#1 Basit Zorluk // Rajeev Basu
Selamlar. Bu programda ne yapacağız: Açıkçası mesleki olarak olağanüstü derecede besleyici bir şey; çok iyi işlere imza atmış insanların portfolyolarında gezeceğiz.
Tıpkı bir yönetmenin filmografisinde, bir müzisyenin diskografisinde, bir yazarın külliyatında dolanır gibi. Elbette bu yolculuğu kronolojik olarak yapacağız. Böylece portfolyosuna konuk olduğumuz ismin stiline dair bir fikrimiz olacak. Tabii bir yandan da onu biyografik olarak tanıyacağız. Biraz magazinin kimseye zararı olmuş.
Tüm bunları her meslekte olduğu gibi bu meslekte de bir tarza sahip olmanın önemini tekrar tekrar anlamak için yapacağız… Formattan bahsettim, şimdi sıra geldi girizgaha… Birkaç şey alıntılayıp sonrasında portfolyo stalk’lamaya başlıyoruz.
1.Önce sosyal mesafeye dair Tweet’ten söz edeceğim. Twitter’da baya yürümüş. Kendiniz nedir ne değildir bakar bulursunuz ama, iki karşılıklı komşunun camdan mesajlaşmasını gösteren bir Tweet bu. Tweet’in sahibinin kedisi var. Beyaz maşallah kar topu gibi bir kedi bu. Arada cama falan çıkıyor takılıyor… Komşusu da bunu görüyor. Eve kapanmışlar tabii hepsi bizim gibi, cama bir kâğıt asıyor komşu: “Cama çıkan kedinin adı ne?” diye… O da ona yanıt olarak yazıyor: David Bowie. Beyaz toparlak kediciğin ismi buymuş.
2.İkincisi bir LinkedIn postu. Anselmo Ramos’tan geliyor. Namı diğer David ve Gut’ın kurucusu, efsane: Şu anda ne yapması gerektiğini bilmeyen tüm markalara: Çıkarcı olmakla doğru şeyi yapmak arasında çok çok ince bir çizgi var. Her markanın koronavirüs hakkında bir şey yapmasına gerek yok. Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Yaptığınız ve yapmadığınız her şey iletişimin bir parçası. Bu bir pandemi. Brief değil.
3.Amerika’da bira tüketicilerine Corona bira içiyor musunuz? diye soruyorlar. Ankete katılanların yüzde 38’i hayır diyor. Gerçek verilere göre Corona bira satışları yüzde 5 artmış.
4.Ve son olarak George Lois’leyiz: Reklamların yüzde 85’i kimse tarafından görülmez. Yüzde 14’ü tam anlamıyla rezalettir. Yüzde 1 ise harika.
Bugün yeni normaller içerisinde yolumuzu bulmaya çalışırken kendi normlarını yaratmış ve o yüzde 1’e dahil olmayı başaranlardan birinin portfolyosuna konuğuz: Rajeev Basu’nun. Program için kendisine birkaç soru yönelttiğimde, detaylı çalışmanı takdir ediyorum ama “Şu anda salgın var, daha sonra yapalım” demişti. Olsun, yine de teşekkürler kendisine… Rajeev Basu kimdir? Raajev Basu W+K’de çalışırken Ad Age’in “Kesinlikle Tanımanız Gereken Yaratıcılardan Biri” olarak tanıttığı isimlerden biri. Copywriter. Durham Üniversitesi’nde iktisat eğitimi almış. Yatırım alanında bankacılık yapma ihtimali varken kendisini kurtarmış. Kendisini “insanlarla dalaşmayı seven” bir düşünce insanı olarak tanımlıyor. Reklamcılık kariyerine BBH’te fotokopi çekip ayak işleri yaparak başlıyor. Sonrasında West Herts College’da -ki İngiltere’nin en iyi reklam eğitimi programlarından birine sahip burasıeğitim alıyor. Eğitimi sonrasında Saint London’da işe giriyor. Onu Fallon takip ediyor ve kutsal bir mekânda kendisini buluyor: CP+B… 4 yıl burada çalıştıktan sonra W+K’ye geçiyor. 2 yıl burada çalışıyor ve artık Spotify in house ajansında 4 yıldır yaratıcı yönetmen. Baya iyi bir CV ile karşı karşıyayız.
Bir yandan da kendi şirketi olan Basura’da yaratıcı projeler yapmaya devam ediyor. Bunlar genel olarak sanat projeleri. 2006 yılından beri kişisel projeler yürütüyor. Kendi projeleriyle bugüne kadar 120 milyon earned media (reklam vermeden elde edilen görünürlük, kazanılmış medya) değeri yaratmış. Bazen bir app, bazen yepyeni bir teknoloji bazen video oyunu ya da müzik klibi yaratarak kendi yolunda devam ediyor. Birkaç kişisel projesine değinecek olursak; ilki Facehawk… 6 yıl önce bu projeyi yaptığını önden söylemek lazım. Kişisel verinin korunması, Faebook’un Cambridge Analytica krizleri henüz patlak vermemişken yapılmış bir iş. Spacebrother’ın Dangerous bir remix’ine interaktif bir klip yaratmak için hazırlanmış proje. Facebook ile bağlandığınız bir site Facehawk. Kişisel datanızı, like’larınızı takip ettiğiniz siteleri falan çekiyor ve bunlardan devasa bir şahin yaratıyor. Bu şahine müzik eşlik ediyor. Bu kişiselleştirilmiş klip verilerimizi nasıl sağa sola teslim ettiğimize dair erken ve akıllıca bir örnek. Ya da Nice to Hack You: browser geçmişinizi sizin izninizle ifşa eden, karanlık arama sonuçlarınızı herkesin önüne seren bir proje. Kendi kişisel projelerini kendine has bir estetiğe ve tona sahip, ilgi çekici işler olarak tanımlıyor. Kendi şirketi Basura’da dünyanın pek çok yerinden farklı alanlarda yaratıcı insanlarla birlikte çalışıyor. Farklı kolektiflerle ortaya çıkardığı projelerden biri de Drones of New York bu da yine göz atmanızı tavsiye ettiğim saçmalıkta bir iş ve yine erken dönemde bir soruna temas ediyor: drone’ların kullanılmasının yarattığı etik sorunlar.
