazarı” ilan etti ve yatırımcıların Türkiye’ye yaklaşması gerektiğini açıkladı. Bu açıklama çalışmalarımızı hızlandırdı. Gaming İstanbul’un önemi, öncelikle gerçekten de kıtaları birleştirmesi. Gamescom ve GSTAR gibi fuarların arasında global ölçekte bir fuar yoktu. Düzenlenen fuarlar kısıtlı imkanlarla yürütülen ve uzun yıllardır büyüklüklerinde değişim olmayan fuarlardı. Gaming İstanbul’la, Türkiye’nin de dahil olduğu EMEA pazarında bir oyuncu olmaya adayız. Gaming İstanbul’un önemi, Türkiye’nin ilk global ölçekli oyun ve dijital eğlence fuarı olarak başlaması. Oyun fuarlarının önemi, ürünlerin doğasından kaynaklanıyor. Oyunlar kültürel ürünler. Dünya kültürünün renklerinden doğuyor ve gelişiyorlar. Oyun yaratanlar bu evrensel kültürden besleniyorlar. Türkiye’nin de bu kültür birlikteliğinde yerini alması artık gerekli, çünkü gerçekten çok başarılı oyun firmalarımız var ve dünya piyasasında ciddi başarılara imza atıyorlar. Bu firmaların yurtdışı fuarlara gitmesi yerine, dünyayla Gaming İstanbul’da buluşmaları bence hem Türkiye hem de sektör için en önemli. Gaming İstanbul’u başlatma kararını alırken ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu, bu yıl Gaming İstanbul’a gelmek için rezervasyon yaptıran gobal sektör profesyonellerinin sayısını görünce bir kez daha anladık. Türk oyun firmaları artık yabancı ülkelere gitmek ve bütçelerini yabancı ülkelerde harcamak yerine, dünyayla burada, kendi ülkemizde buluşabilirler. Gl events olarak biz, gereken desteği veriyor ve yatırımı yapıyoruz. Türkiye’de bu sektörde ne gibi çalışmalar yapılıyor? Neler yapılması gerekir? Türk oyun sektörü çok ciddi bir gelişim içinde. Türkiye nüfusunun %51’i 25 yaşın altında ve bu gençler farklı bir jenerasyon. Bir veya birkaç dili anadili gibi konuşuyor, internet ve bilgisayar kullanıyor, bilgisayarın doğasını anlamakta kalmıyor, hissediyorlar. Ve oyun sektörü yükselen bir trend. Kendi yıldızları var. Türk gençlerinin bu sektörün yeni yıldızları olmaması için bir sebep yok. Mesela fuarımıza katılan Emrah Elmaslı, dünya çapında bir tasarımcı ve 9 Eylül Üniversitesi mezunu bir dostumuz. Türkiye oyun sektörü Emrah gibi yetenekli insanları istihdam ediyor ve dünya listelerine giren oyunlar üretebiliyor. Tek yapmamız gereken, bu yetenekli insanların gücünü yurtdışına kaçırmamak ve Türkiye’de tutabilmek. İlk yapılması gereken, dünya oyun sektörünün bizi hemen kabul etmeyeceğini anlamak. Kabul edebilmeleri için “onlardan biri” gibi davranmak yerine, Türk oyun pazarını “global oyunculardan biri” olarak konumlamalıyız. Son yıllarda Hollywood oyunların filmlerini yapmaya başladı. Oyun sektörü Hollywood’u ele mi geçirecek? Amerika kıtasında oyun sektörünün yıllık cirosu 23 milyar dolar. Hollywood gişe gelirleri 11 milyar dolar. Oyun sektörü, dizi sektörünün arkasından geliyor. Filmlerin oyunlara evrilmesi çok normal ve devam edecek. Çünkü, yirmi birinci yüzyıl insanının düşünce sistemi evrimleşti. Artık saatlerce oturup bir hikayeyi izlemek ihtiyaçlarımızı karşılamıyor. İnternetin bize öğrettiğini yapmak, hayata ve birbirimize bağlanmak, iletişimi devam ettirmek istiyoruz. Oyunlar bunu sunuyor. Seyretmiyorsunuz. Rol alıyor ve iletişim kuruyorsunuz. O yüzden bizim global sektör için yaptığımız reklam çalışmalarının sloganlarından biri “gaming is the new Hollywood.” Türkiye’de 22,8 milyon oyun oynayan insan var. Film izlenme oranlarına baktığınızda, bu sloganın ne kadar doğru olduğunu anlayacaksınız. Türkiye’deki oyun sektörünün geleceği ve dünyadaki trendler hakkında neler söylemek istersiniz? Önümüzdeki iki yıl içinde, oyun sektöründe inanılmaz bir değişim olacak. Sanal Gerçeklik (Virtual Reality) ve 3 Boyutlu Baskı teknolojileri hayatımıza giriyor. Bu,televizyonun icadından sonraki basamak, İnsanoğlunun eğlence anlayışı sonsuza kadar değişecek. Artık Star Wars’u izlemeyeceksiniz. İçinde rol alacaksınız. Bir anlamda Matrix’a bir adım daha yaklaşmış olacağız. Türkiye’ye gelirsek, en iyi strateji Sanal Gerçeklik için üretime geçmek olur. Teknoloji yeni, dünyayla aynı anda başlayabilir ve rekabet edebiliriz. Bu sebeple, 2016 yılı GIST Geliştirici Konferansları’nın bir kısmında sanal gerçeklik ve üç boyutlu baskı teknolojileri konuşuldu. Dünyanın sanal gerçeklik konusunda geliştirme yapan şirketlerinden Türkiye’ye ilk defa gelen tanınmış VR uzmanları sanal gerçeklik ve 3 boyutlu baskı teknolojilerini profesyonel katılımcılara ve öğrenci geliştiricilere anlattılar. Türkiye’de bu konuda yeni başlayan bir hareketlilik var ve bu hareketliliğe destek olmak, hızlandırmak istiyoruz. Oyun sektörüne destek vermek amacıyla, bu yıl Türkiye’de bir fuarda ilk defa yapılan bir de uygulamamız vardı. Indie adı verilen “bağımsız” geliştiricilere fuar ve teşhir alanları sağladık. Son söz, Gaming İstanbul Türk oyun üreticileri, yayıncıları, dağıtımcıları ve oyun sektöründe kariyer yapmak isteyen herkes için dünyaya bir kapı açtı. Emrah Elmaslı Kimdir? İzmir, Karşıyaka’lı olan Emrah Elmaslı, 2005 senesinde 9 Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Tasarım bölümünden mezun oldu. Ardından İngiltere’ye yerleşti ve Lionhead Studios, GREE gibi irili ufakli oyun stüdyolarında konsept tasarımcı olarak çalıştı. Sektördeki yükselişinin asıl sebebiyse Microsoft Games Studios’un Fable III isimli oyununun tasarımcıları arasında bulunması. Elmaslı, şu anda Ninja Theory isimli oyun stüdyosunda Senior Konsept Artist olarak çalışıyor.Kafadan bir şey atıp insanların onu sevmesini bekleyemezsiniz. Relatable dedikleri, insanların baktıklarında tutunabileceği direkt anlayabilecekleri bir tasarım olması lazım.
Bir oyun tasarımında, oyunun temel hatlarını oluşturup, onu yoktan var eden kişidir konsept tasarımcısı. Ütopik ya da distopik bir dünya oluşturup bizlere sunan bu kişilerden birine yer vermek istedik bu sayfamızda. Gaming İstanbul etkinliği kapsamında konuşmacı olarak İstanbul’a gelen Emrah Elmaslı’yla; bir oyun tasarım sürecinin nasıl olduğu, oyun sektöründe şu anki ve yeni göreceğimiz trendlerle sektörün geleceği üzerine konuşup, sektöre girmek isteyen gençler adına da tavsiyeler aldığımız güzel bir sohbetimiz oldu. Konsept tasarıma nasıl yöneldiniz biraz bahseder misiniz? 9 Eylül Üniversitesi’nde Grafik Tasarım okudum. Üniversitede çizime yöneldim. Grafik Tasarım okumama rağmen çizim ilgimi daha çok çekiyordu. Sonra özellikle oyunlarda konsept tasarım alanının olduğunu öğrendim ve bunun üzerine yönelip devamlı pratik yaparak kendimi bir yere getirmeye çalıştım. Şu anda İngiltere’de yaşıyorum Ninja Theory isimli oyun stüdyosunda Senior Concept Artistim. Peki oyunlarla ne zaman tanıştınız? Tabii herkes gibi çok küçük yaşta. İlk bilgisayarım Commodore 64’tü sanırım. Yani herkesin çocukluğunda yer etmiş oyunlar vardır zaten. 