Özetle Rajeev, kendi kişisel projelerini ve ortaya koyduğu reklam projelerini “İnsanların hakkında konuşacağı şeyler yapmayı seviyorum. İnternetin acımasız yönü ilgimi çekiyor: orada ya iyi bir fikriniz olmalı ya da kimse sizi umursamaz…” diyor. Rajeev’in yarattığı reklam projeleri arasında Eqinox’un Commit to Something outdoor kampanyası, Gap için sanat kolektifi The Glue Society ile hazırladığı çılgın reklam filmleri serisi Dress Normal, Rap Caviar playlist’ini duyurmak için hazırlanan MoneyPhone, müzisyen Man Cub için Waiting in Line 3D, eminim hepinizin gördüğü Spotify verilerinden oluşturulan yıl sonu Wrap outdoorlar veeeee bugün en çok üstünde durmak istediğim President of Playlists işi yer alıyor.
İlk olarak Commit to Something’e değinelim: Bu outdoor kampanyası hiç alışıldık işlerden değil. Gerçekten de lüks bir spor salonu zinciri için yapılması normal bir iş değil. Olağanüstü derecede çarpıcı ve iddialı bir görselliğe sahip bu kampanya -ki zaten Cannes’da fotoğraf kategorisinde kısa listeye de kalıyor- aşırı iyi bir konsept ile karşımıza çıkıyor. The Glue Society ile hazırladığı Dress Normal filmlerinde Gap ürünleri aşırı garip enstalasyonların içerisinde izleyicilere sergileniyor. Kazaklar, tişörtler, pantolonlar garip figürlerle dans ediyor, hipnotize edici biçimde fantastik ve beklenmedik bir ürün demonstrasyonu.
ManCub gibi indie bir müzisyeni kalabalıklara duyurmak içinse bir oyun yaratıyor. Waiting in Line 3D… dünyanın en sıkıcı oyunu olarak tanımlanabilecek bu oyunda, Wolfestein 3D estetiğinde tasarlanmış bir dünyada sırada bekliyorsunuz. Belki kendinizi sinirden yumruklayabiliyorsunuz… Böyle bir acayiplik. Oyun tabii ki viral oluyor. 30 milyondan fazla insan bu oyunu oynuyor. Gelelim President of Playlists’e. 2017 yılında Obama görevini tamamlamak üzereyken başkanlık sonrası dönemde ne yapacaksınız sorusuna “Spotify’dan bir iş teklifine açık olabileceğine dair” şaka yapıyor. Spotify bunu gerçek zamanlı bir iletişim fırsatına çeviriyor ve Spotify CEO’su bir iş verdiklerini duyuruyor.
İlanda adaydan beklenen öne çıkan özellikler şunlar: -8 yıl boyunca dünya çapında bir ulusu yönetmiş olması, -Federal seviyede playlist yapma tecrübesi; yaz hitleri listesinden doğum belgemi buldum listesine kadar uzanan bir zenginlikte olması tercih sebebi, -Ekip ruhuna, çalışma etiğine, sıcak kanlılığa ve Nobel Barış Ödülü’ne sahip…
Adaydan beklenenler tam olarak dünyada 1 kişiyi işaret ediyor: Barack Obama’yı. Projenin websitesini 14 milyon kişi ziyaret ediyor. 900’den fazla iş başvurusu yapılıyor. Ve ortaya devasa bir PR başarısı çıkıyor. Rajeev Basu’nun bence başyapıtı olma özelliği taşıyan bu iş inanılmaz bir minimalizmin ürünü. Conta fabrikasının aniden gerçek zamanlı iletişim yapmaya karar vermesi gibi bir saçmalık yok ortada. Gerçekten olması gereken bir iletişim, olması gereken zamanda ve zekada yapılıyor. Akıllıca kaleme alınmış bir metin, basit bir websitesi ve başvur butonu. Obama’nın, her hafta yayınladığı playlistlerle oluşturduğu efsaneden gelen pası harika bir gole çeviriyor. Rajeev’in işlerinde tam olarak da bugünlerde ihtiyaç duyacağımız çok ama çok önemli notlar var: 1.Çok güçlü bir konsept geliştirme becerisi, 2.Sinsi bir mizah anlayışı, 3.Her alanda ağır nerd’lük, 4.Ve trend’leri önden tespit etme gücü.
Tüm bunları bir araya getiren Rajeev Basu’nun portfolyosunu şu kelimelerle özetleyebiliriz: Basit zorluk. Yapması kolay olması bir işi basitleştirmiyor, aksine çok daha derin kazılar gerçekleştirip doğru arkaplana sahip hikâyeyi yaratmanızı gerektirdiği için yapmasını değil belki ama o fikri bulmayı güçleştiriyor. Southern Comfort’un efsane filmleri arasında yer alan Spray Tan’i yazmış olmasına rağmen Rajeev’in en iyi işleri çok daha sade. Prodüksiyon şartlarının farklı bir boyut kazandığı New Normal günlerinde bu basit zorluğun peşinden gitmeliyiz.
YORUM YAZIN
Yorumunuz Alınıyor
Boş Yorum Gönderemezsiniz
YORUMLAR
Hiç Yorum Yok