5-25’lik disketler vardı. Sonra kaset çıktı. Sonra PC işte. Oyunların en güzel yıllarını yakaladım. Daha çok strateji oyunlarını severdim. Dune 2000 vardı, Warcraft falan geldi sonra. Geçmişe bakınca bugün hala o oyunların tadını alamıyorum. Belki çocuk olduğumdan dolayı daha çok zevk alırdım. Eski oyunlar daha iyiydi bence. Bu sektöre nasıl girdiniz? ‘’Ben bu işi yapacağım’’ demenizin sebepleri neler oldu? Okulda çiziyordum falan ama neden çizdiğimi bilmiyordum. Hoşuma gidiyordu. Sonra Heavy Metal diye bir dergi vardı illustrasyon ağırlıklı. Onun içinde Justin Sweet isimli bir konsept tasarımcı - illustratör vardı. Onun çizimlerini gördüm, ne için yaptığı falan yazıyordu altında. Sanırım bende bu işi yapacağım dedirten bi an oldu o. Sonra zaten araştırdım ismini. O zamanlar çok kaynak da yoktu belli siteler vardı. Mesela Conceptart.org’ a girdim benim gibi çizip ne yaptığını tam bilmeyen bir sürü insan gördüm o sitede. Orada başladı ve devam etti. Sizce bir oyun tasarımcısında olması gereken özellikler neler? Yaratıcılık önemli en başta. Tasarım anlayışı gerekiyor. Sırf çizerek, iyi çizerek bir yere gelinemiyor. Tasarımcı dediğimiz kişi dünyayı, önünde gördüğü parçaları, teknik olarak nasıl çalıştığını bilmeli. Yani bir şeyin nasıl çalıştığını, nasıl göründüğünü biliyorsanız görsel hafızanız gelişir ve daha iyi tasarımlar ortaya çıkarırsınız. Tasarımlarınıza nasıl başlıyorsunuz, tasarım esnasında nelerden ilham alıyorsunuz? Ne tasarladığıma göre değişiyor tabii bu. Bir mekan ya da karakter olabilir. Bir karakterin oyundaki yeri ve ne yaptığı çok önemli. O tarz bir bilginin gelmesi lazım zaten. Ama ilham olarak her şey olabilir çünkü tasarım sonsuz. Ben daha çok fotoğraf referanslarına bakıyorum. Pinterest diye bir site var zaten açıyorsunuz orada her şey var. Panolar oluşturuyorsunuz sırayla oradan referanslara bakabilirsiniz. Günümüzden, hayattan da referanslar alabilirsiniz. Tasarımlarınızı dünyaya bağlayacak bir şey lazım. Kafadan bir şey atıp insanların onu sevmesini bekleyemezsiniz. Relatable dedikleri, insanların baktıklarında tutunabileceği direkt anlayabilecekleri bir tasarım olması lazım. Bir oyun tasarlayıcı ekipte genel olarak kimler bulunuyor? Sizin bu ekipte üzerinize düşen sorumluluklar nelerdir? Sırf tasarım ekibinden bahsedecek olursak, Art Director var en başta, sonra Lead Artistler oluyor, baş tasarımcılar, ekip liderleri gibi. Lead artistler environment design dediğimiz mekan tasarımını, oyun içerisindeki dünya yaratımını üstlenirler. Karakter tasarımcılar ve konsept tasarımcılar var. Onun yanında VFX var onlar da efektleri yapar. Görsel olan her şeyin gözetmenliğini art direktörler yapıyor. Oyunun tarzına göre her şeyin belli bir kalitede çıkmasını sağlayan kişi o. Konsept tasarımcılar da art direktörden aldıkları talimatlarla, bütün artistleri besleyen tasarımları oluşturuyor. Benim rolüm genelde artlara tasarımları vermek ve tasarımın 3D ortamda nasıl ortaya çıktığını gözlemleyip sonuna kadar takip etmek. Art direktör de inceliyor tabii ama benim de emin olmam lazım çünkü benim tasarımlarım sonuçta. Türkiye’deki gamerlar hakkında düşünceleriniz nelerdir? Gamer gamerdır. Türkiye’de daha çok tüketim var, yaratım az. Sonuçta bir oyuncuysan bir ürünü tüketiyorsun, yaratmıyorsun. Aynı zamanda yaratım da olsaydı eğer çok daha iyi olurdu. Belki de gamerlar yalnızca oyun oynamakla kalmayıp katkıda da bulunabilmeli. Bu sektöre yönelik iş yapmak isteyenler oyun oynamayı seven insanlardan geliyor zaten. Ama Türkiye’deki gamerlar sanırım biraz daha işin gamer kısmında kalıyorlar. Gerçi çoğu kafasındaki bu işi profesyonelliğe dönüştürmek istese de fırsat yok. Bu da ne yazık ki sektöre yansıyor. Keşke katkıları olsa çünkü gerçekten oyun dillerine hakim insan oyun firmaları için de çok önemli. Zaten oyun yapıyorsan gamer olman da gerekiyor. Oyunu zevk için oynarsın tabii ama aradan yaratıcı insanların, oyun tasarımcılarının sıyrılması gerekiyor. Dünya’daki oyun sektörüyle kıyaslayacak olursak, Türkiye’deki oyun sektörü hakkında düşünceleriniz nelerdir? Oyun sektörü on yıl öncesindeki döneme göre şu an Türkiye’de daha iyi. Çok fazla takip edemiyorum ama yabancı firmalar ofis açmaya başladılar. Crytek var mesela. Bizim oyun sektörü sanırım daha çok gündeliğe yönelik. Gündelik oyunlar yapan firmaların daha başarılı olduğunu gördüm. Iphone, ipad oyunları falan hep o yönde gidiyor. Daha hardcore bir oyun yapılması için daha çok para lazım. O da risk gerektiriyor. Ben hardcore oyun görmek istiyorum Türk geliştiricilerinden ama yok. Bir ürünü satabilmeniz için görsellik çok önemli, çünkü herkes en başta onu görüyor. Oyun tasarımı ortaya çıksa bile sanırım artist eksikliği var. Artistler var ama az sayıdalar. Zaten bir elin parmakları kadarlar, onları da tanıyorum. Onlar güzel şeyler çıkarıyorlar ama daha çok lazım. O da imkan sunulmasıyla ilgili bir şey. Türkiye’de ekonomik anlamda riskli bir ülke olduğu için o tarz risklere kimse girmiyor. Garanti işler yapıyor çoğu firma. Sorun orada. Bu sektöre girmek isteyen gençlere neler önerirsiniz? Birincisi çok çizim yapmaları gerek ki o zaten belli. Kendilerini geliştirmek istiyorlarsa hergün çizmeleri lazım. Çünkü günümüzde çoğu öğrencinin sorunu, internetteki işlere bakıp imreniyolar ve o işleri görmek onları biraz korkutuyor. Hemen o seviyeye gelmek istiyorlar ama olmuyor. Bu beş sene de, altı sene de sürebilir. O yüzden çok önemsememeleri gerek bu durumu. Sadece sevdikleri işi belli bir düzen içinde hergün yapmaları gerekiyor. Gerçekten tasarım ne demek, tasarımcı olmak ne demek onu kafalarında oturtmaları gerekiyor. Sadece güzel çizmek demek tasarımcı olmak demek değil. Oyun sektörüne girmek isteyen şirketlere tavsiyeleriniz nelerdir? İşin ekonomik kısmına çok hakim değilim ama iyi bir fikirle öne çıkmaları gerek. Çünkü fikir en önemlisi. Sonra parayı nereden bulacaklar gibi problemler var. Türkiye’deki ortamı bilmediğim için yurtdışına ulaşabilirler. Sermaye sağlayan firmalar var. Risk almaları gerek biraz da ve ‘’kim bakacak bizim oyunumuza’’ dememeliler. Yatırımcılara her zaman göstermekte fayda var. Sanırım tavsiyem o olabilir. Eğer fikirlerine güveniyorlarsa, daha büyük yatırımcılara göstermeliler. Oyun sektörünün şu anki trendleri nelerdir? Bizi gelecek için neler bekliyor? Bundan 10 yıl sonra nasıl oyunlar oynuyor olacağız? VR ( Virtual Reality – Sanal Gerçeklik ) yeni trendler arasında en popüler olanı. Ama çoğu oyuncu oturup klasik bir şekilde oyun oynamayı seviyor. VR kullandım mide bulantısı yaptı bende. Şimdi daha iyidir muhtemelen ama kimsenin o aletlerle oturup saatlerce oynayacağını sanmıyorum. Eğer tutarsa, Oculus sanıyorum piyasaya çıkacak yakında, oyunun yandan ayrı bir dalı olabilir. Hiçbir zaman esas bir şey olacağını sanmıyorum, bundan sonrasında oyunlar sırf bu şekilde oynanacak gibi bir şey olmayacak. Trendler hergün değişiyor. Bana 5-10 seneye oyunlar biraz daha real time stratejiye dönecek gibi geliyor. Dünyada beğendiğiniz oyun tasarımcıları kimler? İşlerini takip ettiğiniz birileri var mı? Hala o ilk Heavy Metal dergisinde gördüğüm Justin Sweet’i takip ediyorum. Ben daha çok bilimkurguya yöneldim son zamanlarda. John Wallin Liberto diye bir arkadaş var Amerika’da. Oculus’ta çalışıyor sanırım. Sonra Mike Hill diye bir arkadaş var o da İngiliz, onunla tanışmıştım. Çok var sayabileceğim ama şu an aklıma gelenler bunlar.YORUM YAZIN
Max. 255 karakter girebilirsiniz
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok